“Defterdeki cihatçılar”

Cumhuriyet gazetesi defterleri yavaş yavaş açıyor…

27.08.2019

Eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, 7 Haziran- 1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşanan terör olaylarıyla ilgili “itirafları”na tepkiler devam ediyor. 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu, Davutoğlu’nu 21 Kasım’daki davaya davet ederken (Bkz: Katliam mağdurlarından Davutoğlu’na ‘hesap verme’ çağrısı), eski CHP üyesi Hüseyin Avni Sipahi Davutoğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. (Bkz: Ahmet Davutoğlu hakkında suç duyurusu)

Gazetelerde konuya ilgi şimdilik azalmış gibi görünse de Cumhuriyet bugünkü manşetiyle, Davutoğlu’nun açıklamalarının peşine var gücüyle düşmesi beklenen Yeni Yaşam ve Evrensel gibi gazeteleri geride bıraktı.

Cumhuriyet gazetesinin manşetindeki, “Defterdeki cihatçılar” başlıklı haberde şu ifadeler yer aldı:

“Eski Başbakan Davutoğlu’nun, ‘Terör defterleri açılırsa insan yüzüne çıkamazlar’ diyerek işaret ettiği 7 Haziran- 1 Kasım 2015 ve çözüm sürecine ilişkin tartışmalar sürerken Cumhuriyet, o dönemle ilgili yeni bilgilere ulaştı. Davutoğlu’nun başbakanlığında Ağustos 2015 Bakanlar Kurulu’nda çok kritik Suriye kararı alındığı ortaya çıktı. Toplantıda, Suriye’den gelebilecek terör tehdidine karşı bölgedeki ‘dost gruplar’a silah ve malzeme verilmesi, bunların sınırdan geçirilmesi kararlaştırıldı. İlgili birimlere yetki verildi. Türkiye resmen Suriye bataklığına sokulurken bu tarihten sonra, arasında cihatçıların da olduğu bazı gruplara destek arttı.”   

Evrensel gazetesi ise manşetin yanında yer ayırdığı, “Ailelerden Davutoğlu’na: Biz neden öldürüldük?” başlıklı haberde şu ifadelere yer verdi:

“10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği, Suruç Aileleri İnisiyatifi ve 5 Haziran Amed Aileleri İnisiyatifi, es zamanlı olarak ortak açıklama yaparak, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ‘Biz neden ve nasıl öldürüldük? diye sorarak, ‘açıkla’ çağrısı yaptı.”

Aydınlık dünkü manşetini (Bkz: “Önce hesap ver!”) bugünkü, “Davutoğlu FETÖ’cüleri protokole aldırttı” başlıklı haberiyle devam ettirdi:

“Eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sicili FETÖ konusunda da bozuk. Davutoğlu döneminde yapılan sınavlarda meslek memurluğuna alınanların çoğu 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında memuriyetten atıldığı bildirildi. Emekli bir Büyükelçi, ‘Biz eskiden büyükelçilikteki toplantılara bunları davet etmezdik. Ama Davutoğlu döneminde bu kişiler protokol listesine aldırıldı. FETÖ Dışişleri Bakanlığı’na Davutoğlu döneminde iyice yerleşti’ dedi.”

T24 yazarı Mehmet Tezkan, “Erdoğan-Davutoğlu atışması/kavgası!” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Tezkan’ın yazısının bir bölümü şöyle:

“…Eski Başbakan Davutoğlu 'hain' suçlamasına o kadar sinirlendi ki; 'Sakarya'da bir toplantıda yaptığı konuşmada veryansın etti… Dedi ki; Terörle mücadele konusunda defter açılırsa… Birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar!.. Neden mi? İleride bir gün Cumhuriyet tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır.” Bir/ iki gazete, iki/ üç televizyon kanalı, altı/yedi haber sitesi dışında olan biteni veren medya kalmadı… Bu mesleğe ömrünü vermiş eski genel yayın yönetmenlerine soruyorum… Eski Başbakan'ın kendi dönemiyle ilgili bu sözleri büyük haber değil mi? Manşet değil mi? Bırakın manşeti birinci sayfalık haber değil mi? Haber bile yapmadılar!… Peki Cumhurbakanı'nın eski Başbakan'a cevabı manşet değil mi? Birinci sayfa haberi değil mi? Haber yapmadıkları gibi Cumhurbaşkanı'nın konuşmasının o bölümünü sansürleyerek verdiler… Haber kanallarını bir dönem yöneten eski/usta gazetecilere soruyorum… Bu dört dörtlük tartışma programı konusu değil mi? Bu mesleğe 1979 yılında ayak bastım… 40 yıl olmuş… Öğrendiğim bir şey var… Bir ülkenin iliğini kemiğini oyan, bireysel düşüncenin önüne set çeken sansür değil… Otosansür… Bugün daniskasını yaşıyoruz…”

Yandaş yazarlar ise önceki günlere göre daha saldırgandı. Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur bugünkü, “Bu ‘Küçük İbo’yu başımıza sen sardın maalesef” başlıklı yazısında şunları söyledi:

“27 Haziran 2019 tarihli yazımda şu başlığı atmıştım: “Erdoğan’ın en büyük hatası; Davutoğlu” O yazıdan bu yana ne denli patolojik bir vaka ile karşı karşıya olduğumuz her geçen gün daha çok ortaya çıkıyor. Son konuşmasını dinlemişsinizdir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi “Bazı şeyler”i açıklamakla tehdit ediyor. Hem de kendisinin Başbakan olduğu dönemle ilgili olarak: “Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar! Açık söylüyorum. Neden mi? İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır…" Dün Sabah yazarı Melih Altınok bu konuda gereken her şeyi yazdı. Tekrarlamayacağım ama şu çağrısına tamamiyle katılıyorum: “Hiç durma, hemen çık konuş!” Eğer bir gün bile gecikirse çapsızlığına bir halka daha ekleyecek.”

Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas ise, “Davutoğlu bilmecesi” başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Davutoğlu'nun esrarlarla dolu sözlerini anlamak tabii ki kolay değil. Acaba birilerinin 7 Haziran sonrasındaki koalisyon ihtimalini bertaraf edip 1 Kasım'daki erken seçimi zorlamak için terörü köpürttüğünü mü söylemek istiyor? Böyle durumlarda bizim geleneğimizin çıkış yolu Nasreddin Hoca'nın fıkralarından geçer. Mesela Hoca emekli olunca şişmanlamış ve hantallaşmış. Bu yüzden ne kadar uğraşırsa uğraşsın, eşeğine binemiyormuş. Onun acıklı halini izleyen çocuklar da gülüp, yüksek sesle alay ediyorlarmış. Hoca onların duyacağı kadar yüksek sesle "Ah Hoca, nerede senin gençliğin" diye bağırmış, sonra da alçak sesle "Sus ulan ben senin gençliğini de bilirim" diye mırıldanmış.”

Fırat’ın Silver’ı

Gündemin dikkat çeken bir diğer haberi, AKP’li bakanların Mardin kayyumundan on binlerce liralık hediye aldıklarının ortaya çıkması oldu. 

Evrensel gazetesi habere sürmanşetinde, “‘Kayyumun gönderdiği hediyeleri aldınız mı?’” başlığıyla yer verdi:

“HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Erdoğan’a ‘kayyumun gönderdiği hediyeleri aldınız mı’ diye sordu. Atanan kayyumları savunurken kullandığı ‘Kandil’e para gönderiyorlar’ sözlerine de ‘tek kuruş usulsüz harcama yoktur’ dedi. Oluç, ‘Yapılanlar ortada. Baklava-börek yemişler. Fındık-fıstık yemişler. Yaptıkları belgeli bir şekilde ortaya çıktı’ ifadelerine yer verdi. Görevinden alınan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün ‘Kayyum AKP’lilere hediyeler almış’ iddiası ve ortaya çıkan faturaların ardından bir de fotoğraf gündeme düştü! ‘Fırat Silver’ adlı mağazanın Instagram sayfasında Soylu’nun hediye bakarkenki fotoğrafı yeni bir soruya neden oldu: Soylu kayyumun verdiği hediyeleri bir kendi mi seçti?”    

Yeni Yaşam habere ön sayfasının altında, “Soylu ‘Hediyesini’ kendisi seçmiş” başlığını attı. Haberde şu ifadeler yer aldı:

“Adı ‘Çerezci kayyuma’ çıkan Mardin’e yeniden Kayyum olarak atanan vali Mustafa Yaman’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya aldığı hediyelerin fotoğrafı ortaya çıktı. ‘Fırat Silver’ adlı mağazanın Instagram sayfasında yer alan fotoğraflar, 82 bin liralık hediye aldığı belgelenen Soylu’nun hediyelerini kendisinin seçtiği görülüyor. Tayyip Erdoğan’a 136 bin liralık hediye verildiği bildirilmişti.” 

Cumhuriyet gazetesi, “Gümüş aşkı” başlığıyla verdiği haberde şu ifadeleri kullandı:

“AKP’li bakanların Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyımından aldıkları on binlerce liralık ‘hediyeleri’ bizzat seçtikleri ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP’li bakan Murat Kurum ve Süleyman Soylu’nun fotoğrafları hediyelerin alındığı Fırat Silver’ın Instagram sayfasında yer alıyor.”

“Büyük utanç!”

Birgün gazetesinin manşeti, Davutoğlu “krizi”nin ve kayyum hediyelerinin gölgesinde kalsa da gündemde öne çıktı.

Gazetenin, “Büyük utanç!” başlıklı haberi şöyle:

“Bağcılar’daki 115 hamile çocuk skandalının üstü örtülmeye çalışılırken benzer bir utanç da Antalya’da ortaya çıktı. Kepez Devler Hastanesi’nde iki yılda 274 çocuk doğum yaptı. Çocukların 115’i Türk, 159’u ise yabancı uyruklu. Doğumların adli makamlara bildirildiği açıklandı. Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Serap Ertuğrul, aileler talep etse de etmese de, yargıya intikal eden istismar olayları hakkında ‘müdahillik’ talebinde bulunduklarını anlattı. Yasa gereği çocuk doğumu gerçekleştiren uzmanların tutanakları Cumhuriyet Savcılığı’na ya da İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Çocuk Şube Müdürlüğü’ne bildirmek zorunda olduğunun altını çizdi.”