“Hükümeti destekleyene bütün kapılar açılıyor”

Türkiye’de medya sahipliği 2015: Hükümetten yanaysan yolun açık, muhalefet edersen cezalara katlanacaksın!

26.03.2015

 
Türkiye’de medya ekonomisi ve medya politikaları alanında çalışan bir araştırmacı olarak 2006’dan beri medya patronlarının medya ve medya dışı faaliyetlerini takip ediyorum, 2011’den bu yana da bunları paylaşıyorum.  Bu sene bu tabloyu güncellerken medya sahiplerinin medya dışı faaliyetlerinin geçtiğimiz yollardan, elektrik üretimi ve dağıtımına, kredi kartıyla yaptığımız alışverişlerde kulllanılan pos cihazlarına kadar ekonomideki hemen her alana genişlediğini gözlemledim. Bu başarılar hükümete yakınlıkla kıyaslandığında daha da anlam kazanıyor.
 
Özetle denilebilir ki hükümeti destekleyen her medya patronunun önü açılıyor, hatta başarıları yine hükümet sayesinde, ülke sınırlarını aşıyor. Hükümeti doğrudan karşılarına almayanlar yatırımlarını devlet ihalelerinden başka alanlara kaydırarak büyümeye çalışıyorlar. Ancak her durumda devlete temas etmek durumunda kalabileceklerinden  tedbiri elden bırakmıyorlar. Unutmamak gerekir ki medya dışı yatırımlar medyada otosansürün en önemli nedeni. Hemen her büyük medya grubunun bir ya da birden fazla hidroelektrik santrali varken örneğin çevre hareketlerinin medya tarafından görülmemesi şaşırtıcı değil.
 
Muhalif medya diye adlandırılan gruplar ya da küçük bağımsız yayınlar ise vergi cezaları, haklarında açılan ceza davaları ve RTÜK yaptırımlarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Medya dışı faaliyeti olmayanlar doğal olarak bu yaptırımlardan en çok etkilenenler.
 
Anaakımın değişen aktörleri
 
Uzun yıllar boyunca, yaklaşık 90’lardan beri, medya sektörünün hemen her alanına hakim olan medya grupları değişmemişti. Pek çok medya şirketinde el konulmasıyla sonuçlanan 2001 krizi sadece ikinci büyük medya grubu olan Sabah-ATV Grubu’nu etkilemişti. Ancak son bir-iki senede önemli değişiklikler oldu.
 
Önce en göz önünde olandan başlayalım: Sabah- ATV Grubu bilindiği gibi 2007 yılında tek bir şirketin katıldığı ihaleyle TMSF tarafından Çalık Grubu’na 1,1 milyar dolara satıldı. Bu satışın 750 milyon dolarlık kısmının kamu bankaları olan Halkbank ve Vakıfbank’tan sağlanan kredilerle gerçekleştiği açıklandı. Bu kredilerin geri ödenip ödenmediğini öğrenemedik. Kamu bankalarından alınan bu kredilerin akıbetiyle ilgili CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in Meclis’e verdiği soru önergesinin cevabı “ticari sır” gerekçesiyle açıklanamayacağı oldu (http://www2.tbmm.gov.tr/d23/7/7-3295c.pdf). Bu grup geçtğimiz yıl yeniden el değiştirdi. İnternete yayılan “tape”lerde satışın pek çok yatırımcının para vererek oluşturduğu bir havuz sayesinde gerçekleştiği iddia edildi ve hayatımıza “havuz medyası” tanımı girdi. Bu iddialar henüz kanıtlanmış değil, grubun yönetim kurulunda bir inşaat grubunun (Zirve Holding) sahibinin Ömer Faruk Kalyoncu’nun adı geçiyor.
 
Havuzun geri kalanını şimdilik bir tarafa bırakarak medyaya yeni giren Zirve Holding’e odaklanalım.  Öncelikle belirtmek gerekir ki Zirve Holding’in Sabah-ATV Grubu’nu (ya da bir önceki satışta değişen adıyla Turkuvaz Medya Grubu’nu) ne kadara satın aldığını hala bilmiyoruz. “Tape”lerde 630 milyon dolar ödendiği iddia edildi. Bu rakam Çalık Grubu’nun bu işten epey zararlı çıktığını gösteriyor. Normal şartlarda rasyonel düşünen bir yatırımcının böylesi zarar eden bir medya kuruluşunu satın almaması gerekir. Ancak Zirve Holding’in medya dışı faaliyetlerine bakıldığında çok da mantıksız bir yatırım gibi görünmüyor. Holding’e bağlı Kalyon İnşaat aşağıdaki tabloda da göreceğiniz üzere başta üçüncü havalimanı, Çanakkale-Ezine-Ayvacık Yolu gibi büyük ihalelerinin yanı sıra memleketin büyük kısmının altyapı, otoyol işlerini almış durumda. Bunun yanında diğer tüm büyük medya patronları gibi enerji alanında da pay sahibi ve hidroelektrik santrali var. Ayrıca Erbil Duhok su temini projesi ve Türkmenistan gazının Gürcistan üzerinden Türkiye’ye taşınması gibi uluslararası yatırımları da bulunuyor.
 
Anaakım medyada ikinci büyük değişiklik Mehmet Emin Karamehmet’e ait Çukurova Medya Grubu’na el konmasıyla yaşandı. Develete olan 455 milyon dolarlık borcu nedeniyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Çukurova Grubu’na ait BMC ve tüm medya şirketlerine el koydu. El konulan medya kuruluşlarının en büyüğü olan Show TV, holding tarafından bir başka büyük medya grubuna sahip Ciner Holding’e 402 milyon dolara satıldı. Ancak devlet bu satıştan 97 milyon hatta bazı kaynaklara göre 87 milyon dolar elde edebildi. Kamuoyuna açıklanan, kalan kısmın şirketin borçları olduğuydu. Bu sayede hem kanalın batık olduğu ortaya çıktı hem de TMSF’nin ticari alacaklara öncelik tanıdığı anlaşıldı. Nitekim geçtiğimiz Ocak ayında İstanbul 4. İdare Mahkemesi ticari alacakların amme alacaklarının önüne geçtiği gerekçesiyle bu satışı iptal etti.  Devlet nedense kendi alacağından vazgeçmişti. Bu arada ticari alacaklılardan biri olan yapımcı Acun Ilıcalı’nın da satış sonrasında MNG Holding’ten TV8’i alarak medya patronu olduğunu not düşelim.
 
Çukurova Grubu’nun diğer medya şirketlerini satın alan ve bir “tape”de o dönem Ciner Yayın Grubu’nun başında olan Fatih Saraç’a Show TV için “en iyi malı sen aldın” diye sitem ettiği iddia edilen Ethem Sancak ise TSK’ya zırhlı araç üreten BMC ihalesine tek başına girerek ödüllendirildi. Gruba ait dijital TV platformu Digitürk ise halen TMSF elinde ve satılmayı bekliyor. Zaman zaman Katarlı yatırımcılara satıldığı iddia edilse de sürecin şeffaf yürütüldüğü söylenemez. Bu satışın televizyon sektöründe dengeleri değiştirmesi kaçınılmaz görünüyor.
 
Sonuç olarak geçtiğimiz dönemlerle kıyaslarsak reklam pastasından aldıkları pay bakımından 2011’de beş büyük medya grubu (Doğan Grubu, Çalık Grubu, Çukurova Grubu, Ciner Grubu, Doğuş Grubu) varken şu anda pastanın büyük kısmını dört büyük medya kuruluşu paylaşıyor. Tekelleşmenin önüne geçmesi gereken devlet aksine pazarda yoğunlaşmayı arttırdı ayrıca kamu alacakları açısından da zarara uğra(tıl)mış oldu.
 
Hükümeti destekledikçe büyüyen medya patronları
 
Anaakım medyanın dışında kalan, hükümete yakın medyalar da yine kamu kuruluşlarının reklam bütçelerini buraya kaydırmaları sayesinde desteklendiler (http://t24.com.tr/haber/4-ayda-13-milyonluk-resmi-ilani-hangi-gazeteler-aldi,260643 ).
 

Ethem Sancak kâr etmeyen medya kuruluşları kendisine kaldığı için üzülürken yeğeni Murat Sancak Star gazetesi ve 24 TV’yi satın aldı. Murat Sancak ayrıca pek çok markette kullanılan kredi kartıyla satış sağlayan Vera Delta markalı pos cihazlarını Türkiye’ye getiren MT Bilgi Teknolojileri şirketinin sahibi. Şirket ilgili bakanlığın zorunlu tuttuğu yazar kasa pos cihazı üretiminde tekel durumunda http://www.aksam.com.tr/ekonomi/medyada-bulundugumuz-yerde-kalmayacagiz/haber-360934
 
Hükümete yakın bir diğer grup Albayrak Grubu ise inşaat sektöründeki yatırımlarını genişletmenin yanı sıra Tümosan Traktör ve Motor Fabrikası ile Savunma Bakanlığı’ndan Altay Tankı’nın üretim ihalesini ve Hava Kuvvetleri’nde ilk yerli uçak çeker Rahvan için motor üretimi ihalesini aldı. Grup ayrıca İspanyol Talgo şirketi ile hızlı tren üretimi ihalesinin de sahibi. Albayrak Grubu’nun sahiplerinin hükümetin yurt dışı gezilerine de iştirak ettikleri anlaşılıyor. Trabzon Limanı’ndan sonra Somali Mogadishu Limanı’nın işletmeciliğini de alan Grup Pakistan’daki pek çok şehrin altyapı ve temizlik işlerini de üstlenmiş durumda. Cumhurbaşkanı’nın uçağında olmak gazeteciler için ne kadar önemliyse dış gezilere eşlik etmenin de medya sahipleri için yararlı olduğu görülüyor.
 
Bu grupların belediyelerin açtığı ihalelerdeki başarıları da dikkat çekici.  Albayrak Grubu İstanbul ve Ankara’da neredeyse tüm sayaç okuma işlerini üstlenirken, İhlas Grubu Gaziosmanpaşa Kentsel Dönüşümü projesinin üzerine Bağcılar Belediyesi’nin kablosuz geniş alan ağı ve güvenli internet bağlantısı işlerini almış.  Kanal 7 ve Ülke TV gibi medya kuruluşlarının sahibi olan Beyaz Holding geçmiş yıllarda olduğu gibi ‘görünmez’ değil. Holding’in internet sitesine göre şirketleri aracılığıyla belediyelerin neredeyse tüm eğitim, kültür merkezi işletimi ve organizasyon işlerini yürütüyorlar.  Önümüzdeki yıl projeleri arasında kapatılan dershanelerin ardından lise takviye ve üniversiteye hazırlık kursları projeleri var. Anlaşılan dershaneler kapanmıyor yalnızca şekil ve el değiştiriyor.
 

Hükümeti kızdıran muhalif sesleri gazetelerinden uzaklaştıran Demirören Grubu’nun da kazananlar arasında olduğu görülüyor. İstiklal Caddesi’nde yapmış olduğu alışveriş merkezinin inşaatı sırasında yanında bulunan korunması gereken kültür varlığı olarak tescilli binada yıkıma neden olduğu gerekçesiyle açılan davada geçen yıl beraat eden Grup büyüyen enerji ve inşaat yatırımlarının yanına bu yıl İstanbul’un üçüncü büyük limanı olan ve  Zeytinburnu’nda yer alan Zeyport’u eklemiş durumda.
 
Muhalifler cezalandırılıyor
 
Hükümete yakın olmakla devletten alınan ihalelerin sayısı ve büyüklüğü nasıl doğru orantılıysa hükümeti eleştiren yayınlarla karşı karşıya kalınan cezalar arasında da anlamlı bir ilişki var. Örneğin hükümete yakın gazetelerdeki köşe yazarlarının sık sık hedef aldığı ülkenin en büyük medya grubuna sahip Doğan Grubu uzun zamandır devlet ihalelerinden uzak. Bir ara yine vergi cezasının hedefi olacağı söylenen grup medya faaliyetlerinde zarar açıklarken son dönemlerdeki tek büyük yatırımı Aytemiz Petrol ile birleşmesi.
 
Yolsuzluk haberleriyle hükümeti sıkıştıran Taraf gazetesinin sahipleri maddi olarak en çok zarara uğrayanlar. Geçtiğimiz yıl şirkete satılmadığı için hurdaya verilen gazeteler üzerinden 5.5 milyon liralık vergi cezası uygulandı.  Bu ceza Türkiye’de bir gazeteye ilk kez verildi, başka gazetelerin de aynı usulü uyguladıkları halde cezalandırılmadıkları iddia edildi.
 
Hükümetin asıl hedefindekiler ise Gülen Cemaati’ne yakın olanlar. Bugün gazetesi, Bugün TV  ve KanalTürk’ün sahibi İpek Grubu’na ait altın madenleri durduruldu, Kayseri’deki madene ruhsat verilmedi. Zaman gazetesi ve Samanyolu TV’ye baskın yapılarak genel yayın yönetmenleri gözaltına alındı. Samanyolu TV’nin yöneticisi Hidayet Karaca halen tutuklu. Zaman gazetesi ve Samanyolu Grubu’nu destekleyen sermaye grupları bilinmediği için uğradıkları maddi zararın büyüklüğü konusunda fikir yürütmek güç. Ancak Bank Asya soruşturması sırasında görüldüğü üzere Cemaat’e bağlı kuruluşlar zorda kaldıklarında finansal olarak dayanışma içinde hareket ediyorlar. Bu açıdan küçük ve bağımsız medyalara göre daha iyi durumdalar.
 
Hükümete en sert eleştrileri yapanlar ise görece küçük gazeteler. Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay diğer şirketleri vasıtasıyla vergi kaçırdığı iddiasıyla geçtiğimiz yıl hükümete yakın medya kuruluşları tarafından hedef gösterildi. CHP Milletvekili ve Özbolat Şirketler Grubu’nun sahibi Durdu Özbolat’a ait Yurt gazetesinin maddi sıkıntılar yaşadığı, zaman zaman çalışanlarına maaş ödeyemediği basına yansıdı.
 
En kırılgan durumdaki Cumhuriyet, Birgün ve Evrensel gibi gazeteler ise açılan davalar nedeniyle en fazla zorlananlar. Son olarak Kadir Topbaş’ın damadı Kavurmacı, Cumhuriyet’e 1 milyon TL’lik, Cumhurbaşkanı ve ailesi BirGün’e 350 bin TL’lik, Ülker Grubu da Evrensel’e 50 bin TL’lik tazminat davaları açtı http://www.bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/163242-batsin-bu-gazeteler-diyen-tazminatlar
 
Sonuç olarak, Türkiye’de medya hâlâ para kazandıran bir ekonomik faaliyet değil. Hatta düşen tirajlar (gerçek tirajlar açıklanan rakamların çok daha altında) ve  izlenme oranları dikkate alındığında şu anda bu piyasada ayakta durmak eskisine göre çok daha zor. Bununla birlikte yine geçmiş yıllardan farklı olarak hükümetin medya sahiplerine yaklaşımı çok daha keskinleşti. Hükümeti destekleyen medya grupları kamu ihaleleriyle giderek daha fazla zenginleşiyor.  Hükümeti eleştiren medyaların sahipleri ise karşılarında maliye müfettişlerini buluyor. Medya dışı yatırımı olmayan küçük gazeteler, televizyonlar ceza davaları ya da RTÜK yaptırımlarıyla karşı karşıya kalıyor. Ne var ki medya büyük yatırım gerektiren bir alan olduğu için piyasaya girmek ne kadar zorsa çıkmak da kolay değil. Kimi muhalif yayıncı medya gücünü bırakmamak kimisi de tek sesli medya ortamına teslim olmamak için direniyor. Aşağıda medya gruplarının 2015 yılı medya ve diğer sektörlerdeki yatırımlarını içeren tabloyu göreceksiniz. İki yıl öncesiyle kıyaslamak için şuraya http://t24.com.tr/haber/turkiyede-medya-sahipligi-ve-getirileri,244181, medya sahiplerinin aralarındaki bağlantıları da görmek için Mülksüzleştirme Ağları’nın haritalarına bakmanızı öneririm http://mulksuzlestirme.org/