@EvetSenBirIrkçısın: Neo-nazilerin teşhiri
Bir anda 65,000 takipçiden 350,000 takipçiye fırlayan adreste ırkçıları toplum içine çıkamaz hâle getirme seferberliği başladı
20.08.2017
12 Ağustos Cumartesi günü Charlottesville, Virginia’daki ırkçı gösteriler sonrası yaşananların hem Amerikan hem de dünya politikasındaki yansımaları hâlâ sürüyor. Malûm 20 yaşındaki bir neo-Nazi ırkçı karşıtı göstericilerin arasına arabayla dalıp 32 yaşındaki bir kadını öldürmüş, 25 kişiyi de yaralamıştı.
Bu, aslında işin trajediyle sonuçlanan görünen yüzü. Radikal sağ akımların Avrupa’da bir süredir gözlerimizin önündeki palazlanmasını sevgili dostum Zeynep Atikkan Avrupa Benim: Batı Avrupa’da Aşırı Sağın Yükselişi adlı kitabında ayrıntılı bir şekilde ele almıştı. Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki Milliyetçi Cephe (FN), Hollanda'da Geert Wilders liderliğindeki Özgürlükler Partisi, İtalya'da Matteo Salvini’nin AB karşıtı Kuzey Ligi, Almanya’da Frauke Petry’nin Almanya Alternatif Partisi (AfD) geniş kesimlere yayılan oluşumlar. ABD’de Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte kendilerini kulağa zararsız gibi tınlayan “Alt-Right” (alternatif sağ) diye tanımlayan ancak düpedüz ırkçı, neo-Nazi ve beyazların üstünlüğüne inanan (White Supremacist) kitleler ortalığa saçıldı.
Charlottesville’deki o uğursuz günde çekilmiş görüntüler demokrasiye, insan haklarına ve yüzyıllarca mücadeleyle kazanılmış tüm insaniî değerlere inanan herkesin kanını dondurmaya yetti. Beyaz, genç ve kimi silahlı erkekler ellerinde meşalelerle, gamalı haçlarla “bizim yerimizi alamayacaksınız” (you will not replace us) diye haykırıyorlardı. Bu Yahudi karşıtı slogan ile öfke ve nefret kusan bu kitle belki sosyal medya çağı öncesi olsaydı kulaktan kulağa yayılıp unutulacaktı. Ancak dijital devrimin, imgeleri kaydetmenin ötesinde, hızla yayıp kitlelerle paylaşma gibi bir özelliği var.
Olayların hemen ardından Ku Klux Klan’ların kukuletalarını başlarına geçirmeyecek kadar özgüvenli bu erkek kitlesi sosyal medya üzerinde hızla teşhir edilmeye başlandı. Bu erkekler görünüşte son derece sıradandı. Bazılarıyla üniversite amfilerinde yan yana oturduğunuz, aynı marketten alışveriş yaptığınız, iş yerinde görüp selam verdiğiniz Joe, Bill, Bob ve benzerleri.
Radikal sağ akımların sosyal medya üzerinden ABD’de de Avrupa kadar etkin biçimde örgütlendiğini artık bilmeyen kalmadı. İnternette anonim kalarak kurulan sohbet odaları, bloglar, ortak kullanılan sanal bilgi kaynakları, ırkçı unsurlarla yeniden yazılmaya çalışılan tarih ve o bitmek tükenmek bilmeyen nefret.
Charlottesville’deki olayların ardından protestolar boyunca kimliklerini gizlemekten sakınmayan bu grubu afişe etme kampanyası başladı. Uzun süredir atıl duran ve Logan Smith tarafından yönetilen “Evet Sen bir Irkçısın” ("YesYoureRacist") Twitter adresi hızla dolaşıma sokuldu. Bir anda 65,000 takipçiden 350,000 takipçiye fırlayan adreste bu insanları toplum içine çıkamaz hâle getirme seferberliği başladı. Protestodaki ırkçıların fotoğrafları büyütüldü, sanal topluluklara onları tanıyıp tanımadığı soruldu.
Pek etliye sütlüğe karışmamasıyla bilinen Hollywood aktrisi Jennifer Lawrence bile bu seferberliğe katıldı ve Neo-Nazilerin fotoğrafını tweetleyip “İşte bunlar nefretin yüzleri. Onlara yakından bakın ve tanıdığınız varsa bildirin. İnternette kaçamazsınız acınası korkaklar!” diye tepkisini belirtti.
Çok geçmeden bu çabalar sonuç verdi. Herkesin birbirine yolladığı fotoğraftaki meşale elinde öfkeyle bağıran ırkçı gencin Nevada Üniversitesi öğrencisi Peter Cvjetanonic olduğu ortaya çıktı. Irkçı genç inanılmaz kısa bir sürede küresel bir fenomen haline geliverdi. Peter’in babası ise ırkçı görüşlerini bırakmadan eve adım atamayacağını söyledi.
Sanal utandırma ve teşhir eylemi bununla bitmedi. Bir kişi lokantadaki işini kaybetti, diğerlerinin fotoğrafları yüzbinlerce kere sanal âlemde dolaştı. Her fotoğrafın altında aynı soru vardı: “Beni tanıyor musunuz? Benim işverenim misiniz? Ben Charlotteville’de Nazi yürüyüşündeydim”.
Meşale taşıyan ırkçıların adresleri, işyerlerinin isimleri ya da gittikleri üniversiteler teşhir edilerek sosyal medyada baskı unsuru olarak kullanılıyordu. Bu insanların bundan böyle kendi mahallelerinde, iş ve okul çevrelerinden barınması ve hiçbir şey olmamış gibi sıradan bir hayat sürmesi oldukça güç görünüyor.
İnternette takma isimlerle dolaşan bu kişilerin sanal kimlikleri tamamen afişe edilmiş vaziyette. Eminim üzerinize araba sürebilen nefret dolu bir kitleye en azından sosyal medyadan haykırmak iyi geliyordur: @EvetSenBirIrkçısın