Jül Vern Seyahat Acentesi: Nellie Bly, Süveyş Kanalını geçiyor  

Sorunun çözümü basitti. Çözüm, Mısırlıların sulama yollarının yıllık bakımının bir parçası olarak yüzyıllardır yaptıklarına benziyordu. Süveyş Kanalı Şirketi, İsmailiye’yi planlarken bu uygulamaları gözardı etmiş, pastoral bir bahçe-şehir yaratmayı daha çok önemsemişti

İLHAMİ ALGÖR

21.09.2024

Nellie, bu sabah her zamankinden daha erken kalktı. Not defterine “meşhur Süveyş Kanalı’nı göreceğim için  heyecanlıyım” cümlesini yazdı. Açılışından 20 yıl kadar sonra kanal neden hâlâ “meşhur”du? Bu “ün” ya da “önem” nereden geliyordu? Kanal’ın ekonomik, ticari, siyasi, askeri anlamda yeryüzünün dengelerini değiştirdiği söyleniyordu. Doğruydu. Sömürüyü hızlandırdığı da doğruydu. Lakin, o günlerde yaşayan ve yeni güzergâhı iş ya da başka nedenlerle kullanan biri olsaydım, “iyi oldu, yol kısaldı, vakit kazandım, navlun giderlerim azaldı…” gibi cümleler kurabilen biri de olabilirdim. Birileri üstüme gelir beni bencillik ile eleştirirse, “çoluk çocuğum, bir ailem var, onları düşünmeliyim” derdim.

Nellie güverteye çıktığında, iki tarafı yüksek kum setleriyle çevrili devasa bir hendeğe benzeyen bir yerden salyangoz hızıyla geçtiklerini gördü. Sabahın erken saati olmasına rağmen güneş yakıyordu. Yolculuk esnasında tanıştığı, hayatı boyunca hep seyahat etmiş olan bir beyefendi, kanalın tarihini anlatmaya başladı: İnşaatın 1859 yılında başladığı, on yıl sürdüğü, 100.000 kadar insanın inşa sırasında can verdiği… 

Beyefendinin dilinde bir an için olsa da kanal hakikatinin bir parçası, çalışanlara dair olan kısmı beliriyordu. Böylece işçiler kanal şirketine karşı, tek bacağı aksak oyuncular ile oynadıkları eşitsiz maçta, topyekûn ölerek bir gol atmayı başarıyorlardı. 

Yeni bir editoryal birim notu bu kez kendi başına geldi. “Süveyş  Kanalı tekrarlarınız çok fazla. Takıntı hissi yaratıyorlar. “

Editoryal birim acaba daha önce bir sansür heyetinde mi çalışmıştı diye düşündüm. Bu bakışla Ravel’in Bolero’sunu da kırpıp kuşa çevirmek mümkündü. “Hallederiz” demedim, içimden gelmedi.

Nellie’nin gemisi öğle saatlerinde yeni yolcu alımı için İsmailiye önündeki koya demirledi. Yolculara karaya çıkabilmeleri için kısa da olsa zaman verdiler. Nellie, bu süre içinde biraz gezindi ve not defterine: “Hidiv’in güzel yeşil bir ormanın kalbinde sahilden biraz geride inşa edilmiş olan sarayını gördük. Yeşil orman, bu kumlu çölde bile zaman ve enerji harcanarak neler yapılabileceğinin kanıtıydı.” cümlelerini yazdı.

Nellie, her medeni insan gibi, çölde yeşillik görmeyi olumluyordu.  Bu olumlama, Çöl’ün kendisi olarak varlığını sorunlu kılıyordu. Nellie’nin iyimserliğine uyarsak İlk bakışta İsmailiye, küçük, yemyeşil övülesi bir kasabaydı. Tatlı su ve deniz suyu kanalları burada birleşiyordu. Port Said ve Süveyş şehirlerine tatlı su İsmailiye’den sağlanıyordu. 

Bu nedenle 1882’de İngiliz ordusu İsmailiye’ye çıkartma yaptı ve Albay Ahmet Urabi’nin direnişçi gruplarıyla çatışmak üzere ülkenin iç taraflarına, Kahire’ye ilerledi. İngiliz kurmaylar, tatlı suyun bol olduğu noktadan çıkartma yapmayı düşünebildiler fakat kanallarda su tahliyesinin gecikmesine sebep olacaklarına kafaları basmadı. 

Her yıl bu mevsimde Nil deltası boyunca uzanan çok sayıda kanal çiftçilik yapan fellahlar tarafından temizlenir, bakımı yapılırdı. İngiliz çıkartması buna engel oldu ve ardından su baskınları geldi. Su baskınları ile İsmailiye ve çevresine sıtma ve humma geldi. 

Böylece bahçelerle dolu yemyeşil ve küçük İsmailiye, Süveyş Kanalı Şirketi’nin olduğu kadar Sıtma’nın da evi oldu. Ve giderek yarı ölü bir kasaba haline geldi. 

Sorunun çözümü basitti. Çözüm, Mısırlıların sulama yollarının yıllık bakımının bir parçası olarak yüzyıllardır yaptıklarına benziyordu. Süveyş Kanalı Şirketi, İsmailiye’yi planlarken bu uygulamaları gözardı etmiş, pastoral bir bahçe-şehir yaratmayı daha çok önemsemişti. 

Esasen bu ayrıntıyı, zamanda gezip tozan karakterin aktarması daha münasip olurdu. En azından editoryal birim’in “malumatfuruşluk, enformatik tavır, gereksiz ve uzun detaylar, ana akıştan uzaklaşmış olmak” gibi eleştirilerine karşı bana bir koruma sağlardı. Fakat karakter kendi başına çalışmaya başladığından beri ne zaman, nerede belirip kaybolacağını bilemezdiniz. 

*

Nellie, yolculuğu renksiz buluyordu. Notları şöyle devam ediyordu: “Bu yolculuğu renklendiren tek şey, zaman zaman kanal kıyısı boyunca koşan ve acınacak bir ses tonuyla ‘bahşiş’ diye bağıran çıplak Arapların ortaya çıkmasıydı. Bunun para anlamına geldiğini anladık, iyi kalpli yolcuların birçoğu onlara para atıyordu, ancak dilenciler ‘bahşiş’ diye ağlayarak peşimizden gelmeye devam ediyorlardı.” 

Nellie’nin gemisi, kanal boyunca birkaç geminin yanından geçti. Genelde yolcular diğer gemilerdeki yolculara sesleniyordu. Konuşmalar çoğunlukla nasıl bir yolculuk geçirdiklerine dair sorularla sınırlıydı. 

Kanal boyunda, kıyıları güçlendirmek için çalışan kadınlı erkekli çok sayıda Arap işçiyi ve  taş taşıyan develeri gördüler. Kanalın sonuna yaklaştıklarında kamp yapan Arapların  görüntüleri sıklaştı. Küçük, donuk kırmızı bir ateşin etrafında dinlenen insanların ve develerin siluetleri görünüyordu. Uzaktan. yaptıkları müziğin sesi geliyordu. Bu esnada bazı siluetler, akşam yemeklerini hazırlıyormuş gibi ateşin üzerinde çalışıyorlardı.

Haftaya : Nellie Bly, Süveyş Kanalını geçmeye devam ediyor