Bekçiler kime karşı neyi koruyacak?

Diyarbakır’da elinde su şişesi tutan, üzerinde herhangi bir silah bulunması mümkün olmayan Kemal Kurkut herkesin gözü önünde öldürülmedi mi?

ORHAN KEMAL CENGİZ

03.02.2020

Gündüz Vassaf’ın harikulade eseri Cehenneme Övgü, şu cümlelerle açılır:
 
“Gece, düzen güçleri uykudadır. Bürokrasi, askeriye, okullar, polis, kısacası yaşamımızı düzenleyen tüm güçler uykudadır; sokakta devriye gezen nöbetçi polis dışında…”
 
AK Parti hükümeti, sokakta devriye gezen polisi yeterli görmeyip, koyu renk kıyafetleriyle, karanlığın içinde görünmez olup, toplumu gözetleyecek bekçileri göreve başlatıyor.
 
Gündüzlerimiz üzerinde kurduğu hâkimiyet yetmiyor, gecelerimiz de zapturapt altına alınacak.
 
Gece biz nasılsa evlerimizdeyiz, sokaklarda olanlar düşünsün demiş olmalılar.
 
Keskin gözleriyle geceyi kontrol edecek bekçileri kendilerinin toplum üzerindeki gözleri gibi düşünüyor olmalılar.
 
O gözlerin kendileri üzerine döneceğini bilseler, 41 günlük eğitimden geçecek bu insanlara bu kadar çok yetkiyi verirler miydi?
 
Bir buçuk ay bile eğitim almamış birinin beline silah koyup, “gerekli olduğunda bunu kullanabilirsin” demenin, o silahın asla kendi üzerine çevrilmeyeceğini bilmenin verdiği tuzu kuruluktan başka bir açıklaması olabilir mi?
 
Hep engellenenlerin başkası olacağını düşünmeden, insan ne anlama geldiği, nerelere çekilebileceği hiçbir şekilde bilinmeyen, “başkalarını rahatsız edenleri engelleme” gibi bir “görevi” gönül rahatlığıyla bekçilere devredebilir mi?
 
Peki bu gözlerin kendi üzerlerine çevrilmeyeceğini, o silahların kendi üzerlerine dönmeyeceğini nasıl biliyorlar?
 
Test yerine, yazılı sınav yapıyorlar; mülakatların videoya alınması önerilerini reddediyorlar.
 
Peki bekçilerin alınmasında asıl belirleyici olan bu mülakatlarda, tam olarak neyi anlamaya çalışacaklar?
 
Bekçinin toplumun değişik kesimlerine karşı hoş görülü olmasını mı arayacaklar?
 
Kolayca öfkelenmediğinden, öfkelendiğinde kendisini kontrol edebildiğinden emin mi olacaklar?
 
Yoksa, kendini artık devletle özdeş gören AK Parti ile, aynı dünya görüşünü paylaşmaları, aynı değer yargılarına sahip olmaları ve hatta kendilerini bu partinin koruyucusu olarak görmeleri mi asıl “şart” olacak, bu mülakatları geçmek için?
 
Eğer hakikaten doğru düzgün bir mülakat yapacaksanız, bu mülakatları neden kaydetmeyi reddediyorsunuz?
 
Sizin gerçekten objektif ölçüleriniz varsa bu objektif ölçüleri uyguladığınız mülakatlarınız neden kayıt dışı?
 
Neden yazılı sınavlarınız, okuyanın takdir yetkisini bu kadar öne çıkaracak bir formatta yapılıyor, neden test yapmıyorsunuz?
 
Bekçileri, kamu düzenini korumak için mi alıyorsunuz gerçekten; yoksa Abdülhamit’in hafiyeleriyle, toplumu sokak sokak, mahalle mahalle takip ettiği bir düzeni mi kurmak istiyorsunuz?
 
Bu bekçilerin yarısının CHP’li veya Alevi ya da sizinle aynı yaşam biçimini, aynı dünya görüşünü, aynı dinî anlayışı paylaşmayan başka kişilerden olacağını bilseniz, 41 gün eğitim almış insanlara bu kadar çok yetki verir miydiniz?
 
Bu bekçiler, coplarını kadınlara karşı şiddet uygulayan erkeklere mi kaldıracak; silahlarını sevgililerini, karılarını öldüren adamlara mı doğrultacak?
 
Türkiye’de polis silah kullanma konusunda dünyadaki en kötü örnekler arasında yer alırken, siz neye güvenerek, bir buçuk ay bile sürmeyen bir eğitimin ardından bekçilerin kemerlerine silah takıyor ve onlara bu kadar çok yetki veriyorsunuz?
 
Polisin ölçüsüz kuvvet kullanmasını, kullanılacak yerde silah kullanmayıp, hiç kullanılmayacak yerde ardı ardına ateş etmesi sorununu aştınız mı ki, şimdi yeni bir silahlı güç yaratıyorsunuz?
 
Diyarbakır’da üzeri çıplak, elinde su şişesi tutan, bırakın silahı, üzerinde kesici bir alet bulunması bile mümkün olmayan Kemal Kurkut herkesin gözü önünde vurulup öldürülmedi mi?
 
Herhangi demokratik bir ülkede, ihtarda bulunduktan sonra silah kullanmakta polisin bir dakika bile tereddüt etmeyeceği durumlarda polisimizin hiçbir şey yapmadan durup beklediğine defalarca tanık olmadık mı?
 
Yerde can çekişen adamın başında ölsün diye bekleyen magandaya, parkta vurduğu can çekişen sevgilisine kimse yardım etmesin diye dikilip duran katile, polisin ateş etmeyi aklından bile geçirmediğine defalarca görmedik mi?
 
Peki neden silah kullanma konusunda bu kadar yanlış ölçüleri olan polislerin bulunduğu bir ülkede, o polislerin onda biri kadar bile eğitim almayan insanların beline silah koymak için bu kadar heveslisiniz?
 
Bekçiler kime karşı neyi koruyacaklar?
 
Terörün, silahlı çatışmaların en az olduğu bir dönemde, yeni güvenlik güçleri oluşturmak nereden aklınıza geldi?
 
Sayıları çeyrek milyona yaklaşan polislerin yetersiz kaldığını mı söylüyorsunuz?
 
Böyle bir yetersizlik oluştuysa, 18 yıldır ülkeyi yöneten hükümetin, topluma bu konuda hesap vermesi gerekmez mi?
 
“Gece düzen güçleri uykudadır…sokakta gezen devriye polis dışında” diyor Gündüz Vassaf.
 
Bu hükümet geceleri devriye gezen polisi yetersiz görüyor.
 
Geceleri sokakları, mahalleleri gezen güvenlik güçlerini tahkim etmek istiyor.
 
Kimi, kime karşı korumak için yapıyor bunu?