Bir gazetecinin Twitter’sız yaşamı: Mümkün mü?

Kamusal tartışma alanı olarak Twitter’ı tanıyan ve önceleyen birçok gazeteci, buradaki mikro gündemler etrafında hayatını geçiriyor

SARPHAN UZUNOĞLU

30.01.2019

Geçtiğimiz günlerde Business Insider’ın verdiği bir karar gazetecilik elitince oldukça ilginç bulundu ve tartışmaya açıldı. The Daily Beast’ten Maxwell Tani’nin bildirdiğine göre yayının yönetimi çalışanlarına gönderdiği kararında bir haftalık süreyle çalışanlarının iş saatlerindeki Twitter kullanımına getirdiği kısıtlamayı aşağıdaki şekilde duyurdu (ilgi duyanlar için açıklamanın İngilizce hâli de şurada):
 
Size ilginç bir haberimiz var! Önümüzdeki hafta itibariyle “büyük Twitter yasağı” devrede olacak. Bildiğiniz gibi Twitter çoğu zaman medya için bir yankı fanusu işlevi görüyor ve bu gazetecilerle editörlere de zaman zaman dayanacakları bir koltuk değneği gibi yardım edebiliyor.
 
İddiamız şu: Muhteşem, çarpıcı hikâyelerle dolu bir hafta geçireceğiz ve inanılmaz trafik alacağız.
 
Süreç şöyle işleyecek.
 
– Önümüzdeki hafta iş saatlerinde bilgisayarınızda Twitter ve Tweetdeck açık olamayacak. Sizi izliyor olacağız.

– Twitterda birinin dediği ya da yolladığı bir şey üzerinden içerik yazamayacaksınız, yahut yalnızca Twitter reaksiyonlarına dayanan bir içerik. (Elbette bu tür içeriklerin de değeri var;  ama deneyimizin bir parçası olarak haftaya bu tür haberler yapmayacağız.)

– Çalışma saatlerinde tweet atamazsınız. (Resmî hesaplarımızdan ise tweetlemeye devam edeceğiz.) 

Bazı önemli notlar
 
– Bir son dakika haberinin çıkması ihtimaline karşı, bazı editörlerimiz Twitter’ı gözleyecek. Aynı şekilde DataMinr gibi sosyal ağ araçlarına da erişimimiz sürecek. Ama 80inizin birden aynı zamanda Tweetdecke bakmasına ihtiyacımız yok.

– Eğer Twitter kullanımı gerektiren bir haber üzerine çalışıyorsanız, editörünüzden muafiyet izni alabilirsiniz. (Ama bunun için geçerli bir sebebiniz olmalı.)

– Bu sürecin çalışma süreçlerinizi zorlayacağını düşünüyorsanız, gelin ve benimle konuşun. Amacımız yaratıcılığınızı tetiklemek, sizi engellemek değil. 

Bu meydan okumamız, yalnızca ABD’deki ofislerde çalışanlar için.
 
Umarım bu meydan okumanın ruhunu kavrarsınız.
 
Normal şartlar altında büyük yayınların bu tür kararlar vermesi deneysel dahi olsa ilk olarak bilişsel emek özgürlüğü bağlamında ele alınabilir. Yıllardır süre gelen gazetecilerin sosyal ağ hesaplarının kime ait olduğu tartışması da dahil olmak üzere çok sayıda tartışmayı burada açıp tekrar pişirmek mümkün. Ancak ben bu bir haftalık deneyin gerekçelerinin ve o gerekçeler için ortaya konulan mantığın oldukça geçerli olduğu kanaatindeyim.
 
Malum, Twitter gazeteciler için ve gazetecilik “cemiyeti” için çok mühim. Twitter da yıllardır gazetecileri Twitter’ı nasıl kullanırlarsa daha etkili olacağı konusunda eğitmeye çalışıyor. (Basit bir örnek şurada.) Ancak, Twitter’ın gazeteciler için bir yankı fanusu oluşturduğu doğru. Kamusal tartışma alanı olarak Twitter’ı tanıyan ve önceleyen birçok gazeteci, buradaki mikro gündemler etrafında hayatını geçiriyor. Araştırmacı ve toplumcu gazetecilik örnekleri buradaki günlük ve kısır tartışmalar nedeniyle çoğu zaman yara alıyor.
 
Haber değeri meselesi ise burada daha mühim. Gerçekten de ana akımdan alternatif medyaya, atılan tweet’lerin haber değeri olup olmadığı tartışması önemli. Ancak, şu da bir gerçek ki bu yazının da referansı bir Daily Beast muhabirinin attığı bir tweet (her ne kadar NiemanLab’in What do we read bölümünden ulaşmış olsam da). Yani; tweet’in haber değeri tartışması, enformasyonun kalitesi ve içeriği bağlamında önemli. Sanırım, Insider yöneticilerinin kasıtları, örneğin Trump tarafından atılan ve çoğunlukla bir tür diplomasi taktiği niteliği taşıyan tweet’ler değil; magazinel olarak adlandırabileceğimiz mecra içi hareketlenmeler ve sadece Twitter kamuoyu görse dahi toplumsal fayda bağlamında bir eksikliğe neden olmayacak türdeki ifadeler.
 
Örneğin, geçtiğimiz günlerde Fazıl Say konserine Cumhurbaşkanı’nın katılmasına ilişkin negatif ve pozitif reaksiyonları birer birer ya da toplu şekilde haber yapmanın gazetecilik/habercilik bağlamındaki değeri tartışılabilir ve tartışılmalı. Ancak, Trump ve başka siyasetçiler Venezuela’daki mevcut duruma ilişkin tutumlarını  eğer Twitter’dan belirttilerse attıkları tweet’ler birer kaynak olarak haber için gerekli ve muteber olarak algılanabilir. Burada, sosyal ağların haber kaynağı olarak algılanmasının yarattığı toptancılığın krizini yaşıyoruz. Yani, aslında gazeteciliğin araştırmacılık unsuru olmak yerine “dedi, belirtti” kalıplarının arasına sıkışmış olması buradaki en önemli mesele.
 
Sosyal ağ biriminin elbette aktif olarak Twitter’ı denetlemeye devam ediyor olması ayrı bir mesele. Yani aslında Twitter’dan el çekilmiyor, yalnızca Twitter’ın “tek enformasyon kaynağı” hâline gelmesinden ve benzer enformasyona dayalı olarak yaşanan yaratıcılık probleminden hareketle bir karar veriliyor.
 
Peki Twitter gerçekten bir yankı fanusu yaratıyor mu? Yoksa bu “öylesine bir saptama” mı? Örneğin Nikki Usher, Jesse Holcomb ve Justin Littman tarafından yazılan ve Twitter Makes It Worse: Political Journalists, Gendered Echo Chambers, and the Amplification of Gender Bias başlığını taşıyan makaleye göre Twitter’da kadın gazeteciler hemcinsleriyle, erkek gazeteciler de kendi hemcinsleriyle daha fazla etkileşimde bulunuyorlar. Bu cinsiyet temelli yankı fanusunu sınıftan diğer kimlik kategorilerine çok fazla alanda genişletmek mümkün. Gazeteci ağları ve akademik çalışmalar çoğunlukla bu cinsiyet temelli ağ içi ayrımların ve kadınların dışarıda bırakılmasını tartışırken, öte yandan da farklı versiyonlarıyla Twitter’daki yankı fanuslarına ilişkin bir fotoğrafı ortaya çıkarmış oluyorlar. Yine örneğin 2017’de The Guardian’da yer alan habere göre, okur grupları arasında da ciddi yankı fanusları oluşmuş durumda. Yani Türkiye’deki doğrulama ve teyit aktivistlerinin sık sık yakındıkları yankı fanusları varlar ve profesyonelden genel politik yaşama birçok alanda ciddi tehlike arz ediyorlar. Twitter da bu tür fanusların oluşması için oldukça verimli bir ortam.
 
Tabii burada meseleyi yalnızca Twitter’la sınırlamak olmaz. Gazetecilerin üye oldukları Whatsapp ve Telegram gruplarından, ana haber kaynakları hâline gelen bültenlere dek çok sayıda dijital seçimleri haber alanındaki yaratıcılığı kısıtlıyor.
 
Tartışmayı dijital haber kaynaklarının meşruiyeti tartışmasıyla karıştırmamak da şart. Örneğin Beyrut’ta şu aralar vermekte olduğum Araştırmacı Gazetecilik dersinde, öğrencilerle üstüne en çok tartıştığımız konulardan biri dijital enformasyon kaynaklarının güvenilirliği ve kültürel olarak onlara yönelik olarak geliştirilen yaklaşımlar. Yani yalnızca bir Tweet’in güvenilirliği değil, bir haberin ya da bir araştırma dosyasının temelinin bir dijital veri üstüne kurulup kurulamayacağı. Bu tamamen ülkenin haber kültürü ile ilgili. Şahsî görüşüm, ülkelerin farklı medya kültürleri olduğu ve olgulara ve habere bakış açılarının da bu kültürlere göre şekillendiği yönünde. Örneğin Türkiye’deki “kaynaklardan izole edilmiş” medya grupları için Twitter damarda akan kan gibi. Dahası vekillerin dahi Periscope’tan canlı haber programları yaptığı bu dönemde buradan vazgeçmek biraz zor. Ama tabii bu durum bir gazetenin tüm departmanları için geçerli değil. Ama belgelere erişimin daha rahat, kaynakların daha özgürce konuştuğu ülkelerde bu tür bir zorunluluk söz konusu değil. Buna bağlı olarak da araştırmacı ve özgün habercilik deneyimleri de sayıca fazla. Yine de ülkelerde refah ve teknolojik gelişmişlik ile medya okur yazarlığı arttıkça dijital formdaki belgelere bürokratik kurumların dahi güveni arttığından  onların haber kaynağı ve kanıt olarak öne çıkması doğal.
 
Türkiye’yi bugün yankı fanusu olarak adlandırabileceğimiz Twitter politik alanının içine iten hattâ politikayı dark social alanına sıkıştıran reel politik durum, gazeteciliğe de çok ciddi bir zarar veriyor. Bugün bir haber odası yöneticisinin “size bir hafta Twitter yok” dediği muhabirlerin haber bulma/toplama konusunda ciddi sorunlar çekebileceği ortada. Ancak Business Insider’ın kararı üzerinden kendi gazetecilik amaçlı Twitter kullanımımıza baktığımızda gördüğümüz tablo da tamamen yayının yöneticilerinin kaygılarını doğrular bir durumda ama onlar için seçenek olan bizim için zorunluluk.
 
Bu bağlamıyla Türkiyeli bir gazetecinin Twitter’sız profesyonel yaşamını sürdürmesi oldukça güçken (sosyal sermayeyi de ilgilendiren durumlar gereği), farklı haber ortamları ve ulusal kültürlerde farklı deneyimlerin ortaya çıkabileceği de bir gerçek.