Japonya’da Kishida dönemi

Japon siyasetine göre fazlasıyla uzun biçimde sekiz yıl başbakan kalan Shinzō Abe, 2020 sonbaharında başbakanlıktan ayrılmıştı.

HAZAR GÖKÇEN ÖNEY

15.11.2021

Japonya’da, Fumio Kishida, 31 Ekim’deki genel seçimlerle ülkenin yeni başbakanı seçildi. Hatırlatmak gerekirse, seçimlerde, neredeyse ülke tarihi boyunca olduğu gibi, Liberal Demokrat Parti (LDP) ve koalisyon ortağı Komeito galip gelmişti. Muhafazakâr sağ LDP, 1955’te kurulduğundan bu yana, 1993-1994 ve 2009-20212 dönemleri dışında sürekli iktidarda ve bundan dolayı da “dominant parti” olarak statüsünde. Siyaset biliminde, kesintisiz olarak onlarca yıl, kendi başlarına veya bir koalisyon ortağı ile iktidarda kalan siyasi hareketlere, “dominant/başat parti” (dominant party) deniyor. LDP’nin kesintisiz egemenliği nedeniyle, Japonya’nın siyasi sistemine “tek partili demokrasi” diyenler de var.

Dominant partilerin tek özelliği iktidarda kalmak değil: aynı zamanda, kendi içlerinde farklı fraksiyonların rekabeti nedeniyle liderliğe yönelik sıkı bir çekişme de yaşanıyor. 

Fumio Kishida’nın atlattığı asıl dönüm noktası da, LDP içindeki liderlik yarışı idi. 29 Ekim'de yapılan LDP liderlik seçimlerinde, kamuoyunun da en çok desteğini alan Tarō Kōno’nun galip çıkması bekleniyordu. Kishida, LDP'nin daha liberal Kōchikai gruplamasının lideriydi. Ancak, Kishida’nın kazanmasına asıl sebep olan, LDP’nin üç güçlü adamı, “3A Takımı”ndan aldığı destekti. Kishida, eski başbakan Shinzō Abe, eski başbakan ve maliye bakanı Tarō Asō ile eski idari reform bakanı ve parti genel sekreteri Akira Amari’nin desteğiyle, aday olarak ön plana çıkabildi.

3A’nın Kishida’ya verdiği destek de, daha ziyade güçlü bir isim olan ve kamuoyu desteğine sahip Kōno’nun kazanmasını engellemek içindi. “Bay Statüko” olarak bilinen, ılımlı ve orta yolcu bir tarza sahip Kishida’yı, “daha kolay idare edilebilir” buldukları da söylenebilir.

Abe sonrası arayış

Japon siyasetine göre fazlasıyla uzun biçimde sekiz yıl boyunca başbakan kalan Shinzō Abe, 2020 sonbaharında sağlık sebepleri nedeniyle başbakanlıktan ayrılmıştı. Ondan sonra başbakan olarak, genel seçimler olmaksızın işbaşı yapan Yoshihide Suga’nın kamuoyu desteği çok düşük seyretti. Bu nedenle de Suga, sadece bir yıl iktidarda kaldıktan sonra, seçimlere gidemeden görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Suga’nın ani istifası, Abe öncesi söz konusu olduğu biçimde yaklaşık sadece bir veya iki yıllık süren başbakanlar sürecinin dönmesi korkusunu yaratmıştı. Kishida’nın iktidara tutunup tutunamayacağı bu açıdan merakla bekleniyor.

Kishida’yı başbakan yapan genel seçimler, ayrıca 1 Mayıs 2019'da başlamış Reiwa döneminin ilki oldu: yani, 126. İmparator olarak tahta çıkan Naruhito ile başlayan “güzel uyum/denge” anlamına gelen Reiwa Çağı’nın ilk oylamasıydı. 

Bu seçimlerde, Temsilciler Meclisi’nde LDP'nin sandalyeleri 278'den 261'e düştüğü halde, çoğunluk için gereken 233 sandalyeyi rahatça geçtiler. Seçimlerden önce bazı anketler, LDP'nin tek başına çoğunluğunu kaybedebileceğini, ama gene de Komeito ile ittifağından dolayı iktidarda kalacağını tahmin etmişti. LDP gibi muhafazakâr olan Komeito ise, sandalyelerini 29'dan 32'ye çıkardı. LDP ve Komeito ayrıca birlikte "mutlak istikrarlı çoğunluk" kazandılar. Bu sayede parlamenter komiteleri kontrol edebilip, mecliste kanunları daha kolay geçirebilecekler.

Komeito’nun dini bir tarikat olan Sōka Gakkai’nin üyeleri tarafından kurulmuş olması da, Japonya siyasetinin diğer bir ilginç noktası. Şintoizm’in en yaygın din olduğu ancak genel olarak dindar sayılmayacak bir ülke olan Japonya’da, dini gruplar ve tarikatlar da politikada etkili.

LDP’nin kendisi ise, 15 Kasım 1955'te iki muhafazakar parti olan Japonya Demokratik Partisi ve Liberal Parti'nin birleşimi olarak kuruldu. Bu hafta, 66. yaşını kutlayan LDP, başta da bahsettiğimiz gibi, “1955 Sistemi” olarak anılan bir hegemonik siyasi yapılaşma oluşturarak ülke siyasetine damgasını vurdu. Çoğunlukla muhafazakâr ve sağ olan LDP, içinde daha merkez ve liberalden aşırı muhafazakara kadar bir sürü gruplaşma içeriyor. Koalisyon ortağı Komeito ise genellikle pasifist ve yumuşak bir dış politika; iç politikada ise “insancıl” ve hümanist bir çizgi izlemek isteyen, Japon Budist dini hareket Sōka Gakkai ile bağlantılı olan parti. 1999-2009 arasında ve ayrıca da şimdiki dönemde, 2012'den beri LDP ile koalisyondalar. 

Asya’da “yeni kapitalizm” dönemi mi?

Yeni Başbakan Kishida, seçimlerde "Yeni Kapitalizm" vaadiyle daha eşit bir toplum sözünü vermişti. Asya’nın diğer büyük ekonomisi Çin’de de, bu aralar “Ortak Refah” kavramı sık sık vurgulanıyor. Dünyanın o tarafında, “toplumsal adalet ve eşitliği” sağlayacak ve sınıfsal uçurumları azaltacak tarzda piyasa ekonomisi sağlanması gibi de yaklaşım gelişiyor. 

Kishida, seçimlerde desteklemiş şahin LDP üyelerine göz kırparak, askerî bütçeyi ikiye katlayıp yüzde 2’ye arttıracağı sözünü verdi. Ayrıca uzun zamandır LDP’nin hedeflediği biçinde anayasayı değiştirip, “Japon Öz Savunma Kuvvetleri”nin varlığını koymayı yeniden söz verdi. Japonya'nın resmî olarak, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ordusunun olması yasak ama, “Öz Savunma Kuvvetleri” adı altında bir silahlı kuvvetleri var olduğu. Yaklaşık 250 bin kişilik bir güç olan “Öz Savunma Kuvvetleri”ne, yıllık olarak gayri safi milli hasılanın %1, yani 50 milyar dolar kadar bir bütçe ayrılıyor. 

Seçimlerde sürpriz biçimde, “Nippon Ishin no Kai”, yani “Japon Yenilik Partisi”nin güç kazanması, Japonya’nın askeri hedeflerine doğru ilerleyebileceğini de düşündürüyor. Hükümetin “daha az müdahaleci” olması gerektiğini savunan muhafazakâr ve neoliberal parti, sandalyelerini dört kat artırıp, 10'dan 41'e çıkardı. “Yenilik Partisi” özellikle kurulduğu, ülkenin Tokyo’dan sonra ikinci büyük kenti ve en büyük liman şehri Osaka'da iyi sonuçlar gösterdi. Parti, LDP gibi anayasayı “militerleşme yönünde” değiştirmeyi istiyor ve o yüzden LDP ile ortak olabileceği düşünülüyor. 

Yenilik Partisi, yaklaşık on yıl önce, “Japonya’nın Donald Trump”ı olarak bilinen televizyon yıldızı ve Osaka eski valisi Tōru Hashimoto tarafından kurulmuştu. Son dönemde, 46 yaşındaki Hirofumi Yoshimura gibi genç ve karizmatik politikacılar ön plana çıkarak kamuoyunda sempati topladılar. Öte yandan, LDP’nin ötesinde bir değişiklik isteyen ve ana muhalefet Anayasal Demokratik Parti’nin Komünist Parti ile ittifak yapmasına kızan farklı seçmen grupları da, tepki oyu vererek Yenilik Partisi’ne yöneldi.

Muhalefet partileri, ortak aday göstermeye karar verdikleri ve güçlerini birleştirdikleri halde sandalye kaybettiler. Anayasal Demokratik Parti, merkez sol ve liberal olarak Japonya'nın ana muhalefeti, 110 sandalyeden 96'ya düştü. Japon Komünist Partisi ise 12 sandalyeden 10'a düştü. Sol popülist Reiwa Shinsengumi ise sandalyelerini 1'den 3'e arttırdı. Kötü performanstan dolayı Anayasal Demokratik Parti lideri Yukio Edano, parti liderliğinden istifa edecek. 

Japonya’nın muhalefetinin önünde, bundan sonra nasıl bir liderlik ve nasıl bir ittifak ile yollarına devam edeceği sorusu var. Öte yandan Başbakan Kishida ise, iktidarda kalabilmenin yollarını arayacak. Bir yandan, ekonomide yenilikler yapması gerekecek, diğer yanda ise Japonya’nın Öz Savuna Güçleri’nin anayasal biçimde tanınması ile ülkenin pasifizm geleneğine veda edip etmeyeceğine karar verecek. Ve tabii, bütün bunları da, LDP’nin farklı fraksiyonlarının desteğini alarak yapması da bekleniyor.