Binyamin Netanyahu ve Joe Biden. Fotoğraf: Flickr, 2014.

Faik Bulut: İsrail, savaşı bölgeye yaymak istiyor

“İran’ın misilleme saldırısından sonra, gerek Batı ülkelerinden gerekse iç kamuoyundan destek alan İsrail için bu kazanımlar, uzun süreli olmayacak.”

ASLIHAN GENÇAY

16.04.2024

İsrail, 7 Ekim 2023’ten bu yana tüm dünyanın gözü önünde Gazze’de bir soykırım sürdürüyor. Devasa mühimmatına ve ardındaki destekçilere rağmen Filistin’de istediği sonuçları alamadı. Bir nevi bataklığa saplanan, galip gibi görünse de Gazze’nin yer altı tünellerine dahi hakim olamayan İsrail; yaptığı katliamlar, dünya kamuoyuna yansıdıkça sadık Batılı müttefiklerinden dahi eleştiriler almaya başlamıştı.

İsrail; böylesi bir sıkışma yaşadığı ve ABD ile İngiltere başta olmak üzere müttefiklerinden “saldırıları bitir” uyarıları aldığı ortamda, kurnazca bir hamleyle 1 Nisan 2024’te İran’ın Şam konsolosluğuna hava saldırısı gerçekleştirerek, İran devrim muhafızlarından bir tuğgeneralle yedi subayın da içlerinde bulunduğu 16 kişiyi öldürdü.

Amacı İran’ı tahrik ederek savaşa çekmek ve savaşı bölgeye yaymak olan İsrail, şimdilik hedefine ulaşamadı. İran, mecbur edildiği misillemeyi sınırlı ve kontrollü bir şekilde planlayarak, 13 Nisan 2024’te iki İsrail hava üssünü füzeler ve drone’larla vurmak suretiyle gerçekleştirdi. Fakat misilleme öncesinde ABD ile bu konuyu görüşerek, amacının savaşı yaymak olmadığını da iletmişti. İran, İsrail’in misillemeye herhangi bir karşılık vermesi halinde, tekrar saldırı düzenleyeceklerini de açık seçik belirtti.

Gelişmeler böyleyken, İsrail’in yaptıklarını görmezden gelmeyi huy edinen Batılı ülkeler, “İsrail tehdit altında” korosunu tekrar kurdular. Ülkemizde de dışişleri bakanlığı, sürecin İsrail’in 1 Nisan saldırısıyla başladığını vurgulayan bir açıklamayla tarafları itidale davet etti. Halk cephesinde ise her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Her gelişmede “Üçüncü dünya savaşı çıkıyor.” yorumu yapanların yanına, “İsrail ve İran, anlaşmalı bir tiyatro oynadı.” diyenler de katıldı.

Gazze savaşındaki son gelişmeleri, güç odaklarının konumlarını ve olasılıkları, Ortadoğu uzmanı yazar Faik Bulut’la konuştuk.

Yazar Faik Bulut. Fotoğraf: Bulut’ın kişisel arşivi via Evrensel gazetesi.

> İsrail’in 1 Nisan saldırısının amacı neydi, ne istiyordu sizce?

Netanyahu bir süredir, Gazze çıkmazından kurtulmak için Suriye ve Lübnan üzerinden Hizbullah’a vuruyor, Suriye’yi bombalıyordu. İranlı subayları bombalamaktaki amacı, İran’ı tahrik etmek, düştüğü çıkmazdan kurtulmak için savaşı yaymak ve ABD’yi savaşa daha fazla katmaktı.

ABD zaten İsrail’i desteklemek suretiyle savaşın içindeydi. Ön plana çıkmasını mı istedi İsrail?
Gazze savaşında dışarıdan bir ülke gibi görünmesine rağmen aslında ABD üst düzey personeli, sürecin başından beri İsrail’e yol gösteriyor. ABD, İsrail’e iki tür silah desteği veriyor; hem bildiğiniz silahları gönderiyor hem de bölgesel büyük bir savaş için İsrail’de depoladığı cephanelikleri kullandırıyor. Depolanan mühimmat bitmiş gibi görünüyor. Fakat Netanyahu bunlarla yetinmedi ve İran’ın sinir uçlarıyla oynayarak ABD ve İran’ı kapıştırmak istedi. Aynı zamanda Batı dünyasında aleyhine yükselen sesleri de dizginlemeye çalıştı. Gelinen noktada İran, misillemeye mecbur bırakıldı.

> İran’ın, misillemesini ABD’ye haber vererek yapması ve kontrollü davranması, kamuoyunda danışıklı dövüş algısına yol açtı, nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran kamuoyu; Kasım Süleymani’nin katledilmesinden bu yana hükümete “Neden misilleme yapmıyorsunuz, ABD’den mi korkuyorsunuz?” şeklinde baskı yapıyordu. İsrail’in 1 Nisan saldırısında ölenler ise devrim muhafızlarıydı ve devrim muhafızları, İran’da hem en sertlik yanlısı kesimdir hem de dış politikanın askeri kısmını dizayn ederler.
İran,1 Nisan’daki saldırıdan sonra ABD’ye, misilleme yapacağın söylemişti ve prestij açısından da buna mecburdu. Aynı zamanda İran, diplomatik açıdan haklı konumdaydı zira konsolosluklar, ülkenin toprağıdır. Yaşananlar, danışıklı bir dövüş değildi.

> Peki, İran’ın sınırlı misillemesine askeri açıdan bakarsak neler diyebiliriz?

İran, Umman Sultanlığı ve Tahran’daki İsviçre büyükelçiliği vasıtasıyla ABD’ye, sivil hedefleri vurmayacağını ve savaşı yaymayacağını iletti. Simgesel bir misilleme yaptı. Gazze’yi ve Hizbullah’ı bombalayan uçakların kalktığı iki hava üssünü vurdu. Sadırı sırasında İsrail uçakları, üste bulunmadılar. İran’ın BM’deki temsilcisi ise “İsrail karşılık verirse daha büyük bir saldırı yaparız.” açıklamasını yaptı. Misillemenin sınırlı olacağını, hem ABD hem de Netanyahu biliyordu. Sonuçta İran, Netanyahu’nun istediği noktaya gelmedi ve savaşa tüm gövdesiyle girmedi.

> İran’ın attığı birçok füze de havada imha edildi…

İran’ın gönderdiği drone ve füzelerin bir kısmı, Ürdün ve Katar’daki ABD üsleri tarafından, henüz Ürdün üzerindeyken imha edildi. Türkiye’de ise Kürecik’te bir radar üssü bulunuyor. Bu üssün amacı, bölgede NATO ülkelerine ve İsrail’e herhangi bir saldırı olacağı zaman haber vermekti. Kürecik, İncirlik’e, İncirlik ise ABD’ye haber veriyordu. Kürecik’teki radarların, İran’ın hava saldırı araçlarını tespit etmemesi imkânsız. Kürecik ve İncirlik’teki radarların, imhada dolaylı bir katkısı oldu diyebiliriz.

Misilleme sonrası Batılı devletler, tekrar İsrail’in yanında hizalandılar. İsrail bu kazanımı, İran’a saldırmak için değerlendirir mi?
Avrupa kamuoyu, Gazze savaşının başından bu yana ideolojik davrandı. Saldırılar için, İsrail’in kendini savunma hakkı, dediler ve İsrail’e, fiili müttefik olarak baktılar. Filistin’deki savaş, sadece Hamas’la İsrail arasında değil, aynı zamanda Batı ile Filistinlilerin silahlı güçleri ve Hizbullah arasındadır. Netanyahu şimdiye kadar bu rüzgârı ardına alarak ve mağduru oynayarak davrandı fakat 7 Ekim saldırılarıyla ilgili Netanyahu’nun yaptığı propagandanın hepsi yalan çıktı. Çıplak gerçek ise İsrail, Gazze’yi sadece görünüşte almıştı. ABD raporlarına göre; Gazze’deki tünellerin ancak üçte biri keşfedildi. Hamas, Gazze halkını hala yönlendiriyor ve asayişi sağlayabiliyor. Son dönemde Avrupa’da -Almanya hariç- İsrail aleyhine ciddi dönüşler yaşanmıştı. İran’ın misillemesinden sonra ise Netanyahu’yu eleştiren Batı ülkeleri, yeniden İsrail’in saldırılarına göz yumup İran’ın cevabını eleştirmeye başladılar. İsrail bu açıdan puan kazandı zira savaşı sürdürmek istiyor. İran’a karşılık vermek içinse önce ABD’yi, sonra kongreyi ikna etmesi gerek.

> Şu anda dış politikaları açısından Avrupa devletleri için ilerici ve demokratik demek mümkün mü?

Avrupa çok geriledi. İkinci dünya savaşı sonrası süreçte Avrupa hükümetleri, sosyal devleti savunuyor ve özgürlüklerin kapsamını genişletmek istiyorlardı. Şu anda ise Avrupa’yı sağ düşünceler yönetiyor. Bizim sosyal demokrat dediğimiz devletler dahi, iş dış politikaya gelince körü körüne İsrail’i ve militarizmi destekliyorlar. Oysa milyonlarca Yahudi’yi jenoside uğratan Avrupa’ydı. Tarihlerinden doğru bir ders çıkarsalardı, bugün İsrail’e karşı çıkmaları gerekirdi.

> İran misillemesi sonrası İsrail’in iç kamuoyunun tepkisi ne oldu?

Gazze savaşı, İsrail kamuoyunu çok parçalamıştı. İran’ın saldırısı sonucu antisemitizm tekrar ön plana çıktı ve İsrail’in saldırılarına itiraz eden sesler kısıldı. Aptalca bir propaganda antisemitizm zira bugün Araplara yapılan da antisemitizmdir. Araplar, İsraillilerin amcaoğullarıdır ve Sami kavminden gelirler, dolayısıyla bugün antisemitizmi yapan bizzat Natanyahu’dur.
İsrail iç kamuoyundaki seslerin kısılması, Netanyahu’nun kazandığı ikinci puandı lakin bu iki kazanım da çok uzun sürmeyecektir. ABD evinin haylaz çocuğu Netanyahu, nasihat dinemez ve fırsatı değerlendirirse İran, yine karşılık verecektir.

> ABD’nin tutumunu nasıl gözlemliyorsunuz?

ABD şu anda Ukrayna savaşına fazlasıyla yoğunlaşmış durumda fakat Ukrayna’da Zelenski’den umduğunu bulamadı. ABD; hem Ortadoğu hem de Ukrayna’daki savaşı birlikte yürütmekte zorlanıyor ve Filistin savaşının bölgesel bir savaşa dönüşmesini istemiyor. Öte yandan Batı, İsrail’i Arap dünyasının bağrında bir hançer olsun, Batı’nın çıkarlarını korusun diye kurmuş ve İsrail’e her türlü desteği vermişti. Fakat şimdi ortaya çıkan tabloda; İsrail bırakın Batı’nın çıkarlarını, kendini bile koruyamıyor. Sina’daki Dimona bölgesinde birkaç atom bombası ve nükleer silahı var olmakla beraber İsrail, Hamas ve Hizbullah karşısında etkili olamadı. Batı’daki strateji uzmanları ve Pentagon tabii ki bunu tartışacak. Hamas’ın 7 Ekim saldırısından sonra Amerikalı uzmanların hazırladığı ilk rapor da bu yöndeydi ve ABD uçak gemisi bu yüzden Akdeniz’e gönderildi. Kısaca, İsrail artık eski İsrail değil ve eski vurucu gücü yok. Fakat bu durum ABD’nin onu terk etmesine değil, tüm gövdesiyle İsrail’e destek olmasına da yol açabilir.

> Rusya ve Çin’in tavırları da önemli tabii. Bu iki ülkenin açıklama ve adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsrail, Ukrayna savaşı öncesi Rusya’yı hedef almıyor, polemik yaratmıyor ve Rusya’ya karşı orta yol izliyordu fakat Ukrayna konusunda saf değiştirdi. Rusya bu durumu, kendine atılan bir kazık olarak değerlendirdiği için İsrail aleyhine bir tutum aldı. Rusya, aynı zamanda jeopolitiği değerlendiriyor ve Arap ülkeleriyle ilişkiler geliştiriyor. Putin bir istihbaratçı ve istihbaratçılar, birden fazla ipte oynamayı sever. Mesela Putin’in, Erdoğan’dan sonra en çok görüştüğü kişi Netanyahu’ydu.

> Rusya, İran ve Çin’in güçlü stratejik bağları açısından bakarsak…

Çin ve Rusya’nın, İran’a her zaman destekleri ve yürürlükteki ticari anlaşmaları mevcut. Askeri kapsamda ise İran çökerse Rusya’nın güneyi ABD tarafından tümüyle kuşatılmış olacak. Çin açısından da aynı tehlikeli durum geçerli. Son dönemde jeopolitik kavramı fazlaca militaristleşti ve operasyonlarla birlikte yürütülüyor. Rusya şu anda jeopolitik durumu değerlendirirken, yaptığı açıklamada BM ülkelerine “İsrail’in yaptığı saldırıyı görmezden gelip, İran’ın misillemesini öne çıkarıyorsunuz.” eleştirisinde bulundu. Çin ise öteden beri temkinlidir ama tarafını belli eder. Çin şu anda; Rusya gibi sert ve aceleci olmak yerine, zamanı gelince hamle yapmayı tercih ediyor.

> Körfez ülkelerine gelirsek; İran’ın misillemesinden biraz ürktüler sanırım, ne dersiniz?

Tabii ki. Körfez ülkeleri muhtemelen “Biz ne güzel İsrail’le iyi geçiniyorduk, işimize çomak sokuldu.” diyorlardır. Fakat halklar ve sokaktaki insanlar, İran’ın misillemesini sevinçle karşıladı, diyebiliriz.

 

 

 

Etiketler: , , ,