At izi it izine karışınca düşünce suç olur
Yargı reformu” kapsamında; Terörle Mücadele Kanunu’na yapılan eklemeye gerek var mıydı?
21.10.2019
İlk derece mahkemelerinin bile had aşarak yok saydıkları, direndikleri tüm kanunların en tepesindeki Anayasa’nın 26 maddesi; "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar" demekte….
Ayrıca bu husus hem AYM , hem AİHM tarafından defalarca anımsatılmıştır:
· AİHM 20 Mart 2018 Mehmet Altan Kararında;
“hükümetlere yönelik eleştirileri ve bir ülkenin liderlerince milli çıkarları tehdit edici olarak nitelenen bilgileri yayımlamanın bir terör örgütüne üye olmak ya da yardım etmek, hükümeti ve Anayasal düzeni devirmeye çalışmak, ya da terör propagandası yapmak gibi ciddi suçlamalarla ceza davası açılmasını gerektirmediği” yolunda karar verilmiştir.
· AİHM İmret V. Kararında;
“Mahkeme’ye göre, terörle mücadelenin zorluklarını göz ardı etmemekle birlikte, yasal bir düzenlemenin bu kadar geniş bir şekilde uygulanması, örgüt üyeliğine dair hiçbir somut delilin olmadığı durumlarda, temel bir hak ve özgürlüğün kullanımının örgüt üyeliği ile eşdeğer tutulmasına yol açacak bir etkiye sahip olduğunda meşru kabul edilemez.” hükmünü vermiştir.
O hâlde “yargı reformu” kapsamında; Terörle Mücadele Kanunu'na yapılan eklemeye gerek var mıydı?
Tabii ki Anayasaya saygı gösterilse yoktu ama 15 Temmuz sonrası "at izi it izine karıştı" ve birdenbire düşünce suç oldu.
Peşi sıra beraat eden onca gazeteciyi "onlar gazeteci değil terörist" diye suçlayan hükümet yetkilisi ve siyasal iktidar parti sözcülerini anımsıyoruz. Pişkinliklerine de şaşırıyoruz…
Bu riya ve yalan ülke içinde ve dışında gına getirmiş olmalı ki "yargı reformu” kapsamında;
Terörle Mücadele Kanunu'na ekleme yapıldı: "haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz”. Madde yasalaştı.
Zaten anayasal güvence altında olan bir hakkın yeniden bir özel kanuna ek halinde gündeme gelmesini işler çığırından çıktığı için yargıya yönelik bir işaret fişeği olarak okumak gerek…
Çünkü at izi it izine karışmış, düşünce terör suçu sayılmıştı…
At izi, it izine nasıl karışır ?
Dün sona eren Ege İnsan Hakları Okulu Çalıştayı’nda bu konular tartışıldı…
"Baskıcı Rejimlerde Yargı Pratiği ve Avukatlık", "Baskıcı Rejimlerde Yargı Pratiğinin Uluslararası Boyutu" ve "İnsan Hakları Mücadelesinin Siyasal Boyutu" sanki 15 Temmuz ertesi "at izinin nasıl it izine karıştığının" belgeseliydi.
Sadece Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeleri çalışarak burada olup bitenin anlaşılamayacağını belirten Hakim Orhan Gazi Ertekin, olup biteni daha iyi anlamak için Endonezya, Mısır, Cezayir’de olup bitenin de anlaşılması gerektiğini vurguladı. Ertekin, “Orta Çağ Almanyasında siyasi muhalifleri yok etmek için gizli çalışan mahkemeler kuruldu; Feme More. Türkçe’de Feme Cinayeti olarak bilinen bu yargı pratiği halen uygulanıyor; Selahattin
Demirtaş, Selçuk Kozağaçlı, Ahmet Altan davaları bu tip davalardır” dedi.
Şimdi Orta Çağ döneminden çıkış söz konusu ve terör yasası değişikliğini bu nedenle yargıya gönderilmiş "Düşünceyi suç saymayın" talimatı olarak yorumlamak gerek….
Bu yasa değişikliğine neden gerek duyulmuştur?
Çünkü şiddet içermeyen, şiddeti övmeyen, nefret suçunu oluşturmayan düşünceler suç sayılmış, bu dönemde açılan davalar ile terörle ifade özgürlüğü arasındaki mesafe yok olmuştur.
Burada hukuksal bir inceliğin altını kalın kalın çizmek gerekir:
Artık Terörle Mücadele Kanuna göre; “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.”
Terörle Mücadele Kanunu özel kanundur ve TCK’dan önce gelir.
Bunun önemi ve anlamı büyüktür.
Bu dönemin düşünceyi terör suçuna kelepçeleme modeli; TCK 220/7 maddesi delaletiyle TCK 314. maddesine göre cezalandırılmaktan geçiyor.
Bu ne demek?
Terör örgütü üyesi değilsin ama terör örgütüne yardım ettin ve örgüt üyesi gibi cezalandırılmalısın. Nasıl yaptım?
Düşünceni açıklayarak …
Terörle Mücadele Kanunu kapsamına göre, TCK 314. Maddesi terör suçudur. Bu tanımı yapan özel kanun olan Terörle Mücadele Kanunudur.
Kanunlar hiyerarşisinde özel kanun, genel kanundan önce gelir.
Terör suçlarını düzenleyen özel kanun "düşünceyi" bir parça muğlak ifade kıskacına alsa da terör suçu olmaktan çıkarmıştır.
Artık bundan sonra suç atfedicilerin subjektif zorlama yorumları ile düşünceyi alıp TCK'daki bir suça yapıştırma döneminin perdeleri bir daha açılmamak üzere kapanmalıdır.
Bu yasal düzenlemenin kabul gerekçesi ve ihtiyacı dikkate alındığında, terör suçlarını düzenleyen özel yasa hükmündeki bu değişiklik, “düşünce açıklamaktan” suçlanan bütün herkesi çok yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir.
Artık bundan böyle Ortaçağ’daki gibi Terör örgütü ile irtibata dair hiçbir yasal ve somut delilin olmadığı durumlarda, temel bir hak ve özgürlüğün kullanımından bir suç yaratılmak istenmesine, meşru bir gerekçe imiş gibi sunulmasına izin verilmemelidir.
“Eleştiri amacıyla düşünce açıklamaktan” süren tüm tutuk hâllerine, bir hak kaybına uğratmamak üzere derhal son verilmeli ve bihakkın içerdeki bu durumdan mağdur olanların hemen tahliyesi sağlanmalıdır.
Aksi hâl yargı reformu üzerine yasalaşmayı gerçekleştiren “Yasamanın iradesi”, yasa değişikliğinin gerekçesi ve amacı ile çelişmek demektir.
Yargı ve mahkemeler için artık "at izini it izinden ayırma" zamanı gelmiştir, top çevrilecek alan
artık kalmamıştır.
Yargı bağımsız olduğu iddiasında ise ispat için vesile hazırdır, görevi olan "yasa uygulama" işine dönmeli ve terörle mücadele yasasını uygulamaya sokmalıdır.