Hayat bir mucize

Bir gün gelecek yüz milyarlarca galaksi, onlardan biri olan Samanyolu, güneş sistemimiz ve minik gezegenimiz dünya da yok olacak

ŞAHİN ALPAY

29.11.2019

Güneç Kıyak'ın T24'te yayımlanan haftalık bilim yazılarını kaçırmamaya çalışıyorum. 13 Ekim'de çıkan, "2019 Nobel Fizik Ödülü" konulu yazısı beni hayli düşündürdü. Şu nedenle: Bu yılki ödülü kazanan üç bilim adamından ikisi, İsviçreli fizikçiler Michel Mayor ile Didier Queloz 1995 yılında bizim Güneş sisteminden 51 ışık yılı uzaklıkta bir cüce yıldızın yörüngesinde hareket eden ve bir gaz devi olan "51 Pegasi b" adı verilen bir gezegen keşfetmişler. "Bu keşiften sonra Samanyolu galaksisinde günümüze kadar 4 bin dolayında dış gezegen daha" keşfedilmiş! Prof. Dr. Kıyak bunu şöyle yorumluyor: "Evrenin hayal sınırlarımızı aşan büyüklüğü içinde, yüz milyarlarca galaksiden biri olan Samanyolu'nun bir cüce yıldızının, minik bir gezegenin üzerinde konuşlanmış mini-minnacık varlıklar olarak inanılmazı başarıyoruz."

Yazıyı okuyunca aklıma şunlar geldi: Bildiğim kadarıyla bilim insanlarına göre evren giderek genişlemekte. Bir gün gelecek genişleme durup daralma başlayacak ve sonunda evren geldiği yere, büyük patlamaya indirgenip yok olacak. Onunla birlikte yüz milyarlarca galaksi, onlardan biri olan bizim Samanyolu galaksimiz, onun içindeki güneş sistemimiz ve onun içindeki minik gezegenimiz dünya da yok olacak. O zaman, parlak bir eski öğrencim olan Melek'in bana aşıladığı hayret nidasıyla "Allah allah!.. Allah allah!.." diyerek soruyorum, nedir bu "minik bir gezegenin üzerinde konuşlanmış mini-minnacık varlıklar" olan insanların bu (inanılmazı başararak) birbirlerini ezmek, yok etmek için tarihin başlangıcından bu yana sergiledikleri, o bir gün sonu gelecek diye hayalini kurduğumuz ama bitmeyen tükenmeyen, türlü çeşitli kötülüklerin manası???!!!

Evet, şimdi, ahir yaşımda bunu anlamaya çalışıyorum. Bu çabayla varabildiğim sonuç ise şu: Herhalde insanlar, evrenin dahi fani olduğunun bilincinde olsunlar veya olmasınlar, aşk, para, bilgi, iktidar, (milletin, ırkın, sınıfın, ümmetin ya da) insanlığın kurtuluşu, vesaire davası peşinde koşarak hayata bir şekilde anlam kazandırmaya çalışmaksızın var olamıyorlar. Herhalde bu bitmez tükenmez, ama uzun vadede beyhude olan didişmelerin izahı bu olmalı. Bilmiyorum…

Oysa gençliğimde, 20'lerimde, zihnime hâkim olan paradigma bana her şeyi kristal berraklığıyla açıklıyordu. Yeryüzünde 6 milyardan fazla insan yaşıyordu. Her bir birey, bu kum deryasında bir zerrecikten ibaretti.Yeryüzünde eşitliği ve özgürlüğü sağlamak için yüzyıllardır süren bir kavga sürüp gidiyordu ve her bir bireyin bu kavgada oynayacağı rolden öte bir değeri yoktu. Benim de yoktu. Hep bu düşünce uyarınca davrandım.

Ama son yıllarda, Hasan Cemal'in T24'te, 6 Temmuz 2018'de yazdığı yazıda değindiği hayal kırıklıklarını paylaşmamın da etkisiyle olacak, aslında insanların insanlığın şu veya bu parçasının ikbali uğruna verdikleri mücadelelerin değil, yeryüzünde yaşamın selameti için verilen mücadelenin asıl verilmeye değer mücadele olduğunu düşünmeye başladım. Yakın dostlarımın en eskisi olan Ömer Madra'yı bu davasında her zamandan daha çok takdir ve teşvik etmeye başladım. İklim değişikliği ile mücadele kazanılamazsa insanlığın yeryüzünden silinmesi gündemde, yeryüzünü kurtarma mücadelesi insanlığı kurtarma mücadelesine denk. Ben de İsveçli iklim aktivisti Greta'ya Ömer gibi hayranlık duyar oldum. (Ömer Madra'nın yeni yayımlanan kitabı, Kıyamet Tacirlerine Karşı Kıyam Et, Kırmızı Kedi Yayınları, Ekim 2019.)

Ne var ki Güneç Kıyak'ın yazısını okuyup tefekkür ettikten sonra geçenlerde dayanamayıp Ömer'e dedim ki, "Ya Ömercim… bütün insanlığı kurtarma mücadelen, muhakkak ki öteki bütün kurtuluş mücadelelerinden çok daha anlamlı ve saygıdeğer. Çünkü sen her şeyden önce yeryüzünde yaşamı savunuyorsun. Ama sizin mücadeleniz de diğerleri gibi beyhude değil mi?.. Tüm evrenle birlikte bütün galaksiler, bütün güneş sistemleri, bütün gezegenler, bizim dünyamız da yok olmaya mahkûm değil mi?" Eğer bilim adamları arasında bugün yaygın kabul gören paradigma toptan çökmezse, evet maalesef öyle!

Ömer'in aklını karıştıramadığım muhakkak, umarım başkalarının aklını da karıştırmam, ama şu düşünce zihnimi kemirmeye başladı: Acaba on ikinci yüzyılda yaşayan İranlı büyük düşünür, bilgin ve şair Ömer Hayyam'ın söyledikleri mi hayatta her şeyden çok dikkate değer? Hayyam ne diyor: (özetle) "Hayat bir mucize! Ve bu mucizeyi sadece bir kez yaşıyoruz!" Eldeyse, bu uyarıyı da ihmal etmemek galiba en doğrusu. Hayata saygının gereği de bu değil mi?