Bir hukuk garabetinin hikâyesi

Ahmet Altan’la ilgili dört sayfalık soruşturma dosyasında dört temel hukuksuzluk var. Amaç belli: Korkutmak. Sonuç da belli: Korkutamazlar

VEYSEL OK

20.01.2016

Dokuz yıldır, her 19 Ocak’ta olduğu gibi, Agos gazetesinin önünde Hrant Dink’i anma toplantısına katılmıştım. Anmanın bittiği, artık dağılmaya başladığımız saatlerde Ahmet Altan’dan bir telefon geldi.

“Sabah beş polis Rotahaber sitesini basmış, sonra da Haberdar’a iki polis gitmiş. Tebligat getirmişler, ifade vermezsem yaka paça gözaltına alacaklar diye tehdit etmişler.”

Sonrasında Ahmet Altan’ın bana ulaştırdığı ifadeye çağrı kâğıtlarını inceleyince soruşturmayı açan, haber sitelerine beş polis yollayan savcılığın Bakırköy Savcılığı olduğunu fark ettim.  Yirmi dört saat geçmeden Bakırköy Savcılığına gidip dosyayı inceledim. Siz dosya dediğime bakmayın beş adet evraktan oluşan, sıska, içi boş  bir dosya.

Dosyada Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin, Ahmet Altan’ın  “İki Adam” başlığıyla 25.11.2015 tarihinde www.haberdar.com’da yayınlanan yazısı nedeniyle,  Cumhurbaşkanı’na hakaret, iftira ve Türk milletini aşağılama suçlarını işlediğini iddia eden gizli ve acele ibareli bir suç duyurusu vardı.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri suç duyurusunda bulunurken gereğinin ivedilikle yapılmasını ve neticenin kendilerine bildirilmesini de istemişti.

Savcılık da bunun gereğini yapmış, yurttaşların umutla ve özlemle ulaşmaya çalıştığı adalete Sayın Cumhurbaşkanı’nın ivedilikle erişimini sağlamıştı.

Rotahaber’e beş polis, Haberdar’a iki toplamda yedi polisle haber sitelerine baskın yapılmıştı. Dosyada bariz hukuksuzluklar silsilesi hemen göze çarpıyordu. Dört sayfalık soruşturma dosyasında dört temel hukuksuzluk vardı. Bu hukuksuzlukları tek tek sayarsak;

1) Soruşturma; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin suç duyurusu ile başlamıştı. Ancak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin Cumhurbaşkanı adına suç duyurusu yapma, bakanlıklara ve savcılıklara yargı ile ilgili talimat verme yetkisi yok. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin görevleri ve yetkisi Anayasa’nın 107. maddesinde ve 2879 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Kanunu’nda tek tek sayılmıştır. Bu görevler arasında Cumhurbaşkanı adına suç duyurusunda bulunma, savcılıklara talimat verme yetkisi yoktur. Bu sebeple de yapılan suç duyurusu hukuki dayanaktan yoksundur.

2) Soruşturmayı yürüten ve haber sitelerine polis gönderen savcı yetkisi olmamasına rağmen soruşturmayı başlatmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12. maddesinde genel yetkili mahkemeler, 13. maddesinde ise özel yetkili mahkemeler düzenlenmiştir. 12. maddeye göre, görsel veya işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmişse veya görülmüşse o yer mahkemesi yetkilidir. Bu yetki özel yetki olduğu için, her zaman suçun işlendiği yer genel yetkilidir. Burada genel yetkili yer yayım merkezinin olduğu yerdir. Soruşturma konusu yazının yayınlandığı sitenin adresi Mecidiyeköy’dür. Yani bu soruşturmayı yapmaya yetkili savcılık Bakırköy değil, Mecidiköy’ün bağlı olduğu İstanbul Savcılığı’dır.

3) Bakırköy Savcılığı’nın Ahmet Altan hakkında yürüttüğü soruşturmada suçlamalardan biri de TCK 301’de düzenlenmiş Türk milletini ve kurumlarını aşağılama suçlamasıdır. Bu suçtan soruşturma yapabilmek için Adalet Bakanlığı’ndan izin almak gerekmektedir. Savcılık bu suçlama ile ilgili Adalet Bakanlığı’ndan izin almamış olmasına rağmen soruşturmayı başlatmıştır.
 
4) İfade ve sorguya çağrı usulleri Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açık bir şekilde düzenlenmiştir. CMK’nın 145. maddesine göre ifadeye çağrı davetiyeyle yapılır. Çağrı nedeni yazılır ve ifadeye gelinmezse zorla getirileceği belirtilir. Beş polisle, ifadeye gelinmediği takdirde yaka paça gözaltına alınacağı tehditleri ile ifadeye çağrı olamaz. Bu çağrı usulü hukuki olmadığı gibi, gazetecilik faaliyetlerini engelleme amaçlı olduğu da açıktır.
 
Oldukça vahim bir hukuksuzluk zinciri ile karşı karşıyayız: Yetkisiz Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin suç duyurusu, yetkisiz Savcı’nın soruşturma izni bile almadan soruşturma açması, polislerin haber sitelerini basması. Bu hukuksuzlukların amacı ise aşikâr: Yazarları korkutmak, gazetecilik faaliyetini engellemek. Bize düşen ise bu amaca ulaşmalarının imkânsızlığını hukuksuzluğu yapanlar açısından aşikâr kılmaktır.