Devlet müdahalesi, yalan haber sorununu çözebilir mi
Dağınık ve anti-otoriter bir yapı olan İnternetin devletlerin çıkar çatışmalarının ortasında kısılıp kalması büyük talihsizlik olur
10.01.2017
ABD’de gerçekleşen başkanlık seçimlerinin ardından başlayan yalan haber tartışması, genel seçimlere hazırlanan Almanya gibi ülkeleri endişelendiriyor.
2017’de genel seçimlerin yapılacağı Almanya, İnternetteki yalan haberlerin seçim sonuçlarını etkilemesinin önüne geçmek için müdahaleye hazırlanıyor. Son günlerde arka arkaya gelen açıklamalar, yetkililerin yalan haber sorununu ciddiye aldığını gösteriyor.
Hristiyan Demokrat Partisi (CDU) milletvekili Patrick Sensburg konuya ilişkin açıklamasında “Bir devleti istikrarsızlaştırmayı amaçlayan dezenformasyonlar cezaya tabi tutulmalı” dedi. Sensburg, propaganda sayfalarını keşfedip, işaretleyen bir kontrol merkezi kurulması gerekip gerekmediği konusunun düşünülmesini talep ederken Sosyal Demokrat Parti (SPD) Federal Meclis Grubu Başkanı Thomas Oppermann ise Spiegel’e şöyle konuştu: “Sahte haberler, komplo teorileri, nefret ve kışkırtma ile mücadelede koalisyon hükümeti, yasal çerçeveyi tutarlı bir hale getirecek ve açıklar konusunda da keskinleştirecek. Facebook, yalan olduğu kanıtlanmış haberleri hızlı bir şekilde silme veya düzeltme konusunda sorumlu tutulmalı.”
Alman yetkililer, Merkel’in Doğu Almanya gizli polisi Stasi’nin bir üyesi olduğundan, Adolf Hitler’in kızı olduğuna dair söylentilere kadar Almanya’nın gündemini etkileyen pek çok komplo teorisi veya yalan haberin ardında Rusya’nın olduğunu düşünüyor.
Kaldırmadığı her yalan haber için Facebook’a 500 bin euro ceza kesmekten, dezenformasyonla mücadele merkezi kurulması önerisine kadar farklı müdahale yöntemlerinin tartışıldığı Almanya bu konuda adım atmaya niyetlenen ilk ve tek ülke olmayabilir. Peki devlet müdahalesi, bizi internetteki yalan haber sorunundan kurtarabilir mi?
Post-truth yeterli bir açıklama mı?
Post-truth kavramı etrafında şekillenen tartışmaların karşı kutbunda yer alan ve kavrama dair eleştirilerini sıralayan siyaset bilimcilerin temel argümanı, siyasetin hiçbir zaman temiz olmadığı iddiası. Kamuoyunun yanlış haberlerle manipüle edilmesinin veya duygulara yönelik propagandanın yeni olmadığını söyleyen araştırmacılar, gerçeklik öncesi-gerçeklik sonrası şeklinde zamansal bir ayrımın yapılamayacağını ifade ediyor.
Argüman temel hatlarıyla doğru olmakla birlikte kaçırdığı iki önemli nokta var. Bunlardan biri bilgi üretiminin geçmişe oranla çok daha demokratik olması. Sadece devlet ya da devletin verdiği bilgiden başka kaynağı olmayan gazeteler tarafından üretilen bilgi çok eskilerde kaldı. Dünyanın dört bir yanından milyonlarca kullanıcının ürettiği bilgi doğrusuyla yanlışıyla tüm İnterneti dolduruyor.
İkinci önemli nokta ise yalanın görünür hâle gelmesi. Yukarıda belirtilenle paralel olarak kullanıcı ya da kamuoyu artık tek bir kaynaktan çıkan habere mahkûm değil. Bunun yalanın daha çabuk ve daha kolay ortaya çıkarılabilmesi gibi avantajlarının yanı sıra daha çok yanlış bilgi üretilmesine sebep olmak gibi dezavantajları da var.
Dartmouth Siyaset Bilimi profesörü Brendan Nyhan’a göre sosyal medya ve İnternet daha önce de olan ama kolaylıkla erişilemeyen bilgileri günyüzüne çıkardı. Geçmiş zamanlarda yayılan yanlış bilgi, belli görüşlere sahip kişiler dışındaki insanlara görünür değildi.
Almanya’nın (ve yakın gelecekte muhtemelen diğer devletlerin de) müdahale etmeye hazırlandığı yalan haber problemi görüldüğü gibi bir ülkenin diğerinin seçimlerine burnunu sokmasına indirgenecek kadar tek boyutlu değil. Kullanıcıların içerik ürettiği, birbirleriyle ortak deneyimler paylaştığı, kriz anlarında birbirlerine yardım etmeye çalıştığı dağınık ve anti-otoriter bir yapı olan İnternetin devletlerin çıkar çatışmalarının ortasında kısılıp kalması büyük talihsizlik olur.
Yalan haber probleminin giderek seçimlere ve demokratik sisteme tehdit haline gelmesi azımsanacak ya da görmezden gelinecek bir vaziyet değil elbette. Ancak bunun çözümünü devlet düzenlemesinde aramak yanlış olur.
Çözüm: dijital yerlilerin medya okur yazarlığını artırmak
Sarphan Uzunoğlu’nun geçtiğimiz günlerde Evrensel’e yazdığı yazıda da bahsettiği gibi doğrulama sitelerinin rolü büyük ancak yeterli değil. Facebook ya da Google gibi İnternet devlerinin yanlış bilgiyi yaymakla itham edilmesi de şirketleri ciddi adımlar atmaya itti.
Bunun ötesinde yapılması gereken yine Uzunoğlu’nun yazısında belirttiği gibi dijital medya okur-yazarlığını artırmaktan geçiyor. Sorun, devletlerin eline bırakılamayacak kadar hassas ancak dikkate alınmayı gerektirecek kadar ciddi. Bu yüzden yapılması gereken dijital yerliler tarafından yaratılan ve devletlerin birbirlerine karşı kullanmaktan çekinmediği internetteki yalan haber sorununu yine dijital yerlilerin çözmesini sağlamak.
Özgür Uçkan’ın çok önceden öngördüğü üzere, eski ekonomi ve bunların İnternetteki kurumsal uzantılarının çıkarlarını koruyan devletler ile İnternetin gerçek sahipleri yani netdaşlar arasındaki savaş, yalan haberleri kimin çözeceği sorusu üzerine taşınıyor. İnternete kimin hâkim olacağı, yalan haber sorununu çözmeye en çok kimin istekli olduğuyla belirlenecek.