Hatay-Adıyaman: Torpilli Hocalar, İsimsiz Ölüler
Hatay’a devlet ulaşamazken; Erenköy Cemaati hocası Mahmut Durusoy’a özel ekip, 7 Şubat sabahı 06:00’da Kırıkhan’a nasıl ulaştı?
20.02.2023
Deprem Gerçekleri – 3
Deprem hâlen devam ediyor ve ülke olarak hepimiz enkaz altındayız. Daha da bitmez bu konu. Bu defter kolay kolay kapanmaz.
12 Şubat 2023’te P24’te yayınlanan yazımda verdiğim bilgilerin bir kısmını, iki gün öncesinde kısa kısa Twitter hesabımdan paylaşmıştım. Sonra ne oldu? Çoğu troll kaynaklı, pek çok tehdit aldım. Hatta Anadolu Ajansı bana ulaşıp, paylaşımlarımdaki bilgilerin kaynaklarını vermemi talep etti. Neydi bu kadar sıkıntı yaratan konu?
Hatay’da En ‘Değerli’ Mahmut Hoca
Yeni bilgilerle biraz açalım. Biliyorsunuz Hatay, depremden en çok etkilenen illerden biri olmasına rağmen iki gün, evet tam iki gün yok sayılmış, resmî makamlarca görmezden gelinmiş, sonra da bu durum “AFAD’a ihbar gelmedi” gibi hepimizin yalan olduğunu bildiği bir açıklamayla geçiştirilmişti.
Peki, diğer deprem bölgeleri gibi yapayalnız, öksüz, yetim, sahipsiz kalan Hatay’a devlet ulaşamazken; Kırıkhan ilçesinde kendine ait apartmanda ikamet eden, Erenköy Cemaati ve Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’yla ilişkili, aynı cemaatin yayın organı Altınoluk dergisinde fetvaları yayımlanan hoca Mahmut Durusoy’a özel olarak tahsis edilen arama kurtarma ekibi, 7 Şubat Salı günü sabah 06:00’da Kırıkhan’a nasıl ulaştı?
Şanlıurfa’dan Kırıkhan’a gelen bu ekip de yeterli görülmemiş olacak ki, ertesi gün Gaziantep’ten, iki vinçle beraber, bir ekip daha gelerek onlara katıldı. Yani “çok değerli” Mahmut Durusoy’u kurtarmaya çalışan ekip 17 kişiydi ve iki vinçleri vardı.
Bu sırada Hatay’ın enkazları, yaşayan, yardım bekleyen depremzedelerle doluydu ve her birinden sesler yükseliyordu. Kent tam anlamıyla yıkılmış ve hiçbir enkazda arama kurtarma çalışması başlamamıştı.
Eksim Holding’den Sevgilerle
Mahmut Durusoy’a acil yardımı ulaştıransa Abdullah Tivnikli’nin sahibi olduğu Eksim Holding’di. 2018’de vefat eden Abdullah Tivnikli’yi kamuoyu, Türk Telekom özelleştirilmesinde oynadığı rol ve AK Parti hükümeti üzerindeki etkisiyle de tanır.
Bu etkiyi şöyle açıklayabiliriz: Eksim Holding’e bağlı çalışan düşünce kuruluşu SETA’nın kurucu direktörü İbrahim Kalın’ken, Genel Koordinatör Yardımcısı da Fahrettin Altun’du mesela. Şimdiki makamları malum. Ayrıca SETA, birçok kesim tarafından AK Parti’nin düşünce kuruluşu olarak da tanımlanır.
İşte bu Eksim Holding’in gönderdiği 17 kişilik teçhizatlı Dicle EDAŞ ekibi, Durusoy ailesinden Sami Durusoy’un organizasyonuyla, Kırıkhan’daki Durusoy Apartmanı’nın enkazından Mahmut Hoca’yı çıkartmak için günlerce çalıştı. Apartman civarındaki enkazlarda hâlen yaşayan insanlar vardı fakat ekibin görevi Mahmut Hoca’yı kurtarmaktı! Sonuçta Mahmut Hoca enkazdan cansız olarak çıkarıldı.
Vakıftan halka bayat ekmek
Durun, bitmedi. AFAD bölgeye nihayet ulaşmış ve bir okulda koordinasyon merkezi kurmuştu. Aynı lokasyonda bulunan Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’nda toplanan yardımlar, deyim yerindeyse iğne atsan yere düşmez seviyesindeyken, ilçeye bağlı Torun Köyü’ndeki depremzedeler, aç susuz soğukta kaldıklarını ve yardım istediklerini bildirdi. Vakıf ne yaptı? Sadece bir battaniye, çay, birkaç bayat ekmek ve bisküvi gönderdi köydekilere.
Belirteyim; yazdıklarım, Eksim Holding’in bu torpilli arama kurtarma çalışmasına dair bir suç duyurusu olarak da okunabilir. Bir tarikat hocası için Hatay’a ekip ulaşabilirken, aynı saatlerde enkaz altında inim inim inleyen şehir halkının, yardım beklerken donarak ölmesinin çıplak resmidir de aynı zamanda.
Lütfen, not defterlerinize bunu da kaydedin. Ve ekleyin ne yazık ki “enkaz torpili” diye bir kavram da katıldı artık lügatımıza.
Adıyaman’a önce Bulgaristan ulaştı
Gelelim Adıyaman’a, viran olmuş, bitmiş Adıyaman’a.
Aynı ihmalkârlık, yetersizlik, liyakatsizlik, sorumsuzluk ve enkaz torpilleri, Adıyaman’da da yaşandı. Fitili ilk ateşleyense sorumsuz valinin “Adıyaman’da sorun yok” açıklamasıydı. Oysa kent çökmüş, kelimenin tam anlamıyla göçmüştü.
Adıyaman’a da, aynı Hatay gibi ilk iki gün kimse, hiç kimse gitmedi. Halk, kaderine ve ölüme terk edildi. Şehrin yardımına ilk yetişen, depremin ikinci günü Bulgaristan’dan kendi teçhizat ve makineleriyle gelen ekipti.
AFAD kriz yönetmez, kriz çıkarır
AFAD şehre geldiğindeyse krizi yönetmek bir yana, var olan çalışmaları da köstekledi. Mesela neler yaptı?
* “Buralarda bizden habersiz kuş uçmayacak” diyerek enkazlarda çalışanları dışarı çıkardı. Onlardan daha donanımlı ve bilinçli ekipler üzerinde iktidar kurmaya çalışarak, yardıma gelen insanları canından bezdirdi.
* Gelen ekipleri “Yetkilendirme belgeniz var mı, onay belgesi mevcut mu…” vs. gibi kırtasiye ve bürokrasi işlemleriyle neredeyse kilitledi.
* AFAD liyakatsizdi, çünkü bildiğimiz üzere kurumda; vekil, bakan, müdür vb. tanıdığı veya akrabası olan AK Parti kadrolaşması mevcuttu. Ve yine AFAD, mesela tasfiye edilen AKUT gibi, gönüllülük usulüne göre çalışmıyordu. Yılda bir kez, o da sadece 2 katlı binalar için tatbikat yapan bir kurumdu.
* Öte yandan Adıyaman’da arama kurtarma için girilemeyen mahalle sayısı çok fazlaydı, çünkü sokak aralarında genişlik 4-5 metreyken, binalar 9-10 katlıydı ve tabii ki AFAD’ın bu binaların enkazlarına girecek deneyimi ya da bilgisi yoktu. AFAD sadece kepçenin girebildiği bölgelerde çalışırken, şehrin çoğunu gönüllü arama kurtarmacılara, yabancı ekiplere, madencilere ve AKUT’a bırakmak zorunda kaldı. Ama nasıl?
* Mesela; Kütahya’dan kendi teçhizatlarıyla gelen 25 kişilik madenci ekibini etkin kullanmak yerine, önce onlara getir götür işleri yaptırtmaya çalıştı. Hatta yeri geldi bu ekibe “Burada işiniz ne, başka bölgelere gidin” dahi dedi.
* Kütahyalı madenciler, Ankara’da 12 saat uçakta bekletilmelerine, üç kere uçaktan indirilip, tekrar bindirilmelerine rağmen azmederek aletleriyle Adıyaman’a ulaşmıştı ama AFAD’dan bu muameleyi gördüler.
* Tabii Polonyalı ekiple Ermenistan’dan gelen ekip de azami verim sağlayabilecekken, aynı koordinasyonsuzluğa ve AFAD’ın taht savaşlarına maruz kaldı.
* İnsanların çoğu enkaz altında donarak öldükten sonra ne oldu peki? AFAD, bir an öce kepçelerle girerek enkazları ortadan kaldırmak istedi. AKUT ise can kaybı olabileceği ve cenazelerin parçalanabileceği gerekçesiyle buna karşı çıktı. Mesela Turgut Reis Mahallesi’nde bulunan Dolaş 1 ve Dolaş 2 apartmanlarının enkazlarına AFAD’ın kepçesinden önce güç bela girebilen AKUT, enkazdan ses gelip gelmediğini kontrol etti. Ama kepçeleri sadece 1 saat durdurabildiler.
İsimsiz, uzuvsuz ölüler mezarlığı
Peki, şimdi Adıyaman’da neler oluyor biliyor musunuz?
Kepçeler enkazlara hızla dalıyor, belki yaşayanlar ölüyor, belki de ölenlerin kolu, bacağı, kafası kopuyor. Bu yüzden enkazdan çıkarılan morarmış, şişmiş ve uzuvları kopmuş bedenlerin kimlik tespiti maalesef ki yapılamıyor.
Yıkanmadan, battaniyeye sarılarak kimsesizler mezarlığında yan yana gömülen kefensiz ölülerin çoğu için kimlik tespiti yapılamadı, evet. Uzuvları kopmuş bedenlerden kimlikleri tespit edilenlerin aileleri ise cenazenin kendilerine ait olduğundan emin değiller. Detaylı bir inceleme yapılmadan morarmış, şişmiş, uzuvları kopmuş bedenlerin kime ait olduğunu belirlemek çok zor. Fakat onlar isimsiz olarak toplu mezarlara gömüldüler.
Resmî kurumlara sorularımız çoğalıyor; hadi bu insanları canlıyken kurtaramadınız, ölülerine niye saygı göstermediniz? Niye?
Hâl böyleyken deprem bölgelerinde hiç kimse açıklanan resmî can kaybı rakamlarına inanmıyor, zira sadece Adıyaman’da girilmemiş pek çok mahalle ve kimliği tespit edilememiş binlerce cenaze var. Nasıl bitecek bu trajedi? Dibin dibini de mi göreceğiz?
Müteahhit operasyonu
Ben bu satırları yazarken, diğer deprem bölgelerinde olduğu gibi Adıyaman’da da güvenlik güçleri ve savcılar, ulaştıkları tüm müteahhitleri ya da onlarla ilişkili kişileri toplayıp tutukluyor, Siverek Cezaevi’ne gönderiyorlardı. Tüm deprem bölgelerinde hummalı bir müteahhit operasyonu yapılıyor şu sıralarda.
Lakin hatırlatmak isterim; cenazesine dahi ulaşamayan binlerce insanın acısı ve öfkesi, yüzlerce müteahhit de tutuklasanız asla dinmeyecektir.
Artık bu trajediyi ve acıyı ancak seçim paklar.
—–
Kapak Görseli: Tayfun Kesik, Hatay.