Eren Erdem: Erdoğan’ı yargılamayacak,ülkeyi normalleştireceğiz

“Bu seçim, tek turlu olarak düşünülmeli ve vatandaşlarımız Tayyip Erdoğan’la Kemal Kılıçdaroğlu arasında bir tercihte bulunmalı. Oylar bölünmemeli.”

ASLIHAN GENÇAY

04.04.2023

CHP Parti Meclisi üyesi, 25. ve 26. dönem İstanbul milletvekili Eren Erdem’le önümüzdeki kritik seçimlerden yeni Anayasa’ya, parlamenter sisteme geçiş sürecinden Millet İttifakı’nın programına kadar pek çok konuda konuştuk. Yeni Anayasa’da yer alacak iki yeni maddenin, vatandaşın meclise kanun teklifi sunabileceğinin de müjdesini verdi Erdem.
 
“Kemal Bey’in oyu yüzde 54”
 
Siz, adaylığı açıklanmadan uzun süre önce Altılı Masa’nın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olması gerektiğini savunuyordunuz. Seçimi ilk turda kazanacağını da belirtiyorsunuz. Argümanlarınız nelerdir?
İki senedir kamuoyu araştırmacılarıyla çok yakın bir diyalog içindeyim. Ekip olarak, gerek partinin gerekse bağımsız şirketlerin yaptığı araştırmaları analiz ediyorduk. Sonuçta, seçmenin doğru kanalize edilmesi hâlinde Kemal Bey’in ilk turda seçimi kazanacağını gördük.
 
Deprem öncesi ve sonrası süreç açısından bir fark yok muydu?
Kemal Bey, iki yıldır istikrarlı olarak yükseliyor. Geçen yıl da önde çıktığı anketler ve araştırmalar vardı. Deprem sonrasında bu durum, yukarı yönlü bir trende dönüştü. Şu anda Kemal Bey’in çevresindeki geniş tabanlı mutabakatı oluşturan, CHP de dâhil, siyasi çevreler, seçmenlerini sandığa doğru bir şekilde kanalize ederse seçimi ilk turda kazanabiliriz.
 
Siyasi çevreler derken sadece Altılı Masa’daki partileri mi kastediyorsunuz?
Hem onlardan hem de Altılı Masa dışında Kemal Bey’e desteklerini açıklayan, aday çıkarmayan Yeşil Sol Parti ve TİP gibi partilerden bahsediyorum. Mesela Mustafa Sarıgül de destek açıklayanlardan biri.
 
Kemal Bey yüzde kaç oy alır sizce?
Anketlerde gördüğüm ortalama rakamlar, yüzde 54-55 civarında.
 
Bu anketlerde Erdoğan’ın oy yüzdesi kaç görünüyor?
Erdoğan için yüzde 40-44 arası bir oy oranı görüyoruz. Kamuoyuna açık anketlerdeki genel eğilim de böyle. Zaten bu düşüş nedeniyle, toplumu gerçek gündemden uzaklaştırmak ve birtakım yapay gündemlere sıkıştırmak için özel bir çaba içerisindeler. Mesela ortaya bir seccade tartışması atıldı. Tüm bunlar seçime kadar daha da sertleşerek sürecek. Biz de ısrarla toplumun önüne gerçek gündemi getirmeye çalışacağız.
 
“Erdoğan çaresiz”
 
Peki, Altılı Masa içinde yeni bir kriz çıkma ihtimali var mı?
Kesinlikle bir kriz beklemiyorum çünkü Altılı Masa’daki liderlerin olgunluk seviyesi çok yüksek. Siyasette bir konuda uzlaşılana kadar çok sert diyaloglar yaşanabilir ama uzlaşma sağlandıktan sonra o işten geri dönülmez. Altılı Masa’daki liderler de böyle yapıyorlar ve en ufak bir problem görmüyorum. Meral Hanım’ın, İstanbul İl Başkanlığında Kemal Bey’e; “Sayın Cumhurbaşkanım” diyerek nezaket göstermesi, bu yönde beklentisi olan bazı siyasi çevrelere önemli bir mesajdı. Liderler uzlaştılar ve ortak bir hükümet programında mutabakat sağladılar.
 
Erdoğan’ın ittifakları bölme çabası olacağını düşünüyor musunuz?
Sayın Erdoğan, siyasi yaşamı boyunca hiç çaresizlik görüntüsü vermemiş, zayıf olduğu anlarda dahi güçlü görünmüştü. Bu onun iletişim yöntemi. Şu andaysa çok çaresiz görünüyor ve bunu da Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’a dahi ihtiyaç duyduğunu görünür kılarak yapıyor. Bu çaresizliği, Sayın Kılıçdaroğlu’nun çevresindeki geniş mutabakat yarattı ve elbette bu mutabakatı dağıtmak isteyecek, birilerini konuşturacak. İttifak içinde çelişki olarak görülen konuları, ısrarla kaşımayı deneyecek ama sonuç alamayacak.
 
Kaşıyacağı konulardan somut bir örnek verebilir misiniz?
Çok sayıda örnek var ama yakın tarihli olanlardan biri HDP’ydi. Bu meselede Meral Hanım “Biz bu süreçte hiçbir pazarlığı kabul etmiyoruz” derken, Mithat Bey’in de kamuoyuna açık bir şekilde “Bizim hiçbir şekilde bakanlık talebimiz ve pazarlığımız yok” açıklamasını yapması, yeni bir tartışmanın oluşmasını engelledi. Erdoğan’ın buradan bir tartışma kotarma niyeti vardı ama Mithat Bey’in açıklaması, siyaseti rahatlattı ve şu anda bir problem görünmüyor.
 
“Geçmişte siyasi yanlışlar yaptık”
 
6284 ile ilgili taleplerini de düşünürsek HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakı’na katılması, AK Parti’nin kadın seçmenlerinin Millet İttifakı’na yönelmesini sağlar mı sizce?
Siyasi tabanları elitist tavırlarla değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. AK Parti tabanının hepsi yurttaş ve hepsi bilinçlidir. CHP’nin geçmişte, toplumun bir kesiminin yaşam tarzına dönük bakış açısı, rahatsız edici boyutlarda tartışmalara yol açtı. Muhafazakâr kadınlar, bizim geçmişte yaptığımız siyasal yanlışlardan kaynaklı, yaşam tarzlarıyla ilgili kaygı duyuyorlar ve haklarından mahrum kalmak istemiyorlar. Kemal Bey, özeleştiri vererek ve “Helalleşeceğiz” diyerek bu kesimi rahatlatmaya çalıştı. Bu kıymetli bir çabadır. Bütün ölçümlerde şunu çok net görüyoruz ki, bu iki partiyle ittifakları ciddi bir sıkıntıya yol açacak. Kadın seçmenler, kendilerini daha güvende hissettikleri partilere oy vereceklerdir.
 
Üniversite öğrencisi tesettürlü genç kadınlarla görüştüğümde, bu ittifaktan çok kaygı duyduklarını öğrendim.
Doğal olan bu. Muhafazakâr kadınların, çok fazla kazanım elde edip sosyal ve siyasal hayata adapte olmuşlarken, mesela çok takdir ettiğim Özlem Hanım AK Parti grup başkan vekiliyken, bu kadar geriden gelen bir siyasi anlayışa teslim olacaklarını düşünmüyorum.
 
“AK Parti seçim sonucunu kabul edecek”
 
Seçimi Erdoğan kaybederse cihatçılar sokağa çıkar, diyenler, kötü senaryolar yazanlar da var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ben bunları hiç gerçekçi bulmuyorum. Öyle bir şey kesinlikle olmayacak çünkü ülkede böyle bir dinamik yok. Seçim gecesi bürokrasi, gözünü sandığa dikip çıkacak sonucu bekleyecek. Sandıktan çıkacak sonuca herkes saygılı yaklaşacak ama elbette bazı marjinal çevreler her zaman olabilir. Demokrasi dışı bir girişimde bulunanlar olursa, onların muhatabı devletin kolluk güçleridir.
 
İnsanlar bunları daha önce yaşadıkları deneyimlere ve cihatçı grupların sokaktaki görünürlüğüne dayanarak söylüyor. AK Parti’nin bu durumu körükleyeceğine dair görüşler de var, sizce olası mı bu?
Hayır, böyle bir siyasal maliyet yükleneceklerini düşünmüyorum. Siyasette, devlet mekaniğinin iradesine aykırı bir fiili desteklediğinizde sıkıntı yaşarsınız. Fethullahçılar, 15 Temmuz’da devlete, askeri bürokrasiye rağmen darbe yapabileceklerine inandılar ve çok büyük bir hezimete uğradılar. Bedelini ağır ödediler ve Türkiye’ye de ödettiler. 20 yıl iktidarda kalan bir parti, şartları az çok bilir. Böyle işlere tevessül etmelerini olası görmüyorum. Tersine, sonucu kabulleneceklerdir.
 
“Sığınmacılar için AB de adım atmalı”
 
Millet İttifakı ve CHP, uluslararası güçler, başta Amerika olmak üzere bazı devletler tarafından destekleniyor mu?
Bu tür ortodoks komplo teorilerinin artık ciddiye alınmamasını öneriyorum. Eğer Amerika’nın ya da Avrupa Birliği’nin menfaatleri açısından bir değerlendirme yaparsak; AB açısından, Türkiye artık bir aday ülke değil. Onlar için insan hakları ve demokratikleşmeden çok, göçmen meselesinin Avrupa’ya sirayet etmemesi önemli. AB, Türkiye’yi bir göçmen kampı olarak görüyor. Göçmen meselesi Avrupa’da aşırı sağı hortlattı ve bu durum, Avrupa demokrasisini tehdit ediyor.
Hümanizmin rafa kalkmaya başladığı bir döneme tanık oluyoruz. Avrupa siyaseti, eğer muhalefet iktidara gelirse göçmen anlaşmaları ne olacak, diye düşünüyor. Bu meselede stabil bir ara çözüm niyetinde olan Kılıçdaroğlu, bu açıdan bir tercih olamaz. Avrupa sermayesi ise Türkiye’de normalleşme ve hukukileşme süreci arzuluyor. Avrupa siyaseti ve sermayesi arasında bir denge var, fakat muhalefete destekleri söz konusu değil.
Amerika açısından ise; Ukrayna sürecini çok başarılı yöneten Erdoğan, hem Putin’le bir köprü görevi görüyor hem de NATO’nun çok önemli bir oyun kurucusu gibi davranıyor. Amerika için Erdoğan, hâlen kritik bir siyasi figür.
Bu iki kıtanın da, seçimlere aktif müdahale etme şansı yok. Seçimleri izlerler ve çıkan sonuçlarla uzlaşma arayışı içinde olurlar. Komplo teorilerinde olduğu gibi derin müdahalelerin yapıldığı bir seçim olmayacak. Batılı müttefiklerimizin seçim sonrasında Kemal Bey’le uzlaşabileceklerini düşünüyorum.
 
Türkiye’deki sığınmacılar, ülkelerine gönderileceklerinden kaygılılar. Millet İttifakı’nın göçmen politikası ne olacak?
Meseleye insan hakları açısından bakmak elzem. Lakin Türkiye, kabul edebileceği sınırın çok üstünde göçmen aldı. Ülkemizdeki göçmenler, mülteci statüsüne sahip değil, geçici sığınmacılar. Geçici sığınmacıların ülkelerine dönmeleri için yapılacak en sağlıklı hamle, hedef ülkenin meşru yönetimiyle sağlıklı ilişkiler kurabilmektir. Yeni hükümet, Esad’la bir normalleşme süreci içerisine girecektir. Bu sürecin sonrasında, buradaki geçici sığınmacılar için ülkelerindeki şartları ve insani ihtiyaçlarını da düşünerek bir dönüş programı yapacağız. Bu konuda elimizi taşın altına koyacağız.
 
Sığınmacılar ülkelerine dönmek için gönüllü olmazlarsa ne olacak?
Avrupa’nın da bu konuda adım atması gerekiyor. AB’nin bu bölgenin istikrarsızlaştırılmasına yoğun katkısı oldu. İstikrarsızlıkta katkısı olan ülkeler, istikrar için de katkı sunmalı. Biz bu konuyu uluslararası kamuoyuna mal ederek, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği ile ortak bir çözüm bulmaya çalışacağız. Sayın Kılıçdaroğlu’nun, gerekli diplomatik ortamları yaratacağı konusunda şüphe etmiyorum. Sağlıklı ve makul bir dönüş programı, yeni hükümetin öncelikli meselelerinden biri olacak.
 
“Türkiye’de mahalle duvarları yıkılacak”
 
Seçimden sonra Millet İttifakı’nın ilk politikası ne olacak? Erdoğan ve AK Partililer yargılansın diye bekleyenler de var, gerçekçi mi bu beklenti?
Bu çok önemsediğim bir konu ve biz asla bu düşüncede değiliz. Biz Türkiye’yi normalleştirmek, Türkiye’yi ve kendimizi rehabilite etmek istiyoruz. Üstenci, Jakoben bir anlayışla kendimizi makul sayıp, bizim dışımızdakileri rehabilitasyona muhtaç görmüyoruz. Siyasetin tüm tarafları rehabilite olmalı ve mahalle duvarları yıkılmalı. Mahalle duvarlarını, Erdoğan’ı hâkim karşısına çıkartarak yıkamazsınız. Biz, şimdiye kadar Türkiye’de demokrasinin kurumsallaşmasının önünde engel olan darbeler sürecinin yarattığı, bir oradan, bir buradan dayak yeme geleneğini sonlandırmak istiyoruz. Kurgu ve kumpas sonucu iki yıla yakın cezaevinde yatmış biri olarak diyorum ki; bana bunu yapanlardan alacağım “intikam”, onlara sonsuz bir adalet ve özgürlük alanı sunmak olacaktır. Hırslara teslim olup öfkeye yenilerek bir devr-i sabık yaratmayı, Türkiye’yi normalleştirmenin önüne koyamayız. Elbette yargı, kendi işini yapacaktır ve bu konuda en ufak bir siyasi telkin olmayacaktır.
 
İntikam yok, adalet var, mı diyorsunuz?
Sayın Kılıçdaroğlu’yla yakın siyaset yapıyorum, yeni döneme dair bazı ipuçları vereyim size; mesela Selçuk Bayraktar’a daha çok teşvik vereceğiz. Buradan ona çağrı yapıyorum: Bütün uluslararası fuarlara şimdiden rezervasyon yaptırsın. Bence Bayraktar için, hak ettiği ölçüde küresel bir PR yapılamıyor, biz onu majör alana taşıyacağız. Yüksek katma değerli teknoloji üretimini arttırması yönünde de destek vereceğiz. Yeni dönemin ruhu budur. Selçuk Bayraktar’ın akrabasının kim olduğu bizi hiç ilgilendirmiyor. Bizim hedefimiz, Türkiye’yi bilgi çağına sokmak ve teknoloji üretimini teşvik etmektir.
 
“Beşli çete” yargılanacak mı?
Yargı elbette kendi işini yapar. Suç işleyenler ve yolsuzluk yapanlar yargılanacaktır. Ben hâkim değilim, buna hâkimler karar verecek. Beşli Çete sadece bir yolsuzluk şeması değildir, aynı zamanda Türkiye’de müesses nizamın dar sermaye oligarşisidir. Müesses nizam, Türkiye’yi içe kapatan, dar oligarşik bir yapının yönetimini amaçlayan ve Tayyip Erdoğan’ı da vitrin olarak kullanan bir yapıdır. Gelecek dönemde devlet şeffaflaşacak ve Beşli Çete’nin gasp ettiği tüm kaynakları ülkemize geri kazandıracağız.
Şunu çok net söyleyeyim; Türkiye artık stadyum mahkemelerinden, toplu yargılamalardan, şafak baskınlarından kurtulmak zorunda. Türkiye normalleşmeli, demokratikleşmelidir. Biz sopayı devralıp başkasının kafasına vurmak değil, sopayı imha etmek istiyoruz.
 
Nasıl bir Türkiye istiyorsunuz?
Millet İttifakı, Türkiye’nin renklerinin yer aldığı ve tüm sorunların hep birlikte konuşulabildiği bir masadır. Türkiye’nin yeni döneminin bir prototipidir. Yeni dönemde Türkiye’nin merkezinin sağında da, solunda da çok büyük çeşitlilikler olacak. Deva Partisi, Gelecek Partisi, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin yanı sıra, Yeşil Sol Parti ve TİP’in de büyüyeceğini düşünüyorum. Sorunların konuşarak çözülebildiği bir ülke inşa edeceğiz.
 
“Kürt sorununda çözümün adresi TBMM’dir”
 
Kürt sorunun barışçıl çözümünde, Altılı Masa’da yer alan İyi Parti’den kaynaklı kafasında soru işaretleri bulunan Kürt seçmenler var. Bu çelişkilere dair neler dersiniz?
Seçim sürecinde böylesi bir politik başlığı tartışmak çok kolay değil, fakat şunu net ifade etmek lazım; bu ve benzeri tüm başlıklarda TBMM, çözümün yegâne adresi olacak. Anayasal alan içerisinde, barışçıl ve demokratik olarak her sorunun konuşulabildiği, ortak akıl yoluyla çözümlerin inşa edildiği bir ortam yaratacağız. Sayın Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun çözümü için parlamentonun bir merkez olduğunu, zaten öteden beri vurgulamıştır. Kürt meselesinin çözümünde; meşru, legal, demokratik, Anayasal muhataplar, sivil toplum ve kanaat önderleri öne çıkacaktır. Hepsinin dâhil olup düşüncelerini açıkladığı ortamı inşa ettiğimizde, problemler büyük ölçüde aşılacak. Elbette siyasal ve ideolojik hassasiyetler olacak ama yürekten ifade etmek istiyorum ki Sayın Akşener bu konularda çok sorumlu davranıyor. Terör ve şiddet konusundaki ortak hassasiyetimizin yanı sıra, Türkiye’nin tüm sorunlarını konuşabildiğimiz çok kritik bir isimdir Akşener.
 
Kürt sorununda çözüm ve barış mı diyorsunuz yani?
Zaten mecliste barışçıl olarak konuşulacaktır. En barışçıl adım, konuşmaktır. Sayın Kılıçdaroğlu, HDP’ye yaptığı ziyaret sonrasında da barışçıllık vurgusu yaptı. Türkiye’nin yeni döneminde bütün sorunlarımız, mesela Alevi meselesi de barışçıl olarak konuşulacak.
 
Alevilerin öncelikli talebi nedir sizden?
Geçmişte maalesef dışlanmış olan muhafazakâr yaşam tarzının önündeki sorunlar, bu dönemde büyük ölçüde giderildi. Fakat farklı problemler sürüyor. Aleviler; iktidara geldiğimizde, cemevlerinin kültür evi yapılmasını iptal etmemizi istiyorlar. Öncelikli talepleri bu. Cemevleri bir ibadethanedir. Devletin, inançlara ve kimliklere kör, sağır olması gereklidir. Anayasa’daki yurttaşlık felsefesinde birçok kimlik ve inanç yer alır, onların özgürlük alanlarını korumak ise devletin görevidir. Türkiye’nin ikinci yüzyılında birikmiş tüm sorunları çözeceğiz.
 
“Yargı, AİHM standardında karar verecek”
 
Yargının bağımsızlığı da bunlardan biri mi?
Yeni dönemde siyasetten arınmış bir yargı tesis etmek zorundayız. İster lehimize ister aleyhimize olsun, siyasi tavır alan herkes için HSK gereğini yapacaktır. Kısa vadede 100 milyar Doların üzerinde bir döviz ihtiyacımız var. Dünyadan ülkemize, altyapı yatırım fonu getirtmek zorundayız. Bunun için de yargıçlarımızın çok titiz davranması gerek. Türkiye’nin beka meselesinde ve finansal kalkınma konusunda, yargıçların da sorumluluğu var ve bu sorumlulukla davranmak zorundalar. Beklentimiz çok basit, AİHM standardında kararlar verilsin.
 
Vermezlerse ve kararları AİHM tarafından tazminata mahkûm edilirse, tazminatı kararı veren hâkimler mi ödeyecek?
Evet, yargı reformu kapsamında haksız tutuklamalar ve yargılamalardan doğan tazminatları, bu kararı veren hâkimler cebinden ödeyecek, maaşları kesilecek.
 
“Vatandaş meclise kanun teklifi sunabilecek”
 
Peki, Kemal Bey seçimleri kazanırsa genişletilmiş parlamenter sisteme geçmek ne kadar zaman alır, öngörünüz ne?
Teknik bir soru, teknik bir cevap vereyim. Sayın Kılıçdaroğlu seçildiği zaman, sadece Sayın Erdoğan yenilmiyor. Kadrolarıyla birlikte gidecek ve ilk kararnamelerle onların yerine hızlı bir şekilde liyakatli atamaların yapılması gerekli. Kanun ve mevzuat işini ise üç yıldan önce bitirebileceğimizi düşünmüyorum. Meclis harıl harıl çalışacak ve tek tek kanun yapacağız. Anayasa hazırlık süreci üç yıl sürebilir. Hükümetin, yürütmenin şeklini değiştirecek ve parlamentonun yetkilerini arttıracağız.
Ayrıca vatandaşın çok hoşuna gidecek iki yasa çıkaracağız. Buradan onların müjdesini verebilirim. Biliyorsunuz bizim şu andaki sistemimiz, temsili demokrasinin en vasat hâli ve sadece milletvekillerine endeksli. Vatandaşın katılımı yok. Yeni anayasamızda; vatandaş yüz bin imzayla meclise doğrudan kanun teklifi sunabilecek. İkinci olarak, vatandaşa milletvekilini geri çağırma yetkisi vereceğiz. Vatandaşlar, kanun ve mevzuatlarla belirlenmiş çerçeveye uygun davranmayan bir milletvekilini, yüz bin imzayla geri çağırabilecekler. Onun yerine de ara seçim yapılacak. Vatandaşın doğrudan sisteme katıldığı, seçtiğini denetlediği ve milletvekilinin sorumluluklarının farkında hareket edeceği bir alanı açmaya çalışıyoruz.
 
“Seçim ikinci tura kalmamalı”
 
Seçim ve sandık güvenliğiyle ilgili organizasyonunuz tam mı?
Altılı Masa’nın bir seçim komisyonu var ve çalışıyorlar. Biz ilk tura hazırız ve seçim güvenliği konusunda da organizasyonumuz tam. Deşifre etmemek için ayrıntı vermek istemiyorum. Ama ikinci tur hakkında hiçbir fikrimiz yok, bu seçimin ikinci tura kalmaması gerek.
 
İkinci turda bir gevşeme olacak diye mi?
Siyasi sorumluluğum gereği dürüstçe söyleyeyim, biz daha önce bu sistemde hiç ikinci tur yaşamadık. İkinci tur risktir. İkinci turda bürokrasinin çeşitli çevrelerinin nasıl davranacağından emin değiliz. Bu seçim, tek turlu bir seçim olarak değerlendirilmeli ve vatandaşlarımız Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında bir tercihte bulunmalı, oylar bölünmemeli. Türkiye’de seçim Erdoğan’la Kılıçdaroğlu arasındadır, başka aday yoktur.
 
Muharrem İnce ve Sinan Oğan böyle düşünmediler ve aday oldular. Bu durum Kılıçdaroğlu’nun oylarını azaltır mı?
Normal siyasal şartlar altında herkesin aday olma hakkı var. Anormal şartlar altında ise siyaset dinamiklerinin buna uygun davranması gerekir. Bugün işleyen bir demokrasi yok. Erdoğan’ın karşısında Türkiye’nin en büyük mutabakatını sağlayan Kılıçdaroğlu varken, özverili davranmak gerekir. İlerde siyaset normalleşince Muhrarrem Bey ve Sinan Bey, siyasetteki iddialarına devam edebilirler. Seçimi riske atmak, aynı zamanda “Arabada gaz pedal” şarkısıyla dans eden genç kardeşlerimizin geleceğini de riske atmaktır. Böyle bir lüksümüz yok. Erdoğan’ın da, herhangi birinin de kazanmaması gerekiyor. Bu geçiş sürecini sağlıklı yönetecek kişi; egosu olmayan, kurumların inşa sürecinde tökezlemeyecek kadar devlet bilgisine sahip biri olmalı, bu da Kemal Bey’dir. Ben seçmenin ferasetine güveniyorum, bu işi ikinci tura bırakmayacaklar.
 
Kampanya nasıl gidiyor?
Kampanyamız gayet iyi gidiyor. Arada tökezlemeler oluyor, seccade meselesi gibi. Kemal Bey’in şu anda ürkütücü bir yoğunluğu var. Çevresindeki arkadaşların, hem onun sağlığı hem de olası aksaklıklar açısından çok dikkatli olmaları gerekiyor. Kemal Bey, bir anda Türkiye’nin Gandi’si oluverdi. Barışçıl, toparlayıcı kimliğiyle çok önemli bir yerde duruyor. Bizim de onu çok iyi korumamız gerekir.
 
“Kılıçdaroğlu kazanamaz kampanyası Beşli Çete’nin”
 
Sosyal medyada en çok editlenen, Z kuşağının çok ilgi gösterdiği siyasetçilerdensiniz. Memnun musunuz bu ilgiden?
Z kuşağı açısından durumum şu; ya çok seviyor ya da nefret ediyorlar. İstemeden gönlünü kırdığım genç kardeşlerim de oldu. Bir özeleştiri yapayım: Ben Kemal Bey’in adaylaşması için yoğun bir çalışma içindeyken, “Kemal Kılıçdaroğlu kazanamaz” kampanyası da yürütülüyordu. Biz bu kampanyanın nasıl yapıldığını biliyoruz.
 
Nasıl yapıldı?
Beşli Çete’nin organize ettiği ve çok ciddi finansmanlarla yürütülen bir kampanyaydı. Günü geldiği zaman söz veriyorum, ilk size açıklayacak, elimdeki belge ve dekontları size vereceğim.
O süreçte bu kampanyadan etkilenen ve sosyal medyada Kemal Bey’e ağır hakaretler eden gençlere, istemeden ters davranmak zorunda da kaldık. Siyasette bazen böyle olur. Gençlerin yararına bir şey yaparsın ama bunu onlara anlatman kolay olmaz. Gençler, neden Kılıçdaroğlu’nun aday olması gerektiğini, ancak Kemal Bey iktidara gelince anlayacaklar. Kemal Bey’in egosu yok, tek adam rejimini sürdürme iradesi yok ve rejimi değiştirme adına Türkiye için biçilmiş kaftan. Bu tartışmalar sürerken, biz kötü polis olduk açıkçası. Kemal Bey kazandığında, bunu telafi edeceğiz. Bütün devlet imkânları gençlere açılacak. Sabırlı olsunlar; bambaşka bir Türkiye, çok güzel bir gelecek geliyor onlar için.