Farklı mecralarda birbirine değmeyen hayatlar

Bilgi Üniversitesi’nde seçim gecesi: Bir öğrencim gülerek Doğan Medyası’nın artık oto-sansürden “oto-kayyum”a geçtiğini belirtiyor…

ASLI TUNÇ

02.11.2015

İlk sandık sonuçları ile birlikte kocaman salonda bir yılgınlık ve yenilmişlik hissi seziliyor. Hepsinin önünde gözleri son model laptop bilgisayarlarına kilitlenmiş gençler, arada bir yan gözle dev ekrandaki ana akım televizyon kanallarına bakıyorlar. Yanlarında tepeleme duran çekirdeklere daha bir hışımla saldırıyorlar. Çıt çıt çıt… Dev ekranda oradan oraya yapay bir coşkuyla koşan, renkli grafik ve haritaları “işte burada da yine AK parti” diye şakıyan antipatik sunucu homurtulara yol açıyor. Nasıl oldu da bunca oy bu kadar kısa sürede sayıldı? Anlaşılan uzun diye planlanan gece kısa sürecek. Hüsranla bitecek bir parti gecesi bu.
 
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Santral kampüsündeyiz. Bir pazar akşamı okulda buluşmaya koşarak gelen bu gençler Halkla İlişkiler ve Kurumsal İletişim Yüksek Lisans programı öğrencileri ve yurttaş haberciliği platformu dokuz8HABER editörleri. Seçim izleme gecesini bir şenliğe döndürmek ve güvenilir haber akışını dijital mecralardan yayılmasını amaçlamak için toplanmışlar. #SeçimVar hashtag’iyle, seçim haberlerini de haritalandırmayı amaçlayan projenin liderliğini ise sevgili meslektaşım Erkan Saka yürütüyor. Herkes içerik üreten bir muhabir burada. Bir yandan kamera ile görüntü alanlar, Periscope’tan canlı yayın yapanlar, ülkenin her yerinden gelen sonuçları süzüp sosyal medyaya taşıyanlar, İngilizce yorum yazanlar, röportaj verenler, bloğunu güncelleyenler… Burası ancak gelişmiş demokratik bir ülkede rastlanabilecek dinamiklikte ve medya tüketim alışkanlığında bir ortam. Dijital medyaya hakim, geleneksel medyayı dışlamayıp onu mesafeli bir ölçüde kullanan, dünyaya açık ve ülkeleri için daha fazla demokrasi isteyen gençler bunlar. Bütün bunları yaparken de mizahı, gülmeyi asla ihmal etmeyen ve ülkeleri için umutlarını korumasını bilen insanlar.
 
Seçim ekranlarında ise daha çok acı acı gülünecek görüntüler sıralanıyor. Amiral gemisinin bir zamanların anlı şanlı genel yayın yönetmeni sarı kravatıyla AKP zaferini ilk muştulayanlardan; 17-25 Aralık operasyonlarının artık unutulması gerektiğini söylüyor. Bir öğrencim gülerek Doğan Medyası’nın artık oto-sansürden “oto-kayyum”a geçtiğini belirtiyor. CNNTürk ekranlarındaki atmosfer de gelişen politik iklimden ne derece ürküldüğünün bir göstergesi. Yorumcular, gazeteciler kendilerini derhal % 49’luk oy oranına uyumlandırıvermişler. Yanımdaki gençlerin onlara acıyan gözlerle baktıklarını yakalıyorum.
 
Asıl kutlama ise kampüsün dışında aynı dakikalarda Alibeyköy ve Sütlüce sokaklarında yaşanıyor. AK Parti bayraklarıyla bellerine kadar arabadan sarkan gençler, kendilerinden geçmiş şekilde kornalara basıyorlar. Uzaktan havaya sıkılan kurşunların sesleri duyuluyor. Bir sokak ötemizdeki hayatlar, yanımdaki gençlerin hayatlarına değmeden geçiyor. Farklı haber kaynaklarını, farklı medya mecralarından izleyen iki ayrı kitlenin ülkesi burası. İdeolojileri, inançları kadar medya tüketimleri de farklı. Sokaklarda korna çalan gençler ertesi gün nasıl Kürtlere Osmanlı tokadı attıklarını manşete çıkaran bir gazeteyi okuyacak, politikacıların önünde ezilip büzülüp ona övgüler yağdıran zavallıyı gazeteci sanacak ve hayran olduğu politik liderlerin reklamını yapan televizyon kanallarını izleyecek mesela. Sosyal medya mecrasını kullansa bile propagandayı oraya da taşıyacak.
 
Birbirine değmeden yaşayan ve ne yazık ki her geçen gün birbirinden nefret ettirilen iki kesim bu. Gece sonunda Santral kampüsünden çıkarken medyanın toplum üzerindeki etki kuramlarını ve propaganda modellerini tekrar düşünmemiz gerekir diye geçiriyorum aklımdan. Geleneksel medya her türlü çarpık haberciliği, sorunlu sermaye yapısı ve pespaye içeriği ile bu toplumu derinden etkilemeye devam ediyor. Bunu iyi anlayamazsak daha çok hüsranla biten parti akşamları yaşayacağız, emin olun.