CHP Bursa milletvekili Orhan Sarıbal. Fotoğraf: CHP Fotoğraf Servisi via Flickr.

“Bu rezalet yasayı genel kurula getirmeyecekler”

Orhan Sarıbal: Hayvanları toplarlarken başlayacak süreç. Yakalarken öldürecekler, taşırken öldürecekler, barınağa koyarken öldürecekler, barınakta öldürecekler. Ötenaziye gerek kalmayacak

ASLIHAN GENÇAY

24.07.2024

Meclis Ağustos ayında tatile girmeden önce, hazırladıkları yasaları alelacele yürürlüğe sokmaya çalışan iktidar, 9. yargı paketini, bozkurt tartışmalarının gölgesinde son sürat komisyondan geçirmişti. Tepkiler üzerine, kadınların evlendikten sonra eşlerinin soyadını almalarına dair madde paketten çıkarıldı.  Şimdi sıra, hayvan katliamı yasası ve vergi yasasına geldi.

Ak Parti ve MHP vekilleri tarafından “Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi” adı verilen hayvanları katletme yasası, 17 Temmuz Çarşamba günü Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu‘nda görüşülmeye başlandı. Komisyon toplantıları boyunca, muhalif vekillerin açtığı canlı yayınlar sayesinde ise kim kimin vekili, kim halkın ve mazlumun yanında, ortaya çıktı.

Muhalefette yer alan DEM Parti, TİP, CHP ve İYİ Partili vekillerin, konuyu her açıdan ele aldıkları, bilimsel çözüm önerileri sundukları ve hayvan katliamına karşı muazzam bir defans sergiledikleri görüşmelerde, Ak Partili ve MHP’li vekiller “yasalarını” savunmak yerine, uyumayı, oyalanmayı, atıştırmayı ve gülerek eğlenmeyi seçtiler. Toplantılarda söz alan Ak Partili bir vekil ise kan donduran bir rahatlıkla, türcülüğü aşıp cinsiyetçiliğe ve kadın düşmanlığına dek işi vardırdı. 

Yeni düzenlemede; münferit köpek saldırıları bahane edilerek 5199 sayılı yasada yer alan “evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.” maddesi tamamen kaldırılıyor, hayvanların doğal yaşam ortamlarında yaşama hakları engellenerek ömür boyu barınaklara kapatılmaları isteniyordu. Ülkenin barınakların hali ortadayken, sayıca da yetersiz olmalarına rağmen hayvanlar için tam bir kabus ve katliam organizasyonu başlatılıyordu. Katliamın adım adım gelmesine tepkiler de gecikmedi. Sadece hayvan hakları savunucuları değil tüm vicdanlı insanlar, hayvanlar için tek yürek oldular.

Halkın iradesi yok sayıldı

Konda’nın son anketine göre; halkın yüzde 85’i hayvanların barınaklarda çürümesine veya manasızca “ötenazi” adı verilerek öldürülmelerine karşıydı. Fakat iktidar partileri, resmen halkla inatlaşarak ve halkın iradesini hiçe sayarak, muhalif vekilleri, STK’ları, bilim insanlarını da dikkate almadan “görevlerini” yaptılar. Katliam yasası, 23 Temmuz’da Ak Partili ve MHP’li vekillerin oylarıyla komisyondan geçti. 

Süreç boyunca İstanbul, Ankara, Adana, Eskişehir… meydanları, parkları eylem alanına dönüştü. Barış içinde bir arada yaşamak isteyen, münferit köpek saldırılarını abartmak yerine, nedenlerini tartışmayı ve bilimsel çözümleri savunan vicdanlı insanlar, yolları kapattılar, nöbetler tuttular, mecliste sabahladılar, ne sözlerini söylemeyi ne de direnmeyi bıraktılar.

Bu direnç üzerine iktidar partileri,  22 Temmuz‘da gerçekleşen komisyon görüşmelerinde yasaya  “ara çözüm” adı altında bir değişiklik getirdiler. Değişikliğe göre; yasa tasarısından “ötenazi” kelimesi çıkarılıyor ve veterinerlik kanunundaki ötenazi maddesine atıf yapılıyordu. Aynı zamanda kediler affediliyor, “hayvanlar” yerine de “köpekler” vurgusu getiriliyordu.

Fakat biçim değişse de, esas açısından hiçbir şey değişmemiş, yıllardır uygulanmayan 5199 sayılı kanun yine yok sayılmış, idarecilerin sorumsuzluklarının bedeli, mazlum köpeklere ödettirilmek istenmişti. Kelime oyunlarıyla, kedi severlerle köpek severleri bölebileceğini düşünenler yine halkı hafife alıyor, kandırabileceklerini sanıyordu. Sonuç alamadılar ve bu hamle de öfkeli tepkileri dindirmeye yetmedi. Amiyane tabirle maymunun gözü açılmıştı ve bu ülkenin hayvan hakları ya da kadın hakları savunucuları, muhaliflerin en gözü kara, en inatçı kesimini oluşturuyordu.

Vicdanları yaralanan, bastırılmış öfkeleri harlanan halkın yüzde 85’i, neden iradesinin çiğnendiğini ve ona hizmet etmekle görevli iktidarın, neden halkı yok saydığını anlamaya çalışırken Devlet Bahçeli, 23 Temmuz’da yaptığı basın açıklamasında köpeklerin yanında olduğunu ima etti. Lakin o sırada, komisyondaki MHP’li vekiller, hayvan katliamı yasasını onaylamak için el kaldırıp indirmekteydi.

Kral çıplak

İşin bir diğer yanı; yasa tasarısı için iddialı söylemlerde bululan Ak Parti grup başkan vekili Bahadır Yenişehirlioğlu ve Ak Parti Afyon milletvekili Ali Özkaya; gazetecilerin, halkın, vekillerin ısrarlı sorularına rağmen bu tasarı hazırlanırken hangi STK, akademisyen veya uzmana danışıldığını açıklamadılar.

Hakikaten kim hazırlamıştı bu yasayı? Zira savunan ne tek bir STK ne de bir milletvekili vardı. Hayvanları savunanlar ise tüm tezlerini, çalışmalarını, öneri ve raporlarını açık imzalarıyla her platformda yayınlamaktaydı.

Ortada sadece, münferit köpek saldırılarını köpürten bir avuç sosyal medya trolüyle yoğun saldırı altında olmalarına rağmen halkın sesini duyurmaya çalışan muhalefet partilerinin vekillerine sataşmayı -ne hikmetse- görev edinen birkaç gazeteci vardı. Başka hiçbir kurum veya uzman, halkın yüzde 85’inin karşısına geçip ne bilimsel bir veri açıklayabildi ne de katliam yasasını savundu.

Aslında kral çıplaktı. Yasa, alanında uzman hiçbir yetkili veya STK’ya sorulmadan, danışılmadan hazırlanmış, açık kimliğiyle sadece bir aktör ve bir avukat sahneye çıkabilmişti. 

Şimdi sıra meclis genel kurulunda. Eğer komisyondan geçen tasarı, meclis genel kurulunda kabul edilir, cumhurbaşkanı tarafından da onaylanırsa resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe girecek. Fakat hatırlatalım; yasa yürürlüğe girse dahi halkın yüzde 85’i, köpeklerin katledilmesine geçit vermemekte kararlı. 

Muhalefet partilerinin yönettiği belediyelerde ise yasa uygulanmayacak ve muhalefet, ömrü hayatında görmediği bir halk desteğini, bırakın rüzgârı, bir fırtınayı ardına alacak. Bu nirengi noktasını değerlendirirler mi, yoksa heba mı ederler, bilemeyiz. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Görüşmeleri’nde CHP’li Orhan Sarıbal. (ön masada oturan). 24 Temmuz 2024. Kaynak: Sarıbal’ın resmi X hesabı.

Orhan Sarıbal: Bu bir ölüm yasasıdır

TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi, CHP Bursa milletvekili Orhan Sarıbal, Türkiye’nin gündemine oturan komisyonda yasaya gösterdiği direnç ve yaptığı konuşmalarla halkın sesi olan vekillerdendi. Komisyon görüşmeleri sonrası, katliam yasası hakkında Sarıbal’ın görüşlerini aldık.

> Yasaya “katliam yasası” denmesinden rahatsız oluyor iktidar vekilleri. Hayvan katliamı yasası değil de nedir peki bu yasa? 

Biz bu yasaya, telef yasası diyoruz. Hayvanlar telef edilecek. Yakalama aşamasından tutun da barınaklara, barınaklardan tutun da sahiplendirme çalışmalarına kadar uzanan tüm süreç, bir ölüm sürecidir. Hayvanlar ölüm yoluna girecekler. Ayrıca “sokak hayvanı, başıboş” diye adlandırılan hayvanlar, bana göre öyle değiller. Sahipsiz hiç değiller. Onların gönüllüleri var. Ama biliyorsunuz ki onları da kaldırdılar.

Hayvanların ölüm süreci nasıl şekillenecek yasaya göre?

Hayvanları toplarlarken başlayacak bu süreç. Yakalarken öldürecekler, taşırken öldürecekler, barınağa koyarken öldürecekler, barınakta öldürecekler. Ötenaziye gerek kalmayacak. Ölmeyenler için de “Zaten bunlar güçten düşmüş, öyle hastalıkları, yaraları var ki artık dayanma şansları yok. Veteriner kontrolünde öldürelim.” diyecekler. Başından sonuna kadar bir ölüm yasası bu ve hayata geçirme şansları yok.

“Belediyelere kayyum atayabilirler”

> Kamuoyu şu sorunun cevabını arıyor;  halkın yüzde 85’inin karşı olduğu, iktidar ortağı Devlet Bahçeli’nin dahi savunmadığı, böylesi dayanaksız, vicdansız ve hayatta karşılığı olmayan bir yasa için neden bu kadar ısrarcılar? Siz nasıl yorumluyorsunuz?

Biliyorsunuz AKP’nin kanunları saraydan gelir. Şimdi komisyon görevini yapıyor ama bu yasa büyük ihtimalle genel kurula gelmeyecek. Sonbahara kalacak ve hatta sonbaharda dahi genel kurula gidilmeyecek. Bakın çok net söylüyorum; eğer bu iktidar 5199 sayılı mevcut yasayı uygulasaydı hiçbir sorun yaşanmayacaktı ama uygulamadı. Şimdi de çözümü ölümde arıyor. Ne yapacaklar? Belediyeler, yükledikleri sorumlulukları yerine getirmezlerse belediyelere kayyum atamak ve onları iki üç yıl cezalandırmak için bir bahane olacak ellerinde. Neresinden bakarsanız bakın, rezalet.

> 22 Temmuz’da yasada küçük değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler, yasanın ölümcüllüğünü değiştirdi mi?

AKP ölüm üzerinden giderek, şikayetleri kullanarak ve meclisi ajite ederek hareket etti. Bizim her zaman karşı olduğumuz şekilde, insanların acıları ve mağduriyet üzerinden yasayı meşrulaştırmaya çalıştılar. Kendi medyalarında, CNN’de, NTV’de, A Haber’de “Mağdurlara bile saygıları yok.” diyerek bir kamuoyu yaratmak istediler ama başaramadılar.

Şunu söyleyebilirim; komisyon da, komisyon başkanı da görevini yaptı. “Biz bu kanunu, bu komisyondan geçireceğiz.” hedefine, yasada yaptıkları çok küçük değişikliklerle, mesela ötenazi adını kaldırarak ulaşmaya çalıştılar. Önce; hayvanları belirli bir süre barınaklarda tutacak, eğer sahiplenilmezlerse uyutacağız.” diyorlardı, bu maddeyi kaldırdılar. Ama zaten barınağa götürülürken ve barınakta ölecek bu hayvanlar. Geriye kalanları da, “güçten düşmüş” diyerek veya başka gerekçelerle öldürecekler. Uyutma uygulaması ise tamamen yerel yönetimlerin keyfine bırakılacak. Bu çok kötü bir yasa. 

“Akıllarındaki tek çözüm öldürmek”

> Münferit köpek saldırıları için yasa hazırlanırken, 5199’u uygulamayan yöneticilerin sorumsuzluklarının bedelini, köpeklere canlarıyla ödetmek dışında bir yöntem bulunamaması tuhaf değil mi?

Bakın mesela mevsimlik tarım işçileri için 2019’da çok önemli ve çok iyi bir genelge yayınlandı ama bir maddesini bile uygulamadılar. Şimdi o insanlar perperişan haldeler. Dolayısıyla bu yasada da sadece kötülüğü ve ölümü tercih ettiler. Çünkü hayvan popülasyonunu, köpek popülasyonunu, ancak öldürerek minimize edebileceklerini düşünüyorlar. Akıllarından, öldürmek dışında başka hiçbir yöntem geçmiyor. Biz net bir şekilde buna karşıyız. Sadece 4 veya 5. maddeye değil, hayvanların tümünü toplayıp barınaklara koyma anlayışının başladığı maddeden itibaren karşı çıkıyoruz.

> Köpekler için iyileştirici hiçbir politika uygulanmamışken, sokaktaki hayvanın aç kalınca, saldırıya uğrayıp işkence görünce insandan korunmak ve yaşayabilmek için sürüleşmesi, münferit köpek saldırılarının yaşanması şaşırtıcı mı sizce?

Bu tür durumlarda birkaç mağduriyet tabii ki oluşur. Temel soru; bu hayvanlar, neden insanlara doğru geliyorlar? Çünkü hayvanlar aç, hayvanlar perişan, hayvanlara bakılmıyor. İnsanlara saldırmak için gelmiyorlar onlar, insanlardan ekmek bekliyorlar, ekmek.

Bir de şu husus var; belediyeler de dahil olmak üzere pek çok kurum, hayvanları alıp, toplu şekilde bir yerlere bırakıyor. Hayvanlar, bırakıldıkları yerlerde koloni ve sürü şeklinde yaşamaya başlıyorlar. Sürü yaşamı, hayvana güç veriyor. Biri havladı mı, hepsi birden havlıyor. İnsanlar kaçınca, kovalayan da, bazen saldıran da olabiliyor. Her belediye görevini yapsa sorun kalmayacak.

> Neden yapmıyor belediyeler görevlerini?

Belediyelerin, sorunu tek başına çözmeleri mümkün değil. Kaynakları, veterinerleri, kadroları yeterli değil.

“Çözüm için tüm sorumlular bir araya gelmeli”

> Nasıl olmalı çözüm peki?

Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere tüm sorumlular bir araya gelip elini taşın altına koymalı. Birbirleriyle entegre olmaları, gerektiğinde ormanlık alanlarda, gerektiğinde de başka alanlarda, hayvanların doğal yaşam ortamlarını sağlamaları ve onları düzenli bir şekilde beslemeleri lazım. Kısırlaştırarak hayvan popülasyonunu azaltıp, genetik kaynakları da yok etmeden bir düzen tutturmak gerekiyor. Başka türlü olmaz.

> Halkın yüzde 85’inin yasayı istemediğini biliyoruz. Ak Partili vekillerden bazılarına sordum. İki vekil, yasayı desteklemediklerini, vebal altına girmek istemediklerini, onlar gibi düşünenlerin çok sayıda olduğunu, Ali Özkaya ve Bahadır Yenişehirlioğlu’nun ise bu yasayı savunduğunu söylediler. Buna ne dersiniz?

Destekleyemezler tabii, saray olara emretmiştir. Tabii saray da enteresan bir ikilem yaşıyor. Erdoğan’a başka ülkelerden köpek hediye ediliyor mesela. Geçmişte de hayvanların dostluğu hakkında ve hayvanları korumak adına hem Tayyip Erdoğan hem de Emin Erdoğan’ın birçok açıklaması oldu.

“Yasanın kritik maddesi üçüncü madde”

> Tekrar altını çizmek için soruyorum; siz bu yasanın meclis genel kuruluna gelmeyeceğini veya tepkiler nedeniyle genel kurulda onaylanmayacağını mı düşünüyorsunuz?

Ben genel kurula getirmeyeceklerini düşünüyorum.  Şimdi insanlar ötenazi maddesi üzerinde duruyorlar ama temel sorun; “başıboş, sahipsiz” dedikleri ama bana göre öyle olmayan hayvanların tümünün toplanıp barınaklara götürülmesi ve yaşamlarının sonuna kadar orada bakılacağının söylenmesidir. Siz buna inanıyor musunuz?

> Tabii ki inanmıyorum. Barınaklar rezil durumda ve öyle bir imkan da yok zaten. Yasada 4 milyon köpekten bahsediliyor, barınak sayısı 300. Var olan barınaklara ise sağlam giren hayvan hastalanıyor, çoğu ölüyor. Şu andaki sayıya yetmeyen barınaklar, 4 milyon köpeği nasıl “ağırlar”?

Üçüncü madde, yani hayvanların toplatılması ve barınaklara götürülmesi, bu kanunun en temel maddesidir bana göre. Herkes ötenaziye odaklandı ama ben defalarca uyardım, temel kritik nokta tam da burasıdır.