Kemal Kılıçdaroğlu ne demek istedi?

Hâle bakar mısınız, 2019 yılında Kemal Kılıçdaroğlu “darbe” uyarısı yapıyor…

FİGEN A. ÇALIKUŞU

27.09.2019

Sizi bilmem ama ben zaman zaman Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak çok özlediğimiz "demokratik bir huzur" ortamını hiç göremeyeceğimiz endişesine kapılıyorum.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ordu ile ilgili olarak Murat Yetkin'e yaptığı açıklamaları okurken de gene bu duyguya kapıldım ve hafifçe ürperdim.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasının beni ürperten ve altını çizerek birkaç kez okuduğum bölümü şöyleydi:

15 Temmuz darbesi girişiminin hemen ardından İstanbul’daki Yenikapı mitinginde şunları söyledim: 'Siyaseti cami, kışla ve mahkemelerden uzak tutalım. Camilerde politika olacaksa, toplumu böleceğiz. Mahkeme salonunda politika varsa, adalet bulamayız. Kışlada politika varsa, darbeleri önleyemeyiz.

Son cümleyi paragraftan özenle ayırdım ve bir kez daha okudum:

"Kışlada politika varsa, darbeleri önleyemeyiz."

Askerî darbe mi?

Devlet ve toplumun tüm su altı akıntılarından da doğal olarak haberdar olan bir lider "darbe" uyarısı yapınca düşünmek gerek, neyin darbesi, kimin darbesi, aman Allahım!

Kemal Kılıçdaroğlu bu uyarısının altını dolduracak bir başka uyarı cümlesi daha kullanıyor:

“[Son YAŞ'ta], uygunluk yerine AKP'ye üye olan akrabaları ya da arkadaşları olup olmadıklarına göre siyasî sadakate göre atama ve promosyonlar yapıldı. "

Benim gibi demokratik bir huzur ortamı arayan, refah ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen insanlar için sarsıcı ve korkutucu ifadeler bunlar.

CHP Genel Başkanı ne demek istiyor, neyin uyarısını yapıyor?

Spekülasyonları iki başlıkta toplamak mümkün:

1-"Uygunluk yerine AKP'ye üye olan akrabaları ya da arkadaşları olup olmadıklarına göre siyasî sadakate göre ataması" yapılanlar üzerinden siyasal iktidarın çok daha otoriter yeni bir yapılanmaya gitme ihtimali.

2-Devletin tümüyle çökertilmesinden çok rahatsız olanların reaksiyoner bir davranış ihtimali.

Hâle bakar mısınız, 2019 yılında Kemal Kılıçdaroğlu "darbe" uyarısı yapıyor…

İster otoriter yapıyı daha da nefes alamayacak hâle getirecek bir şuursuzluk, ister devletin tümüyle çökmekte olanların tepkisel eylemleri, hepsi felaket.

Zaten şimdiye kadar bazen cami bazen de kışla üzerinden kurulan siperlerde yapılan güç savaşları bizi belimizi doğrultamaz hâle getirmedi mi?

Anlaşılan yenilen pehlivanların güreşe doymadıkları gibi, yıllardır bu güreşi tutanlar bir daha güreşmek istiyor. Toplumsal sağduyu çok sıkılmış olmalı ki hem FETÖ Borsası hem de Ergenekon'un varlığı aynı anda gündemde yükseliyor.

Çeşitli farklı kılıklarda ortaya çıkan ama fikri sabiti hep aynı olan devlet içi güç kavgası madrabazlığı Türkiye'yi zehirliyor. Demokrasi ve hukuk devletine olan acil ihtiyacın da önünü tıkıyor. Toplumsal acil ihtiyacı değil güç kavgası yapan şarlatanların gündemine tutsak oluyoruz.

Uluslararası sistemin sürekli dışına itilmemiz bu oyunu kuran esas cazgırın yeni konumu açısından da incelenmeye değer doğrusu. Siyasal İslam ve otoriter ideolojilerle işlerin yürümediği işareti mi acaba?

İçerde ve dışarda herkes görüyor ki; demokrasiyi ve hukuk devletini yok eden bir siyasal iktidar inadı huzur tesis edemez…

Konuşulanların, ürküntü veren spekülatif senaryoların kısa özeti şu, eğer bu faşizan yönetim ısrarı dayatmaya devam ederse bizi bekleyen akıbet:

“Kırk satır mı, kırk katır mı?”

Kemal Kılıçdaroğlu da anladığım kadarıyla tam bu noktada herkesi uyarıyor…

"Ateşle oynamayın, hepimiz yanarız" diyor.

Bu kadar can alıcı bir uyarı belli ki ağır bir bilgiye dayanıyor ama Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, siyasi iktidar ne diyor ne düşünüyor, duyamadık.

Yoksa onlar güç savaşlarıyla efsunlaşmış felaket ihtimallerine işaret eden sağduyulu ve özverili uyarılara bu kadar mı sağır, böylesine mi kör?