Jül Vern Seyahat Acentesi (12): Nellie Bly’ın posta treni ile Brindisi yolculuğu
Nellie 1888’de bir gece “Dünyayı dolaşsam nasıl olurdu?” fikrine saplandı. O günlerde dünyanın çevresini dolaşmak, ilgi gören popüler bir konuydu. Bu fikri editörüne götürdü…
11.05.2024
Nellie’nin yolculuğu, Bay Fogg’un yolculuğu gibi birinci mevkide, dakik ve pürüzsüz değildi. Brindisi’ye gitmek üzere Calais’de bindiği tren, bir posta treniydi. Trene yirmi iki yolcu kapasiteli bir vagon eklemişlerdi. Vagon Nellie’nin “kutucuklar”dediği yataklı kompartımanlara bölünmüştü ve Nellie kutucuklardan birini İngiliz baba kız ile paylaşıyordu. Bir ara günlüğüne şu notları düştü: “Kompartımanı, hayatımda gördüğüm en güzel yanaklara ve en zengin altın sarısı saçlara sahip olan güzel bir İngiliz kızla paylaşıyorum. Kış ve bahar aylarını geçirmek üzere hasta olan babasıyla birlikte Mısır’a gidiyorlar. Baba kültürlü, geniş görüşlü bir adam. Konuşmasını sık sık kesen ve ince bedenini sarsan bir öksürüğü var. Fakat mizah anlayışı öksürüğünün bana verdiği tedirginliği örtüyor.”
Kompartmandaki İngiliz kız, babası şekerleme yaparken bir ara koridora çıktı. Koridor penceresini araladı, şapkasını çıkardı ve yüzünü rüzgâra verdi. Rüzgâr saçları, kirpikleri ile oynuyor, genç kadın gülümsüyordu. O arada babası gözlerini açtı, kızının kompartmanda olmadığını farketti. Nellie’e sordu. Nellie koridoru işaret etti. Adam koridora çıktı, kızını geri çağırdı. Genç kadın, yüzünde az önceki rüzgâra verdiği ya da rüzgârdan ve trenin ritmik akışından aldığı geniş gülümsemesi ile geldi. “Gözlerimi kapattığımda uçuyor gibiydim. Hiç korkmadım.” dedi Nellie’ye. Sesi coşkuluydu. Nellie’yle sanki tren yolculuğunda kompartmanı paylaştığı biri değil de içinden geçenleri anlatabileceği bir yakınıymış gibi konuşmuştu. Nellie hoşlandı genç kadının coşkusunu dışa vuruşundan. Onunla yan yana, yakın oturmak isteği geçti içinden.
Posta treni sadece kömür, su ve postaları almak için durarak Alplere yaklaştı. Arazi yükseldikçe trenin hızı yavaşladı. Tren yoluna yakın köylerin çocukları trenin yanında koşarak yolculardan gazete istediler. Pencerelerden dışarıya gazete atanlar oldu. Gazetelerin sayfaları birbirlerinden ayrılıp uçuştular. Çocuklar uçuşan sayfaların peşinden koşuştular.
Alplerde, Viso Dağı sakinleri olarak Berbatköy’lü Luigi 20, Giuseppe 18, Antonio 17 yaşındaydı artık. Bir tünel inşaatı işine işçi olarak yazıldılar. Tünel’e başlamadan önce dağı yanlarından kemirip yol yapmaları gerekiyordu. Binlerce kazma kürek işbaşındaydı. Arasıra dinamitle büyük kayaları patlatıyorlar, bazı işçiler düşen kayaların altında kalıyorlardı.
Genç kadın Cesira, dağ eteği aşağı köylerdendi. Babası tünel inşaatında ustabaşıydı. Cesira bazen babasını ziyarete gelirdi. Bir gelişinde yüzlerce kişi arasında Luigi’yi gördü. Sadece Luigiyi gördü. Yakışıklı, sağlam, elleri güzel Luigi. Diğer kazma kürekler, eller ayaklar ortadan kayboldular. Görünürde sadece dağ, Luigi ve Cesira kaldı. Luigi’nin yanına gitti, ona su uzattı. Luigi bir dağ nergisini Cesira’nın saçına taktı. Luigi akan burnunu gömleğinin yenine sildi. Cesira ona bir mendil verdi. Luigi ıslıkla dağ kelebeklerini çağırdı Cesira için. Akşam üstünün renkleri solup kararmadı. Gençlerin neşesini bozmak istemediler.
Posta treni, Luigi ve Cesira’nın eteğinden geçerek Modena’ya ulaştı. Hava sisli ve soğuktu. Nellie, erkenden yatağa girdi ve gece boyunca üşüdü.
Nellie Bly’ın kısa evveliyatı
Nellie, 1864’te Pittsburgh yakınlarında küçük bir kasabada doğmuştu. Ailesi masrafları karşılayamadığı için 15 yaşında okulu bıraktı. Annesi ve üvey babası boşandığından, ağabeylerinin yanına Pittsburgh’a taşındılar. Ana kızın hayatları zor geçti. Geçinebilmek için mücadele ettiler. 1885’te Nellie Pittsburghda lokal bir gazetede, kadınların toplumdaki geleneksel rolünü savunan bir köşe yazısı okudu ve tepesi attı. Dergi editörüne bir mektup yazdı. Mektup editörün ilgisini çekti ve Nellie’den gazetesi için bir makale yazmasını istedi. Nellie’nin gönderdiği yazıdan etkilenen editör, onu haftalık beş dolar karşılığında muhabir olarak işe aldı.
Nellie, o dönemde kadın gazetecilerden beklendiği gibi çoğunlukla moda, ev ve kadın sorunları hakkında yazıyordu. Ancak, günlük gazete hayatından sıkıldı ve Meksika’ya gitmek için bir görev aldı. Henüz 21 yaşında olan Bly, annesiyle birlikte güney sınırını geçerek Meksika’ya gitti. O günlerde Porfirio Diaz Devlet Başkanıydı. Bir diktatördü. Meksika tutuşmak üzereydi. Nellie Meksika’da altı ay geçirdi ve dergiye hükümet, kültür hakkında raporlar gönderdi. Sonunda, hükümeti eleştirdiği için tutuklanacağından korkarak evine döndü.
Nellie’nin enerjik ruhu küçük kasabanın ve lokal derginin sınırlı hayatına dayanamadı. 1887’de New York’a gitti. New York’ta Joseph Pulitzer’in New York World gazetesine kapağı atmayı başardı ve World için yazmaya başladı. Blackwell Adası’ndaki Kadın Akıl Hastanesine kabul edilebilmek için akıl hastası numarası yaptı. Orada 10 gün kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Daha sonra hastanedeki korkunç koşullar hakkında “Tımarhanede On Gün” adlı çok satan bir rapor yazdı. Bly’ın cüretkâr araştırmacı gazetecilik başarısı, “dublör kızlar” olarak adlandırılan, genellikle sosyal adaletsizlikle ilgili, bir şekilde şok edici veya şaşırtıcı olan hikayeleri haber yapmak için gönderilen kadın gazeteciler geleneğini başlattı. Bu, kadınların gazetecilikte üstlendiği geleneksel rollerin tersine çevrilmesiydi ve gazeteler kimin daha şaşırtıcı bir hikaye sunabileceğini görmek için kıyasıya rekabet etti.
Nellie 1888’de bir gece “Dünyayı dolaşsam nasıl olurdu?” fikrine saplandı. O günlerde dünyanın çevresini dolaşmak, ilgi gören popüler bir konuydu. Bu fikri editörüne götürdü: Eğer bunu 80 günden daha kısa bir sürede yapabilirse, Jules Verne’in “Seksen Günde Devri Alem” adlı eserindeki ana karakter Phileas Fogg’un kurgusal macerasını geliştirecekti.
Editör, Nelie’nin önerisine sıcak bakmadı. Sadece İngilizce konuşabildiğini, bir erkek tarafından eşlik edilmesi gerektiğini ve bir kadın olarak çok fazla bavul ile boğuşacağını öne sürdü. Hatta Nellie’nin yerine seyahate bir erkek göndermeyi önerdi. Nellie’nin tepesi attı, “Adamı başlatın, ben de aynı gün başka bir gazete için başlayayım ve onu geçeyim” dedi. Ancak bir yıl sonra, aralarında The World’ün bir başka yazarının da bulunduğu başka gazeteciler de zamana karşı yarışı açıkça tartışmaya başladı. Nihayet gazete Nellie’ye onay verdi ve Nellie hızla yolculuk için hazırlandı.
Bir seyahat elbisesi diktirdi, seyahat çantası satın aldı. O günlerin genel kabul gören düşünüşü, bir kadının böyle uzun bir yolculuk için çok sayıda valize ihtiyaç duyacağına, bunun da hızlı ya da tek başına seyahat etmeyi imkânsız hale getireceğine inanıyordu. Fakat Nellie, yol için yanına alacaklarını tek bir çantaya sığdırmıştı : iki seyahat şapkası, üç peçe, bir çift terlik, eksiksiz bir tuvalet malzemeleri takımı, mürekkep standı, kalemler, kurşun kalemler ve kopya kağıtları, iğne iplik, bir sabahlık, bir tenis ceketi, küçük bir matara ve bir içki bardağı, birkaç iç çamaşırı, bol miktarda mendil ve yüz çatlamasını önlemek için bir kavanoz soğuk krem.
14 Kasım 1889 Perşembe sabahı saat 9:40’ta P.&.O Lines’a bağlı Augusta Victoria adlı gemi New Jersey, Hoboken’deki rıhtımdan ayrıldı, Hudson Nehri’nden aşağıya doğru yol aldı, Narrows’tan geçti ve Atlantik Okyanusu’na açıldı. Günler sonra Nellie gazetenin Londra bürosuna ulaştı. Bir meslektaşının refakati ile Fransa’ya geçip Verne ailesini ziyaret etti ve nihayet şu anda Brindisi yönünde akan posta treni veya diğer adıyla Hindistan Treni’nde yattığı yerde üşüyordu.
*
Haftaya: Nellie, çizmenin topuğunda, Brindisi’de