Franco’nun kemikleri
Unutuş Paktı’nın bozulması ve İspanya’nın resmî olarak geçmişiyle yüzleşebilmesi için 40 yıl geçmesi gerekiyormuş demek ki…
27.08.2018
Valle de Los Caídos, Madrid yakınlarında Cuelgamuros Vadisi’nde yükselen, İspanya diktatörü Francisco Franco tarafından İspanya’nın İç Savaşı’nda ölen Frankocuların onurlandırılması ve İç Savaş’taki zaferlerinin kutlanması amacıyla yapılmış bir anıt mezardır. 1939’da biten İç Savaş’tan sonra otuz dokuz yıl boyunca ülkeyi diktatörlükle yönetmiş general Francisco Franco da 1975’te ölümünden sonra Valle de Los Caídos’a gömülür. Franco’nun burayı kendisine özel bir anıt-mezar olarak inşa edip etmediğini belirten ya da öldükten sonra buraya gömülmek isteyip istemediğini gösteren resmî bir belge bulunmamakla birlikte, İngiliz tarihçi ve Franco’nun biyografisini yazan Paul Preston’a göre Franco mimara, buraya gömülmek istediğini söylemiş.
Madrid’in kuzeyindeki granit dağlara oyulmuş bu büyük kilisenin 18 yıl süren yapımında siyasi suçlular dahil çok sayıda tutuklu çalıştırılmış. Anıtın mimarının resmî açıklaması 18 yıl boyunca anıtta toplam 2000 kişinin çalıştığı ve bunların arasından sadece 8 kişinin siyasi suçlu olduğu yönündeyse de, bu sayının 7-8 binlere vardığı ve çok büyük kısmının siyasi suçlulardan oluştuğu daha sonra kanıtladı. Anıt mezarla ilgili tek tartışmalı konu Franco’nun bu mezarın yapımında muhalif ve düşman addettiği kişileri çalıştırmış olması değil tabii ki. Franco’nun anıt mezarı, İtalya’da az sayıda kalmış il Duce anıtlarıyla, Almanya’da ise tamamı ortadan kaldırılan Nazizm sembolleriyle aynı şeyi ifade ediyor: Diktatörlüğün ve diktatörün kutsanması, katliamın yüceltilmesi, hatırlatılması ve toplumsal hafızada zamandan azade edilerek günlük, görsel ve sürekli yerini alması.
Semboller önemlidir. Hattâ semboller sadece önemli de değildir, politik süreçlerin, hak mücadelelerinin, özgürlük mücadelelerinin, davalaştırılan ideolojilerin ve birçok baskıcı rejimin kalbinde kritik bir yer tutarlar. Sadece entelektüel ve duygusal bir bir araya gelişin değil, aynı zamanda yalnızlıktan ve tecritten kurtulmanın ve küçük ideolojik birimleri birbiriyle bağlamanın da hem aracı hem simgesidir. Aynı şekilde fikirleri cisimleştiren, onlara kişilik, görsellik ve görünürlük kazandıran da sembollerdir.
Valle de Los Caídos sadece Franco’nun kemiklerine değil, aynı zamanda Frankocular tarafından katledilen Cumhuriyetçilerin de kalıntılarını saklar. Bunun nedeni, 1958 yılından itibaren özellikle Katalonya’daki toplu mezarların açılıp, Cumhuriyetçilerin kalıntılarının el altından Valle de Los Caídos’a taşınmasıdır. Dolayısıyla bu anıt mezar, sadece Franco’nun mezarı olduğu için faşizmin bir sembolü değildir, aynı zamanda faşizme fonksiyonel bir hizmet de etmiştir. Frankocular tarafından katledilen Cumhuriyetçilerin kalıntılarının sistematik ve gizli bir şekilde toplu mezarlardan Franco’nun anıt mezara taşınması, Simone Gigliotti gibi sembolizm üzerine çalışan bazı yazarlar tarafından Nazi güçlerinin 1942-1944 yılları arasında kanıtları yok etme girişimi olan Sonderaktion 1005’e benzetilir.
Böylece anıt mezar, hem Franco’nun ve Frankocuların işlediği insanlığa karşı suçların kanıtlarını saklamaya yardımcı olacak, hem de faşizmin kutsandığı bir tapınak olma görevini layıkıyla yerine getirecektir. Dahası da var: Anıt, Cumhuriyetçilerin kalıntılarının bekçisi rolüyle, katille kurbanı yan yana yatıracak ve Cumhuriyetçilerin öldürülme nedenini kısmen de olsa gizlemeye hizmet edecektir. Bu faşizm-kutlama tapınağı, kurbanların ailelerini ve kazananları hâlâ kutlamak isteyen, dolayısıyla ölümleri meşru gören kişileri ister istemez, kimseye sormadan yüzleşmek durumunda da bırakacaktır. Etkisi geçmişle sınırlı kalmaz, âna ve geleceğe yöneliktir. Bugün hâlâ Franco’nun kemiklerinin, faşizminin zaferini kutlayan bu abidede katletme emrini verdiği kişilerle birlikte yer alması, sadece öldürülen Franco-karşıtlarının ailelerine saygısızlık ve acı kaynağı olarak kalmaz, aynı zamanda Franco karşıtlarının yaşadıklarının çok da yüksek sesle konuşulmayan hikâyelerinin suskun ve sessiz kalmasını da sağlar.
Franco’nun anıt mezarının işte tüm bu nedenlerle ortadan kaldırılması, ya da en azından Franco’nun oradan kemiklerinin başka bir yere taşınarak anıt mezarın anlamının değiştirilerek İç Savaş sırasında katledilenlerin bir toplu mezarı hâline getirilmesi sosyalist çevrelerde çok konuşulmuşsa da bir hükümetin böyle bir düşünceyi kamusal alanda dile getirmesi 2006 yılına denk geliyor. 2006’da Başbakan José Luis Rodríguez Zapatero Franco’ya Valle de Los Caídos’ta yapılan tüm atıfların ve kutlamaların ortadan kaldırılması gerektiğiyle ilgili bir önerge vermişti. Zapatero’nun o zamanlar başında olduğu merkez-sol Sosyalist İşçi Partisi’nin ileri gelen üyelerinden Ramón Jaureguie, partiden gelen “Valle de Los Caídos tamamen yok edilsin” isteklerini geri çevirdiklerini, buranın İspanya tarihiyle ilgili çok önemli bir özellik taşıdığını fakat anıtın ayakta kalmasının Frankoculuğun kutlanacağı bir platform olmaya devam etmesi anlamına gelmemesi gerektiğini söylemişti. Hükümet tarafından verilen önergede “Frankoculuğun kamusal alanda herhangi bir şekilde sürdürülmesinin ve İç Savaş’ın sonuçlarını ve kazananlarını yüceltecek bir tınıya sahip herhangi bir davranış ya da sözün engellenmesi” gerekliliğini savunuyordu.
2007’de Zapatero en sonunda Ley de Memoria Histórica’yı (Tarihî Bellek Kanunu) Congreso de los Diputados’tan geçirebildi. Bu kanun Frankocu hükümeti kınıyor ve Franco’nun anısına yapılan her anıtı kamusal alandan kaldırmayı düzenliyordu. Bu nedenle Santander’de bulunan ve Jefferson heykellerine benzeyen at üzerindeki Franco heykeli 2008 yılında yıkılabildi. Hâlâ Madrid’de Caudillo (Franco’nun lakabı, “önder” anlamına geliyor) Caddesi’nin ismi değiştirilmediği gibi, Melilla’da Franco’nun bronz heykeli kaldırılmış değil.
2008’de bu kanunun tek karşılığı heykellerin ve anıtların büyük oranda ortadan kaldırılması olmadı. 2009’da anıt mezar, genel ziyarete kapandı ve sadece ayinlere ve dualara katılanlar için kapılarını açtı. Kapıya “sadece dini amaçla ziyaret edilir” yazısı asıldı. Aynı zamanda Zapatero, bu kanuna dayanarak, İç Savaş sırasında ölen yakınlarının kalıntılarını çıkarmak isteyen ailelere devletin tam destek vereceğini söyledi. Bu genel ziyaret kuralı 2011’e kadar devam etti.
Zapatero’nun Sosyalist İşçi Partisi iktidardan düşmeden hemen önce 2011 yılında verdiği önergelerden biri de Franco’nun kemiklerinin Valle de Los Caídos’tan alınıp, Madrid’in merkezinde bulunan El Pardo mezarlığına, eşi Carmen Polo’nun yanına gömülmesiydi. Aileden bu kararı verebilecek kişilerden Franco’nun kızı Carmen Franco, böylesi bir mezar taşıma işlemine kesinlikle onay vermediğini ve gerekli hukuki yollara başvuracağını söyledi. İki dönem başbakanlık yapan Zapatero 2011’in aralık ayında başbakanlığı bıraktıktan sonra, yerine muhafazakâr parti başkanı Mariano Rajoy Brey geçti.
2018’e kadar iktidarda kalan Rajoy’un partisi Partido Popular (Halk Partisi), 2017’de yapılan ve parlamentodaki 350 milletvekili arasından 198’inin oyuyla kabul edilen Franco’nun kemiklerinin mezardan çıkarılması ve başka bir yere taşınması önerisini görmezden geldi. Başbakan yardımcısı Carmen Calvo bu senenin haziran ayında, bunun muhafazakârlar tarafından bilerek görmezden gelindiğini söylüyordu. Partido Popular, 2007’deki Tarihî Bellek Kanunu’nu feshetmemekle birlikte, kanuna uygun işleri ve mezar taşıma işlemlerini yürütecek devlet dairesini kapatmıştır.
Mayıs-haziranda yaşanan rüşvet skandalları sonrasında 1 Haziran’da güven oyu alamayan Rajoy ve muhafazakâr partisinin yerine, Sosyalist İşçi Patisi geçti ve Pedro Sanchéz başbakan oldu. Başbakanlık yemininden hemen sonra Sanchéz, Zapatero’nun izinden gideceği ve en kısa zamanda Franco’nun kemiklerinin yerini değiştireceğine dair söz verdi.
24 Ağustos’ta, 2017 yılında alınmış fakat uygulanmayan parlamento onayının da verdiği kuvvetle Başbakan Sanchéz 2007 tarihli Tarihî Bellek Kanunu’nunda değişiklik yapmayı öngören bir olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi (emergency decree) yayınladı. Bu kararnameyle Franco’nun ailesinin mezar değişikliği ve kalıntıları mezardan çıkarmakla ilgili onayı aranmaksızın bu taşıma işlemi yapılabilecek ve aynı zamanda 3000 kiloluk mezar taşını da beraberinde başka bir yere taşıyabilecek. Hükümetin amacı, Valle de Los Caídos’ta sadece İç Savaş’ta ölen her iki taraftan da toplam 30 bin kişinin kalması ve Franco rejiminin altında ölen 113.000 direnişçi kurbanın kimliklerinin tespit edilmesi için bir “hakikat komisyonu” oluşturulması. Bu kararname, önümüzdeki günlerde kongreden onay alırsa, hükümet derhal harekete geçecek.
Başbakan yardımcısı Carmen Calvo, sadece Franco’nun ve İspanya faşist partisinin kurucusu José Antonio Primo de Rivera’nın isimlerinin belirli olduğu, diğer mezarların hiçbirinin isimlerinin olmadığı Valle de Los Caídos’ta faşizmin iki sembolünün, katlettikleri direnişçilerle birlikte var olmasının hiçbir demokratik yapılanmaya uygun olmayacağını söyledi.
Bütün bunlar olurken, Franco’nun mezarının Valle de Los Caídos’tan başka bir yere taşınacağını duyan birçok kişi anıt mezara son bir kez diktatörün mezar taşını görmeye gitti. İspanya’nın ulusal miras devlet dairesine göre geçen temmuzda mezarlığı 25 bin kişi ziyaret ederken, bu temmuzda 39 bin kişi ziyaret etmiş.
İspanya’da Pacto del Olvido diye bir şey vardır, Unutuş Paktı anlamına gelir. 1977’de çıkarılan Af Kanunu’nda böyle bir kararın hukukî temeli sağlanmıştır. Bu pakta göre kitlesel katliamlara ve acılara neden olan kimse yargılanmayacaktır, fakat Franco zamanında yapılmış hiçbir anıt veya bina (ki Valle de Los Caídos da bunların arasında yer alıyordu) ulusal kutlama ya da resmî tören için kullanılmayacaktı. Pacto del Olvido, 1975’te Franco’nun ölmesinden sonra, otokrasiden demokrasiye geçişin nispeten yumuşak olması ve Franco’nun mirasıyla uğraşmamak için hem sağ hem sol kanat partiler tarafından alınmış bir karardır. 2010 yılında hâkim Baltasar Garzón Pacto del Olvido’ya, insanlığa karşı işlenmiş suçlar söz konusu olduğunda uyulması gerekmediği konusunda itiraz etmiş olsa da, aşırı sağcı bazı politikacılar tarafından tarihçi sıfatını taşımadan, sadece bir yargı adamı olarak “Frankoculuğu eleştirmek” ve bu nedenle haddini aşmakla suçlanmıştır.
Pacto del Olvido, ilk kez 2007’de sosyalist hükümet tarafından bozulmuş oldu; tartışmaya 2007’de açıldı ama bugün artık ortadan kaldırılabilmesi için gerekli ilk adım da atılıyor. Valle de Los Caídos, Franco’nun yaptıkları hakkındaki resmî suskunluğun son kalesiydi.
Pacto del Olvido’nun bozulması, bozulabilmesi, bir diktatörün ve katliamcının hukuki olmasa bile en azından resmî makamlarca bir nevî saygı gösterme zorunluluğu öngören bir tarihsel kurum olmaktan çıkarılması ve İspanya’nın resmî olarak geçmişiyle yüzleşebilmesi için 40 yıl geçmesi gerekiyormuş demek ki. Ama unutmamak gerekir, Hitler ve Mussolini günün sonunda verdikleri savaşı kaybettiler; büyük kıyımları savunan, Hitler’e destek olan, kendi ülkesinde de büyük kırımlar yapan Franco ise savaşın kazanan tarafıydı. Çünkü tarih, kazananlar tarafından yazılır, en azından bir süreliğine.