CHP bir yerde hata mı yaptı?
Türkiye’de ve benzer ülkelerde siyaset yapmanın temel motivasyonu üretilecek kamu hizmetinin, ulusal ya da yerel, miktar ve kompozisyon yarışı, rekabeti değil, kamu kaynaklarını özel menfaatler için kullanabilme gayretidir, bu temel varsayımı unutmayalım ve bu nedenden de sistemde bu kamu kaynaklarını özel amaçlar yönünde kullanmayı engelleyecek yasal, kurumsal düzenlemeleri hayata geçirmek ön plana çıkmalı

25.09.2025
AKP ve Erdoğan 23 senedir iktidardalar, ilk on yılı saymazsak sonra yaşananlar Türkiye’yi korkunç bir ülke haline getirdi ama bu berbat dönemlerde bir dizi nedenden CHP arka arkaya seçimler kaybetti.
Kanımca 31 Mart 2019 CHP için bir milat niteliğinde oldu ve gelişmeler AKP ve Erdoğan’ı rahatsız etmeye başladı, öyle hukuk dışı işler yaptılar ki iktidardan gitme ihtimalini dahi düşünmek istemiyorlar, bu rahatsızlık karşısında da AKP ve Erdoğan’ın bir dizi önlemler almaya başlayacağını doğru tahmin etmek ve bu doğru tahminler doğrultusunda da önlemler almak gerekiyordu, CHP bu önlemleri alabildi mi, hiç emin değilim.
AKP ve Erdoğan yasallığı ve meşruiyeti çok şüpheli pek çok şey yaptılar iktidarları döneminde; hukukun bağımsız işlediği bir ülkede bunların tümünün yargı önünde hesabı sorulur ama burası başka türlü işliyor artık… Siyasal iktidar değişirse bu hukuksuzlukların hesabı sorulur mu emin değilim ama bu durumda Erdoğan için en azından riskler mevcut, bu riskler nedeniyle de şekilde görüldüğü gibi Erdoğan iktidardan sonuna kadar ayrılmak istemeyecektir ve bunun için de her şeyi yapacaktır muhtemelen.
2019 İstanbul ve Ankara seçimleri de, özellikle de Ekrem İmamoğlu Erdoğan için yukarıda bahsettiğim riskleri somut olarak gündeme getirdi ve beklendiği gibi de Erdoğan önlemlerini hukuk dışı yöntemlerle devreye soktu.
Hukuk dışı diyorum çünkü ahmak davasından sonra şimdi de bir “çirkin” davası var Ekrem İmamoğlu’nun başında, hukukçu değilim ama hukuk mantık temelli bir bilim dalı, birisine siz çirkin kelimesi nedeniyle siyasi yasak isteyebiliyorsanız artık hukuktan bahsetmek zor.
Ancak, bu süreçte CHP ve Ekrem İmamoğlu’nun da Erdoğan ve yargısının eline koz vermemek için çok dikkatli olmaları gerekiyordu, bunu yaptılar mı hiç emin değilim, bu nedenden de başlıkta “CHP bir yerde hata mı yaptı?” ifadesini kullandım.
En başta İBB davaları olmak üzere tüm CHP belediyelerine açılan davalarda ihaleye fesat karıştırmak iddiaları var, ihalelere nasıl fesat karıştırılır, bu konu öyle büyük bir sır değil, herkes özellikle siyasetçiler, müteahhitler çok iyi bilirler.
Örneğin Kamu İhale Kanununun 21-b ve 22. maddelerini bu maddelerin kullanım gerekçeleri ile pek de uyuşmayan nedenlerden devreye sokmak ve ihaleleri bu maddeler üzerinden vermek çok sorunlu bir mesele.
Haddim değil ama ben 2019 Mart sonrası Kılıçdaroğlu’nun, 31 Mart 2024 sonrası de Özgür Özel’in yerlerinde olsa idim ilk işim CHP belediyelerine bir genelge (parti içi yazışmaya ne denir, bilmiyorum) gönderip açılacak ihalelerde Kanunun 21-b ve 22. Maddelerini kullanmamalarını isterdim, çok ender, çok çok acil işler için de bu ihalelerin herkesin gözü önünde yapılmasını belirtirdim.
Ama ne Kılıçdaroğlu ne de Özgür Özel bunu yapmadılar, yapamadılar, ben de bu aşikâr ihmali hiçbir zaman tam kafama oturtamıyorum; anlaşılan, küçük ideoloji partileri hariç, her siyasal partide olduğu gibi CHP’de de maalesef çok güçlü bir ihale lobisi mevcut.
Çok sayıda yazıda belirttiğim gibi Türkiye’de ve benzer ülkelerde siyaset yapmanın temel motivasyonu üretilecek kamu hizmetinin, ulusal ya da yerel, miktar ve kompozisyon yarışı, rekabeti değil, kamu kaynaklarını özel menfaatler için kullanabilme gayretidir, bu temel varsayımı unutmayalım ve bu nedenden de sistemde bu kamu kaynaklarını özel amaçlar yönünde kullanmayı engelleyecek yasal, kurumsal düzenlemeleri hayata geçirmek ön plana çıkmalı.
2019 ve 2024 yerel seçimlere gidilirken CHP’li belediye başkan adaylarının çok önemli bir bölümü tüm ihaleleri naklen yayınlayacaklarına söz verdiler.
2019’da ve 2024’te yerel iktidara gelen CHP belediye başkanlarının kaçta kaçı yaptıkları ihaleleri naklen yayınladılar, bir istatistik tutan varsa ve bana ulaştırırsa doğrusu çok sevinirim.
CHP başkanları pekâlâ parti üyelerinin kendilerinin ve birinci derece akrabalarının müteahhitlik hizmetleri dahil devletle kesinlikle iş yapamayacaklarını karara bağlayabilir ve buna aykırı davranan üyelerin parti ile ilişkilerini savunmalarını aldıktan sonra hemen kesebilir.
Devletle iş yapmak demek mesela devletten (merkezi ya da yerel) ihale almak, kamu bankalarından kredi almak (çiftçi ve küçük esnafın Ziraat ev Halk Bankasından alacakları krediler hariç), yatırım teşviği istemek gibi işler.
Ben klasik bir CHP seçmeni sayılmam ama son Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinde oyumu CHP’ye atıyorum, çok muhtemel ilk seçimlerde de oyumu CHP adaylarına atacağım, yurtdışı seçmeni olduğum için yerel seçimlerde oy kullanamıyorum.
Belki de bu nedenden CHP politikalarını AKP ya da başka partilere oranla daha çok eleştiriyorum, tek amacım oy verdiğim partinin benim çok hassas olduğum alanlarda, mesela kamu ihalelerinde önemli hatalar yapmaması.
Ancak, pek başarılı olduğum söylenemez muhtemelen, bir gazeteci ya da genç bir öğretim elemanı Elektronik Kamu Alımları Platformunda (EKAP) bir araştırma yapsa ve CHP’li belediyelerin 2019’dan günümüze ihalelerinin ne kadarını, gerekçesi ile, Kanunun 21. maddesi ile yaptığını bir açıklasa, çok ilginç şey öğrenmiş oluruz.
Bu eleştiriyi neden AKP belediyeleri için yapmıyorsun diye soran olursa da onlar için (AKP) 17-25 Aralık 2013 sürecinden beri “artık ne yerlerse yesinler” diyorum.