Irkçı nefret mi, siyasi intikam mı?

Üsküdar’da öldürülen aktivist Orouba Barakat ile gazeteci kızı Halla’nın yakınları anne-kızın rejim yanlılarından tehdit aldığını açıkladı

GÜLTEN SARI

23.09.2017

Orouba Barakat ile kızı Halla Barakat önceki gün Üsküdar’daki evlerinde öldürülmüş olarak bulundu. Önce boğulan, ardından da boğazları kesilen anne-kızın, Beşar Esad rejimi yanlıları tarafından sosyal medya üzerinden ölümle tehdit edildikleri ortaya çıktı. Türkiye’de son dönemde Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saldırıların artması Barakatların da bir nefret cinayetine kurban gitmiş olabilecekleri ihtimalini canlı tutarken, onları yakından tanıyanlar, Esad rejimi karşıtı faaliyetlerini sürdüren anne-kıza karşı siyasi cinayet ihtimalini daha güçlü görüyorlar.

Aktivist kimliğin çoğu üyesine sirayet ettiği aileye ölüm hep yakın durmuş aslında. Halla’nın kuzeni Deah Barakat da 2015 yılında ABD’nin Chapel Hill kentinde düzenlenen bir saldırıda hayatını kaybetmiş. Orouba Barakat’ın kardeşi Shaaza Barakat ise Mavi Marmara gemisinde yer almış ve İsrail askerlerinin operasyonunda hayatta kalmayı başarmış. Her iki isim de, çok sayıda  meslektaş ve arkadaşlarını da Suriye’deki savaşta yitirmiş.

60 yaşındaki anne Orouba Barakat, 1980’lerden beri Esad rejiminin insan hakları ihlallerini, cezaevlerindeki kötü muameleyi ve sivilleri hedef alan saldırıları hem Arapça hem de İngilizce olarak dünyaya duyuran bir aktivist. Kızı 22 yaşındaki Halla Barakat da annesinin izinden giden, meslek olarak gazeteciliği seçen ve çevresinde cesareti, yardımseverliği ve nezaketi ile tanınan bir genç kız.

Aile fertleri, arkadaşları ve meslektaşları Halla’yı anlatırken, “Gazeteci olmak için doğmuştu. Çok yetenekli ve zekiydi. Her anlatılanı çok çabuk kavrardı” yorumu yapıyor. Fransızca, İngilizce, Arapça ve Türkçe bilen Halla, İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden iyi bir dereceyle mezun olmuş.


Halla geçen yıl bölümünden BA notuyla mezun oldu

Anne kızın öldürüldüğünün duyulmasının ardından sosyal medyada arkadaşları ve yakınları, Orouba ve Halla Barakat’ın yardıma muhtaç insanlar için yaptıkları çalışmaları, insan hakları ve demokrasi mücadelelerinin altını çizen paylaşımlarda bulundu.

Çifte cinayetin faillerine dair polis soruşturması devam ederken, kimi paylaşımlarda ailenin aldığı tehditlere atıfta bulunuldu ve ölümlerden Esad rejimi yanlıları sorumlu tutuldu. Özellikle anne Orouba’nın rejimin ihlallerini duyurduğu haberleri ve makaleleri nedeniyle hedefte olduğu belirtiliyor. Yine de tehditlere rağmen anne kızın mücadele verdikleri değerlerden vazgeçmediği ve ihlalleri anlatmayı sürdürdüğü aktarılıyor.
 
“O bulaşıcı gülüşü ile odamızı doldurması daha dün gibi”
 
Orouba Barakat’ın ABD’de yaşayan yeğeni Suzanne Barakat, ölümlerin ardından yazdığı Facebook gönderisinde “Daha dün gibi, teyzem Orouba ile Chapel Hill’de Halla’nın doğduğu evde oturmamız ve birlikte bir kaç ay geçirmemiz. Otoyolda araç sürerken 2 yaşındaki bebek Deah’ın camdan bakıp, ‘Halla’nın evi’ burası diye işaret etmesi. İdlib’teki evimizin balkonunda, serin bir yaz gecesi oturmamız ve Orouba’nın o bulaşıcı gülüşü ile odamızı doldurması da dün gibi” sözleriyle hislerini ve üzüntüsünü dile getirdi.
 
“İsminin anlamı 'güzellik' olan Halla’yı altın sarısı, kıvırcık saçları ve parlak yeşil gözleri ile hatırlayacağım. Dinamik, eğitimli, kibar, sosyal adalet anlayışına sahip bir birey olarak yetişti; tıpkı annesi gibi. Halla’nın, ABD’de İslamofobi’nin yükselişiyle ilgili beni arayıp görüş istemesi de dün gibi. Dr. Orouba Barakat ve kızı Halla, Suriye devriminin seslerindendi. Bugün, savaşın paramparça ettiği Suriye’de ya da Chapel Hill’de değil İstanbul’da öldürüldüler…” sözleriyle üzüntüsünü dile getirdi, Suzanne Barakat.
 

Anne-kız Barakatlar

Muhaliflerin rejim güçleri tarafından cezaevlerinde uğradığı iddia edilen işkence üzerine belgesel film çeken, mülakatlar yapan Orouba Barakat, 2011’de Suriye’de iç savaşın patlak vermesinin ardından İngiltere’ye gitti ve ardından da Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yaşamaya başladı. En sonunda İstanbul’a yerleşti.

Henüz üniversitede öğrenciyken Orient News ve TRT World’te gazeteciliğe başlayan Halla Barakat ise daha sonra bu iki kurumdan ayrılıp yeni bir medya kuruluşu için haberler hazırlamaya başladı.
 
“Gazeteci olmak için doğmuş”
 
Halla’nın TRT World’te çalışan meslektaşlarından Ertan Karpazlı P24’e yaptığı açıklamada, 2.5 yıldır tanıdığı Halla’ya dair şunları söyledi: ‘’Tıpkı annesi gibi çok cesur bir kızdı. Tehdit edildiği için tehlikede olduğunu biliyordu. Yine de hiç korkmadı. Onu tanıdığımdan beri annesi ve o sürekli tehdit altındaydı. Suriyeli muhalif olan pek çok kişi gibi onlar da tehdit alıyordu. Çoğunlukla da internet üzerinden geliyordu bu tehditler. Rejim yanlıları saldırıyordu.”
 
Karpazlı, ölümlerin failinin çok büyük ihtimalle Suriye rejimi yanlılarının olduğunu iddia ediyor ve ekliyor: “Bu Türkiye topraklarında rejim yanlılarının işlediği yegâne cinayetler değil. Özellikle Güneydoğu’da örneklerine rastlamak mümkün. Ancak son zamanlarda büyük şehirlerde de karşılaşılır oldu.’’
 
Halla’yı, “Çok başarılı, zeki, derin konuları anlayabilen, satırlar arasında okuyabilen” biri olarak tanımlayan Karpazlı, “Gazeteci olmak için doğmuş gibiydi. Çok parlak bir geleceği vardı” sözleri ile üzüntüsünü dile getirdi.
 
“Tunus’ta Rusya’yı eleştirdiği bir sunum yapmıştı”
 
Bir dönem Halla ile birlikte çalışan ve P24’e ismi saklı kalmak kaydıyla konuşan bir diğer meslektaşı ise, cinayetlerin arkasında kimin olduğunu söylemek için erken olduğunu ve resmin fluluğunu koruduğunu, olayın kriminal ya da politik bir cinayet olabileceğini kaydetti.
 
Yabancı uyruklu gazeteci, Halla ile ilgili görüşlerini şöyle sürdürdü: “Bir ay kadar önce Orient News’dan ayrılmıştı. Orada kalmaktan mutlu değildi ve işten ayrılarak başka bir medya kuruluşunda çalışmaya başladı. Genç yaşına rağmen profesyonel, kendini işine adamış bir gazeteciydi. Kültürel ve politik altyapısı çok güçlüydü. Zekâsıyla geleceğe dair büyük bir umut oluşturuyordu. Hem İngilizce hem Arapça çok iyi işlere imza atıyordu. Bir yandan da okuluna devam ediyordu. İş yükünü derslerine göre ayarlıyorduk. Bunca yeteneğiyle onu kaybetmek istemiyorduk. İşe ilk görüşmede alındı ve henüz ikinci sınıf öğrencisiydi. Haberlerine baktığınızda ne kadar kaliteli işlere imza attığını görebilirsiniz.”
 
Meslektaşının altını çizdiği bir diğer husus da Halla’nın, bir yandan Esad rejimi ile mücadele ederken diğer yandan Rusya’nın Suriye’deki rolünü eleştiren etkinliklerde ön saflarda yer aldığı. Halla, en son Tunus’ta düzenlenen ve Rusya’nın Suriye’ye yönelik müdahalesinin tartışıldığı bir panele katılmış ve Rusya’nın ülkesindeki rolünü eleştiren bir sunum yapmış.
 
Gazeteci arkadaşı son olarak, “Halla tüm kalbiyle devrim için çalışıyordu. Annesi de rejim muhalifiydi. Ölümü herkesi etkiledi. Yüreklerimizde derin yara açtı. Umut veren, yaptığı her işe yüreğini koyan bir insandı” yorumunu yaptı.
 
“Ölen arkadaşları Kayla’nın belgeselini çektik”
 
Anne Orouba Barakat ile Hatay’da birlikte çalışan ABC Türkiye Temsilcisi gazeteci Engin Baş da P24’e yaptığı açıklamada, Barakat ile beş gün boyunca IŞİD’in 2013 yılında kaçırdığı ve 2015’te öldürüldüğü açıklanan ABD’li insan hakları aktivisti Kayla Mueller’in kaçırılmasının anlatıldığı belgesel çekimlerinde birlikte çalıştıklarını anlattı.
 
Belgesel dalında Emmy ödüllerine aday olan The Girl Left Behind isimli yapımda, hem Mueller’i hem de insanî yardım faaliyetlerini anlatan Orouba Barakat, bir süre Hatay’da da yaşadı.
 

IŞİD tarafından kaçırılan ve daha sonra hava saldırısında öldüğü açıklanan insan hakları aktivisti Kayla Mueller
 
Baş, aktivist anne ile iş arkadaşlığını şöyle anlattı: “Orouba ile Kayla’nın ölümünün birinci yıldönümünde bir belgesel haber yaptık. Oruba, Kayla’yı son gören kişilerden biriydi. Antakya’ya gittik ve bu süre zarfında iki iyi arkadaş olduk. İki gün sonra Halla da bize katıldı. Suriyeli aktivistlerle birlikte çalışıyorlardı. Orouba iyi derecede İngilizce konuşuyordu; çok eğitimli bir kadındı. Sürgündeki Suriye Parlamentosu gibi bir oluşumun üyesiydi. Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kontrolündeki bölgelerde insanlara insanî yardım malzemesi ulaştırılmasına aracılık ediyordu.’’
 
“Türkçesi kırıktı biraz. Hatay’da sivil toplum kuruluşu işlettiği için buraya dair bilgisi çoktu. Halla’nın Türkçesi daha iyiydi. Babası Amerikalı olduğu için ABD vatandaşıydı aynı zamanda. Belgeselde de kimi çevirileri o yapmıştı. Çok nazik ve kibar insanlardı. Hem anne hem de kızı sakin, kültürlü insanlardı. ‘Halla çok iyi bir gazeteci olacak' diyordum. Çok bağlantısı vardı. Hem gündemi çok iyi takip ediyordu hem de dili nedeniyle bağlantı kuruyordu. Neşeli, hayat dolu bir kızdı. Yardım ederken insanlara umut aşılıyorlardı.”
 
‘’Derslere gelemeyeceği zaman haber ederdi’’
 
Şehir Üniversitesi’nden Halla’nın derslerine gelen hocası Doç. Hasan Kösebalaban da P24’e yaptığı açıklamada, Halla’yı “Derslerini düzenli takip eden, son derece zeki, cana yakın ve sosyal bir öğrenci” olarak tanımladı.
 
“Benden Türk Dış Politikası ve bir başka ders daha aldı. Araştırma ödevlerini ilgili bir şekilde takip ederdi. İyi bir üslubu vardı. Annesi de gazeteciymiş önceden. Her iki dersimden de A aldı. Çok üzgünüm. Çok kıymetli bir öğrenci idi. Geleceği çok parlak bir kızdı. Derslere gelemeyeceği zaman e-mail atar, muhakkak haber ederdi. Özellikle medya alanında çalışmak gazeteci olmak istiyordu. Zaten başlamıştı.”
 
Yine TRT World’te bir dönem birlikte çalıştığı gazeteci arkadaşı Shawn Carrie de P24’e, Halla ile bir kaç hafta önce konuştuklarını, genel olarak tehditlerden bahsettiğini ancak detaya girmediğini anlattı:
 
“O konuşmamızda Rusyacı/Esadçı trollerin sosyal medya üzerinden kendisine saldırdığını anlatmıştı. Yine de faillerle ilgili bir kanıya varmak için çok erken. Mesela, Halep’te rejim yanlısı olmayan arkadaşlarım var ve ciddi biçimde el-Nusra tarafından tehdit ediliyorlar. Burada da böyle bir durum var. Onu tanıyan bazı meslektaşları, Halla’nın devrim yanlısı olmasından dolayı, ‘Esad çeteleri’ni işaret ediyorlar. Ancak henüz Esad’ı işaret eden bir delil yok. Ancak kesin olan bir şey var ki o da bu cinayetlerin ‘hedef suikastleri’ olması.”
 
Aktivist Orouba Barakat'ın 80’li yıllarda da Türkiye’ye geldiği ve gazetecilik yaptığı ortaya çıktı. Hattâ dönemin Başbakanı Turgut Özal ile yaptığı bir söyleşi sırasında çekilmiş fotoğrafı da kızı Halla’nın Facebook paylaşımları arasında yer alıyor.
 
Halla, annesinin Özal’la fotoğrafını paylaştıktan sonra altına da, “Annem, dönemin Başbakanı Turgut Özal ile 1983’te söyleşi yaparken. Senin gibi olmaya çabalıyorum…” notunu düştü.

 
 
Cinayetlerle ilgili polis soruşturması devam ederken faillerin kimliğine yönelik bir kanıya varmanın erken olduğu söylense de bazı kaynaklar suikastleri, “Esad rejiminin bir operasyonu” olarak yorumluyor. Aynı kaynaklar, bulguların rejimi işaret ettiğini, boğma ve ardından da bıçaklamanın infaz edilmenin göstergesi olduğunun altını çiziyor. 

Halla Türkiye'de öldürülen beşinci Suriyeli gazeteci
 
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) verilerine göre, Halla Barakat, Suriye'de iç savaşın başladığı günden bu yana Türkiye'de öldürülen beşinci Suriyeli gazeteci. 2015 yılının Ekim ayında, Suriyeli gazeteciler İbrahim Abdülkadir ve Faris Hammadi Urfa'da yaşadıkları evde öldürülmüştü. Cinayetlerden sadece iki ay sonra bu kez Antep'te yaşayan muhalif gazeteci Naci el-Jerf de evinin önünde susturuculu bir silahla vurularak hayatını kaybetmişti.
 
Yine Antep'te Nisan 2016'da bir başka Suriyeli gazeteci Zahir el-Şurkat, yüzü maskeli birisi tarafından başından vurularak öldürülmüştü. Cinayeti IŞİD üstlenirken, diğer gazetecilerin ölümlerinin ardından da IŞİD sosyal medya hesaplarından kutlama mesajları yayınlamıştı.