İspanya aşırı sağa geçit vermedi

Aşırı sağın rotası “kültür savaşları” yürütmek: Kimlikler ve kültürel farklılıklar üzerinden kutuplaşma gündemden düşmeyecek.

SEZİN ÖNEY

24.07.2023

İspanya’nın 23 Temmuz günkü genel seçimleri, ülke için gerçekten de bir sandık sınavıydı. Aşırı sağ parti Vox, seçim öncesi anketlere göre yüksek ihtimalle hükümetin bir parçası olmaya doğru ilerliyordu. İspanya’da Vox’un bu kadar belirleyici role yükselmesi, Avrupa’nın birçok diğer ülkesinde aşırı sağın yükselmesinden çok daha farklı bir senaryo. Neticede, 1939-1975 dönemini General Francisco Franco’nun faşist yönetimi altında geçiren İspanya’da aşırı sağın, 48 yıl sonra yönetimde yer alması gerçekten de, tüm Avrupa için bir dönüm noktası olurdu.
 
Pazar günkü seçimler, İspanya açısından sadece olası sonuçları bakımından “alışılmamış” değildi. Tarihinde ölçülmemiş boyutta aşırı sıcaklarla boğuşan İspanya’da, seçimlerin yazın tam ortasında ve tatil döneminin ortasında gerçekleşmesi daha önce yaşanmamıştı. Katılımın düşeceği ve bunun da, seçim sonuçlarını etkileyeceği endişesi, yaklaşık 2,7 milyon seçmenin tercihini mektup yoluyla yapmasına neden oldu.
 
Sağ arttı ama aşırı sağ düştü
Son kamuoyu araştırmaları, sağ parti Partido Popular’ın (PP-Halk Partisi) yaklaşık yüzde 33 oy alacağını öngörüyordu. Anketler yanılmadı ve PP, yüzde 33,1 oyla, 136 sandalye kazandı. Merkezin muhakazakâr sağ temsilcisi PP’nin, 2019 seçimlerine göre temsiliyetini 47 milletvekili arttırması, kendileri açısından zafer sayılabilir. Ancak, iktidara gelebilmeleri için, siyasi yelpazenin sağından başka bir partiye de ihtiyaç duyuyorlar: Ve PP’yi iktidara taşıyabilecek sandık başarısına, Vox ulaşamadı: beklenenden biraz daha az oy alan aşırı sağ partinin desteği, yüzde 12,4’te kaldı. Bu durumda da, PP ve Vox’un toplam sandalye sayısı 169’da kaldı. Oysa, hükümet kurabilmeleri için toplamda en az 176 vekile sahip olmaları gerekiyordu.
 
İktidardaki Partido Socialista Obrero Español (PSOE-İspanyol Sosyalist İşçi Partisi) ise, beklenenden fazla destek aldı. Yüzde 31,7’lik bir seçmen desteğini arkasına alan PSOE’nin 122 milletvekili olacak. Son anketlere göre PSOE, yaklaşık yüzde 28’lik bir oy potansiyeline sahip gözüküyordu. PSOE, nasıl oldu da, ciddi bir hezimete uğraması beklenen seçimlerden ikinci parti olmasına rağmen zaferle çıktı?
 
Oylarda merkeze kayış
İspanya sandığa giderken, iktidarı belirleyeceklerin, sağ ve solda “daha uçlardaki” partiler olacağı düşünülüyordu. Aşırı sağ Vox ve sol/ilerici platform Sumar’ın, ülkede siyasi dengeleri belirleyeceği öngörülse de, her ikisi de beklenenden düşük oy toplayabildi. Vox gibi Sumar da, yüzde 12 seviyesinde kaldı.
 
28 Mayıs’taki yerel seçimlerde, PP ve Vox’un beklenenden iyi performans göstermesi, sol partilerin elindeki yerel yönetimlerin bir kısmını da kazanması, “Sağ/Mavi Tsunami” olarak nitelenmişti. Yerel seçimlerin sonuçları PSOE iktidarının başbakanı Pedro Sánchez de, Aralık’taki seçimleri Temmuz’a çekmeye zorlamıştı.
 
Haziran başından bu yana süren kampanya döneminde, muhafazakâr sağın konuları ön plana çıktı. İronik biçimde, İspanya seçimlerinin kampanya sürecine egemen olan konularla, Türkiye’de gündem olanlar çok benziyordu. LGBT ve cinsel kimlikle ilgili konular, “terörizm yandaşlığı” suçlamaları, tıpkı Türkiye’deki gibi ana gündem maddeleri oldu. Bu durumun, sağa ve özellikle de Vox’a desteği arttıracağı düşünülüyordu. Ancak tersine, merkez ve sağ seçmenin “aşırılık” endişesi, oyların PSOE ve PP’de toplanmasına neden oldu. Öte yandan, PSOE’nin sol gündeme sahip çıkıp cesur davranması da, Sumar gibi yelpazenin daha sol uçlarında hareketlere oy kaymasını engelledi.
 
İspanya seçimleri ve “terörizm” suçlamaları
PSOE’nin ve lideri Sánchez'i en çok “aşağı çektiği” iddia edilen konuların başını, “teröristlerle işbirliği” suçlamaları çekiyordu. ETA üyesi Arnaldo Otegi’nin lideri olduğu Euskal Herria Bildu’nun (EH Bildu), PSOE’ye çeşitli politikalarında destek oldu. EH Bildu oylarıyla geçen PSOE yasa tasarıları arasında, emekli maaşları, barınma ve iş hukuku konusunda reform gibi önemli sol politikalar yatıyordu.
 
14 yıl hapis yatan Otegi, ETA’yı hiçbir zaman kınamadı ve partisiyle, “terör” ve “örgütün” arasına mesafe koymadı. Rakip PP lideri Alberto Núñez Feijóo da, bu durumu Sánchez’e karşı tepe tepe kullandı. “PSOE’nin EH Bildu il ahlaksız bir anlaşma gerçekleştirdiği” iddiası gibi suçlamalar, kampanya boyu sağ ve aşırı sağ tarafından polemik malzemesi yapıldı. Ve Feijóo, televizyondaki münazaralarda Sánchez’i, “ETA’yı destekleyip de, nasıl akşam başını yastığa koyduğu” gibi suçlamalarla küçük düşürmeye çalıştı. Merkez sağ ile sol arasında gidip gelen, 1 milyona yakın oyların bir kısmının “terör” söyleminden etkilenerek sağ partilere yönlenebileceği öne sürülüyordu. Ancak, bu öngörü gerçekleşmedi. Tersine, bu tartışmalardan dolayı oy kaybeden EH Bildu oldu.
 
LGBT ve cinsel kimlik üzerine tartışmalar
LGBT konusu, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde popülist sağ tarafından “keşfedilip” politize edildikten sonra, “kullanışlı bir kampanya malzemesi” olmaya devam ediyor. İspanya’da da, bu seçim kampanyasının diğer bir polemik konusu, “LGBT hakları” idi. Trans haklarının kapsamın genişletilmesi, cinsiyet değiştirme operasyonlarına ve kürtaja erişimin kolaylaştırılması gibi PSOE tarafından geçirilen yasal değişiklikler, PP ve Vox’un “toplumsal dengeleri” bozdukları gerekçesiyle saldırdığı konulardandı.
 
Türkiye’nin aksine, İspanya’da son dönemde, “hak ve özgürlükler” çerçevesinde LGBT haklarının kapsamı genişletiliyordu. Hatta, günümüz İspanyası, cinsel kimlik odaklı haklar konusunda dünyanın en ilerici yasal düzenlemelerine sahip ülkelerin başını çekiyor. 14 yaşından itibaren ebeveynlerin izniyle, cinsiyet değişikliği operasyonu gerçekleştirilebildiği gibi; 16 yaşından itibaren bireyler, kendi kararıyla bu adımı atabiliyorlar. PP lideri Feijóo, söz konusu yasal değişikliklerin “cinsiyet değişikliğini, ehliyet almaktan daha kolay haline getirdiğini” öne sürdü. Vox lideri Santiago Abascal ise, “Trans haklarının, kadınlara ayrımcılık manasına geldiğini” iddia ediyor.
 
PSOE ve Sánchez, kadınların şimşeklerini üzerine çektiği asıl konu ise başka. Kadınlarla PSOE arasına giren mesele, partinin “Sadece Evet, Evet Manasına Gelir” yasası olarak bilinen ve taciz-tecavüz vakalarında, mağdurun beyanını esas alan kanuni düzenlemesinin beklenmedik sonuçları oldu. Yasadaki boşluklar, hakkında mahkumiyet kararı olan 1000 kadar tecavüz suçlusunun serbest kalmasına neden oldu. Beklendiğinin aksine ters tepen bir yasaya imza atan Sánchez, kamuoyu tepkisi nedeniyle özür dilemek zorunda da kaldı.
 
Cinsel kimlik üzerinden kültür savaşları ve terör üzerine tartışmalar, İspanya’nın önümüzdeki dönemde de gündemi olmaya devam edeceğe benziyor. Bu sandık sonuçlarıyla sağlam bir hükümetin kurulması zaman alacak ve İspanya, bir süre daha seçim sürecinden çıkamayacak. Her ne kadar PP, azınlık hükümetini kurabileceğini iddia etse de, bunun gerçekleşmesi zor. Diğer yandan PSOE, Sumar ve bölgesel sol partilerle bir hükümet kurabilir: ancak, bu da çok parçalı ve kırılgan dengelere dayanan bir iktidar olabilir. İspanya’nın Ekim gibi yeniden seçimlere gitmesi daha yüksek bir olasılık.
 
PSOE hükümeti, ekonomik konularda başarılı bir performans sergiliyor. Sağ ve özellikle de aşırı sağın iktidara giden yolda yeğlediği rota da, “kültür savaşları” yürütmek: Kimlikler ve kültürel farklılıklar üzerinden yürütülen siyasi çatışma ve kutuplaşma da, bu yüzden ülke gündemini terk edeceğe benzemiyor.