“Devlet nerede?”
Büyük yıkıma ve can kaybına neden olan depremle ilgili gelişmeler gazetelerde geniş yer buldu.
08.02.2023
Birgün gazetesinin manşetinde, “Devlet nerede?” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:
“İktidara göre her şey kontrol altında kimse açıkta değil. Oysa yurttaş göçük altında ya da önünde; karda, dondurucu soğukta bir an önce yardımın ulaşmasını bekliyor. 25 yıl boyunca depremden korunmak için o kadar vergi ödedikten sonra aynı sonla hatta daha kötüsüyle karşılaşan yurttaşlar tanıdık bir soruyu sorup duruyor: Nerede bu devlet?
Enkazın altından kızının cansız bedeni almak zorunda kalan anne saatler sonra gelen kurtarma ekiplerine seslendi son gücüyle: ‘Kızım donarak öldü. Neredeydiniz, neden gelmediniz hiçbiriniz?’
Oysa AKP sözcüsü Ömer Çelik ‘Cumhur İttifakı olarak tüm gücümüzle sahadayız’ diye geçmişti kameraların karşısına. Cumhur İttifakı’nın milletvekilleri, bakanları 5-10 dakika sahaya inip bir daha ortalıkta görünmemeyi tercih ettiler. Yurttaş sadece yetkili diye AFAD çalışanlarını gördü. Bir de yerel yönetimleri.
Yaşanan büyük yıkımın birinci derece sorumlusu hiç kuşku yok ki iktidar. Ranta dayalı şehir planlaması, büyük otoyol, havaalanı projeleri, neredeyse gelenek haline gelen yapı aflarıyla adeta felaketi davul zurnayla çağırdı. Üstelik hiçbir hazırlık yapmadan.
17 Ağustos 1999 depreminin en önemli çığlıklarından biri ‘nerde bu devlet’ olmuştu. Hatta sonrasında yaşanan iktidar değişikliği bile depremle birlikte yıkılan devlete bağlanmıştı.
Bugün aradan geçen yaklaşık çeyrek yüzyıla rağmen değişen hiçbir şey yok. Hatta daha da geriye gittiğimizi söylemek mümkün. Enkaz kurtarmada yetersiz, barınmada yetersiz, gıda sağlamada yetersiz, başta ilaç olmak üzere temel ihtiyaçları sağlamada yetersiz.
Bırakın yaralı, ölü ve enkaz altında kalanların sayısı hakkında net bilgi vermeyi daha yıkılan bina sayısından bile haberdar değiller. Uluslararası kuruluşlardan gelen uydu görüntüleriyle yardım teklifine kibirlerinden yanıt bile vermediler. Yüzlerce yaralı enkaz altında gelecek bir yardımı bekledi.”
“Halkın üstüne çöken AKP-MHP rejimidir”
Yeni Yaşam gazetesi manşetindeki, “Halkın üstüne çöken AKP-MHP rejimidir” başlıklı haberinde, “Kurdistan’ın Mereş Bazarcix (Pazarcık) ilçesi merkezli 10 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremle enkaza dönen kentlerde yardım çığlıkları yükseliyor. En büyük yıkımın olduğu Mereş, Semsûr, Hatay, Dilok ve Meletî’de on binlerce insan enkaz altından çıkarılmayı bekliyor. Riha ve Amed’de halk yaralarını kendi sarmaya çalışıyor. Daha ulaşılamayan ilçeler, köyler, mahalleler var. Geceyi kara kış altında dışarıda geçiren milyonlarca yurttaş, enkazdaki yakınları için yardım göndermeyen AKP-MHP’ye, devlete öfkeli, acısıyla baş başa.
Gazetemiz yayına hazırlandığında resmi açıklamalara göre şu ana kadar 3 bin 549 kişi yaşamını yitirdi. AFAD tüm bölgelere ulaştığını iddia ederken, her enkazın başında ‘AFAD nerede, böyle devlet mi olur’ isyanı yükseldi. Yüzlerce cenaze enkaz altında ve sokaklarda duruyor. Her yeri rant için betona gömen ve depremle yıkılan bina, yol havalimanı inşa eden AKP iktidarına tepki gösteren halk, ‘Öldüren deprem değil AKP-MHP iktidarıdır’ dedi. Yurttaşlar birbiriyle dayanışarak kara kışta ayakta kalmaya çalışırken, halkı büyük dayanışmaya çağırıyor” ifadelerine yer verdi.
“Halk seferberliğine karşı devlet OHAL’i”
Evrensel gazetesi manşetinde, “Halk seferberliğine karşı devlet OHAL’i” başlıklı habere yer verdi. Haberde şöyle denildi:
“48 saat boyunca devletin ulaşmadığı deprem bölgeleri olmasına rağmen hükümet, ülke kaynaklarının tümünü harekete geçirecek bir formülü hayata geçirmedi. Bunun yerine tepkileri bastırma yetkisi veren OHAL ilanını tercih etti!
İktidar, on binlerce yardım ekibinden bahsetse de depremden etkilenen 10 ilde iki gün boyunca ulaşılamayan pek çok bölge oldu. Her dakikanın büyük önemi olmasına rağmen kurtarmada deneyimli madenciler bölgelere ulaştırılamadı. İş makinelerinden insan kaynağına tüm imkanları harekete geçirecek ‘seferberlik’ başlatılmadı!
Tüm katkıların AFAD üzerinden yapılması dayatması nedeniyle yardımdan kurtarmaya, halkın attığı tüm adımlar engellendi. Ölü sayısı ve öfke her geçen saat artarken Erdoğan, depremden etkilenen 10 ili kapsayan, üç aylık OHAL ilan etti; eleştiri ve tepkilere karşı savcıları göreve çağırdı, gazetecilere gözdağı verdi.”
“Acı ve çaresizlik”
Karar gazetesi manşetindeki, “Acı ve çaresizlik” başlıklı haberinde, “Yüzyılın afetinde 85 milyon omuz omuza verdi, dünyadan da insanlık eli uzandı. Ancak ikinci günün ardından depremi en ağır yaşayan bölgelerden yükselen yardım çığlıkları kesilmedi. Yakınları enkaz altında yaşam savaşı veren vatandaşlar ‘Acil destek’ çağrılarını sürdürdü. Gönüllülerin gayretlerine rağmen koordinasyon eksikliği ve uzman ekip yetersizliği iyi niyetli çabaları boşa çıkardı.
Kahramanmaraş’taki 7.7 ve 7.6’lık depremin ardından 10 ildeki can kayıpları 3 bin 700’ü aştı. Bildirilen kayıtlara göre 5 bin 700’den fazla bina yıkıldı. Yaklaşık 13 milyon kişiyi etkileyen depremin ardından özellikle Kahramanmaraş, Malatya ve Hatay’da yakınları enkaz altında olanların ‘Kurtarma ekibi yok’ isyanı kamuoyuna yansıdı. Sosyal medyada konumunu belirtmesine rağmen ulaşılamayan vatandaşların olması da tepkileri artırdı.
Türkiye’nin dört bir yanında gönüllüler seferber olurken 9 bin Mehmetçik’in depremzedelere yardım ettiği duyuruldu. Ancak eğitimli ekipler yetersiz kaldı. Kritik saatler geçerken deneyimli madencilerin ve donanımlı askeri birliklerin iki gün sonra gönderilmesi ‘Çok geç. İşleri mucizeye kaldı’ yorumlarına yol açtı. Japon kurtarma timi bile bölgeye ulaşırken Türk ekiplerin havalimanında bekletilmesi de koordinasyon zaafiyetini ortaya koydu” ifadelerine yer verdi.
“Enkazda can sırası”
Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “Enkazda can sırası” başlıklı haber yer aldı:
“AKP’li siyasetçiler, Depremzede yalnız değil. Arkanızda ‘Reis’ var’ dese de acı bilanço giderek ağırlaşıyor. Enkaz altında kalan birçok kişinin hipotermi geçirerek yaşamını yitirdiği bildirildi. Bir annenin, ‘Soğuktan ölmüş yavrum benim. Niye gelmediniz hiçbiriniz?’ isyanı yürekleri yaktı.
Yıkıntılar arasında yakınlarının kurtarılmasını bekleyen depremzedeler yokluk içinde yaşam savaşı veriyor. Yurttaşlar, ‘Ne su var nede ekmek. Elektrikler kesik, karanlıktayız. Cep telefonu ve internet yok. Sesimizi duyuramıyoruz. Ayaklarda terlik, su içinde. Ne üstte var ne başta’ diye isyan etti.”