Eren Keskin Yalnız Değildir!

Biz rahat etmeyelim! Hiçbir arkadaşımızın yalnız olduğunu hissettirmeyelim.

ESMERAY

12.06.2022

Anam bacım kutlu ayımız başladı. Onur Ayı etkinlikleri kapsamında Ankara’da 17
Mayıs Derneği’nin düzenlediği Onur Ayı Esenlik etkinliklerine Cadının Bohçası
gösterisi ile katılıyorum. Bugün kuir hafıza türü etkinliğine katılacağım. Ankara’nın bir
çoğunuzun bilmediği, görmediği belki de sadece bir dönemine şahitlik eden
lubunyaların bildiği mekanlarını deneyimleyeceğim. Bu etkinlikteki deneyimlerimi
önümüzdeki yazılarımda sizler ile paylaşacağım. Pride ayı hepimize kutlu olsun!
Bugün 90’lı yılların İstanbul’undan bahsetmek istiyorum. Translar, seks işçileri, sokak
çocukları ve seyyar satıcılara musallat olan Hortum Süleyman’dan. Hortum Süleyman
hepimize bela olmuştu. Lakabını da sürekli yanında taşıdığı 3 farklı renkteki
hortumdan alan Süleyman bir polis komiseri idi. Keyfi gözaltı yapıp işkence yapan
Süleyman gözaltında bize hortum seçtirir ve seçtirdiği renk hortumla darp ederdi,
işkence ederdi. Hemşerisi olduğunu öğrendiği translara “bizim oralardan nasıl çıkar”
diye daha fazla işkence eder ve gözaltında tutardı. Hortum Erzurumlu, ben de Karslı
olduğum için fazlaca işkencesine maruz kaldım. Memleketinin plaka numarası kadar
hortumla coplanırdık, Adanalı translar hep şanslı olmuştur, tek hortumla kurtulurken
Yozgatlı transların vay haline, altmış altı tane coplanırdı.
Bazen balyoz ile kapımızı kırardı. Hatta bazen kıramadığı kapılar olurdu. İçeri
girebilmek için duvarı yıktığına bile tanıklık ettik! Rastgele döverdi, kafa ağız burun
dağıtırdı. Hele Ülker sokakta binlerce polis ile girip talan yağma etti orada oturan ses
işçiliği yapan yapmayan tüm Trans kadınların evlerini! Yaktı yok etti.
Bir gün sokakta ben ve arkadaşım Yeşim’i aldı karakola götürdü, öyle bir darp etti ki
sırtımız mosmor olmuştu. Sonra Zührevi Hastalıklar Hastanesi’ne sevk için bizi ahlak
masasına yolladı. Oradaki komiser bizi o halde görünce bizi götüren polislere dedi:
“Bu insanlar darp edilmiş, hastaneye götürün rapor alın, öyle gelin”. Ahlâk masası
polisi şoke olmuştu! Polisler bizi geri getirdi, Hortum Süleyman’ın kulağına fısıldadı,
hemen bizi serbest bıraktılar. Taksim İlkyardım Hastanesi’ne gittik. Doktorlar rapor
vermedi!
Yeşim, “İnsan Hakları Derneği var, oraya gidelim” dedi. Gittik, şikâyet dilekçesi yazın
dediler yazdık, savcılıkta dava açacağız dediler. Kahve ikram edildi. İçeri çok güzel,
muntazam makyajlı, eteği diz üstü, güzel mi güzel bir kadın girdi: “Ay Yeşim kadının
güzelliğine bak nasıl bakımlı, ne işi var bunların içinde?” dedim. Dernektekiler avukat
ve başkanları olduğunu söyledi ve Eren Keskin’le tanışmış oldum. Sonra başına en
ufak bir iş gelen Eren Keskin’e koştu! Ülker sokak soykırımında yanımızda olan
birkaç kişiden biri oldu Eren Keskin. Hortum Süleyman’ın zulmüne karşı Eren
yanımızdaydı.
İğneli dili, güzel gülüşü ve dik duruşu ile! Sadece bize mi koştu? Hayır, şiddet gören
herkesin yanında oldu, askerde öldürülen Türk gencin de, karakolda haksızlığa
uğrayan polisin yanında da durdu Eren Keskin! O haksızlığa dayanamayan bir kadın!
Hiç unutmam Eren Keskin ile bir söyleşide konuşmacı olduk. Kendine devrimci
sosyalist deyip homofobik olanlara şöyle bir şey demişti: “Allah’tan bu zihniyetin
devrimi olmuyor, olsa Avrupa İnsan Hakları kurumları vs. de olmayacak, hiç olmazsa
buralarda hak hukuk arıyoruz, böyle bir devrimde kıtır kıtır keserler vallahi bizi”.
O güzel ve dik duruşlu kadın, haksızlık yapan herkese karşı durdu muhalefet etti.
Cinsiyet dil din ırk ayrımı yapmadı, bunu çoğumuz biliyoruz! İşte bu Eren Keskin
şimdi yüzlerce davada yargılanıyor, insan haklarını savunduğu için. İşin hukukî
boyutunu bilmediğim ve anlamadığım için oraya fazla dalmayacağım.
Sosyal medyada “Eren Keskin yalnız değildir” çok paylaşılıyor, en kolay ve vicdan
rahatlatıcı yöntem. Acaba Eren gerçekten yalnız değil mi? İşte buna emin değilim!
Kaç kişiye yalnız değil dedik, ya öldürüldü ya da hapse atıldı. Yalnız olmayı ben şöyle
deneyim ettim. Hastanede ameliyat esnasında sağ olsun binlerce insan sözü sual
etti! Lakin gerçekten yanında olduğunu hissettiren çok az insan oldu, bunu nasıl
anlatayım bilemedim. Çok şaşırmıştım, hiç beklemediğim insanlar yanımda olduğunu
hissettirdi.
Eren Keskin gibi haksızlığa uğrayıp ceza alan binlerce insan var. Hele Gezi Davası,
Mücella Yapıcı ve diğerleri ve Kürt oldukları için içerde olan yaşlı çocuk genç
insanlar. Bazen diyorum, biz neden dışarıda yaşıyoruz, gidelim hepimiz teslim olalım.
Onlar, bizim kardeşimiz, anamız, babamız, sevgilimiz, onlar suçlu ise biz de
suçluyuz. Ya bizi alın içeri ya onları çıkarın dışarı!
Biz her ne kadar “Eren Keskin yalnız değildir” desek de onu da “yalnız” alıp içeri
koyacaklar bu gidişle! Pınar Selek ya da Mehmet Alabora ülkeden “yalnız” ayrılmak
zorunda kaldı ya da Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Selahattin Demirtaş gibi içeri
“yalnız” gittiler!
Hepimiz bir yandan ekonomik krizle boğuşup hayatta kalmaya çalışırken bir şey
yapamaz hale mi geliyoruz, bilmiyorum. Acaba bu süreçte kaç kişi Eren’i aradı, hal
hatır sordu? Bu çok önemli, böylesi durumlarda bir telefon bir can gibi geliyor insana!
Ya da cezaevinde olan dostlarımıza hiç mektup, kart ve yolladık mı? Ben dahil
yapmıyoruz, işin en kolayına kaçıyoruz, tweet vs. atıp rahat bir uyku çekiyoruz
vallahi!
Hepimiz gidip teslim olalım, arkadaşlarımız suçlu ise biz de suçluyuz. Bunu gerçekten
öneriyorum. Mesela Aysel Tuğluk, hasta kadın niye tutulur içeride, cezai ehliyeti yok,
zaten yoktu. Hrant öldürüldü, arkadaşlarımız göç etmek zorunda kaldılar, hapse
atıldılar. Biz rahat etmeyelim! Lütfen elimizi taşın altına, kıçımızı soğuk suya mı
koyacağız, artık bilmiyorum, çuvaldızı mı batıralım kendimize bir şey yapmanın
zamanı geldi geçiyor. Hiçbir arkadaşımızın yalnız olduğunu hissettirmeyelim.