Jül Vern Seyahat Acentesi
“…Bay Verne’in yandan ittirmeli hırsız-polis formülü beni sarmasa da eserin bütünlüğüne ve yazarın emeğine saygımdan ötürü, akışı bozmamak mecburiyetindeyim.”
09.11.2024
Kıymetli okurlar… Jül Vern Seyahat Acentesi tefrikasını kitap olarak takdim ederim. Artık kitaplaştığına göre tefrikaya bu son yazı ile veda ederim. Bu vesile ile P24 Blog teşkilatına bana tanıdığı imkanlar için teşekkür ederim.
Jül Vern Seyahat Acentesi’ni popüler anlatı ve “edebi eskiz” olarak kabul ederseniz sevinirim. Bu kabul hem hatalarımı örter hem de eskizleri severim.
Tefrika’nın son yazısı olarak kitapta adları geçen kişileri takdim etmek isterim:
Jules Verne – Dünyanın el üstünde tuttuğu Fransız bir yazar. Kuzeni ayağına sıkmış. “Kaza,” diyorlar. Anlatılarının emperyal kültürün değirmenine su taşıdığı söylenir.
Phileas Fogg – Jules Verne’in Seksen Günde Devriâlem adlı anlatısının başkarakteri. İngiliz, zengin, dünya umurunda değil.
Jean Pass – Bay Fogg’un yeni kâhyası. İşe başladığı gün apar topar dünya turu için yollara düşüyor. Bence Marsilyalı.
Mary Higgins – Yok böyle biri. Mrs. Gaskell’in bir romanında “Bay Higgins,” diye biri vardı. Manchester’da bir dokuma fabrikasında işçi temsilcisiydi. Dokuma fabrikasında çalışan kızı, kimyasal zehirlenmesi ile öldü. Oradan hareketle Bay Higgins’in küçük bir kızı daha olsa ve onu farklı bir hayat için Londra’ya gönderse diye düşündüm. Mary kızıl saçlı, hafif çilli, orta boy, dirayetli bir genç kadın. Annesi İrlandalı.
Lizzie Burns – Friedrich Engels’in beraber yaşadığı kadın.
Charles Dickens – Dünyanın el üstünde tuttuğu İngiliz bir yazar. Yanlış bir laf etmeyeyim, çok seveni var.
Bayan Dickens (Caroline Hoggart) – Bay Dickens ile 22 sene evli kalmış. Bir düzine çocuk doğurmuş. Sonra Bay Dickens, 20’lik tiyatro oyuncusu bir tazeyi metres tutmuş… Bildiğiniz işler.
Mamie Dickens – Dickensların büyük kızı. İlginç biri.
Pierre-Jules Hetzel – Jules Verne’in uzun yıllar boyunca editörü. Aile içine yönelik bir dergi çıkarıyor. Muhafazakâr sınırları var. Önceleri baba, abi, yol gösterici. Sonraları vesayet ağırlığı, diş ağrısı.
Nellie Bly – Amerikalı kadın gazeteci. Deli fişek bence.
Colette – Henüz kundakta bir bebek iken, babası Fransız donanmasının Cezayir kıyı kentlerini bombalayacağı haberini almış, buharlı bir gemiyi otele dönüştürüp bombardımanı seyretmek üzere turistik tur düzenlemişti. Colette böyle bir babanın kızı olarak erken büyüdü ve teyzesi Anette’in yanına, Marsilya’dan Paris’e kaçtı.
Genç Desaix – Napolyon’un generallerinden Louis Desaix’in torunu. Sanata meyletmiş, tiyatro oyuncusu ve piyanist genç bir adam.
Amelia Edwards – İngiliz bir araştırmacı, yazar, kâşif, gezgin, çizer… Sıra dışı bir kadın. Yetenekli. İncelikli gözlemleri var. Kafayı Antik Mısır’a takmış. Antik Mısır’a dair söz söylemeyi erkek akademisyenlerin donuk dünyasından çıkarıp geniş kitlelerin ilgisini çekecek şekilde popülerleştirdiği için övülüyor. Böylece Mısır’ın sömürgeleştirilme sürecinin ayrıntıları gözlerden uzak kaldı.
Jessie White Mario – Kızıl saçlı, açıksözlü bir İngiliz kadın. İtalyan birliği ve özgürlüğü için Garibaldi ile birlikte cansiperane çalıştı.
Menapirzâde Nuri Bey – İstibdat muhalifi ve bu nedenle sürülmüş genç bir adam. Komün günlerinde Paris’te bulunmuş. Sürgünlüğü bitmiş, affa uğramış, İstanbul’a geri dönüyor.
Ferdinand de Lesseps ve Hidiv İsmail – Biri Kamber, diğeri Düğün. Biri olmadan diğeri olmuyor.
Prenses Nazlı Zeynep Hanım – İlginç bir şahsiyet. İstanbul Kandilli’li. Doğulu kadına oryantalist bakışı tersyüz eden şeyler yapmış. Şimdilik Süslü Halil Paşa ile evliliği nedeniyle adı geçiyor ama daha yakından görüşebilme fırsatı arıyorum.
… birileri daha…
*
Haftaya “Okumalar, değinmeler” başlığı altında Agota Kristof’un Okumaz Yazmaz (L’Analphabete) adlı anlatısı ile devam edeceğim. A. Kristof, 1935’te Macaristan’da doğdu, Sovyet karşıtı bir ayaklanmanın ordu tarafından şiddetle bastırılmasının ardından, kocası ve bebeğiyle 1956’da ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. (…) Kitaplarında savaşın dehşeti ve bunun insanlar, bilhassa çocuklar üzerindeki etkisi, ötekilik, göçmenlik, anadil ve kimlik üzerine yoğunlaştı.
Selam sevgi ile.
*
Not : Bir önceki yazının sonunu, “Haftaya: Mary Higgins’in başka bir günü” şeklinde bağlamış idim ama kitap matbaadan gelince durum değişti. Affediniz.