Hem Batı hem Doğu

Kılıçdaroğlu, “İpek Yolu” tasavvur ederken, Türkiye’nin gerçekten Batı ve Doğu arasında köprü olduğu bir dış politikaya işaret ediyor.

P24

12.05.2023

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçime günler kala Türkiye'yi Orta Asya üzerinden ekonomik olarak Çin'e bağlama vaadini; “hayatımın  en büyük projesi” diye tanıttı.
 
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı söz konusu olursa, bu proje Türkiye'nin dış politikası için ne anlama gelir?
 
Öncelikle, bu proje; henüz Kılıçdaroğlu tarafından detaylandırılmasa da, sadece Türkiye-Çin ilişkilerinden ibaret gözükmüyor. Kılıçdaroğlu’nun, son dönemde giderek geliştirdiği dış politika vizyonunda “İpek Yolu” olarak adlandırdığı proje, Türkiye’nin Doğu yönüne de, Batısı kadar önem vereceği vurgusunu taşıyor.
 
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Kılıçdaroğlu’nun mesajına hızla verdiği negatif tepki, zaten bölge ülkeleri  açısından meselenin olası projenin içinde veya dışında olmak gibi yorumlandığını söylemek mümkün.
 
Şu  an için Türkiye ile bağlanacak Çin ile ilişkilere bakalım:
Çin ile Türkiye arasındaki bağlar, Türkiye'nin Tayvan merkezli Çin Cumhuriyeti'ni (ÇHC) tanımayı Komünist Parti'nin iç savaşı kazanmasının ardından 1949'da kurulan Çin Halk Cumhuriyeti'ne (ÇHC) çevirdiği 1974'ten bu yana önemli ölçüde gelişti. Ancak, Türkiye'nin Batı dünyasıyla bağlarına öncelik vermesi ve Çin'in o zamanlar çok daha küçük bir ekonomiye sahip olması nedeniyle, son on yıla kadar hiçbir ülke birbirine çok fazla ilgi göstermedi.
 
İki ülke arasındaki ekonomik bağlar büyüdü; ancak, bu çoğunlukla Çin'in 21. yüzyılda büyüyen hemen hemen her ülkeyle olan ticaretinden kaynaklanıyordu.
 
İkili ticaret 2009'dan bu yana iki kattan fazla artarak 10 milyar dolardan 2022'de 36 milyar dolara yükseldi; o yıl itibariyle Çin, Almanya ve Rusya'dan sonra Türkiye'nin üçüncü büyük ticaret ortağı konumundaydı.
 
Ticarete çoğunlukla Çin'in ihracatı hâkim. Çin, Türkiye'den ithalat yapmaktan çok daha fazlasını ihraç etmekte ve bu da çok büyük bir ticaret açığına yol açıyor. Bu durum, Türkiye'nin Çin'e ihraç edilebilecek rekabetçi ürünler üretmeye başlaması durumunda ekonomik bağların büyüme potansiyelini gösteriyor.
 
Kılıçdaroğlu'nun projesi, Çin lideri Xi Jinping tarafından 2013 yılında başlatılan küresel bir altyapı planı olan Çin'in “Kuşak ve Yol” Girişimi'ni (带一路) yansıması gibi ilk bakışta…
 
Kuşak ve Yol, dünya ekonomisini ve ticaretini canlandırmak için gelişmekte olan ülkelerde altyapı geliştirmeyi öngörüyor. Bu çaba için Çin, altyapı ve inşaat programlarını finanse etmek için gelişmekte olan ülkelere on milyarlarca dolar borç verdi. Ceren Ergenç ve Derya Göçer'in, Carnegie Endowment for International Peace için kaleme aldığı makalesinde yer alan verilerine göre; 2022 yazı itibariyle Çin’in, Türkiye'deki “Kuşak ve Yol” projesi yatırımları 4 milyar doları buldu-bu da, toplam yatırımların yaklaşık yüzde 1,3'ü. Makalede, Çin'in Türkiye'ye yaptığı yatırımın nispeten düşük olmasının nedenleri arasında Türkiye'nin istikrarsız ekonomik durumu, başarısız müzakereler ve “diğer” nedenler yer aldığı belirtildi.
 
Kılıçdaroğlu yönetimi, birkaç yolla Türkiye'yi yatırım için daha iyi bir seçim haline getirebilir; en önemlisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın izlediği son derece alışılmışın dışında anlık politikalardan vazgeçmek, ekonomiye olan güveni büyük ölçüde artıracaktır. Başlangıçta ucuz kredinin sona ermesi nedeniyle ekonomik bir yavaşlamaya yol açsa da, sonunda enflasyonu daha normal seviyelere indirecek, para birimini istikrara kavuşturacak ve patlama ve düşüş yerine uzun vadede istikrarlı, sürdürülebilir ekonomik büyümeye izin verecektir. Erdoğan döneminde yaşanan döngüler. Bu, özellikle Türkiye yatırım yapmak için cazip bir yer olacağından, sadece Çin değil-dünya genelinin yatırımlarını da artıracaktır.
 
Türkiye’nin entegre olacağı veya formülasyonunda öncü olacağı İpek Yolu/Kuşak ve Yol’da bir başka destek, gelişmekte olan “Türk Devletleri Teşkilatı”nı daha tutarlı bir ekonomik blokta konsolide etmektir.
 
Orta Asya'nın çoğunluğu Türkî olan ülkeleri, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra Rusya gibi yalnız kalmaktan korktukları için çaresizce yeni ortaklar arıyorlar. Çin'i, Türkiye'ye-ve dolayısıyla Avrupa'ya bağlamalarına izin verilmesi, Rusya'ya olan ekonomik bağımlılıklarını azaltacak ve hem Türkiye'nin hem de Çin'in bölgedeki etkisini artıracaktır. Bu aynı zamanda Rusya'nın konumunu biraz da olsa etkileyebilir; Rusya, uzun süredir "arka bahçesi" olarak gördüğü Orta Asya'yı bile kaybetmeye başladığını hissederse, izolasyonunu durdurmak için Ukrayna müzakerelerini daha fazla kabul edebilir.
 
Yukarıda tasvir ettiğim şey bir “en iyi durum senaryosu”: Çin-Türkiye ilişkilerindeki ana engel Uygur meselesi. Kılıçdaroğlu, bunu “Türkistan'daki zulüm” olarak nitelendirdi ve Uygurlara yönelik hak ihlallerine son verilmesini ön koşul olarak belirledi.
 
Kılıçdaroğlu'nun Çin'in resmi sözlüğünde Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni ifade etmek için “Türkistan” tabirini kullanmasının iki nedeni olabilir:
 
—Çin ve genel olarak Doğu Asya ülkeleri Türkiye'nin dış politikasında fazla yer tutmadı ve işgal etmiyor; hem muhalefet hem de mevcut hükümet adına uzmanlık eksikliği var. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu ve yardımcıları, “Türkistan” teriminin Çin'in politika yapıcılarına ne kadar ürkütücü geleceğini muhtemelen bilmiyorlar.
 
—Kılıçdaroğlu, “İpek Yolu Projesi”ni “milliyetçi” bir proje olarak sunuyor. Twitter üzerinden paylaştığı bir video ile bu projesini duyurdu; “Ne Batı, ne Doğu; Türk'ün yolu”.
 
Bence bu cümle, Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı olmasından sonra Türkiye'nin tüm “yeni dış politikasının” anahtarı olacak. Ayrıca Kılıçdaroğlu'nun ana koalisyon ortağı İYİ Parti ile lideri Meral Akşener dış ilişkilerde çok benzer bir politika anlayışına sahip. Kılıçdaroğlu, “İpek Yolu” tasavvur ederken, Türkiye’nin gerçekten Batı ve Doğu arasında köprü olduğu bir dış politikaya işaret ediyor.
 
Mümkün mü? Önce, 14 Mayıs sınavını ve belki de Cumhurbaşkanlığı seçimin “ikinci turu”nu aşması gerekecek… Sonra da, asıl vizyonu o zaman göreceğiz.
 
Ama, Orta ve Doğu Asya masasına Joker kart atıldı…