Dünya bize bir komplo
Türkiye’de eğitim sistemi Halikarnaslı Herodot’u birazcık tanıtsaydı, birçok genç “Dünya düzdür” tarzı teorilere prim veriyor olmazdı

03.09.2017
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Fatih Gençlik Kolları'ndan, kendisini "Çevre, Şehir ve Kültür Başkanı" olarak tanıtan Tolgay Demir'in, "Düz Dünya Teorisi" başlıklı yazısını okumuş veya duymuşsunuzdur.
Yazıyı okuyamayanlara kötü bir haberim var; <http://akgencfatih.com/makaleler/55-makaleler/duz-dunya-teorisi> adresindeki yazıya artık ulaşılamıyor.
"Kaçıranlar" çok da üzülmesinler; gene bir komplo olacak, yazının kopyasına şu adresten hâlâ ulaşılabiliyor:
<https://web.archive.org/web/20170901174431/http://www.akgencfatih.com/makaleler/55-makaleler/duz-dunya-teorisi>.
Kaldı ki, bu tip yazılardaki "tezler", "teoriler", bazı belleklerden hiç silinmeyeceği için eminim, muhakkak ileride benzeri yazıları yazanlar olur…
Anımsatırsak, Tolgay Demir'in yazısı, uzun uzadıya, grafikler, resimler, şemalarla ve bol bol da "veriyle" destekleyerek, "Dünya'nın yuvarlak olduğuna dair iddiaların, komplo teorisinden ibaret olduğunu’’ savunuyordu.
Tolgay Demir'in Dünya'nın ‘’düz" olduğunu iddia etmesinin ardındaki asıl "tez", "Batı-Doğu arasındaki savaş" ve "Batı'nın sürekli Doğu'nun" kötülüğüne çalıştığı fikriydi. Diğer bir deyişle, "Dünya'nın geri kalanının (Münafıkların) sürekli, Müslümanların (Müminlerin) kötülüğü için çalıştığı düşüncesi yani…
Demir'e göre, Dünya, düz olduğu halde, "Vatikan, Masonlar, Cizvitler" ve (hiç merak etmeyin komplo teorilerimizin vazgeçilmezleri de eksik değil) "Yahudiler", "küre" olduğunu iddia ediyor… Ama bunu neden yapıyorlar?
Demir, bunu da açıklıyor:
"Dünya'nın küre olması ve küresel sistemde, trilyonlarca yıldız ve gezegen arasında bir toz zerresi şeklinde sunularak insanın değersizleştirilmesi evrim teorileriyle süsleyerek yaşamın anlamsız kılınması bir tür bilim dini projesinin sistematik şekilde devam etmektedir ve dünya üzerinde yapılan ankette yaşamın anlamsızlığı %77 oranına ulaşmıştır. Bu da insanları sadece tüketme ve çoğalma odaklı kapitalist sistemin köleleri olmaya dönüştürmüştür."
Ve yazısının finalinde de, son noktayı koyuyor:
"Bu demek oluyor ki, insanlığın kökeni bizlerden kasıtlı olarak saklandı. Erkek, kadın, çocuk, çok büyük bir ölçüde kandırıldınız. Düz Dünya, kapalı düz Dünya, genişleyen düz Dünya, hattâ sonsuz tavan bariyeri ile sonsuz uzanan düz Dünya ya da belki de üzerimizde ve altımızda başka bir düzlemle. Demek oluyor ki burası "yaratıldı". Siz tasarlandınız, siz yaratıldınız. Siz özelsiniz ve bir amaçla yaratıldınız. Sizden özellikle saklanmış bir amaç. Dünyamızı ve var oluş amacımızı bilmemiz gerekiyor. Her şeyi kontrol eden ve bu üretilmiş gerçekliği besleyen ekonomik para sistemi tarafından uyutulduk. Birçoğumuz köle olduğunu biliyor. Filmler, televizyon programları, oyunlar ile kaçmayı arzulamamız şaşılacak bir şey değil. Düz Dünya bilgisi doğru yönde atılmış bir adımdır. Bu bizden alınamayacak bir şey. Yukarıda bahsettiklerim bir düz dünya teorisidir ve bir çok insanı acaba sorusuna itmektedir. Kimbilir belki de gerçekten düz dünyadayızdır. Herkese iyi araştırmalar dilerim."
Belki, Demir de biraz araştırmalı; hem de zihni Vatikan'a gitmeden, buralarda dolaşmalı biraz…
Dünyanın "küre" şeklinde olduğunun farkına varılması Milattan Önce 6. yüzyılda Antik Yunan'da söz konusu olmuş. Bu fikri ilk dile getirenler de, öncelikle "gezginler"miş. Onlarla beraber, matematikçiler ve filozoflar konuyu ele almış ve günümüzden yaklaşık 30 yüzyıl önce, "meseleyi" zaten epey bir çözümlemişler. Üstelik de, şu an Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında olan topraklarda yetişen insanlar yapmışlar "Dünya yuvarlaktır" çözümlemesini…
Ah, bu tarihle bitmeyen didişmemiz…
"Halikarnasoslu Herodot"; bu isim, tüm okul müfredatımızda "sıfır kez" geçiyor olmalı. Türkiye'de eğitim sistemi, "Halikarnaslı Herodot", yani "Bodrumlu Herodot"u birazcık olsun tanıtıyor olsaydı, Tolgay Demir (ve eminim daha birçok genç de), "Dünya düzdür" tarzı komplo teorilerine, 21. yüzyılda bu kadar prim veriyor olmazdı.
Zira Herodot'un, "İnsanoğlunun yaptıkları zamanla unutulmasın. Yunan ve olmayanların yarattığı harikalar isimsiz kalmasın. Amacım, bir de bunlar neden savaşırlardı, anlaşılsın" sözleriyle başlayan, "dünyanın ilk tarih kitabı Ἱστορίαι, yani ""Historai"; Tarihler’de, Dünya'nın yuvarlaklığına ilişkin temel oluşturan argümanlara daha Milattan Önce 431-425'te yer verilmişti.
Herodot, Ege Denizi kıyılarından Karadeniz'de Kırım'a, Doğu Akdeniz'e ve Nil Nehri'ne uzanan yolculuklarında karşılaştığı kültürler, gelenekler, söylenceler ve tarihî anlatımlarla verileri kayda geçirmişti. Dönemin ticaretle uğraşanları ve seyyahları, açık denizlere açılırken yaşamlarını yıldızlara emanet ediyorlardı. Yollarını bulmak, yönlerini tayin etmek, havanın nasıl olabileceğini anlamak; tüm bunlar için rehber olan gökyüzü idi.
Daha önce, 21 Ağustos 2017'deki Güneş tutulmasını konu alan, "Büyük Amerikan Tutulması" başlıklı yazımda, Milattan Önce 1000-1300'lü yıllarda astronominin Mezopotamya'da ve ötesinde ne kadar önemli olduğunu, gökyüzünün ne kadar ciddi biçimde incelendiğini çok özet biçimde anlatmıştım.
Herodot Tarihi'nde belirtildiği üzere, Finikeli kâşifler (gene bu toprakların insanları), Mısır Firavunu 2. Necho tarafından, Milattan Önce 610-595'te Afrika Kıtası'nı denizden çepeçevre dolaşmaya yollanmışlardı. Finikeliler bu seyahatlerinde, yıldızları ve gezegenlerin yerlerinin yer değiştirdikçe nasıl değiştiğini gözlemişlerdi. Yıldızlar ve gezegenlerin konumlarının, bugünkü Kaş ve Demre çevresindeki "evlerinde" olan ile karşılaştırdıklarında da, Dünya'nın yuvarlak olduğu kanaatine varmışlardı.
Ancak, bilimsel olarak bu argümanı savunan ilk bilim insanı Matematikçi Pisagor'du. Pisagor, Milattan Önce 6. yüzyıldan itibaren, Platon ve Aristo başta olmak üzere gibi Antik Yunan'daki filozofların Dünya'nın küre olarak kabul etmesinin de ilham kaynağı oldu. Milattan Önce 5. yüzyıla gelindiğinde, Antik Yunan'da, Dünya'nın küre olduğu tezi kesin kabul görmüştü. Milattan Önce 2. ve 1. yüzyıllarda, Mezopotamya'dan Kuzey Afrika'ya da da, durum farklı değildi.
Peki, bu coğrafyada binlerce yıl önce kabul görmüş bir gerçekliği, bugün "Amerika'yı yeniden keşfeder biçimde" yeniden tartışmaya açalım; zira, bu tezi o zaman da, böyle Antik Yunanlılar falan ortaya atmış diyelim.
Ya İslamî düşünce âlemi, İslam düşünürleri ve bilim insanlarının üzerine çalıştığı astronomi eserlerini ne yapacağız?
800'lü, 900'lü yıllarda, Antik Yunan'daki filozof ve matematikçilerinin çalışmalarının da aralarında bulunduğu eserleri inceleyen ve üzerilerine kendi fikirlerini oluşturan İslam âlemi düşünürlerinin hiç öyle, Batı-Doğu, Münafık-Mümin zıt kutupları arasında gerim gerim gerilen, kompleksler içinde kıvranan zihin dünyaları yoktu.
İslam âleminin astronomi çalışmalarını, yani "İlm-i Felek" konusundaki çalışmalarını bir sonraki yazımızda ele alalım…Yalnız, bu yazıyı kapatırken, İslam düşünürlerinin, bugün Dünya'nın düz olduğunu iddia edenlerden çok, bu toprakların başka bir tarihi figürü ile ortak noktası olduğunu hatırlatalım:
Milattan Önce 4. yüzyılda yaşayan, bir de "Sinoplu filozof" Diyojen vardı hani… Hani şimdi Sinop'taki heykelinin yıkılması için, Erbakan Vakfı temsilcilerinin geçtiğimiz günlerde gösteri yaptığı Diyojen… İşte o, "Dünya vatandaşıyım" anlamına gelecek sözleri ilk sarfeden insan olarak tarihte kayda gelmişti.
İslam âleminin bilim adamları ve kadınları da (Evet, aralarında 10. yüzyılda yaşayan Suriyeli kadın astronom Meryem el-Usturlabi gibi isimler de vardı), kendilerini Dünya kültürünün bir parçası olarak kabul etmiş ve kendilerinden önceki bilim insanlarının çalışmalarını merakla incelemiş ve ilerilerine de gitmişlerdi. Geri dönüp de İslam dünyasının bu bilim insanlarına, "Dünya düzdür, aksini Yahudiler, Müslümanlara komplo olsun diye ortaya atmıştır" dense ne cevap verirlerdi bilemiyorum.