Jül Vern Seyahat Acentesi: Dedikodular Mary’i bunaltıyor

Kraliçe bile onun kitaplarını okuyor, okuma seanslarını izlemeye gidiyor hatta aile üyeleri ile kotardığı minik dramaları özel olarak izlemek için sarayına davet ediyordu

İLHAMİ ALGÖR

10.06.2024

“Vefasız adam” teması en gözde temalardan biriydi. Konu ne zaman açılsa, sanki bu olay yıllar önce değil de dün olmuş gibi garip bir şekilde tazeliğini koruyabiliyordu. Dickens’ın şöhretini, kendilerinin de katkıları olan bu şöhretin İngiltere üstünde neredeyse İngiliz bayrağına yakın bir yerlerde dalgalandığını unutuyorlardı. Kraliçe bile onun kitaplarını okuyor, okuma seanslarını izlemeye gidiyor hatta aile üyeleri ile kotardığı minik dramaları özel olarak izlemek için sarayına davet ediyordu. Böyle bir adamın, genç bir aktristi etkilemiş olabilmesi doğal olarak kabul edilemez miydi? Edilmiyordu.

Bazıları metres ve boşanmadan ziyade, Bay Dickens’ın neredeyse bütün çocukları annelerinden kopardığına takılmıştı. Bir insan nasıl olurda bir avukat ordusunun katılığı ile zırhlanarak, çocukları öz annelerinden bu kadar sert bir şekilde ayırırdı. Bayan Dickens’ın yanında sadece bir oğlu kalmıştı. Yıllarca yaşadığı evini bırakıp başka bir eve gitmesi istenmiş, çocuklarından tecrit edilmişti.

Bir başka söylenti, Bay Dickens’ın karısının kızkardeşi, çocukların teyzesi Georgina ile ilişkisi olduğuna dair idi. Söylentinin kaynağı kayınvalidesi ile karısının diğer kızkardeşiydi. Evliliklerinin sonlarına doğru Bay  Dickens, Georgina’yı yardımcısı ve kurtarıcısı olarak överken, eşinin cüssesi ve aptallığı hakkında sık sık acımasız şakalar yapmıştı. Bu gibi tavırlarına dair söylentiler, birkaç kez doğum yapmış kadınların sinirlerine daha çok dokunuyordu. Bayan Dickens, on beş yıldan biraz daha uzun bir süre içinde on çocuk doğurmuş ve en az iki düşük yapmıştı. Çocuk doğurmamış küçük kız kardeşinin enerjisine sahip olmamasına şaşmamak gerekirdi ve evliliğinin ilk yıllarında sahip olduğu ince vücudu kaybetmiş olması doğaldı.

Dickens, kayınvalidesinin “Baldızı ile cinsel ilişkiye girdiği” iddiasını geri çektiğine dair bir ifade imzalaması konusunda ısrar etti. Karşılığında boşandığı karısının yıllık gelirini 600 sterline çıkarmayı teklif etti. Kayınvalide ve diğer kızı, “…bu tür ifadelere artık inanmadığımızı ciddiyetle beyan ederiz.” cümlesi ile biten bir belgeye isteksizce imza attılar.

Dickens, basına bir açıklama yaptı ve söylentileri aşağılayarak reddetti: “…son zamanlarda fısıldanan tüm söylentilerin iğrenç bir şekilde yanlış olduğunu ciddiyetle beyan ederim. Ve her kim bu yalanlamadan sonra bunlardan birini tekrarlarsa, göklerin ve yerin önünde bir yalancı tanığın yalan söyleyebileceği kadar kasıtlı ve iğrenç bir şekilde yalan söylemiş olacaktır.”

Bu hamleleri, söylentileri harladı ve güçlendirdi. Basın açıklaması The Times ve Household Words’de yayınlandı. Ancak Punch Dergisi yayınlamayı reddederek uzun dostluklarına son verdi. Ailenin dostu olan yazar William M. Thackeray, Bayan Dickens’ın tarafını tuttu ve o da evden uzaklaştırıldı. Dickens, kızlarının Lemon ve Thackeray’in çocuklarıyla arkadaşlıklarına son vermeleri için ısrar etti.

Bazıları -ki onlar genellikle İrlandalı idiler-, Dickens’ın oğullarını denizaşırı ülkelerdeki İngiliz ordusuna katılmaya teşvik ettiğini hatta itelediğini, böylece İngiliz sömürgeciliğine katkı verdiğini savunuyorlardı. Hakikaten Dickens ailesinin oğullarının birkaçı orduda veya değil denizaşırı İngiliz sömürgelerinde yaşadılar.

Bazıları ise Dickens’ın şöhretinin maliyetini sorguluyor, kanıt olarak ölüsünün bile kendine ait olamadığını, vasiyet ettiği yere bile gömülmediğini  öne sürüyorlardı. Bay Dickens, Shorne’daki küçük, sakin kilise bahçesine gömülmek istemiş, defin işleminin orada yapılması için gerekli düzenlemeler yapılmıştı. Ancak Rochester Katedrali Dekanı araya girdi, aileye merhumun son istirahatgâhının Westminster Abbey’de olması yönünde genel ve çok ciddi bir istek olduğunu aktardı. Ve merhum vasiyetine göre değil, genel istek uyarınca gömüldü.

Mary, bütün bu söylentilerin ortasında, adeta fırtınanın gözünde Dickens ailesine hizmet veriyor, ailenin büyük kızı Mamie Dickens’ın kibar çay davetlerini kabul etmek durumunda kalıyordu. Mamie Dickens, küçük bir şişeden çayına bir iki kapak ölçeğinde brendy ilaveleri yapıyor, alkol kokusu Mary’nin burnuna geliyor, Bayan Mamie’nin dili yavaşça çözülüyordu. Dilin çözülme anlarına mesela kızkardeşi Katie’nin ilk evliliğinin evden kaçmak için olduğuna dair cümlecikler dökülüyordu. Bayan Mamie durumu toparlıyordu ama artık iş işten geçmiş, o cümle sarfedilmiş, Mary ve hizmetçilerin kulakları cümleyi işitmiş oluyordu.

Mary ayrıca işin gereği olarak hizmetliler ile de vakit geçiriyordu. Hizmetliler katı, söylentilerin anavatanı idi ve mesela Katie’nin evden kaçmak için evlenmiş olması bir şekilde Mamie Dickens’ın hiç evlenmemiş olmasına bağlanabiliyordu. Hizmetliler dünyasının arşiv kayıtları çok güçlüydü ve baba Dickens’ın Mamie’nin evlenmesini, çocuk sahibi olmasını istediğni biliyorlardı. Yorumlar bu bilginin üzerine çeşitleniyor, Bayan Mamie’nin Dickens soyadından vazgeçemediği, erkeklerden hoşlanmadığı, annesinin başına gelenlerden ötürü evlilikten ürktüğü, babadan aşırı etkilenmiş bir çocukluk geçirdiğini…şeklinde dallanıp budaklanıyordu.

Mary, nasıl bir girdaba düştüğünün farkına vardı ve mağaza yöneticisi Bayan Koko’ya durumu anlattı. “Başka bir müşteriye bakabilir miyim?” ricasında bulundu.  Bayan Koko, Mary’e üzerinde adres yazılı bir not verdi: “Jenny Marx referansıyla Lizzie Burns ve Friedrich Engels hanesi, Primrose Hill, Regents park caddesi, 122 numara”

Mary’nin notu okurken Bayan Koko içinde uhde kalmış bir hususu dışa vurdu: “Soyadları tutmuyor ama bizi ilgilendirmez. Ev’e yeni yerleşmişler ve sunabileceğimiz bazı şeylere ihtiyaçları varmış.”

*

Haftaya: İkinci Perde – Bütün Yolar  Mısır’a