Katliam Yasasına karşı süresiz açlık grevi başlıyor
Alper Sunaçoğlu: Nasıl Müslümansınız? Nasıl insansınız? Bir köpeğin diri diri kafasını kesip ertesi gün Cuma namazına giden ve Allahu Ekber diyen kişi, bence şeytandan daha aşağılıktır
21.08.2024
Ağustos ayıyla beraber Türkiye bir mezbahaya döndü. Hayvan katliam yasası, kamuoyunun direncine, sokak eylemlerine, muhalif milletvekillerinin meclisteki itirazlarına rağmen iktidar partileri tarafından önce komisyondan, sonra meclis genel kururundan geçirilerek kanunlaşmıştı. İşte mezbaha duvarları böylece ortadan kalktı. Hem sokak ortasında hem de bazı belediyelere bağlı barınaklarda köpeklerin kafaları kesildi, diri diri gömüldüler, vahşice öldürüldüler. Koskoca gezegende toplu iğne başı kadar yer tutan ülkemizde insanların el kaldırıp indirmesiyle geçen yasa, gezegenin, doğanın kanunlarının ve evrensel yaşam hakkının üzerindeydi bazı kesimlere göre.
Halkın yüzde 85’i zaten bu yasaya karşıyken, içeriğini bilmeden savunanlar dahi sokaklardan yansıyan vahşi görüntüler karşısında bocaladı ve yasayı savunmaktan vazgeçerek farklı çözümler talep etmeye başladı.
Ülkenin dört bir yanında köpek katliamları yaşanırken CHP, yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Yasanın meclis genel kurulundan geçmesini, on gün açlık grevi yaparak protesto eden milli yüzücü Alper Sunaçoğlu’nun kararlı mücadelesi ise kamuoyu tarafından takdir gördü.
Hayvan hakları savunucuları, mücadeleden vazgeçmiyor. Gerek sosyal medyada gerek “sokaktayım yanındayım” organizasyonuyla gerekse de 1 Eylül’de İstanbul Yenikapı’da gerçekleştirilecek mitingle mücadeleleri sürecek. Sunaçoğlu’nun programında ise süresiz açlık grevi var. Köpeklerin katledilmesini engellemek için bedenini öne sürecek olan Alper Sunaçoğlu ile katliam yasası ve planladığı eylem süreci üzerine konuştuk.
“Hayvanlar önceliğim”
> Milli yüzümüzsünüz fakat kamuoyu sizi hayvan katliam yasasına karşı direnmeniz ve açlık grevi yapmanızla tanıdı. Siz biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Mesleğim yeminli gümrük müşavirliği ve yeminli adli bilirkişilik. Mersin’de yaşıyorum, iş yerim ise Adana’da. Maraton yüzme hobimdi ve ileriye taşıdım. Milli yüzücüyüm. Yurtdışındaki müsabakalara katılarak maratonlarda ülkemizi temsil ettim. Son projem, Kıbrıs’a yüzerek gidip, yine yüzerek dönmek. Bunu gerçekleştirebilirsem, jübilem olacak. Profesyonel anlamda yüzmeyi bıraksam da amatör olarak hayatım boyunca yüzmeye devam edeceğim.
> Hayvan hakları alanıyla ilgilenme süreciniz nasıl başladı?
Annem hep “İyilik yap, denize at. Kul bilmezse malik bilir.” derdi. Beş yaşından beri hayvan besliyorum ve gördüğüm her canlının hayatına dokunmaya çalışıyorum. Hiçbir zaman bir kediye mama verdim, bir köpeğe şunu yaptım, diye paylaşma ihtiyacı hissetmedim ve yardım toplamadım. Üç yıldan beri kendime gömlek almadım mesela. Almayı düşündüğümde fiyatını soruyorum, 2500 TL, diyorlar. Bu paraya 9 aylık mama çıkar, diye düşünüp almaktan vazgeçiyorum. Hayvanlar önceliğim.
> Kaç hayvan besliyorsunuz?
Evde 3 kedim var, yaklaşık 25 kedime de bahçemde bakıyorum. Ayrıca bahçemde 3, sokakta da 40’a yakın köpek besliyorum. Şimdiye kadar hiç kimseden para ve mama talep etmedim. Hepsine kendi bütçemle bakıyorum.
> Yasaya karşı açlık grevi yapma kararını nasıl aldınız?
Katliam yasası, bence hayvanların yaşam hakkına tecavüz anlamına geliyordu. Ön plana çıkmak istemesem de bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bu bir sorumluluktu. Baktığım hayvanlar gözümün önüne geldi, onların öleceğini düşündüm. Önce “uyutmak” dediler ve bunu “Köpekler mışıl mışıl uyuyacak.” diye algılayan insanlar gördüm. Böyle düşünen belki milyonlarca insan vardı. Bunu fark edince artık etrafımdaki köpeklere bakmaktan ziyade genel anlamda bir şey yapmam gerektiğini düşündüm ve mücadeleye başladım.
> Genelde hayvan hakları savunucularına ve katliam yasasına karşı çıkanlara “Yasayı okumadınız, bu yüzden karşı çıkıyorsunuz.” diyorlar. Siz yasayı okudunuz mu?
Evet okudum. Yasada direkt hayvanların öldürülmesiyle ilgili bir madde yok. Saldırgan ve bulaşıcı hastalık taşıyanların veteriner onayıyla öldürüleceğinden bahsediliyor. Ama henüz kanun çıkmadan neler yaşandığını, hayvanların nasıl katledildiğini, kafalarının kesildiğini gördük. Hatta hayvanların diri diri kafaları kesilirken, karşılarına geçip sigara içenleri ve oynayanları tüm Türkiye gördü. Ak Parti hükümeti, bu kanunu çıkarırken bunların yaşanacağını biliyor muydu, emin değilim ve bu kısma girmek istemiyorum. Nihayetinde yasa nedeniyle şu anda toplum içinde eline bıçak ve ip alan kişiler, hayvan öldürebiliyor. Herkeste “Öldürdüm ne olmuş, kimse bana bir şey diyemez.” rahatlığı oluştu.
“Amacım kanunun geri çekilmesiydi”
> On günlük açlık grevini yüzerek suda yapacağınızı belirten haberler yapılmıştı fakat bu şekilde yapmadınız. Neler yaşandı, engellendiniz mi?
Fenerbahçe’den 1910 yılında 90 bin hayvanın benzeri sebeplerle acımasızca katledildiği Hayırsız Ada’ya (Sivri Ada) yüzerek gitmek, orada basın açıklaması yapmak istedim. İstanbul Valiliği, verdiğim dilekçeye, gemi trafiğini gerekçe göstererek uygun görmedikleri, cevabını verdi. Oysa ben Mavi Marmara gemisini yüzerek karşılayan sporcuyum. O gün izinlerim, bir saatte çıkmıştı. Yüzdüğüm rota ise gemi trafiğinin olduğu bir rotaydı. Aynı valilik bugün, gemilerin arada sırada geçtiği bir rotada yüzmeme, gemi trafiğini bahane ederek izin vermedi. Ben de, madem kulaçlarımız sizi rahatsız ediyor, yüzmeyelim fakat Anayasal hakkım olan oturma eylemi, basın açıklaması ve açlık grevini yapacağım, dedim. İzin istemedim, sadece bilgilendirme maili gönderdim. Sonrasını biliyorsunuz; orada üç gün kaldım ve açlık grevine İstanbul’da devam ettim.
> Peki, açlık grevinizin talepleri ve amacı neydi?
Amacım; katliam yasasını tüm dünyaya duyurmak ve bu kanunun geri çekilmesiydi. Bu amaçla bir misyon üstlendim. Dünyaya duyurabildiğimizi düşünüyorum çünkü Avrupa’nın pek çok ülkesinde haberimiz yapıldı ve şu anda bizim de kontrolümüzden çıktı. Yurtdışında boykotlar ve protestolar artarak devam ediyor.
> On gün sonra alcık grevini bırakma kararını neden aldınız?
Süreç, Anayasa Mahkemesi’nde devam edecekti ve uzun süreceği için aç kalmanın davama ve inandığım değere bir getirisi olmayacağını düşünerek ara verdim.
> Yine bir açlık grevi hazırlığı içindesiniz. Eylem planınız nasıl şekillenecek?
Hem Anayasa Mahkemesi sürecini hızlandırmak hem de Türkiye’de yaşananları tüm dünyaya duyurmak için bir kez daha ve bu defa toplu şekilde açlık grevine başlayacağız. Yaklaşık 11 arkadaşımla beraber yeni bir açlık grevi yapacağız.
> Arkadaşlarınız da hayvan hakları aktivistleri mi?
Farklı mesleklerden ve şehirlerden insanlar. Hiçbirinin siyasi bir tutumu yok ki bu konu zaten siyasetüstü. Açıkçası onlara, siyasi tutumlarını sorma gereği dahi hissetmedim. Belki içlerinde bir Ak Partili arkadaş da vardır. Davamız, hayvanların yaşam hakları, amacımız ise bu korkunç yasanın revize edilerek makul bir hale getirilmesi.
“Süresiz açlık grevine başlayacağım”
> Dönüşümlü açlık grevi mi yapacaksınız?
Açlık grevine, 31 Ağustos’ta saat 08.00’de İstanbul Kadıköy İskelesi’nde başlayacağız. 2 Eylül’e kadar üç gün toplu açlık grevi yapacağız. Sonra ben Ankara’ya geçeceğim ve Anayasa Mahkemesi’nin önünde veya yakınında oturarak, mahkeme kararını açıklayana kadar süresiz açlık grevine devam edeceğim. Tabii ilk üç gün yapılacak toplu açlık grevine katılmak isteyenler de olacaktır.
> Bir sporcusunuz, eylem biçimi olarak neden açlık grevini seçiyorsunuz?
İnsanın hayatında üç önemli hayati faktör var: Hava, su, gıda. İnsan için en değerli şey hayatıdır. Hayatımızı ortaya koyarak mücadele etmeye çalışıyoruz. Umarım yetkililer biraz vicdanlı davranır ve neden bu noktaya geldiğimizi düşünürler. Yaşanan katliamlar da göz önünde bulundurularak öncelikle yürütmeyi durdurma kararı alınmasını ve yasanın daha makul hale getirilerek yürürlüğe girmesini umuyorum.
> Sizce bu yasa nasıl makul hale getirilebilir?
Adına ötenazi veya uyutma da dense öldürme maddesinin kesinlikle kaldırılması gerekiyor. Hakikaten hayvanın artık kurtuluş umudu yoksa, can çekişiyorsa ve veteriner onay verirse buna belki evet diyebilir, hayvan acı çekmesin diye düşünebiliriz. Ama sokakta yaşayan, herkesin sevdiği, kimseye zararı olmayan hayvanı alıp “Kuduz riski var.” diye öldüremezsiniz. Bu ne ahlaki ne de vicdanidir.
> Mesela grip de bulaşıcı bir hastalık, kuduz da. Yasada yer alan bulaşıcı hastalık bölümünün netleşmesini istiyor musunuz peki?
Grip olan insanları öldürüyor muyuz ya da bir trafik kazası olduğunda tüm trafiği kapatıyor muyuz? Bir mantık yok yasada. Bu bölümün de değiştirilmesi gerek.
> Hayvanlar Türkiye şartlarında barınaklarda yaşatılabilir mi sizce ve mesela Fatma Şahin’in Gaziantep’te yaptığı gibi doğal yaşam alanı oluşturma projelerine nasıl bakıyorsunuz?
Bugün Türkiye’deki belediyelerin 1200’ünde barınak yok. Var olanlar da hapishane ve ölüm kafesleridir. Eğer doğal yaşam alanlarında hayvanların mamasını, suyunu, ilacını vereceklerse, onlara benim bahçemde baktığım gibi bakabileceklerse doğal yaşam alanları hayvanlar için uygun olabilir, destekleriz.
“Savaşta bile kafa kesilmez”
> Altındağ barınağındaki katliamı bizzat gördünüz, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de barınak yok ama köpek topluyorlar. Topladıkları hayvanlar için bir saat sonra baskın yaptık ve gördük ki elli-yüz tane hayvan, kafaları kesilerek öldürülmüş. Her şeyi bırakın, öldürmenin de bir adabı vardır, savaşta bile kafa kesilmez, uluslararası suçtur. Köpeğin kafasını kesmişsin, diri diri toprağa gömmüşsün, sonra nasıl cuma namazına gidiyorsun? Nasıl Müslümansınız? Nasıl insansınız? Bir köpeğin diri diri kafasını kesip ertesi gün cuma namazına giden ve Allahu Ekber diyen kişi, bence şeytandan daha aşağılıktır.
> Zaten mevzu dinse dört peygamberin dört kitabında da bu katliamların, diri diri kafa kesmenin, diri diri gömmenin yeri yok. Ama yapıldı.
Yamyamların içine gitseniz, onlar bile böyle öldürmez. Gelgelelim Türkiye, Müslüman bir ülke ama gelinen noktaya bakar mısınız?
“İklim kanununun maddeleri incelenmeli”
> Yapılan anketlere göre toplumun yüzde 85’i köpeklerin öldürülmesine karşı. Farklı bir ankete göreyse sokak hayvanlarını sorun olarak görenlerin yüzdesi 0.05. Kalabalık bir kamuoyu katliam yasasına karşıyken, Erdoğan sizce neden “Bu yasayı hemen çıkarın, sessiz çoğunluk istiyor.” gibi açıklamalar yaptı?
Zamanında Sayın Cumhurbaşkanıyla tanışma imkanım oldu. Dindar, camilerde ezan okuyan, namaz kıldıran, “Yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü” diyen bir insan, bu noktaya nasıl geldi ve getirildi? Belki de üzerinde bir baskı var. İklim kanununun maddeleri incelenmeli. Sevr Anlaşması’nda bile olmayan katı maddeler içeriyor. İklim kanunuyla ülkelerin zorlandığı konular zamanla ortaya çıktığında, bugünleri neden yaşadığımız daha iyi anlaşılacak. Bir dış baskı söz konusu olabilir. Bilmiyoruz ama bu vicdana, akla, bilime aykırı yasanın bir an evvel geri çekilmesi için elimden gelen her şeyi yapacağım.
> Cumhurbaşkanı veya Emine Erdoğan’dan bir randevu talebiniz oldu mu ya da olacak mı?
Görüşmeyi, bunları onların gözlerine bakarak anlatmayı çok isterim ama olacağını sanmıyorum. “Bir an evvel bu yasa tasarısını geçirin, imzaya sunun” açıklaması yapan, ısrarla bu yasanın çıkmasını isteyen bir insana gidip sabaha kadar bunları anlatsam ne değişecek?
> İklim kanunu ile ilgili bağlantısı nedir sizce bu katliam yasasının?
Bakın mesela yasada önce kedilerin toplatılması yok, dediler. Az önce bir haber gördüm: Kediler virüs taşıyormuş, katledilmeleri gerekiyormuş. Bir adım sonrası küçükbaş, büyükbaş hayvancılığın ve tarımın bitirilmesi olabilir. Köpekler bir başlangıç, sonuç değil. Bizler sesimizi çıkarmazsak böyle devam edecek. Bunları, ömrüm ve nefesim yettiği kadar yüce Türk milletine anlatmaya çalışacağım.
“Güvenli Sokaklar Derneği araştırılmalı”
> Bu tabloda sosyal medya trolleri, kamuoyu bu yasayı istiyor, algısını bilinçli mi oluşturdular sizce?
200 binden fazla troll hesap var ve iki seneden beri sürekli yalan haberler yapılıyor. Hayatında bir köpeğe hoşt demeyen insanlar, bu haberler nedeniyle köpeklere karşı düşmanca tutum içine girdiler. Biz bu insanlara sesimizi duyuramadık, şimdi yeni yeni duyuruyoruz.
Güvenli Sokaklar derneğine de değinmek gerek. Bu derneğin finansörleri, iletişimde oldukları kişiler, kimlerden destek buldukları, nasıl bu kadar etkili olabildikleri ve hükümet tarafından destek görüp görmedikleri, bence araştırılmalı.
“Yarın emeklileri uyutalım deseler…”
> Hayvan katliamı yasasının, açlık grevi yapacak, bedeninize zarar verecek kadar önemli olduğuna inanıyorsunuz. Türcülüğün; sana benzemeyeni, senin gibi düşünmeyeni, seninle aynı cinsiyetten, dinden, ırktan olmayanı düşman görmeyi, cinsiyetçiliği ve ırkçılığı doğurduğunu da düşünüyor musunuz?
Bence bu bir başlangıç ve Türk toplumu fikren öldürmeye alıştırılıyor. Eskiden bir köpek öldürüldüğünde toplum olarak tepki gösterirdik, şimdi normalleşti. Katliamlarda ölen canlar, sayılarla ifade edilmeye başlandı. Katliamlar olağanlaştırılıyor. Yarın hükümet; “Sokak çocukları, tinerci ve zararlı. Onları uyutalım.” veya “Emekliler, yaşayacağı kadar yaşamış. Devletin sırtında yükler. Uyutalım.” derse ne olacak? ‘Kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir’ formülüne ses çıkarılmayacak mı? Demokrasi bu değildir. İnsan ya da herhangi bir canlının yaşam hakkını bırakın oylamaya açmayı, bu düşünceyi dile getirmek bile bana göre ayıp, günah ve kabul edilemez.
> 1 Eylül’deki İstanbul Yenikapı mitingi için bir çağrınız olacak mı?
Açlık grevim 31 Ağustos’ta başlayacağı için mitinge katılamayacağım ama tabii imkanı olan herkesin o gün orada olmasını isterim. Katliam yasasına karşı çıkanların ne kadar kalabalık olduğunu orada göstermek isteriz.