Paris Caddesi; Yağmurlu Gün (Fransızca: Rue de Paris, temps de pluie), Fransız sanatçı Gustave Caillebotte'un (1848–1894) 1877 tarihli büyük yağlıboya tablosudur. Kaynak: Chicago Sanat Enstitüsü.

Jül Vern Seyahat Acentesi (9): Bayan Jessie’nin –malumatfuruş- takdimi

Bayan Jessie, Garibaldi’nin İstanbul günleri, baskıcı yönetimler ve özgürlükçü hareketler gibi genç adamla sohbet edebilecekleri bazı ortak noktalar olduğunu düşünerek kendisine katılmaya davet etti. Nuri Bey daveti memnuniyetle kabul etti. Paris – Turin/Torino treni hareket sinyali verdi…

İLHAMİ ALGÖR

20.04.2024

Jessie White, Viktorya dönemi İngiltere’sinde büyüyen neredeyse tüm orta sınıf kızların aksine, 1852-1854 yılları arasında Paris Sorbonne’da felsefe eğitimi almıştı. O yıllarda Paris’te bulunan zengin İngiliz dul’u Emma Roberts ile tanıştı. Emma Roberts birleşik, özgür ve bağımsız bir İtalya için savaşan Giuseppe Garibaldi ile nişanlıydı. Ya da nişanlı olmayı umuyordu. Garibaldi, gözüpek bir savaşçı olmasının yanısıra sürekli hareket halinde bir çapkın olarak da tanınırdı.

Sorbonne Felsefe mezunu Jessie ve zengin dul Emma arkadaş oldular. Birlikte önce Nice’e sonra da Sardunya’ya Garibaldi’yi ziyarete gittiler. İngiltere’deki pek çok kişi gibi Jessie de Avusturya, Fransa ve Bourbon diktatörlüklerinin İtalyan yarımadasının çeşitli bölgelerinde yaptıkları zulümleri duyuyordu. Garibaldi, açık sözlü ve kızıl saçlı genç kadının hayal gücünü ateşledi ve Jessie kendini İtalya’nın birleşmesine adadı. 1855 baharında Londra’ya döndüğünde doktor olma umuduyla tıp fakültelerine başvurdu. Böylece Garibaldi’nin savaşlarında sağlık birimi olarak görev alabilecekti. Başvuruları kadın olduğu için reddedildi.
Jessie, o sıralarda Londra’da sürgünde olan İtalya birleşmesinin taraftarı Giuseppe Mazzini ile birlikte çalışarak İtalyan davasının propagandacısı oldu. İtalya’daki sorunları açıklayan gazete makaleleri yazdı, konferanslar verdi ve kuzey İngiltere ve İskoçya’da İtalyan davası için bağış topladı. 1857 yazında Mazzini ile Cenova’ya gitti. Bölgeyi gezdi. Mazzini, bir Bourbon hapishanesinden yurtseverleri kaçırmak için ayaklanma teşebbüsünde bulundu fakat başarısız oldu. Mazzini polis baskınından kaçarak Londra’ya döndü. Jessie ise yakalandı.

Cenova’daki Piyemonte yetkilileri ülkeyi terk etmesini emrettiler ancak Jessie kalmayı tercih etti ve halka açık bir yargılama talep etti. Sorgusu sırasında suçlamaları ve arkadaşlarının isimlerini açıklamayı reddetti. Cenova’daki Aziz Andrea hapishanesine kapatıldı. Davası hiçbir zaman mahkemeye taşınmadı ve yeterli kanıt bulunamadığı için 4 ay yattıktan sonra Kasım 1857’de serbest bırakıldı.

Hapsedilenler arasında Jessie’nin birkaç hafta önce Mazzini aracılığıyla tanışarak nişanlandığı İtalyan milliyetçisi ve siyasi yazar Alberto Mario da vardı. Aralık 1857’de İngiltere’de evlenip bir süre Londra’ya yerleştiler.

Jessie ve Alberto, 1860 baharında, Bourbon kontrolündeki İtalyan güney yarısını yıldırım hızıyla fetheden Garibaldi’ye katılmak üzere Sicilya’ya gittiler. Alberto, Garibaldi’nin ekibindeydi ve Jessie de yaralılara hemşirelik yapıyordu. 1866’da Venedik’in batısında Avusturyalılara karşı savaşta; 1867’de Roma’nın kuzeyindeki Monterotondo ve Mentana’da; ve Garibaldi’nin Fransa’nın doğusunda Almanlara karşı bir orduyu yönettiği 1870-71 Fransa-Prusya Savaşı’nda Jessie hemşireliğe devam etti.

Şimdi ise Londraki sürgün günlerinden tanıdığı Macar yurtsever Lajos Kossuth’un daveti üzerine Torino’ya gidiyordu. Bayan Jessie, valizini taşımak inceliğini gösteren genç adama tekrar teşekkür etti. Nereli olduğunu sordu. Nuri Bey kendini af nedeniyle İstanbul’a dönen Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyesi olarak takdim etti.

“Ah Carbonari” dedi Bayan Jessie hafif gülümseyerek. Carbonari, İtalyan bağımsızlıkçılarının gizli teşkilatının adı idi. Ve Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyeleri de, bu tarz bir gizli teşkilatlanmayı benimsemişlerdi. (“Hayır” diyen olursa, ifadeyi “etkilenmişlerdi” veya “haberdarlardı” şeklinde yumuşatabilirim.)

Bayan Jessie, Garibaldi’nin İstanbul günleri, baskıcı yönetimler ve özgürlükçü hareketler gibi genç adamla sohbet edebilecekleri bazı ortak noktalar olduğunu düşünerek kendisine katılmaya davet etti. Nuri Bey daveti memnuniyetle kabul etti.
Paris – Turin/Torino treni hareket sinyali verdi. Tren görevlileri, peronda vedalaşanları hızlandırmak için sert düdükler çaldılar ve tren hareket etti. 4 Ekim Cuma sabahı, Mont-Cenis üzerinden Alp’leri aştılar.

Viso Dağı ve Berbatköy’lüler

O günlerde Alp dağlarının İtalya, Fransa, İsviçre sınırında büzüştüğü bir yerde, Viso dağının gölgesinde berbat bir köyde köylüler kayaları kemirerek yaşıyorlardı. Berbatköy’lü Luigi üç yaşındaydı, Giuseppe bir, Antonio henüz doğmamıştı. Köylüler, kış gelince aç kalmamak için Fransa’ya iniyor, ne iş bulsa yapıyorlardı. Baca temizleyiciliği, eskicilik, ayakkabı tamirciliği. Pazar günleri çevre bir kasabada çocuk işçi pazarı vardı. Yetişkinler işlerine dağılırken yaşları 10-12 arası 300-400 çocuk günü birlik kiraya veriliyordu.

Torino tren yolcuları Luigi ve kardeşlerinin eteğinden geçerek Torino Garı’na ulaştılar. Trenleri yaklaşık bir saat kadar sonra Brindisi’ye hareket edecekti. Jessie White Mario, Turin’de trenden indi ve kendisini karşılamaya gelenlerle birlikte perondan ayrıldı.

Bay Fogg, Jean Pass’dan istasyondaki gazete büfesinden gazete almasını istedi. Pass, tütün, gazete vesair yolcu ihtiyaçları satan gar büfesine gitti. Büfede sadece yerel bir gazete olan Gazzetta Piemontese vardı. Pass gazeteyi alırken gözü Fransızca basılmış bir müze broşürüne takıldı. Broşürü alıp trene döndü ve koridorda tanıdık bir genç adam ile karşılaştı. Bu genç adam, mimarlık öğrencisi Alexandre Vallury idi. Konstantiniyye doğumlu Vallury, Paris’te, Ecole des Beaux Arts’da okumaya gelmişti ve kızkardeşinin evlilik törenine için kısa süreliğine Konstantiniyye şehrine geri dönüyordu. Pederi, Grand Rue de Pera’da pasta ve şekerleme üreten önemli bir esnaf idi. Kızkardeşi, babası ile çalışan yetenekli Bay Lebon ile evleniyordu.

Alexandre ve Jean, ikisi de bu karşılaşmadan mutlu oldular. Büyük Paris Sergisinde tanışmışlardı. Alexandre, henüz mimarlık öğrenimine başlamak üzere olan hevesli bir genç iken, Jean onun serginin mimari detaylarını incelemesine, mimarları ile tanışmasına yardımcı olmuştu. Heyecanlı ve konuşkan genç adam bir çırpıda çok şey anlattı. Aslında Konstantiniyye gitmek için ilk planının Cenova’dan Bay Ignazio Corpi’nin gemisi ile yola çıkmak olduğunu, Bay Corpi’nin Pera’da yaptıracağı yeni küçük sarayı için gül ağacından kapı doğramaları, beyaz mermerden merdiven basamakları ile yüklü gemisi ile doğruca Konstantiniyye’ye gitmeyi planladığını fakat geminin hareketine yetişemeyince tren ile Brindisi’ye gidip, oradan Pire, Smyrna, Konstantiniyye hattında çalışan bir yolcu gemisine bineceğini…

Jean Pass ise bir İngiliz centilmeni ile Mısır’a gitmekte olduğunu söylemekle yetindi. Konunun uzamasını istemedi ve dünya turundan söz etmedi. Fakat genç adamdan bir ricada bulundu. Yanında çalıştığı beyefendi ile hızlı seyahat ettiklerini, özel işleri için pek vakit ayıramadığını ve sevgilisine Londra’dan ayrılışını haber veremediğini söyleyerek kendisi için bir telgraf çekmesini rica etti. “Memnuniyetle” dedi genç Alexandre. Öğrenciliğinin ilk yıllarında Pass’dan gördüğü yardımları unutmamıştı.
Jean, hızla mesajını yazdı, gideceği adresi ekledi: Mary Higgins, Gümüş Yüzük Mefruşatevi, Cornhill Caddesi. Telgraf ücretini vermek istediğinde genç Alexandre uzatılan parayı almadı. “Sevenlere Yardım Cemiyeti üyesiyim” dedi gülümseyerek. “Öylemi? Nerede imiş bu Cemiyet” diye sordu Jean şaka yollu. “Constantinople’da” diye cevapladı Alexandre. Jean teşekkür etti, sarılıp vedalaştılar. Birbirlerine iyi yolculuklar dileyerek her ikisi de kompartmanlarına döndüler.

Zamanda gezip tozabilen karakter koridorda belirdi. Koridor camına küçük bir not yapıştırdı ve tozuyarak gitti. Notta, Bay Corpi’nin Konstantiniyye’de yaptırmaya hazırlandığı küçük sarayın, yıllar sonra Amerikan Elçiliği olarak kullanılacağı yazılıydı. Gereksiz bir nottu. Ama orada, cama yapışık bir şekilde duruyordu artık.

*

Haftaya: Brindisi treni yola devam ediyor
Luigi, Giuseppe ve Antonio, “Köpekler ve İtalyanlar Giremez” filminden