Bay Fogg’un gemisi Port Said’i geçerek Süveyş Kanalı’na giriyor

Kariyeri boyunca karşılaştığı ve üstesinden geldiği zorluklardan açık yüreklilikle ve güler yüzle bahsetti ve o zamanlar tüm kıtada, özellikle de Fransa’da yaygın olan İngiltere’ye karşı husumetten kendisinin ve şirketinin ne ölçüde yararlandığını gizlemedi

İLHAMİ ALGÖR

20.07.2024

Bay Fogg ve Jean’ın gemisi Mongolia, 8 Ekim akşamı Port Said’i geçip, yavaş bir manevra ile kanala girdi ve güneye doğru seyretti. Güneyde, Kızıldeniz’e çıkış ucu olan Süveyş’te bekleniyordu. 

Süveyş, bir zamanlar Kulzüm adıyla bilinen eski şehrin civarındaki su kuyuları sebebiyle, hacıların deniz yolculuğuna başlamadan önce konakladıkları bir yerdi. Zamanla ticarî ve askerî bakımdan da önem kazandı. Asya ve Afrika’dan gemilerle gelen mallar Süveyş Limanı’na iniyor, oradan kara yoluyla Akdeniz’deki Dimyat, Reşîd ve İskenderiye limanlarına aktarılıyor, buradan Avrupa’ya veya Suriye’ye gönderiliyordu. Mongolia gemisi, burada dört saat kadar limana bağlı kalacak, o esnada kömür ikmali yapacaktı. Bay Verne, anlatısına şöyle devam ediyordu:

“Mösyö de Lesseps’in büyük eseri sayesinde artık küçük bir kasaba olmaktan çıkıp parlak bir geleceğe göz diken bu şehri dolduran yerli ve yabancı kalabalığın arasında iki adam, Mongolia’nın gelmesini beklerken rıhtımda dolaşmaktaydı.”

Bay Verne, yukarıdaki paragrafın ilk yarısında hikâye akışından Mösyö Lesseps övgüsüyle kopuyor ve derhal direksiyonu toplayarak hikâyesine dönüp devam ediyordu. Aynı cümle içinde metnin dışına çıkıp tekrar geri dönerek hikâyeyi devam ettirebilmek şüphesiz bir yetenek idi. Bay Verne’in bu akrobatik yeteneğinden cesaret ve ilham alarak izninizle ben de bir dolaşıp geleceğim. 

Bay Verne’in, sömürgeciliği teknolojik ve ticari gelişmelerin insanlığa bir faydası olabileceği hatırına onaylıyor olsa da, bu uygulamaların yerli halklara olumsuz etkisi konusunda düşünceleri olduğunu duymuştuk. Oysa bu paragrafta bu hassasiyetin gölgesini göremediğimiz gibi Bay Verne, “Mösyö Lesseps’in büyük eseri” dediği Süveyş Kanalı’nın parlak bir geleceği işaret ettiğinden gayet emindir. Metnin akışından dışarı taşmak uğruna da olsa bunu söylemeden duramamıştır. Ve bir fikir birliği olsa gerekir ki editörü Bay Hentzel burada sorun çıkarmamıştır. Fakat belki de tam burada biraz sorun çıkarmak gerekebilir.

Önce Bay Lesseps’e sonra da kanal hikâyesinin pek sözü edilmeyen arka yüzüne bakalım. 

Mösyö Lesseps’in babası İzmir’de Fransız konsolosu olarak görev yapmıştı. Lesseps, birçok ülkede çalkantılı bir hayat sürmüş  biriydi. Parlak, yakışıklı bir yüz, hoş bir gülümseme, güler yüzlü bir hava ve son derece inandırıcı bir tavırla Mısır saray çevrelerinin gözdesi haline geldi. 

Kanal projesi, tam adıyla  Ferdinand de Lesseps’in coşkulu enerjisi olmadan sonuç alabilir miydi? Lesseps, ana akıl değilse bile, tüm girişimin itici gücüydü. Olağanüstü özgüveni, yılmaz neşesi, kendini adadığı girişimi gerçekleştirme konusundaki mutlak kararlılığı, cesareti, nezaketi, güler yüzü, karakterinin uyumluluğu ve irade gücü, tam olarak olmasa da neredeyse bir deha anlamına geliyordu. İmparatoriçe Eugenie ile anne tarafından uzaktan bir bağı vardı. Bunun verdiği güçle ve daha da önemlisi, Fransızların sempatisini kazanan bir girişimle olan ilişkisi nedeniyle, İmparatorluk Sarayı’nın imkanlarına sahipti.

Kanalın açılmak üzere olduğu günlerde altmışını aşmış bir adamdı; zayıf, aktif bir vücudu, düzgün yüz hatları, bembeyaz saçları ve bıyıkları, bronz bir teni vardı. Torunu olabilecek, son derece çekici genç bir hanımla yeni nişanlanmıştı. Müstakbel gelin ve ailesi o sırada bir ziyaret için Leseps ile birlikte kalıyorlardı. Her gün açılış için hazırlıklar yapmakla uğraştı, her an ziyaretçiler tarafından rahatsız edildi, mektuplar ve telgraflarla dolup taştı; ve yine de çölde ata binmek, ziyaretçilerini eğlendirmek ve sevgilisiyle sevişmek için zaman buldu. Kariyeri boyunca karşılaştığı ve üstesinden geldiği zorluklardan açık yüreklilikle ve güler yüzle bahsetti ve o zamanlar tüm kıtada, özellikle de Fransa’da yaygın olan İngiltere’ye karşı husumetten kendisinin ve şirketinin ne ölçüde yararlandığını gizlemedi.

***

Haftaya: Süveyş Kanalı’nın hikâyesi