AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan.

Erdoğan: Belediyelere yeni bir statü gerekiyor

Belediyelere yeni bir anayasal, yasal statü gerçekten gerekmektedir ama sorun Erdoğan’ın tüm bu ilginç çıkışları öyle düşündüğü, böyle inandığı, bunun gerekli olduğuna kalben ve aklen inandığı için yapmamasında, siyasi konjonktüre göre böyle davranmasının, böyle konuşmasının daha iyi olduğunu düşünmesinde…

ESER KARAKAŞ

15.05.2025

Erdoğan bile doğru ifadeler kullanabiliyor zaman zaman, hayret ama gerçek.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü (14 Mayıs Çarşamba) AKP grup toplantısında başlığa taşıdığım ifadeyi kullandı, kayyım uygulamalarının sadece istisnai uygulamalar olması gerektiğini ve muhtemelen bundan da önemli olmak üzere belediyelere yeni bir statü gerektiğini söyledi, bir kez daha hayret ama gerçek.

Belediyelere yeni bir anayasal, yasal statü gerçekten gerekmektedir ama sorun Erdoğan’ın tüm bu ilginç çıkışları öyle düşündüğü, böyle inandığı, bunun gerekli olduğuna kalben ve aklen inandığı için yapmamasında, siyasi konjonktüre göre böyle davranmasının, böyle konuşmasının daha iyi olduğunu düşünmesinde…

2003 ve sonrasındaki AB süreci bunun en iyi örneğidir kanımca, şimdi çok daha net anlaşılıyor, Erdoğan o tarihlerde asla Türkiye’nin geleceğini AB tam üyeliğinde görmemiş, sadece o konjonktürde böylesinin kendi çıkarına daha uygun olacağını düşündüğü için AB sürecine destek vermiştir, sürecin maddi hukuk boyutları (mesela kamu alımları dosyası) karşısına geldiği ve bu boyutların kendi  menfaatine aykırı olduğunu anladığı anda da Ankara kriterlerini Kopenhag kriterlerinin önüne geçirdiğini deklare etmiş ve ülke büyük bir karanlığa bürünmüştür.

Dünkü (14 Mayıs, Çarşamba) konuşmasında da Erdoğan mahalli idarelerle ilgili kulağa hoş gelen ifadeler kullandı ama bu ifadeler de çok muhtemelen 2004 senesindeki AB söylemi gibi inanmadan ama bugün öyle gerektiği için bir söylem.

Erdoğan bu samimiyetsizliklerine devam ede dursun, biz mahalli idarelerle ilgili görüşlerimizi daha önce de farklı yerlerde yaptığımız gibi aktarmaya devam edelim.

Dünyada ve Türkiye’de demokratik siyasetin alfabesi farklı siyasi partilerin seçmen önüne farklı büyüklük ve içerikte harcama bütçeleri ve gelir bütçeleri sunmalarından geçer, basitleştirelim, merkez sağ partiler seçmene daha az kamu hizmeti ve buna bağlı olarak da daha az vergi ödeme (daha fazla özel mal ve hizmetler) önerirler, merkez sol partiler de daha büyük harcama bütçeleri ve beraberinde daha fazla vergi ödeme önerisi sunarlar; bu siyaset alfabesi hem merkezi devlet hem de yerel yönetimler (yerel devlet) için geçerlidir.

Anayasamızın 7. Maddesi yasama yetkisinin devredilemez bir biçimde TBMM’de olduğunu söyler, benzer bir biçimde de Anayasanın 73. Maddesi vergilerin yasallığı ilkesini koyar.

Anayasanın 73. Maddesindeki vergilerin yasallığı ilkesi 1215 Magna Carta’dan başlayan bir süreçle gelişmiş bir ilkedir ve demokrasiler için mutlak olarak doğrudur.

Ancak, Anayasanın 7. Maddesi için aynı doğruluk saptamasını yapamayacağım, bu Maddeye münhasıran mahalli hizmetleri finanse etmek için seçilmiş belediye meclislerinin mahalli vergiler salma yani konusunu, matrahını ve oranlarını saptama yetkisi tanınmalı ve bu istisna Anayasa 7. Maddeye eklenmelidir, belediye meclisleri tabii ki gelir vergisi, kurumlar vergisi, KDV, ÖTV gibi vergilerle ilgili düzenlemeler yapamazlar ama sadece yerel hizmetleri finanse etmeye yönelik bir yerel verginin konusunu, matrahını, oranını saptayabilmelidirler, bu koşul yerine getirilmez ise yerel demokrasi lafı havada kalır.

Seçilmiş belediye meclislerinin yerel hizmetleri finanse etmek için yerel vergi salabilme hakkı o ülkenin federal bir yapıya dönüşmesi anlamına asla gelmez, biraz daha geniş bir adem-i merkeziyetçilik anlayışının bir gereğidir.

Fransa Anayasasının 72-2 Maddesi bir organik yasaya[1] dayanarak yerel yönetimler yerel vergilerin matrah ve oranını saptamaya yetkili kılınmıştır; umarım kimse de Fransa’nın bir federal devlet olduğunu söyleme yanlışını yapmaz.

Erdoğan’ın bugünkü konuşmasından sonra Belediyeler Kanununun yeniden düzenleneceği mesajını almış gibiyiz, böylece önümüzdeki günler ve aylarda bu konu üzerine çok yazılıp çizilecek muhtemelen.

Bu tartışmalarda Anayasanın 127. Maddesi ilk planda tartışılacak madde olacaktır çünkü belediyelere kayyım atanması meselesi bu Maddede yanlış ön kabullere dayanarak düzenlenmiştir.

Başka yazılarda bu yanlış ön kabullerin neler olduğu konusuna gireceğim ama bugünkü yazımda Anayasa Madde 7’de yapılması gerektiğini düşündüğüm değişikliği öncelikli öneri olarak sunmaya çalıştım.

Bu önceliğimin temel nedeni Anayasa Madde 127’nin aksaklıkları hakkında bir mutabakat yavaş yavaş oluşuyor ama çok az kişi Madde 7’nin içerdiği soruna değiniyor, ben de bu nedenden bugün bu alana yönelik düşüncelerimi sunmaya çalıştım.

 

[1] Organik yasa tanımının, ismi muhtemelen başka olur, bizim hukuk mevzuatımıza da girmesini çok önemli buluyorum, başka bir yazıda değineceğim.

 

Etiketler: , ,