Independent Ortadoğu’ya açılıyor
Türkçe yayın yapacak olan Independentturkish.com veya Türkçe yayın yapan DW Türkçe, BBC Türkçe vb haber odaları nasıl bir işleve sahip?
21.07.2018
19 Temmuz 2018 Perşembe akşamı, Britanya’nın Independent gazetesinin[1] yeni hamlesi yerel ve uluslararası medyanın gündemindeydi. Zira gazete, Suud ortağıyla birlikte Ortadoğu’da dört adet yeni haber platformu açacaktı. Bu yeni platformlar da Urduca, Türkçe, Farsça ve Arapça yayın yapacaktı.[2]
Bir başka Britanya gazetesi olan The Guardian, Independent’ın bu hamlesini şu yorumla haberleştirdi: “Anlaşma Körfez sermayesinin Britanya medyası üstündeki etkisine ilişkin soruları tekrar gündeme getirebilir.”
Gerçekten de Körfez Ülkeleri olarak anılan ülkelerin Avrupa’da, özellikle de Britanya’da yaptığı çok sayıda yatırımdan bahsetmek mümkün. Hattâ, İngiltere’nin dünyaya yönelik en önemli ürünlerinden biri olan Premier Lig’in de bir tür Körfez kuşatmasında olduğunu söyleyebiliriz.
Aslına bakılırsa, sermayenin “ulussuzluğundan” sıklıkla bahsedilen bu küreselleşme döneminde bu tür bir hamlede şaşılacak bir şey yok. Medya yatırımları, özellikle Ortadoğu’da, çoğu zaman politik sermaye elde etmek adına kullanılsa da ticari anlamda başarılı dış kaynaklı yatırımlar da var (Türkiye özelinde bkz. Fox TV).
Peki kim bu Suudi ortak? Şirketin adı Saudi Research and Marketing Group (SRMG). Vizyonlarını Ortadoğu’nun en büyük medya kuruluşu olmak olarak tanımlayan grup, amaçlarını da yüksek kaliteli ve güvenilebilir eğitimsel ve bilgilendirici içerikler ve ürünler sunmak, toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaçlarına uyan yenilikçi ürünler geliştirmek olarak tanımlıyor.
SRMG’nin bundan önceki başkanı, yakın zamanda Suudi Arabistan Kültür Bakanı olmak için görevinden ayrılan Prens Bader bin Abdullah bin Mohammed bin Farhan Al Saud. Üstelik, bu ayrılığın üstünden çok kısa zaman geçmiş. Bu bağlamda şirketin Suudi Arabistan rejimiyle ilişki içerisinde olduğunu söylemek pek güç değil. Grubun şimdiki başkanı ise Dr. Ghassan Bin Abdulrahman Al-Shibl. Kendisi aynı zamanda Saudi Arabian Airlines Corporation’ın 2017 Ocak ayından bu yana yönetim kurulu başkanı. İşin magazin kısmına dönecek olursak, şirketin eski başkanı olan Prens Bader, geçen yıl 450 milyon dolar’a Leonardo da Vinci’nin Jesus Christ tablosunu tahttaki Prens Mohammed bin Salman’ın adına aldığı söyleyerek duyurmuştu.
Grubun mevut medya yatırımları arasında; aawsat.com, aleqt.com, arriyadiyah.com gibi gazetelerin yanı sıra sayidaty.net gibi bazı dergi formatındaki yayınlar yer alıyor. Bunlara ek olarak, aynı gazete ve dergilerin mobil uygulamalarını içeren birçok uygulama da grup tarafından iOS ve Android gibi farklı platformlar için yayınlanmış.
Tabii, Suudi Arabistan çıkışlı şirketlerin kendi ülkeleri dışındaki medyaya aşkının ilk “meyvesi” değil bu. Ancak önce ulusal sicillerine bakmakta fayda var. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Suudi Arabistan’ı 180 ülke arasından basın özgürlüğü endeksinde 169. sırada gösteriyor. Raporda ülkede “bağımsız medya olmadığı” ve “öz-sansürün” üst düzeyde olduğu belirtiliyor. CPJ’nin raporlarına baktığımızdaysa, 1994 yılında işlenen bir gazeteci cinayetini ve farklı blogger ve gazetecilerin çeşitli haberleri nedeniyle yaşadıkları tutuklama ve gözaltı gibi ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri gözlemek mümkün oluyor.
Peki bayram değil, seyran değil Suudi Arabistan doğumlu bu organizasyonun Independent’la ortaklığının temelinde ne var? Elbette buna yanıt olarak söylenebilecek şeylerin çoğu spekülasyondan ibaret. Ancak, şu bir gerçek ki Prens Mohammed bin Salman’ın iktidarı döneminde tüm dünyada ülkeyi yeniden markalamak için ve ülkenin prestijini arttırmak için yapılan birçok iletişim çalışması oldu. Salman’ın ABD turu hâlâ birçok komplo teorisinin merkezinde. Geldiği günden bu yana Time, Economist gibi dergilerde sık sık Suudi Arabistan’a dair geçmişe göre daha pozitif yazılar yayınlanıyor.
Suudi Arabistan Devleti yönetimiyle doğrudan bağları olan (aksi sanıyorum ki orada pek mümkün değil) bu şirketle Independent’ın neden ortak olduğu konusunda tabii ki sorular sorulabilir. Zira markanın adı ve itibarına ilişkin oluşabilecek problemler, özellikle Suudi Arabistan’ın tartışmalı dış politika ve iç politika yönelimleri düşünüldüğünde büyük baş ağrısı sebepleri.
Yemen’deki sıcak durum ve Suudlarla İran arasındaki oldukça sıkıntılı ve şiddetli rekabet, Independent için kesinlikle baş ağrısı yaratacaktır. Gerçi Bloomberg de dahil olmak üzere başka büyük medya kuruluşları da Arap sermayesiyle iş birlikleri yapıyor hâlihazırda ve deyimdeki gibi “hamama giren terler.”
Şimdi soruyu kendimize soralım. Türkçe yayın yapacak olan Independentturkish.com veya Türkçe yayın yapan DW Türkçe, BBC Türkçe ve benzeri yurtdışı çıkışlı haber odaları (Independentturkish.com ticari modeli gereği DW ve BBC’den oldukça farklılaşsa da) nasıl bir işleve sahip? Bu kurumların varlığı Türkiye demokrasisine ve medya özgürlüğü alanına ne katıyor? Kurumlar bu işten ne kazanıyor?
Yakın zamanda yaptığım dijital yayınlara güven temelli bir araştırmada, yurtdışında yerleşik haber odalarına ilişkin güveni sorgulamıştım. Çok şaşırtıcı olmamakla birlikte kendini muhafazakâr ve milliyetçi olarak tanımlayan kitle söz konusu olduğunda aşağıdaki grafikte gözlemlenebilecek olan haber kaynağı’nın Türkiye’de olmasına verilen önemin özgürlükçü, sol kitlelerde olduğundan daha fazla olduğu gerçeğini göz önünde tutmamız şart.
Her ne kadar Türkiye’de henüz o aşamaya siyaseten erişemesek de, Rusya ve Macaristan örneklerinde gördüğümüz foreign agent gibi tanımların bu tür medya kuruluşları ve onlar için çalışanlarla da yakıştırılması var olan bir risk. LGBTİ STK’lerine yönelik iktidara yakın gazetelerde yayınlanan içeriklerdeki dil ortada.
Buna ek olarak New York Times, BBC gibi kuruluşlar için Türkiye’den haber yapan muhabirlerin özellikle 2013 Gezi Parkı Protestoları döneminde uğradıkları mobbing ve bu ülkelerin kimi muhabirlerinin artık Türkiye’ye giriş yapamaması gibi sorunları da not etmekte fayda var. Dahası, Türkiye’de bir türlü yayına geçemeyen Al Jazeera Türkçe (TV projesi) ve yine bir süredir onay bekleyen TR24 kanallarını örnek olarak ele aldığımızda Türkiye’de yayıncılık yapmanın da çetin bir iş olduğunu unutmamalıyız. Yine de bazı büyük şirket ve kurumlar, çoğunlukla siyasal sebeplerle, Türkiye’ye yatırım yapıyor. Tabii ki Fox TV örneğinde de olduğu üzere hem Türkiye’ye yatırım yapan hem de ticari anlamda başarılı olan örnekler de var. Ama risk büyük.
Okur olarak bizim açımızdan ise elbette mevcut medya sahipliği düzeni ve alternatif medyanın sıkışmışlığı düşünülünce (politik olarak fazla angaje olunması gibi sorunlardan ötürü) bu tür alternatiflerin “görece” bir ferahlama yaratacağını düşünüyorum. Ancak yankı odası problemini aşma, geniş kitlelere ulaşma konusunda web sitesi independentturkish.com olan bir portalın pek bir hedefi ya da başarı şansı olduğunu düşünmüyorum. Yine de hedefleyecekleri kitle hangisiyse ona ulaşma konusunda sırf merak faktörü gereği dahi kısa vadede başarılı olabileceklerini düşünüyorum. Zira Türkiyeli kullanıcı/okur/izleyici, hele ki gayrıemnun kesim, birçok açıdan yeni kaynaklara aç.
Sıkışmış gazetecilik emek alanı içinse bu tür hareketlilikler elbette önemli birer oksijen alanı. Şimdilik elimizde Independentturkish.com’un operasyonunun kapsamı ve istihdam düzeyi hakkında bir bilgi yok; ancak bu kadar büyük bir markanın ve büyük bir sermaye grubunun küçük bir ekibe bu işe yıkacağını düşünmüyorum.
Sonuç olarak, başlıktaki soruya dönersek ben yurtdışı kaynaklı haber odalarının Türkiye’nin post-truth politik evreni ve daha birçok nedenle kolay kolay siyasal ve toplumsal etki yaratabileceğini düşünmüyorum. Türkiye’de kitle son yıllarda tecrübe ettiklerinden sonra aldığı şampuanı bile şirketin politik yönelimine göre alır hâle gelmişken, yurtdışı kaynaklı haber odalarının rekabet gücünün yüksek olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca, bu tür haber odalarının başarı seviyelerinin ve erişim düzeylerinin de akademik ya da sektörel araştırmalara daha fazla konu olması gerektiği kanısındayım. Elbette “bekleyip göreceğiz” demek “yurtdışındansa kötüdür” gibi ezberlere doğrudan kapı açan yorumlardan çok daha mantıklı bir yaklaşım. Zira bugün Türkiye’deki güvenilir haber içeriklerinin büyük kısmı kimi kesimlerin “güvenilmez” bulduğu o yurtdışı merkezli haber odalarından geliyor. Tecrübe ettiğimiz şey enformasyon üretimindeki “sınırsızlık ve ulussuzluk” durumu. Dikkat etmemiz gereken şeyse basit: Medya sermayesi ve sahiplik ilişkilerinin yayın politikasına etkisi. Neticede, bekleyip göreceğiz.