Gazeteciler Sendikası artık öcü değil mi?
TGS, yeni ve genç yönetiminin çabalarıyla naftalin kokusundan arınıp daha çok işyerinde örgütlenen ve daha etkin bir kurum olma yolunda…
05.04.2015
Sendika, malum tarihimizde sistematik olarak olumsuz anlamlarla donatılmış bir kavram. Örgütlenme ise hep sol söylemin içinde algılandığı, medya alanında sendikal hak arayışında olanların en basitinden işinden olduğu ve adeta zehirli atık muamelesi görerek hiçbir yerde iş bulamadığı gri bir alan.
Son dönemde ise pek çok insanın hantal ve demode olarak tanımladığı Türkiye Gazeteciler Sendikasında (TGS) heyecan verici kıpırtılar var. Doğrusu bu güzel gelişmeleri siz P24 okurlarıyla paylaşmadan edemedim. 15 ay önce TGS’nin yönetimine genel sekreter olarak genç, iyi eğitimli, sözünü sakınmayan, öğrencim olmasından gurur duyduğum Mustafa Kuleli geçti. Mustafa’nın bana anlattıklarına göre göreve başladığında sendikalı üye sayısı 830’du, TGS işkolu barajının altındaydı ve hiçbir kurumda toplu sözleşmesi yoktu. Üstelik kendi deyimiyle “TGS deyince insanların aklına tozlu, naftalin kokulu bir şey geliyordu.” Mustafa çok zor bir görevle karşı karşıya olduğunun farkındaydı. Yaş ortalaması 29, yüzde 60’ı kadın olan yeni yönetim bu atmosfer içinde kolları sıvadı. İlk adım kafalardaki sendika algısını değiştirmek ve sendikalı olmayı “havalı” ve arzu edilir bir hale getirmekti. Bu amaçla 5N1K1 Sendika kampanyası başladı. Bu kampanya ile üye sayısı 1000’nin üzerine çıktı ve baraj aşıldı. Yeni yönetimin çabasıyla altı yeni işyeri örgütlendi (Evrensel, BirGün, ANKA, IMC TV, Kocaeli Manşet, Yurt), dördünde ise (Evrensel, BirGün, ANKA, Kocaeli Manşet) toplu sözleşme imzalandı. Şu an Cumhuriyet gazetesinde yeni bir toplu sözleşme imzalamak için yoğun çaba sarf edildiğini biliyoruz.
Ana akım medya patronları sendika fikrinin ve örgütlenme hakkının üzerinden silindir gibi geçeli çok olmuştu ancak medya çalışanlarının sendika algısının değişmesi de önemliydi. Alternatif medyanın tamamı şu anda TGS çatısı altında, sendikanın ekonomik durum nispeten çalkantıdan uzak, kadrolar ve aktivistler her zamankinden daha heyecanlı. Ancak asıl zorlu mücadele şimdi başlıyor. TGS yavaş yavaş plaza medyasına yönelmenin stratejilerini kuruyor. İlk adımlardan biri daha yeni çıkmaya başlayan Journo Dergisi (journo.tgs.org.tr). Bu dergi aslında simgesel bir milat. Journo, TGS’nin üyeleriyle iletişimini güçlendiren, genç medya çalışanlarını sendikayla tanıştıran ve o yıllarca öcü gibi gösterilen sendikanın genç ve güler yüzlü olabileceğini gösteren bir mecra. Bir yandan da oradan oraya savrulan gazetecilik mesleğinin nitelik çıpası olma çabasında.
Sendikanın yüzünü geleceği dönmesi ve gazetecilerin dijital teknolojiyle dönüşen çalışma şartlarına uyum sağlaması için TGS Akademi projesi de (http://akademi.tgs.org.tr) hayata geçmiş durumda.
TGS yönetimindeki bu genç insanların iyi niyetli çabası ve dinamizmi acımasız dev medya kuruluşlarının çarklarında ezilip gitmemeli. Sansür ve baskıların olağanüstü arttığı, basın ihlallerinin rutinleştiği habercilik ortamında dayanışma son derece önemli. Mustafa Kuleli “işsizlik baskısı altında ve ortalama 500 Avro maaşla çalışan insanlardan basın özgürlüğü kahramanı olmalarını isteyemezsiniz” diyor. Yerden göğe kadar haklı. Bu nedenle Avrupa Birliği genişleme raporları da sürekli aday ülkelerde sendika hakkının temel bir hak olduğunu ve sendikada tüm gazetecilerin temsil edilmesi gerekliliğine vurgu yapıyor. Evet, dayanışmaya giden yol, uzun, çetrefilli ve kişisel acı öykülerle dolu. Bu medya yapılanmasının çevresi gazeteci haklarını yıllarca kapana sıkıştırmış yüksek surlarla kaplı. TGS’deki yepyeni soluğun bu surlarda delik açıp açamayacağını hep birlikte göreceğiz.