Futbol programları ve bitmeyen erkeklik meselemiz
Yıllardır bu ekranlarda ırkçılıktan, cinsiyetçilikten, homofobiden rahatsızlık duyduğunu ifade eden tek bir kişiye bile rastlamadık
15.10.2017
Geçtiğimiz hafta ampute futbol milli takımının olağanüstü başarısının içimizi ısıtmasından hemen sonra yine lig maç rutinine ve futbol tartışma programlarının o gürültülü patırtılı formatına geri dönüldü. Futbolun çoktan beri endüstrileşerek kirlendiği ve ne pahasına olursa olsun kazanma anlayışının sporun özünü ele geçirdiği uzun zamandır yazılıp çizilmekte. Doping, şike, rüşvet, baskı, ırkçı ve cinsiyetçi söylem ne yazık ki dünyanın her yerinde futbolun parçası oldu. Tribünlerdeki küfürler, saldırgan ayrımcı sloganlar, homofobik, seksist çığlıklar futbolu keyifli, eğlenceli bir aile aktivitesi olma hâlinden çoktan çıkarmış vaziyette. Bu ülke bir derbi maçında bir şişme bebeğe karşı takımın forması giydirilerek tecavüz etme hareketlerinden sonra şişme bebeğin yakılmasına tanık olmuştu.
Dolayısıyla futbol her daim son derece erkek bir spor dalı. Kadına ait olan her şey futbol alanı içinde erkeğe, erkekliğe en büyük hakaret sayılıyor. Peki kadınlar bu oyunun neresinde? Aslında hiçbir yerinde. Ne de olsa kadınlar futboldan anlamaz, ofsaytın ne olduğuna bir türlü kafaları basmaz, futbol erkek işidir. Dev bir futbol endüstrisine en çok sırtını dayayan sektörlerden biri de spor daha doğrusu futbol medyası. Erkek dünyası içinde aksesuar olarak bakımlı, hoş ve aslında futboldan zerre kadar anlamadığı belli olan kadın spikerler televizyonlarda spor haberlerini sunarken boy gösterebiliyor. Bu kadın spikerler sadece eril bakışına sunulan hoş bir ayrıntının ötesinde bir işlev görmüyorlar.
Erkeklerin çizdiği oynama alanında hiçbir kadın söz sahibi olamıyor, fikir beyan edemiyor ve uzman kabul edilmiyor. Bu noktada hemen insanın aklına üç yıl kadar önce bir spor programında eski Fenerbahçeli futbolcu Ümit Özat ve Simge Fıstıkoğlu’nun atışması geliveriyor. Bir TV kanalında spor programı yorumcusu olan Ümit Özat Simge Fıstıkoğlu’na, “Ben sizinle futbol konuşmam. Futbol erkek oyunudur” diyerek çıkışmıştı. Daha sonra 20 yıllık eşiyle bile bir defa olsun futbol konuşmadığını da sözlerine eklemişti. Programdan sonra Ümit Özat’ın Elazığspor Teknik Direktörlüğü ile taçlandırıldığını hatırlıyorum.
Ülkemizde yıllardır lig maçlarının vazgeçilmez unsuru olan televizyon tartışma programları bu cinsiyetçi dilin yeniden üretilmesinde, normalleştirilmesi ve komedi unsuru gibi sunulmasında önemli bir rol oynamakta. Televizyon yapımcıları bu kahvehane kültürünün ekranlara taşınmasındaki çekiciliği keşfetmiş olacaklar ki bu programlar her yıl kanal kanal dolaşıyor ancak genel cinsiyetçi yaklaşım asla değişmiyor. Bu programlarda “adamlık”, “erkeklik”, “karı” ve “delikanlılık” gibi sözcükler her daim havalarda uçuşuyor.
Maç esnasında rakibin darbesiyle yere düşen futbolcu için “futbol erkek oyunu, öyle her darbe ile yere düşmeyeceksin” gibi sözlerden, uzun saçlı, küpeli futbolcular için çeşitli “imalara” varana kadar hegemonik erkeklik söylemleri sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bu erkekler futbolun her yönünü bildiklerini iddia ediyorlar, Türkiye’deki sorunlardan bahsedip bu spor dalının nasıl gelişmesi gerektiği üzerine uzun uzun ahkâm kesiyorlar.
Ancak yıllardır bu ekranlarda ırkçılıktan, cinsiyetçilikten, homofobiden rahatsızlık duyduğunu ifade eden tek bir kişiye bile rastlamadık. Televizyondaki futbol tartışma programlarında her maçın ardındaki “derin analiz”lerde rakibi yenmenin çakmak/sokmak/koymak gibi fiillerle ve mutlaka cinsellikle alakalı başka argo ifadelerle dile getirilmesi, yenilen rakibi aşağılamak için kadına ait rol ve sözlerin kullanılması durumu iyice pespayeleştiriyor.
Üstüne üstlük bütün bu seksist futbol muhabbetleri televizyonda kaçıranlar için ertesi gün sosyal medyada dolaşıma sokuluyor. Yazılı spor basınına ve futboldan farklı spor dallarına hiç girmiyorum bile. AMK adında bir spor gazetesinin çıkabildiği bir anlayış için söylenecek söz bulmak iyice güçleşiyor. Ne olursa olsun, cinsiyetçi, homofobik, ırkçı, ayrımcı söylemlerden arınmış bir futbol özleminin önce medya dilinden başlayacağını görmemiz gerekiyor.