Büyükelçilikten insan hakları savunuculuğuna

Rıza Türmen’in kitapları, Türkiye’deki demokrasinin çoğunluk diktatörlüğünden başka bir şey olmadığının anlaşılmasına çok değerli birer katkı.

ŞAHİN ALPAY

15.01.2023

Emekli Büyükelçi, 1998 – 2008 arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk yargıcı, 2011 – 2005 arasında İzmir CHP milletvekili Rıza Türmen'in üçüncü kitabı yakınlarda yayımlandı. Türmen'in insan hakları konularındaki denemelerden oluşan ilk kitabı Güçsüzlerin Gücü 2015'te basılmıştı. "Sivil toplumu canlı tutmak, kamusal alanda demokrasi mücadelesi verilmesine katkıda bulunmak" amacıyla kaleme aldığı ve "Demokrasi için Birlik platformunun doğmasını" hazırlayan yazılarının yer aldığı ikinci kitabı Türkiye'de Demokrasi Arayışı’nı (2021) izleyen son kitabı Bir AİHM Yargıcının Not Defteri de (2022) geçtiğimiz günlerde çıktı. Türmen yeni kitabını sunarken şöyle diyor: "Türkiye'deki rejim değişmeden insan hakları sorunlarının çözülmesi beklenemez. İnsan hakları bakımından uygun bir ortam meydana geldiğinde neler yapılması gerektiği hakkında bu kitabın yardımcı olabileceğini düşünüyorum."
 
Kitap, Türmen'in İtalya'da insan hakları alanında doktora yapan Işıl Kurnaz'a son iki yıl içinde verdiği mülakatlardan oluşmakta. Türmen "Hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan, sesi duyulmayanlara" adadığı ve insan hakları mücadelesinin hemen her alanını kapsayan katkılardan oluşan kitabını sunarken şöyle diyor: "Bu kitap Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve onun kararları üzerine. Öncelikle amacı, önemli ve yerleşik içtihat haline gelmiş AİHM kararları ve bu kararların dayandığı ilkeler hakkında kolay okunur bir format içinde bilgi vermek. AİHM kararlarını 10 yıllık görev süremde edinmiş olduğum kişisel deneyimlerimle de harmanladım."
 
Türmen'in üç kitabı da, Türkiye’de tanık olduğumuz insan haklarının saygı görmediği türden bir demokrasinin gerçekte çoğunluk diktatörlüğünden başka bir şey olmadığının olanca açıklığıyla anlaşılmasına çok değerli birer katkı; bu alanda vazgeçilmez üç okuma. Yazarın son kitabının önsözünde, Türkiye Cumhuriyeti büyükelçiliğinden, AİHM yargıçlığına geçiş süreci hakkında söyledikleri çok dikkate değer: "Sadece meslek değiştirmiyordum. Aynı zamanda insan haklarına başka bir pencereden bakmayı öğreniyordum. İnsan hakları konusu benim için yeni değildi. Dışişleri Bakanlığı'nda uzun süredir bu alanda çalışıyordum. En büyük amacım Türkiye'deki insan hakları sorunlarına çözüm getirmekti. Ama ister istemez insan haklarına devlet penceresinden bakıyordum. AİHM yargıçlığına geçince, bu bakış açısı değişti. Devleti savunan konumundan, devleti yargılayan konumuna geçtim. Bu kolay olmadı. Belirli bir geçiş dönemine gereksinim gösterdi." (s. 12)
 
Türmen'in eğitim ve meslek serüveninin sanırım en yakın tanıklarından biri de benim. Onu 1950'lerin ikinci yarısında Nişantaşı'ndaki İngiliz Erkek Lisesi'nde okurken tanıdım. Önce üç sınıf büyük bir "abi" sonra da okulun "head boy"u, yani "baş öğrenci / mümessil" olarak. Arkadaşlığımızın tarihi ise, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (SBF) yüksek lisans eğitimi gördüğümüz 1968 yılına uzanır. O, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra 1966'da Dışişleri Bakanlığı'na meslek memuru olarak girmiş, bir yandan da SBF'de doktora yapmaya başlamıştı. Ben ise diplomat olmak niyetiyle girdiğim okulda siyasi şubeden mezun olduğum halde çoktan esas olarak "vatanı emperyalistler ve yerli işbirlikçilerinden kurtarma" misyonuna soyunduğum için, bir yandan Eğitim Fakültesi'nde asistanlık yaparken öte yandan (iş olsun diye) SBF'de yüksek lisans eğitimine devam ediyordum.
 
Rıza doktorasını tamamladığı gibi hariciye kariyerinde basamakları hızla tırmanacaktı. Ben ise ciddi olarak doktora yapmaya, devrimcilikten vazgeçip sığındığım İsveç'in Stockholm Üniversitesi'nde başlamıştım. Ne var ki genel affa uğrayıp kısa dönem askerlik yapmaya döndüğüm vatanım, doktoraya devam edebilmem için gerekli pasaportu vermeyi reddediyordu. Ankara'da kamp kurmuş, engeli kaldırabilecek güçte torpil aramaktaydım. 1975'in son günlerinden birinde, Kızılay'daki bir restoranda Rıza'ya rastlamam hayırlara vesile olacaktı. Rıza beni gördüğüne çok sevinmekle kalmadı, bir tanıdığına benim pasaport almamın önünde ciddi bir engel olup olmadığını sormayı da vadetti. Kısa bir süre sonra evinde ziyarete gittiğimde de, benim pasaport almama bir engel olmadığını bildirerek ziyadesiyle mutlu etti. Bunun üzerine pasaport alma işine daha büyük bir şevkle sarıldım. Sonunda "Deniz abi"nin (yani Sayın Baykal'ın) beni gönderdiği Adana milletvekili rahmetli Mehmet Can, o sıra İçişleri Bakanı olan Oğuzhan Asiltürk ile görüşerek pasaport almam için gerekli yeşil ışığın yanmasını sağladı. (CHP – MSP koalisyon hükümeti yeni dağılmıştı.) Ben de Ocak 1976'da Stockholm'e uçarak, doktora işine dört elle sarılabildim.
 
Bundan sonra Rıza ile yüzyüze buluşmamız için aradan yıllar geçmesi, 1999'a gelinmesi gerekti. Rıza, Singapur ve Bern'de büyükelçilik yaptıktan sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığına seçilmiş, Strasbourg'a yerleşmişti. Ben ise Milliyet'te köşe yazarlığı ve "Entellektüel Bakış" sayfasının editörlüğünü yapmaktaydım. Rıza'nın oradaki varlığının da özendirmesiyle, Mart 1999'da Strasbourg'a gittim ve (onun yardımıyla) AİHM Başkanı Luzius Wildhaber'le mülakat dahil Türkiye'nin AİHM önündeki durumunu irdeleyen bir dizi yazı kaleme aldım. (Bkz: Milliyet, Mart 1999)
 
O sırada, tabii ki, gün gelecek ve AİHM önünde hak aramak zorunda kalacak olduğum aklımın ucundan dahi geçmiyordu, ama o da oldu. (Bkz: AİHM 108 (2018) – 23.03.2018 / Askeri darbe girişiminden sonra gözaltına alınan ve tutuklanan gazeteci Şahin Alpay’ın başvurusu ile ilgili karar.)
 
Rıza, AİHM yargıçlığının (1998 – 2008) sona ermesinden sonra Milliyet'te köşe yazarlığı yaptı; 2011'de de CHP'den İzmir milletvekili seçildi. 2015'ten sonra da insan hakları alanındaki derin hukuk bilgisini ve deneyimini, yazıları ve konuşmalarıyla Türkiye'de insan haklarının savunulması amacına yöneltti. Bugün ülkemizin önde gelen insan hakları savunucularından biri. Bu vesile ile bu alanda mücadele verenlerin hepsine saygılar sunuyor, başarılar diliyorum.