Kurtlar Bekçiler Gacılar
Bu sistem böyle var oluyor, ne yazık ki her seferinde düşüyoruz çembere! Bunun bilincine varıp alternatif projeler üretmemiz lazım.

26.07.2022
Anam bacım, çok kötü zamanlardan geçiyoruz yine. Gündem yoğun, fazla yoğun… Bir yandan şuursuzca zamlar, diğer yandan bin yıldır süren savaş, bitmeyen, tükenmeyen savaş! Biraz geri dönüp tarihe baktığımız zaman; bu coğrafyada sistematik bir şiddet, kan ve talan üzerine kurulmuş bu sistem. Dede Korkut masallarını ben ilkokuldayken bir öğretmenimiz bize okurdu.
1980 Darbesi sonrası olduğu için, atanan öğretmenlerin çoğu gibi faşistti. Hiç unutamadığım, Kurtlar Masalı’nı okumuştu. Kurtlar sürü halinde gezerlermiş, en arkada giden kurt lider olurmuş. Çünkü her şeyi görmesi gerekiyormuş; olası tehditleri ve en önemlisi avlayacakları avları. Av gördüğünde hilal şekli alırlarmış ve geri çekilip pusuya yatıyorlarmış. Avlanacak hayvanlar, gittiklerini sanıp bir şekilde çemberin içine dalarlarmış.
Çember liderin ve dişi kurtların öncülüğünde halka şeklini alıp avı kıskaca alarak kolayca avlarlarmış. İşte Osmanlı savaşları aynı şekilde, aynı sistemle yapılmış hep. Günümüzde de öyle değil mi? Mesela 19 Aralık cezaevlerindeki F tipi protestolarında anlaşmaya kadar varıldı, rehavet çöktü herkesin üzerine ve sabahın köründe saldırı başladı; aynı kıskaç, aynı yöntem!
Keza barış sürecinde de açılım dediler, çoğu insanı inandırdılar, gevşek bıraktılar ve birden saldırıya geçtiler. Ellerinden geleni yaptılar Gezi direnişçilerine! Aynı şekilde, aynı yöntemi 8 Mart Gece Yürüyüşü ve LGBTI+ Pride yürüyüşlerine de uyguladılar.
Bu sistem böyle var oluyor, ne yazık ki her seferinde düşüyoruz çembere! Artık bu çembere düşmek istemiyoruz, bunlar böyle çalışıyor. Bunun bilincine varıp alternatif projeler üretmemiz lazım. Sözde kalmadan, uygulamalı olmak zorunda! Şunu da belirtmek isterim; kurtlar bu şekilde avlanıyor belki, sadece avlanıyor, doyduğu zaman inine çekiliyor. Hiçbir kurt bir koyunu ayağından bağlayıp tutsak etmiyor ya da seri üretime geçmiyor. Hiçbir kurt talan etmiyor, hiç kimse üzerinde tahakküm kurmuyor. Hiçbir kurt, dişisini öldürmüyor. Bu saydıklarım, sadece “İnsana mahsustur!” Korkunç olan insandır!
Başta söylediğim gibi, bu sistemi ayakta tutan en önemli şeyler; militarizm, ataerkil sistem ve aile kurumu –tabii heteroseksizm. Ha bu arada, tektanrılı dinleri de unutmayalım. Homofobi, kaçınılmaz. Çünkü eşcinsellik, ciddi bir tehdit bu sistem için. Aile kavramı alt üst olur ve yeniden alternatif aile belki kurulur, şimdi bilemedim.
Çok ciddi bir örgütlenmeye ihtiyacımız var. Hak temelli, türcü olamayan, kan akıtmayan bir örgütlenme. İnsan-merkezli örgütlenmeler döner dolaşır, aynı yere gelir; ne kan durur ne de savaşlar biter.
Bekçi başı
Yıllar önce, seks işçiliği yaptığım dönemde, otobanda polis aldı bizi, beş altı kadındık. Zeytinburnu merkez karakoluna götürdüler bizi. Yeni bir amir gelmiş, dediler. Nezarete attılar hepimizi, hiç ifademizi almadan. Biraz zaman geçti, karakol amiri geldi nezarete: “Şu esmer olan benim odama gelsin!” dedi. Gittim; çok sert ve küfürlü konuşmaya başladı. “Kim sizi burada barındırıyor? Ne ayaksınız, yoksa bekçi başı mı?” dedi. “Bekçi başı ne oluyor Komiser Bey?” dedim. “Bunu bilmiyorsan kaşar bir orospu değilsin” dedi. “Bir daha buraya gelirseniz ayaklarınızdan tavana asarım!” dedi. Sonra emir verdi; “İfadelerini alın, sonra ahlak masasına sevk edin” dedi.
Sabah nöbetti bitti, gündüz nöbeti olunca daha önceden tanıdığım bir komiser geldi. “Hemşerimi niye aldınız?” diye fırça attı memurlara, Karslıydı o da. Komiser arada memleket sohbetleri ederdi benimle. Tutanakları yırttı, “Kahve getirin ikimize!” dedi. Diğer kızları bıraktılar. Sohbet esnasında bekçibaşını sordum. Dedi ki; “En pis, gaddar ve uyanık kişileri bekçi yaparız. Dayanıklı kurnaz olmalı. Bir karakola giren her şey bekçiden geçer, amire öyle ulaşır.”
“Ne mesela?” dedim. “Rüşvet!” dedi. “Amirin haberi olmadan bekçi almaz; alıyor ise amire kadar gider” dedi. “Bu raconun adı bekçi-başıdır!” “Zarf atmış gececi komiser sana” dedi. İşte bekçi-başı geri geldi, kaç yıldır gaddar, pis, uyanık, kurnaz saldılar yine ortaya bunları. Sosyal medyada gün geçmiyor ki bekçi vukuatı olmasın. İnsan dövme, darp, yaralama hatta cinayet bile işliyorlar. Ve amirlerinin muhakkak haberleri vardır. Çünkü racon bekçi başı!
Son zamanlarda İzmir Alsancak’ta yaşayan trans kadınlara yönelik sistematik bir saldırı var. Bahane yine aynı; “Buradaki halk rahatsız oluyor.” Tıpkı Ülker Sokak ve diğer yerlerde olduğu gibi… 17 Temmuz günü sabahı üç trans kadın köpeklerini gezdirdikleri esnada tanıdık bir arkadaşlarını görüp selam veriyorlar. O sırada bir bekçi ve birkaç polis yaklaşıyor; selam verdikleri kadına para cezası kesmeye çalışıyorlar. Kızlar da doğal olarak tepki gösteriyor: “Çalışmıyor bu kız neden böyle yapıyorsunuz?” derken polis ve bekçi hepsine ters kelepçe takarak herkesin gözünün önünde işkence ederek gözaltına alıyorlar.
O ânın videoları sosyal medyaya düşüyor. Açıktan darp edilen, şiddet gören, polisi tehdit edecek bir şey olmayan kadınlara ters kelepçe takılıyor. Karakola götürüldüğünde saatlerce ters kelepçe ile bekletiliyor bu kadınlar. Biri zorluyor kelepçeyi, açmayı başarıyor. 112’yi arıyor, durumu açıklıyor. Ambulans karakolun önüne gelince polisler kelepçeleri açıyor hepsinin elinden. Eskiden beri yaptıklarını yapıyorlar, görev başında polis memuruna mukavemetten dava açılıyor.
Üç kadını serbest bırakıp güya polise saldıran kızı savcılığa çıkarıyorlar, saatler sonrası, keyfe keder… Savcı ifadeyi alıp yurtdışı yasağı ve karakola belli zamanlarda gidip imza verme şartı ile serbest bırakıyor. Her zamanki gibi darp eden değil darp edilen mağdur oluyor. Şimdi buradan sormak istiyorum bu savcıya: Canından başka hiçbir şeyi olmayan bir insana nasıl yurtdışı yasağı veriyorsunuz? Adam öldürmedi, hırsız değil, cana mala kast etmemiş, bu neyin kafası Sayın Savcı Bey?
İşte sistem bu, aynı sistem. Kişiler gider gelir, bazen hortum Süleyman bazen bekçi-başı bazen de elinin körü olur. Karşımızdakiler silahlı ve bizi öldürüyorlar. Elimizi taşın altına değil, kor ateşlere atmamız lazım. Yoksa hep çemberin içinde olacağız!
—–
Kapak Görseli: Baptiste Lheurette (Pixabay)