Jül Verne Seyahat Acentesi: Nellie, Brindisi’de
Kısrak yavaşça yoluna devam etmiş, öldürülen efendisinin cesedini eve getirmişti. Katil ise hiçbir zaman yakalanamadı. Aile ve Pascoli zor günler yaşadılar…
18.05.2024
Posta treni bütün gün Adriyatik Denizi boyunca güneye indi. Gün batımına doğru bir istasyonda mola verdi. Nellie, istasyon platformuna çıktı. Parlak renkli yelkenler taşıyan teknelerle dolu bir körfez gördü. Yelkenlerin çoğu kırmızıydı ve batmakta olan güneşin kızıllığında alevlerden oluşmuş gibi görünüyorlardı. Nihayet Nellie’nin posta treni Brindisi’ye yaklaştı.
Zamanda gezip tozuyan karakter, mektup ve kargoların İskenderiye, Kahire, Bombay, Aden, Kalküta vb olarak ayrıştırıldığı vagonda belirdi. Elinde Brindisi limanına yanaşan İzzeddin adlı bir gemiden bahseden bir not taşıyordu. Londra’da Times Kumpanyası tarafından yapılmış, iki bacalı, iki direkli, yandan çarklı, ince, narin buharlı bir gemi olan İzzeddin, süvarisi Gamsız Hasan Bey yönetiminde Konstantiniyye’den hareketle Brindisi’ye gelmiş, monarşiye karşı anayasa taraftarı olmak hususiyetiyle tanınan Midhad Paşa adlı zat’ı, bir sürgün olarak getirmişti. Not bu kadardı. İşgüzar karakter, notu bırakacak bir yer bulamadı, İskenderiye postalarının arasına karıştırıp gitti.
Posta treni Brindisi’ye vardığında, trenin etrafını bavul taşıyıcıları sardı. Nellie o kımıl kımıl kalabalık arasında gemisine nasıl ulaşacağını düşünerek bakınırken bir güvenlik görevlisi yardımına koştu. Nellie ve kompartman arkadaşları baba-kız ile birkaç yolcu için atlı dolmuş arabası ayarladı, arabacıya yolcuları kazıklamamasını sıkı sıkı tembih etti.
Arabacı önce İskenderiye gemisinin yolcularını bıraktı. Nellie ve baba-kız vedalaştılar. Sonra araba Nellie ve kalan birkaç kişiyi Süveyş-Bombay gemisinin iskelesine bıraktı. Vakit gece yarısı idi.
Nellie, gemi yolcularının uyumakta olduğunu düşünüyordu. Güvertedeki kalabalığın bakışlarını görünce yanıldığını anladı. Gemi yolcuları, belki yol öncesi bir huzursuzluk ile belki de yol öncesi huzursuzluğu atlatmak için yeni yolculara boş boş bakmak üzere ayaktaydılar.
İki uzun boylu İngiliz kadın ve Nellie, gemiye çıkan merdivenlerin altında, kendilerine yönelik yoğun ve anlamsız bakışların altında öylece beklediler. Nellie, İngiliz kadınlara, İngiliz gemilerinde yolcuların olağan karşılanma şeklinin bu olup olmadığını sordu. “Bu garip, çok garip,” dedi kadınlar. “Bir kâhya ya da birileri yardımımıza gelmeliydi.”
Nellie, başının çaresine bakmaya karar verdi ve gemiye çıkıp bir ofis buldu. Ofiste bir görevli ve doktor olduğunu tahmin ettiği bir adam oturuyordu. Nellie biletini ve Londra’daki P. & O. ofisinde kendisine verilen bir mektubu görevliye verdi. Mektupta, Nellie’nin seyahat ettiği tüm P. & O. gemilerinin komutan ve kaptanlarının, Nellie’ye özen ve ilgi göstermeleri isteniyordu.
Gemi görevlisi geç kavrayan biriydi. İki satırlık mektubu uzun uzun okuduktan sonra sırtını dönüp bir kamara numarası söyledi. “Yol gösterecek bir kamarot bulabilir miyim?” diye sordu Nellie. “Hepsi meşgul,” dedi adam, ”kamaranız iskele tarafında” Sonra masadaki kağıtlara daldı ve çok meşgulüm havalarına girdi. Gıcık bir adamdı.
Nellie’in yanında hâlâ ona yardımcı olmaya çalışan bir tren görevlisi vardı. Tren görevlisi, Nellie’ye yardım edilmesini isteyen mektubu okumuş, mektubun ricasını aşan bir gönüllülükle Bly’a destek olmaya karar vermişti. Görevlinin adı Giovanni Pascoli idi. Bir yetimdi. 12 yaşındayken, babası Ruggero Pascoli siyah-beyaz bir kısrağın çektiği bir arabayla evine dönerken yol kenarındaki saklanan bir suikastçı tarafından vurularak öldürülmüştü. Kısrak yavaşça yoluna devam etmiş, öldürülen efendisinin cesedini eve getirmişti. Katil ise hiçbir zaman yakalanamadı. Aile ve Pascoli zor günler yaşadılar. Rimini’ye taşındılar ve Pascoli Sosyalist gösterilere katılmaya başladı. Bir protesto gösterisinde yakalandı ve Bologna’da kısa bir süre hapis yattı.
Pascoli, Nellie Bly’ın kabini bulmasına yardım etti ve buldular. Nellie kamaranın kapısını açtığında altlı üstlü iki ranza gördü. Alt ranzadan iki kadın başı dışarı fırlayıp sinirli bir “Oh!” sesi çıkardılar. Üst ranzayı da zaten eşyaları ile doldurmuşlardı. Nellie kadınları her anlama çekilebilecek farklı tonlamalı bir “Oh!” ile cevapladı ve geri çekildi. Az önce görüştüğü ofis görevlisinin yanına döndü ve adama biraz sert çıktı.
Adam mektubu tekrar okudu ve Nellie’yi başka bir kamaraya yönlendirdi. Bu kez bir kamarot belirdi ve refakatçi rolünü üstlendi. Yeni kamarada güzel bir genç kadın dostça bir gülümseme ile karşıladı Nellie’yi.
Nellie’nin gemiye ayak bastıktan sonra karşılaştığı tek güzel şey bu gülümseyişti. Eşyalarını kamaraya yerleştirirken, genç kadına ait bir kitap dikkatini çekti. Kitap Bir Hanımefendi’nin Portresi adlı ve Nellie’nin okumuş olduğu bir romandı. Romanda Nellie gibi gazeteci olan genç bir kadın karakter vardı. Romanın baş karakteri ise İngilterede akrabaları yanında yaşayan Amerikalı genç bir kadındı.
Evlilik tekliflerini sert biçimde reddediyor, bir kadının önceliğinin bir an önce evlenmek değil, içindeki ışığın doğmasına izin vermek olduğunu düşünüyordu. Nellie, kamara arkadaşının bu romanı tercih etmiş olmasını ilginç buldu. Fakat çok yorgundu ve giysilerini değiştirmek istiyordu. Kamara arkadaşı göz ucu ile Nellie’nin soyunup giyinmesini izledi. Nellie, göz ucunun farkında olarak soyundu ve giyindi.
Zamanda gezip tozuyan karakter belirdi ve editoryal servisin bir notunu iletti. Notta, Giovanni Pascoli’nin tren görevlisi değil şair olduğu yazılıydı.
“Hallederiz” dedim.
Haftaya: Nellie güvertede