“Türkiye’nin Avrasya yolculuğu”

Sözcü gazetesinin Yeni Şafak taklidi yaptığı günde basında birkaç gazete dışında 15 Temmuz “coşkusu” doruklardaydı.

P24

15.07.2019

“Barış süreci”nin çökmesinden sonra “Barış” kelimesini ağzına alanların (Onlarcasının arasından bir örnek: Ayşe öğretmen) cezaevine gönderildiği Türkiye’de Erdoğan’ın, “S-400’ler barışı korumak içindir” açıklaması (Bknz: Star: S-400’ler barışı korumak içindir) yandaşların bir kısmında 15 Temmuz’un yıldönümünün önüne geçti. Ön sayfalarını Erdoğan’ın S-400’le ilgili açıklamalarına ve “15 Temmuz”a ayıran hükümete yakın gazetelere Sözcü ve Aydınlık da “Demokrasi şöleni” ve “Türkiye’nin Avrasya yolculuğu” haberleriyle katıldı. Özellikle Aydınlık gazetesinin manşeti Türkiye’nin uzun zamandır yaşadığı problemlerin nedenini özetledi.

Aydınlık gazetesi manşetindeki, “Türkiye’nin Avrasya yolculuğu” başlıklı haberinde (Başlığın üzerindeki “15 Temmuz’dan S-400’e” ibaresi dikkat çekici!), “Amerikancı 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden tam üç yıl geçti. Millet-Ordu birlikteliği darbeyi bastırdı. Gladyo ezildi, zincirlerinden kurtulan Türkiye Avrasya istikametine yöneldi. (Yerinde bir soru: İyi mi oldu?) Şimdi Türkiye’nin başta ekonomi ve güvenlik olmak üzere sorunlarını aşması, yeni dünyada yerini alması için önünde tek görev var: Milli Hükümet’in kurulması” ifadelerine yer verdi.

Sözcü gazetesi, 15 Temmuz’un üçüncü yılında “Demokrasi şöleni” manşetiyle çıktı. Yazarlarının ve çalışanlarının “FETÖ davası”nın “hayırlı” bir şekilde sonlanmasını bekleyen gazete manşetinde şu ifadeleri kullandı: “Türkiye bugün demokrasi uğruna canını veren aziz şehitlerini anacak. En yüksek sesiyle demokrasiye ve Cumhuriyete bağlılığını haykıracak. Fetullahçı alçakların 15 Temmuz 2016’da ülkeyi kana buladığı kalkışmanın bugün 3’üncü yıldönümü. Bugün Türkiye’nin her yerinde ve yurtdışında etkinlikler yapılacak. Erdoğan Ankara’daki anmanın ardından akşam 20.00’de İstanbul Atatürk Havalimanı’nda halkla buluşacak.”

Cumhuriyet gazetesi ise gündemin bir numaralı maddesiyle ilgili “15 Temmuz bağışları nerede?” başlıklı haberi okuyucularıyla paylaştı. Haberde, “15 Temmuz darbe girişimi sonrası şehit ve gazi yakınları için başlatılan bağış kampanyası kapsamında toplanan paralar, aradan 3 yıl geçmesine karşın hâlâ ailelere dağıtılmadı. 15 Temmuz Derneği’nden konuştuğumuz bir yetkili, ‘Aile Bakanlığı’ndan biri ile konuştum. Bir vakıf kurulacakmış bu yardımlarla ilgili, bu yardımlar şehit ve gazi ailelerine dağıtılacakmış’ dedi. Konunun takipçisi olan ve geçen yıl önerge veren CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, ‘Bir KHK ile söz konusu vakfın kuruluşunun üzerinden neredeyse iki yıl geçmiş olmasına rağmen, henüz vakıf tüzel kişilik kazanmamıştır. Yaratılan rantı kullanmak amacıyla TÜRGEV, TÜGVA, Okçular Vakfı gibi vakıfları çok kısa süre içinde kurmasıyla bilinen bir siyasi geleneğin, şehit yakınlarımız ve gazilerimiz yararına KHK’yle kurulması gereken bir vakfı bir türlü oluşturamamış olması düşündürücüdür’ dedi” ifadeleri kullanıldı.

“Türk bekçisi kendini polis sanıyor”

15 Temmuz’un “meyveleri”nden biri olan fakat bugün hiçbir gazetenin ilgilenmediği haber ise dün T24’te yer aldı. “Üç bekçi kimliğini göstermeyen vatandaşı gözaltına aldı; “Polisiz kardeşim, hayırdır” başlıklı haberde, “İzmir'in Karşıyaka ilçesinde üç bekçi kimliğini göstermek istemeyen O.G.'ye sert müdahale ederek gözaltına aldı. Olay yerinden bir kişinin “Polis çağıralım mı?” demesi üzerine, bekçilerden biri bağırarak “Gerek yok, polisiz kardeşim, hayırdır, neden arıyorsun polisi” dedi. Gözaltı görüntüsü kısa sürede sosyal medyada yayıldı. Karakola götürülen ve suç kaydı bulunmayan O.G., daha sonra serbest bırakıldı” ifadelerine yer verildi.

“Kazanan silah tekelleri, kaybeden halk olacak”

Gündemin diğer öne çıkan haberleri ise Evrensel, Yeni Yaşam ve Cumhuriyet gazetelerinde yer aldı.

Evrensel gazetesi manşetindeki, “Kazanan silah tekelleri, kaybeden halk olacak” başlıklı haberinde, “AKP hükümeti, S-400’lere karşı ABD tepkisini yumuşatmak için Patriot savunma sistemi ve 100 adet F-35’i alacağını söylüyor. Patriotlar’ı ABD tekelleri Raytheon Company ve Lockheed Corporation üretiyor, modeline göre tek roketinin maliyeti 2-3 milyon Avro civarında. S-400’leri Rus silah tekeli Almas-Antei üretiyor. Her iki durumda Rus ve ABD silah tekellerinin karlı çıkacağı açık. Ekonomik krizle boğuşan, sürekli bütçe açığı veren Türkiye’nin S-400 için 2.5 milyar dolar, F-35 için toplam 110 milyar doları gözden çıkarması, faturanın asıl olarak halka kesileceği anlamına geliyor. Öte yandan iki emperyalist kamp arasındaki çelişkileri kendi yayılmacı hesapları için kullanmak isteyen Erdoğan yönetimi, S-400’lerle birlikte Türkiye’yi tehlikeli bir yola soktu. Ülke, emperyalist devletler arasındaki çatışma koordinatlarına bir adım daha yaklaşmış oldu” ifadelerini kullandı.

“Paralı devlet okulu!”

Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “Paralı devlet okulu!” başlıklı haber yer aldı. Haberde, “Çocuğu yeni öğretim yılında ilkokula ve ortaokula yeni başlayacak anne-babalar, gittikleri okullarda istenen yüksek bağışlardan yakınıyor. Bin liradan başlayan kayıt paraları, semte, okulun popülerliğine ve sağlanan olanaklara göre 25 bin liraya kadar çıkabiliyor. Kimi veliler, daha az öğrencili sınıf, daha iyi eğitim, daha çok fiziksel olanak umuduyla bu paraları ödüyor. Parası olan veliye ‘adrese kayıtlı’ olsa da olmasa da kapılar açılıyor. ‘Öğretmen tercihleri’ için de esktra para isteniyor, 5 bin lira veren veli çocuğunu istediği öğretmenin sınıfına kayıt yaptırıyor. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, okullar arası, bölgeler arası eşitsizliğin, Türkiye tarihinde görülmemiş şekilde derinleştiğini vurgulayarak, ‘Adrese dayalı kayıt sistemi nedeniyle veliler adres bölgesinde okulların donanımı yetersiz ise adres dışındaki okullara çocuğunu kayıt etmek istemektedir. Adres dışında bulunan okullara kayıt sırasında da okul idarecileri tarafından velilerden yüklü kayıt paraları istenmektedir. Şu an memleketin her yerinde asıl gerçeklik; paran varsa o da yetmez paran kadar eğitimdir. Hükümet anayasaya aykırı bir şekilde kamusal eğitim sorumluluğundan vazgeçmekte ve suç işlemektedir’ dedi. Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Yürütme Kurulu üyesi Murat Durmuş, özellikle ortaokula kayıtta büyük bağışlar istendiğine dikkat çekerek, velilerin karşı karşıya kaldıkları durumları şöyle anlattı: ‘Örneğin Zeytinburnu gibi çok sayıda imam hatip ortaokulunun bulunduğu semtlerde yaşayan veliler, laik, akademik eğitim istiyorlarsa çocuklarını Bakırköy, Ataköy, Yeşilköy gibi semtlerdeki ortaokula kayıt yaptırmak istiyor. Okullarda istenen bağışlar 5 bin liradan başlıyor 12-13 bine kadar çıkıyor. Paran yoksa imam hatibe teslim olacaksın’” ifadelerine yer verildi.

“AKP’nin ‘seçimi’ yeniden tecrit mi?”

Yeni Yaşam gazetesi ise manşetinde, “AKP’nin ‘seçimi’ yeniden tecrit mi?” başlıklı habere yer verdi. Haberde, “İmralı’da avukat görüşmesini engelleyen kararın 17 Nisan’da kaldırılmasından bu yana PKK Lideri Abdullah Öcalan’la sadece 4 kez görüşme sağlandı. Açlık grevlerinin etkisiyle avukatlara açılan İmralı’nın kapıları, AKP’nin İstanbul seçimini kaybetmesinden bu yana kapalı. 18 Haziran tarihinde avukatların İmralı’ya giderek yaptığı görüşmenin ardından henüz herhangi bir açıklama yapmadan, 20 Haziran tarihinde akademisyen Ali Kemal Özcan, İmralı’ya gittiğini kamuoyuna açıkladı. Özcan’ın özelikle İstanbul seçimine dair açıklamaları tartışmalara neden oldu. 21 Haziran’da Asrın Hukuk Bürosu, 18 Haziran’da yaptığı görüşmeye ilişkin açıklama yaptı. Öcalan bu görüşmede ‘HDP’nin kendi yolunu koruması gerektiğini ve kararlarının kendilerinin vereceğini’ belirtti. Asrın Hukuk Bürosu’nun yapmış olduğu açıklamayla aynı gün içinde HDP’de açıklama yaptı. Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Sezai Temelli’nin imzası ile yapılan açıklamada, ‘Sayın Öcalan’ın açıklaması ile HDP’nin şimdiye kadar yürüttüğü siyaset birbiri ile örtüşmektedir. HDP’nin İstanbul seçimlerine yönelik olarak seçim stratejisinde ve taktik adımlarında bir değişiklik söz konusu değildir’ ifadelerine yer verildi. Haziran ayında ise avukatlar 12 ve 18 Haziran tarihlerinde İmralı’ya giderek görüşme gerçekleştirdi. Haziran ayında avukatların yaptığı 3 başvuruya ise cevap verilmedi. Avukatlar 19, 26, 28 Haziran tarihleri için İmralı’ya gitmek için yaptığı başvurulara olumlu ya da olumsuz yanıt verilmedi. Temmuz ayında ise avukatlar 3, 5, 10 ve 12 Temmuz günlerinde İmralı’ya gitmek için yaptığı başvurulara da herhangi bir yanıt verilmedi. 17 Nisan’da Bursa İnfaz Hakimliği’nin kararının Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmesiyle avukatların Öcalan ile görüşmesinin önünde hiçbir engel kalmamış oldu. 17 Nisan’dan 23 Haziran seçimlerine kadar Öcalan’ın 4 defa avukatlarıyla görüştürülmesinin ardından, İmralı’nın kapılarının kapatılması ‘Yeni bir ağırlaştırılmış tecrit mi devreye konuldu?’ sorusunu gündeme getirdi” ifadeleri yer aldı.