Girişimci gazetecilik, profesyonel gazeteciliğin kıyameti mi?

“Kendi kendine yetebilen start-up kurucusu adayı” gazeteciler korkunç bir kurumsallaşmaya tabi tutuluyorlar

SARPHAN UZUNOĞLU

13.03.2019

 
* Fotoğrafta Çin'de Meclisin yıllık genel kurul toplantısını izlemek için Çin Halk Meclisi binası önünden takipçilerine 8 Mart 2019 günü canlı yayın yapan bir zamane gazetecisi ve canlı yayın araçları var. Foto: Ng Han
 
 
Her geçen gün, miting alanlarından basın açıklamalarının olacağı kamusal mekânlara çok sayıda mobil gazetecilik teknolojisinden yararlanan daha çok gazeteciyle karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz 8 Mart’ta Çin’de meclisin yıllık genel kurul toplantısını izlemek için Çin Halk Meclisi binası önünden takipçilerine yayın yapmaya çalışan ve Olacak O Kadar izlemiş neslin “tam tesisatlı kameraman Cevat Kelle” ile özdeşleştirebileceği kadın gazetecinin fotoğrafını gördüğümde günümüz gazeteciliğinin ekonomi politiğine dair belki de en yüksek tanımlama gücüne sahip örnekle karşılaştığımı fark ettim. Zira fotoğrafta hem mobil gazeteciliğe hem de haber odalarının değişen istihdam pratiklerine dair kocaman bir hikâye saklıydı.
 
Kadın gazeteci, muhtemelen çok platformlu yayıncılık ve kayıt gereği üç akıllı telefon, bir tablet ve bir de profesyonel kamera ile yayın yapmaya çalışıyordu. Ek olarak tabii ki mikrofonları ve kamera sabitleştiriciyi de sayarsak gazetecinin omzunda oldukça büyük bir yük vardı.
 
Aslında bunca aracın yarattığı yükü, yani fizikî olanı, gazetecinin günümüz ortamında sırtına yüklenen manevî yükümlülüklerle birlikte değerlendirdiğimizde, gazetelerin dünya çapında yaşadığı değersizlik krizine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yapmak mümkün.
 
İlgili gazetecinin hangi kurum için çalıştığına, ya da yalnız mı çalıştığına dair bir fikrim olmamakla birlikte günümüzde gazeteciliğin maliyeti üzerine birkaç çıkarım yapmak kolay. ABD’de son dönemde yapılan araştırmalar ve gazetecilik yayınlarında çıkan makaleler, ABD’de haber odasındaki insan tipinin standartlaşmasının büyük bir problem olduğu üzerinde duruyor. Bazı yorumcu ve akademisyenler bu yeni standart insan tipinin, içine doğmadığı çevrelerin sorunlarına yabancı olduğunu, buna bağlı olarak belirli konularda haber yapmayı bilmediğini belirtiyor. ABD gibi, yayıncıların hâlâ kâr edebildiği pazarlarda dahi, Columbia Journalism Review gibi prestijli yayınlar dahi yıllık raporlarında endüstride fotoğrafın photoshop’suz (firmalarca makyajlanmamış) hâlinin oldukça kötü olduğu belirtiliyor.
 
Bugün gazeteciler, sektörün geleceğini sorguladıkları gibi, neden gazeteci olduklarını/olmak istediklerini de sorguluyorlar. Aralarında “kamusal yarar” gibi beylik yanıtların da olduğu çok sayıda yanıtı sayabilecek olmakla birlikte yeni gazetecilik kültürünü yani girişimci gazeteciliği masaya yatırmadan konuyla ilgili kayda değer bir şey söylemek güç.
 
Zira, teknolojik gelişmeyi sömürüyü derinleştirme amacıyla kullanmakla, sömürüye karşı çıkma amacıyla kullanmak arasında büyük bir fark var ve günümüzde Türkiye dahil “girişimci gazeteciliğin” oldukça problemli şekilde icra edildiğini görmek mümkün. Elbette, gazetecilerin bir haber odasını nasıl “çekip çevirebileceklerini” bilmeleri önemli. Ancak bu, onların öyle ya da böyle hâlâ kendi kaderleri üzerinde belirleyici olabildikleri bir durumda geçerli. Yani prekerleşmeyle mücadele etmek için bazı yeteneklere ve belirli bir anlayışa sahip olmakla, yalnızca sektörde tutunmak için bu anlayışa sahip olmak arasında fark var. Arada fark olduğunu anlatmak için daha önce “Gazetecilik ve teknolojik belirlenimcilik tartışması” başlıklı bir yazı yazmış; ve yalnızca politik anlamda duruşumuzu keskinleştirerek ve siyaseten konumlanarak bu durumdan kurtulamayacağımızı, hem eleştirel hem de teknolojik/finansal bağlamda donanımlı bir gazeteci tipine ihtiyacımız olduğunu vurgulamıştım. Gazetecilerin kitlelerini tanımalarının, kamusal yarar işlevlerinin bir parçası olduğunu söylemiş, kitlesini tanımayı ve ona ulaşmayı bilmeyen gazetecinin yarar sağlayamayacağını, yararlı içerik üretme iddiasındaki birçok yayının da bunu beceremedikleri için de varoluş krizi içinde olduklarını savunmuştum.
 
Neyse ki, gazeteciliğin teknolojik/finansal donanım kısmına ilişkin Türkiye’de yavaş yavaş bir literatür oluşuyor. Gazeteciler farklı mecralar aracılığıyla yeni araçlar ve ekonomik modellerle tanıştırılıyor. Henüz, ülkedeki durum gereği ortada “melek yatırımcı” yok; ama fonlar sektörün beyaz atlı prensleri şeklinde muamele görürken, Patreon çoğu gazetecinin son sığınağı oluyor.
 
Benim de aralarında bulunduğum bir grup akademisyen olarak işin “güvencesizleşme” boyutu üzerine de, yetenek setlerinin geliştirilmesi üzerine yazdık. Ama işin “girişimcilik” boyutunun eleştirisini bu yazıda ele alacağım makale kadar temiz ve gazetecilik eğitimine de dayandırarak yapan kapsamlı bir makaleye ben henüz rastgelmedim.
 
Nicole S. Cohen tarafından yazılan 2015 tarihli ve South Altantic Quarterly’de yayınlanan makale gazeteciliğin bu yeni girişimci durumuna ilişkin oldukça eleştirel bir bakış açısı sunuyor. Makale doğal olarak günümüz gazetecilik krizini, alandaki tüm makaleler gibi, mevcut politik ve teknolojik gelişmelere ve iş modellerinin buna karşılık veremeyişine bağlıyor. Odağını ise, gazetecilik endüstrisinin büyük krizi karşısında ortaya çıkan girişimci gazetecilik mantığı olarak belirliyor. Cohen’in kavramın kökenine yaptığı yolculuk, aslen gazeteciliğin krizine dair bir ekonomi politik analizinin (ABD temelli olanının elbette) bizi götüreceği yere götürüyor bizi. 2008 krizi sonrası ortaya çıkan ve ilk olarak Kuzey Amerika’daki gazetecilik departmanlarınca benimsenen bir terimle/anlayışla karşılaşıyoruz. Bu “girişimci gazeteci” söyleminin temelinde bir gazetecinin kahraman bir birey olarak gazeteciliğin günümüzdeki anlamını yeniden var ettiği ve yepyeni iş modelleri oluşturduğunu varsayıyoruz. 2008’den bugünlere geldikçe, Cohen’e göre bu tür gazetecilik girişimleri, melek yatırımcılarca desteklenen çoğunlukla az sayıda “erkekten” oluşan bir takım tarafından hayata geçiriliyor. Cohen ABD özelinde bu tip medyayı FiveThirtyEight, Vox, ve First Look Media gibi örnekler vererek tanımlarken, yalnızca bu tip kuruluşların değil daha alternatif, daha marjinalize edilmiş gazetecilik inisiyatiflerinin de bu şekilde tanımlanmaya başladığını belirtiyor. Ona göre, gazeteciliğin girişimciliğe bu kadar açık hâle gelmesinin temelinde, bir zanaat olarak gazeteciliğin, mobil gazetecilik örneğinde de gördüğümüz üzere, üretim araçlarına erişim bağlamında “sözde” bir demokratikleşme yaşaması (zira bu Google, Facebook gibi büyük sağlayıcıları yok sayan bir argüman) bunun sebeplerinden biri. Gerçekten de bugün ideolojik spektrumun solundan sağına birçok bölgesinden haber odaları ve haberciler bu kategori içerisinde işler yapıyor, bu kategorinin koyduğu kurallara göre yaşamaya çalışıyorlar. Dahası, gazeteciliğin içinde bulunduğu duruma karşı eleştirel bir bakış açısı geliştirmesi beklenen gazetecilik bölümleri de Thatcher’cı ideolojinin görse alkışlamaktan ellerinin nasır tutacağı bu yeni güvencesiz ve savrulmaya müsait gazeteciliğe öğrencilerini hazırlıyor.
 
Ben de dahil birçok iletişim akademisyeni de, bu yeni neoliberal gazetecilik eğitimine katkıda bulunuyoruz. Zira bizim akademik alandaki prekerleşmeye karşı bulduğumuz çare de teori ile pratiği aynı anda hâlleden “tam tesisatlı akademisyen” olarak var olmak. Yani aslen, tam tesisatlı akademisyenler tarafından yetiştirilen tam tesisatlı gazeteciler, yeni gazetecilik dalgalarında sörf yapmayı öğrenirken maceralarının suyun dibinde mi yoksa dalgaların üstünde mi sona ereceği konusundaki hükmün kendi kararlarına ve girişimcilik hamlelerine bağlı olduğuna dair bir anlayış geliştiriyorlar. Aboneliğin yerini havalı kampanyalar karşısında kitlesel fonlama ile toplanan bütçelerin, satın almanın yerini uluslararası sivil toplum örgütlerinin fonlarının aldığı bu yeni ortamda gazetecilere iyi gazetecilik dışı kimi yetenek setleri gerekiyor. Bu yetenek setlerine sahip olmayanlar ya “oyunun kurallarını bilmemekle” ya da “demode olmakla” eleştiriliyorlar.
 
“Kendi kendine yetebilen start-up kurucusu adayları” olarak gazeteciler, eski medyadan yeni medyaya yaşanan dönüşümde eş zamanlı korkunç bir kurumsallaşmaya tabi tutuluyorlar. Üstelik bu kurumsallaşma büyük bir şirketin sizi istihdam etmesiyle ilgili değil, bizzat sizin şirketleşmenizle ilgili.
 
Oysa girişimci gazeteci kimdir sorusunu, bu sistemin gidişatından memnun olan birine sorduğunuzda aşağıdaki gibi bir yanıt almanız mümkün:
 
“Girişimci gazeteci, geleneksel medya kuruluşlarına güvenmeyen ve kendi yolunda başarılı olanı çizebilen girişimci bir bireydir.”
 
Bu tür tanımlanmış bir girişimci gazeteciyi ayrıca ideal bir neoliberal işçi olarak da tanımlamak mümkündür: Ucuz, esnek, örgütsüz ve geniş yetenek setiyle her role uyarlanabilen. Bu tür bir gazeteciyle çalışmak, bir gazeteciyi tam zamanlı istihdam etmeye ya da gazetecilik işini “eski tür” gazeteci gruplarına devretmeye göre çok daha kârlıdır.
 
Bu durumda da gazeteci, uzmanlaşma konusunda geçmişteki gibi konular üzerinde uzmanlaşan gazeteciden belirli bir yeteneği (veri görselleştirme, fotoğraf veya video çekimi) üzerine yoğunlaşan gazeteci olmaya zorlanır hâle geliyor. Örneğin iyi bir Ortadoğu, iyi bir iklim, iyi bir adliye muhabiri olmak yerini forma dayalı kimi başarılı profillere bırakıyor. Eğer bir teknolojik belirlenim eleştirisi yapılacaksa, bence güvencesizleşmeye dayalı olarak gazetecilik eğitiminde ve pratiğinde bu yönelime karşı bu eleştiriyi getirmek gerekiyor. Zira, “nasıl” bir gazetecilik sorusu ile “neyle” gazetecilik soruları arasında gözle görülür farklılıklar var. Biz “neye rağmen” gazetecilik sorunuyla çok uzun süredir uğraştığımız için işin “nasıl” ve “neyle” kısımları henüz üstüne yeterince düşünmediğimiz kısımlar ve literatür ortaya çıktıkça aslında “nasıl” ve “neyle” sorularının oldukça iç içe olduğunu; ama eğitim düzeyinde bu iki sorunun sanki birbirlerini kısıtlar gibi ele alındığını görüyoruz. Nasıl derseniz, örneğin sanal gerçeklik (VR) uygulamalarının sektördeki kullanımlarına bakarsanız konuyla ilgili önemli bir perspektif edinebilirsiniz. VR çoğunlukla reklamcılık endüstrisinin kullandığı bir araç ve Türkiye’deki VR’la yapılan haberlere baktığınızda bir arabanın tanıtımı gibi basın bültenimsi içeriklerin önüne geçmek mümkün olmuyor. Tabii son zamanlarda gördüğümüz forensik mimari bağlamındaki öncü örneklerden biri olan Tahir Elçi cinayeti canlandırması gibi örnekleri ele aldığımızda gazeteciliğin teknolojiyle doğru bir bağlamda buluşturulduğunda tüm bu “neoliberallik” mitini yıktığını ve sistemi derinden sarsabilecek bir güce de kavuşabildiğini görüyoruz.
 
Bunun daha çok sayıda örneğini göstermek mümkün. Çok sayıda teknolojiye dayanan günümüzün doğrulama/teyit odaklı organizasyonlarının faaliyetlerinden (veri gazeteciliği ve görselleştirmeden doğrulama teknolojilerine) yola çıkacak olursak “girişimcilik için girişimciliğin” karşısına “sosyal girişimcilik” diyebileceğimiz türde işlerin de çıkabildiğini görüyoruz.
 
Yani ortada bağımlılık/bağımsızlık tartışmasını da aşan, teknolojinin kullanımı tartışmasını teknolojinin kim tarafından ve nasıl kullanılacağına dair bir tartışma açmak gerekiyor.
 
Cohen’inki gibi yalnızca “bu yeni gazeteci tipini” mahkûm etmek yerine, onu tanımlayıp anlayıp sınırlarını ölçen ve bu tür gazeteciliğin sınırlarını belirleyen makaleler bunun için mühim. Cohen’in özellikle de güvencesizlik arttıkça haber odasının yalnızca “beyaz çocuklara” (orta üst sınıf ve ayrıcalıklı isimlere ki Türkiye özelinde özel üniversite mezunu, mezuniyet sonrasında ailesi tarafından desteklenebilecek öğrenciler diye tanımlayabiliriz) teslim olabileceği uyarısı aslında hem iletişim fakültelerinin dikkate alması gereken bir uyarı, hem de haber odalarının yaşadığı erozyon sürecinde günü kurtarmak adına teknolojik gelişmelere yalnızca “göstermelik” ilgi duyan eski tip mantığın güvencesizleşmeye neden en fazla maruz kaldığını gösteren bir hakikat.
 
Özetle, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde teknolojik okur yazarlığın artmasıyla birlikte, neoliberal girişimci gazetecilik inisiyatiflerinin yeterlilikleriyle özdeşleştirilen birçok üretim biçiminin (viral hâle gelen videolar, milyonlarca tıklanan haber belgeseller vs.) eleştirelliği bir tür redçiliğe indirgemeyen haber odalarınca benimsendiğine şahit olacağız. Kısa zaman içerisinde Youtube ve podcast gibi alanlarda ardı ardına atılımlar yapan alternatif haber odalarının bu tür alanlarda da üretime girişmeleri pek şaşırtıcı olmayacak.
 
Yani, şu günün preker girişimci gazetecileri ve girişimci inisiyatifleri aslında dibi olmayan bir kuyuda yol alırlarken, “eski medya” olarak adlandırdığımız medyaya da girişimleriyle öyle ya da böyle yol gösteriyorlar. Yani yaşadığımız dönem eskiden yeniye geçişle, güncelle demode, güvenceli ile güvencesiz arasında yaşanan çatışmayı en yakından gözlemleyebileceğimiz bir dönem olmakla birlikte, ayrıca bir deneme yanılma evresi. Şimdilik bu durum, kurumların ve neoliberal gazetecilik mantığının lehine ilerliyor olsa da, kapasite geliştirme çalışmalarından yaşanacak en ufak politik rahatlamaya dek birçok faktörün bu sonsuz umutsuzluğu dağıtma potansiyeli olduğunu unutmamak şart. Bir geçiş dönemindeyiz ve tek bir gazetecinin beş altı formatta yayın yapmak için büyük yükler yüklendiği bu dönemden, karşılıklı bir “pazarlık” sonucu varılacak sağlıklı bir sonuçla çıkacağız. Yanıt ise, kimin daha iyi “metin” haber yazdığında değil, forensik mimariyle Türkiye demokrasi tarihinin karanlık cinayetlerinden birini mi yoksa basit bir magazin vakasını mı ele aldığımıza göre değişecek. Teknoloji, onu kullananın niyeti ve ajandası ile anlam kazanacak. Yani ne girişimci gazeteciliğe atfedilen yetenekler gazeteciliğin kıyameti, ne de girişimci gazetecilik mevcut neoliberal karakteristikleriyle bir gelecek vaat ediyor. Bir deneme evresindeyiz ve yanılgılarla başarıların her birimize öğretebileceği çok şey var.
 
 
— Cohen, N. S. (2015). “Entrepreneurial journalism and the precarious state of media work.” South Atlantic Quarterly, 114(3), 513-533.