“31 bin cana sıfır istifa”

Cumhuriyet ve Karar, depremle ilgili ihmallere rağmen tek bir istifa yaşanmamasını manşete taşıdı.

14.02.2023

Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “31 bin cana sıfır istifa” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:

“Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıkımı büyük oldu. Binler enkazda can verdi, yüz binlerce insan evsiz kaldı. Afet yönetimini koordine edemeyen, kurtarma ve yardım ekiplerini geç gönderen iktidar ise ‘kader’e sığınıp sorumluluğu üstünden atmaya çalışıyor.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, bir binanın yapımında ve denetiminde sorumlu olan kişilerin müteahhit, proje müellifi, şantiye şefi, yapıyı denetleyen, o projeyi denetleyen kamu görevlisi olduğunu söyledi.

Yüzgeç, ‘Bu kişiler hukuki olarak altına imza attıkları binadan kusur oranlarına göre sorumludur. Esas yapının yapılmasını organize eden müteahhitin sorumluluğu bu kişilerin arasında daha fazladır. Yapının neden dolayı yıkıldığının da tespit edilmesi gerekir. Örneğin yapı ruhsatsız ise sorumlu müteahhittir. Ayrıca bugünün ve geçmişin siyasi ev sahipleri de büyük sorumluluk taşıyor. Bir yapıya imar affından ruhsat verilmesi ve kullanımının devamına izin verilmesi politik bir karardır. Burada da sorumlu doğrudan bu kararı alanlardır. Bugünkü tutuklamalar umarım gerçek faillerin gizlenmesine vesile olmaz. Politik sorumluluk sahiplerini göz ardı etmemek lazım’ diye konuştu. 

TMMOB Başkanı Makine Mühendisi Emin Koramaz ise var olan yapı denetim sistemlerinin değiştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ‘Yapı alanındaki tek sorun kaçak ve riskli yapıların ruhsatlandırılması değil, yeni yapıların da gerekli mühendislik hizmeti almadan yapılmasıdır. Kamusal anlayışla yürütülmesi gereken yapı denetimi sisteminin tümüyle ticarileştirilmesi ve odalarımızın mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme ve denetleme gerekliliklerinin yapı denetim süreçlerinden dışlanması, yeni binaların yapı güvenliği konusunda da riskler doğurmaktadır. Ülkemizdeki yapı denetim sistemi, afetle mücadele planları, imar-kentleşme politikaları baştan aşağı değiştirilmelidir’ dedi.”

“İlk ‘istifa’ Haluk’tan”

Karar gazetesi manşetinde, “İlk ‘istifa’ Haluk’tan” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“Deprem felaketinde koordinasyon zafiyetinden, tabut binalara göz göre göre verilen izinlere kadar cinayet gibi ihmaller zinciri ortaya çıktı. Ancak ne bir bürokrat ne de bir siyasi sorumluluk alıp istifa gereği duymadı. Buna karşı ilk günden beri insanlara el uzatan, milyonların kahramanı olan Haluk Levent, yardım paralarına ilişkin tartışmaların önüne geçebilmek için ‘Artık bize göndermeyin’ dedi.

Sanatçı Haluk Levent, kurucusu olduğu Ahbap Derneği’nde depremzedeler için toplanan bağışların 1 milyar lirayı geçtiğini belirterek, bundan sonra yardımların Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) yapılmasını istedi. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ilk günden itibaren afet bölgesinde yardım organizasyonlarını sürdüren Ahbap Derneği, organize saldırıların hedefindeydi.

Levent ve gönüllüler hakkında ‘Devletin otoritesini sarsıyorlar’ suçlaması yapılırken iktidar çevresinden bazı partililer ve gazeteci olduğu ileri sürülen kişiler bu süreçteki rolü üzerinden Ahbap’ı ve yardımseverleri hedef alıyordu. Ahbap’ın sitesine yurt içi kaynaklı 400 binden fazla siber saldırı düzenlenirken son olarak sosyal medya üzerinden dezenformasyonlara başlandı. Levent, sosyal medyada yayılan ve kendisinin söylediği iddia edilen paylaşıma tepki gösterdi.”

Köhnemiş rejim üstümüze yıkıldı”

Birgün gazetesi manşetindeki, Köhnemiş rejim üstümüze yıkıldı” başlıklı haberinde, “Deprem iktidarın fay hatlarını kırdı. Algı yönetimi ve siyasi propaganda için tüm imkânlarını seferber eden AKP’nin göstermeye çalıştığı ‘güçlü devlet’ imajı yerle bir oldu. Facianın Saray siyasetine etkileri bununla sınırlı kalmadı. Dışladıkları her kurum afetzedelerle kucaklaştı. Düşman ilan edilen ülkeler yardıma koştu, ‘kader’ edebiyatı ise çöktü.

Depreme ilişkin göstermelik tatbikatlardan başka bir şey yapmayan iktidar, facianın ardından çözüldü. En kritik saatlerde enkazlara ulaşamadı, halka yardım götüremedi. Güçlü olduğunu göstermeye çalışan iktidarın aslında ‘kâğıttan kaplan’ olduğu bir kez daha açığa çıktı. Yardım isteyen halkın gözleri, çoktan çözülmüş ‘devlet’i aradı.

Binlerce yurttaş enkaz altında kurtarılmayı beklerken devlet afet bölgelerine ulaşamadı. AFAD ekipleri yetersiz kaldı, iktidarın övündüğü yollar çöktü, iş makinaları bölgeye ulaşamadı. Şam’da Cuma namazı kılma hayali kuran iktidar üç günde afetin en çok vurduğu bölgelerden olan Hatay’a gidemedi. Sosyal medya deprem için seferber oldu. Pek çok yardım kuruluşu ve on binlerce yurttaş acil yardım talebiyle paylaşımlarda bulundu. Enkaz altında kalanlar yerlerini sosyal medyadan duyurmaya çalıştı. Ancak buna da engel olan hükümet, sosyal medyaya bant kısıtlaması getirerek Twitter’ı yavaşlattı. Yoğun tepki ve twitter yöneticileriyle yapılan toplantının ardından kısıtlama kaldırıldı.

Depremin hemen ardından tüm kontrolün ellerinde olduğunu iddia eden iktidar, felaketin boyutları açığa çıkmaya başladığında bu kez ‘yüzyılın felaketi’ söylemine sarıldı. Yandaş medya başta olmak üzere gerçekleri saklamak için elinden geleni yapsa da halkın öfkesi her geçen saat daha da arttı.
 

Hükümet çareyi bölgesel OHAL ilan etmekte ararken iktidarın tüm çırpınışlarına rağmen ‘güçlü devlet’ imajı enkazın altında kaldı. Müteahhitler göstermelik tutuklandı, devlet kanadından hiç kimse istifa etmedi. Öte yandan Erdoğan, KYK yurtlarına depremzedeleri yerleştirmek üzere üniversiteleri tatil etti. KYK yurtlarından apar topar gönderilen öğrenciler de büyük mağduriyet yaşadı” ifadelerine yer verdi.

“Halkın öfkesini saptırma planı”

Yeni Yaşam gazetesinin manşetinde, “Halkın öfkesini saptırma planı” başlıklı haber yer aldı:

“Mereş merkezli depremlerin yol açtığı felakette kayıp sayısı her dakika artarken, halkın iktidara yönelik öfkesi dinmiyor. On binlerce insan 8. günü geride bırakan depremde hâlâ enkaz altından çıkarılmayı beklerken, milyonlarca kişi yardım bekliyor. İktidarın tedbir almaması ve milyonları enkazla baş başa bırakması nedeniyle yıkımın korkunç boyutlara çıktığını belirten depremzedeler, ‘Devlet nerede’ diyerek isyan ederken, iktidara yönelen öfkeyi saptırmak amacıyla OHAL ve manipülasyon devreye konuldu.

‘Yağmacılık’ iddiasıyla ırkçı saldırılar başlarken, sanal medyada yayınlanan korkunç görüntülerin bazılarında bizzat polisin ‘yağmacı’ olduğunu iddia ettiği bazı kişileri kırbaçladığı ya da sopalarla dövdüğü görülüyor. Irkçı paramiliter güçlerin de sahneye çıktığı ve bazı insanların kulaklarını kestiği ve öldürdüğü görüntüler yayınlandı. Hatay’da jandarmanın gözaltına aldığı Ahmet Güreşçi’nin karakolda işkence ile katledildiği ortaya çıkarken, önceki gün Semsûr’da yardım gönüllüsü 5 Kürt genci polisin ağır işkencesine maruz kalmıştı.”