Kardeş, soydaş halklar, cumhuriyetler ne demek?
Keşke dünyadaki tüm devletlerin vatandaşları için kardeş kelimesini kullanabilsek… O zaman bir itirazım olmayacak, hatta ne güzel, ne insani bir tutum diyeceğim ama bu kardeş, soydaş kavramlarını sadece kendilerine Türk devletleri diyen ülkelerin vatandaşları, halkları için kullandığımızda sanırım bizim Anayasamız bağlamında bir hukuk sorunu ortaya çıkıyor

01.05.2025
Geçtiğimiz günlerde 4 devlet, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Kıbrıs’ı (bizim diplomasinin tabiriyle GKRY; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) tanıdı ve Ada’ya büyükelçi gönderdiler.
Bu konu bizim basında çok tartışılıyor ama merkezi devlet iktidar cephesi ve bu iktidara yakın basında sessizlikle, hatta bir ölçüde anlayışlı diyebileceğimiz bir üslupla karşılandı.
Bugünkü yazımda meselenin bu yanına yani uluslararası ilişkiler alanını ilgilendiren detaylarına, bu dört devletin de AB ile ilişkilerine falan girmeyeceğim.
Ancak, bu meselenin bir de terminolojik ve anayasal boyutları var, bu mesele bizim iç meselemiz, ciddi bir hukuk meselesi muhtemelen ve ben bu konuyu çok önemsiyorum, açmaya çalışacağım.
“Kardeş halklar, kardeş devletler, soydaşlarımız” ifadeleri çok kullandığımız ifadeler, kulağımıza da hoş geliyor, hiç içeriğini, anayasal, hukuki boyutlarını düşünmüyoruz, kardeş, soydaş kelimelerinin zaten kamu hukukunda bir yeri yok, rastgele kullanıyoruz.
Türkiye vatandaşlık konusunu hukuk düzleminde tanımlamadan ve herkes, özellikle de devlet bu hukuki tanımı içine sindirmediği sürece “kardeş halklar, kardeş devletler” gibi hukuki temeli olmayan, popülist ifadeleri kullanmayı sürdüreceğiz.
Yazının ilk satırında adı geçen dört devlet Türk devletleri olarak tanımlanıyorlar ve bu vesileyle de kardeş devletler, soydaşlarımız ifadeleri kullanılıyor haklarında.
Bu devletlerin vatandaşları bizlerin kardeşleri midirler?
Kısmen evet, kısmen hayır, daha doğrusu kimin söylediğine bağlı.
Keşke dünyadaki tüm devletlerin vatandaşları için kardeş kelimesini kullanabilsek… O zaman bir itirazım olmayacak, hatta ne güzel, ne insani bir tutum diyeceğim ama bu kardeş, soydaş kavramlarını sadece kendilerine Türk devletleri diyen ülkelerin vatandaşları, halkları için kullandığımızda sanırım bizim Anayasamız bağlamında bir hukuk sorunu ortaya çıkıyor.
“Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” der Anayasanın birinci maddesi, dikkatinizi çekerim Türk devleti denmez ama nedense 66. Maddede, vatandaşlık maddesinde, bu “Türkiye devleti” ifadesi “Türk devletine” dönüşür, bu ayrımı sorduğum hukukçulardan da tatminkâr bir cevap alamamışımdır hiçbir zaman; Dibacede de durum farklı değildir.
Burada temel soru şudur: “Türkiye devletinde vatandaşlık hukuki bir tanım ve anlayış mıdır, yoksa etnisite, kavmi kökenli Türklük bazlı bir tanım ve anlayış mı?”
Bu soruya toplum olarak bugüne kadar tutarlı bir yanıt veremedik hiçbir zaman.
Devlet adamlarının, devleti temsil etme durumundaki görevlilerin, cumhurbaşkanlarının, dışişleri bakanlarının, büyükelçilerin bu devletler için, Azerbaycan için, Irak Türkmenleri için, KKTC vatandaşları için, Balkanlardaki ana dilleri Türkçe olan başka ülkelerin vatandaşları için kardeş, soydaş halklar demeleri anayasaya, hukuka uygun mudur?
Yukarıdaki cümlede saydığım kişiler ülkemiz vatandaşlarını ama içlerinde anadilleri Kürtçe, Rumca, Ermenice, Arapça, Lazca (ve başkaları) olan vatandaşları da temsil etmek durumundalar ve bir Ermeni vatandaşımızın bir Azerbaycan devleti vatandaşını kardeş olarak görmek gibi bir yükümlülüğünün olduğunu düşünmüyorum.
Devlet adamlarının vatandaşlık konusunu ve bu konunun dış ilişkilere yansımalarını hukuki bazda değerlendirmek mecburiyetleri var.
Ancak, devlet görevi olmayan bir vatandaşın, mesela anadili Türkçe olan birinin söz konusu dört Orta Asya devletini kardeş devletler olarak, vatandaşlarını da kardeş, soydaş olarak görme hakkı var ama aynı hak, anadili Ermenice olan bir vatandaşımızın Ermenistan’ı kardeş devlet olarak, Ermenistan vatandaşlarını da kardeş, soydaş olarak görme hakkı için de geçerli.
Bu mantığı Kürt, Arap, Rum vatandaşlarımıza da genişletebiliriz doğal olarak.
Ancak, bu “kardeş halklar, kardeş devletler, soydaşlar” ifadeleri devlet dışı kesimler için geçerlidir, devleti temsil eden kişilerin hukuki vatandaşlık tanımının gereklerini dillerine de yerleştirmeleri mecburiyettir bir hukuk devletinde.
Aslında, gerçekçi olalım, bizde içselleştirilmemiş resmî tez ne kadar vatandaşlığın hukuki temelde tanımlandığını söylerse söylesin egemen, yaygın anlayış ve kabul vatandaşın Türk
etnisitesi temelli bir anlayış ve kabul olduğu yönündedir, bunu görmek, anlamak için örneklerini vermek istemeyeceğim resmî, yarı resmî metinlere bakmak yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
Türkiye’de, ağırlığı İstanbul’da sayıları az da olsa Rum vatandaşlarımız var, bir Cumhurbaşkanı bir gün Yunanistan vatandaşları için “kardeşlerimiz” diyebilecek midir acaba?
Mesele sayısal bir mesele değil, hukuki vatandaşlık anlayışını içine sindirme meselesidir.
Başka bir Cumhurbaşkanı da Kuzey Irak’ta, Kuzey Suriye’de yaşayan Türkmenlere “kardeşlerimiz” diyebildiği kadar, oralarda yaşayan Kürtlere de “kardeşlerimiz” diyebilecek midir?
Türkiye’de milyonlarca Kürt vatandaşımız var, onların soydaşlarına neden devlet adına “kardeşlerimiz” diyemiyoruz, çünkü her Cumhurbaşkanı milyonlarca Kürt vatandaşımızın da Cumhurbaşkanı.
Bu soydaş, kardeş ifadeleri hukuken çok sorunlu, en iyisi hiç bu ifadelere girmemek galiba.
Hukuk kıtlığı yaşayan bir ülkede beyhude rüya görüyorum muhtemelen.