“İhmal sensörü”
41 kişinin hayatını kaybettiği maden faciasındaki ihmallerle ilgili haberler gazetelerde geniş yer buldu
17.10.2022
Karar gazetesi manşetinde, “İhmal sensörü” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:
“Türkiye 41 can için yas tutarken gün yüzüne çıkan ihmaller 'Gereken yapılıyor' söylemlerinin hiçbir karşılığının olmadığını ortaya koyuyor. Madende biriken gazı ölçen sensörlerin kullanımında ihmale işaret edildi. Uzmanlar 'Metan tehlikeli seviyeye ulaştığı anda sensörlerin tespit edip otomatik olarak elektriği kesmesi gerekirdi' dedi. 'Sistem arızalı mıydı?' sorusu gündeme geldi.
Bartın'daki patlamaya ilişkin uzman değerlendirmeleri ihmal izini gösterdi. Ocakta metanı ölçen sensörler olduğunu kaydeden Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel ‘Gaz artışı neden fark edilmedi?’ sorusunu yöneltti. ‘Değişim seyyar cihazlarla ölçülmeli. Bir şeyler gözden kaçtı ki izleyemediler’ dedi. Soma'da madencilerin avukatlığını yapan Sercan Aran da el sensörlerinin çalışıp çalışmadığının kontrol edilmesi gerektiğini belirtti.
Artan ‘Metan seviyesi 1.5'a çıktığında alarm çalıp elektrik otomatik kesilmeliydi. Ancak 1.7’de patlama olduğu ileri sürülüyor’ dedi. Maden Mühendisleri Odası eski Başkanı Mehmet Torun ise ‘Gaz temizlenmemiş. O ocakta dinamit patlatılıyordu. Metanı bu tetiklemiş olabilir’ ifadesini kullandı. Madenci yakınları da ihmal iddiasını dile getirdi: Gaz tahliyesi için çalışanlara 10 gün izin verilecekti ama çalışmalar sürdü. Önce gaz çıkarılsaydı bu acı yaşanmazdı.”
“Ucuz ölümler ülkesi”
BirGün gazetesinin manşetinde, “Ucuz ölümler ülkesi” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:
“Ülkenin madencilikteki ölüm ortalaması, dünyanın çok üstünde. Almanya ve Norveç’te 100 binde 2-3 aralığındaki ‘kaza’ oranı, Türkiye’de 37-52 arasında. İş cinayetleri kader değil. Kaderse neden sadece ülkemizde işçilerin bahtı kara? Kader neden Norveç’te ve Almanya’da farklı işliyor? Bilimin planına kulak verin.
41 maden işçisinin iş cinayeti sonucu ölümünün ardından bir kez daha devletin en üst kademelerinden kader söylemi seslendirildi. Türkiye’deki tüm büyük iş cinayetlerinin ardından olduğu gibi yine ‘fıtrat’, ‘alın yazısı’, ‘kader’ ve ‘kader planı’ denmeye başlandı. Bunları vatandaş teselli için, acısını dindirmek için dillendirse bir nebze anlaşılır ama işçilerin yaşamından sorumlu olanların, yaşam hakkını korumakla yükümlü olanların -kişisel itikatları ne olursa olsun- kabul edilemez. Kendilerine Anayasanın ve yasaların vermiş olduğu yaşam hakkını koruma yükümlülüğü var ve bu yükümlülükten kaçamazlar. Kişisel ontolojileri, hayat zihniyetleri ile ölümlerin üstünü örtemezler.
Büyük iş cinayetleri gündeme geldiğinde sık tekrarlanan iddialardan biri iş kazalarının yüzde 98’inin önlenebilir olduğudur. 1930’larda ABD’de yapılan bir araştırmaya dayanan bu iddia doğrudur. Ama eksiktir. İş kazalarının yüzde 100’ü önlenebilir. Evet, yüzde 100’ü! 1930’ların bilimsel ve teknik olanaklarına dayalı olarak geliştirilen bu iddia aradan 90 yıl geçtikten sonra bilimde, teknolojide, iş deneyiminde yaşanan büyük birikimden sonra geride kalan yüzde 2’yi de neden önleyemesin? 1930’lardaki pek çok hastalığın kökü kurudu veya tedavisi bulundu. Dolayısıyla günümüzün bilimsel ve teknik olanakları ile ‘iş kazalarının’ tamamını önlemek mümkündür. Önlenemiyorsa şirketlerin kâr hırsı, neo-liberal politikalar ve ruhunu sermayeye satmış bürokratlar ve siyasiler yüzündendir.
Nitekim pek çok ülkede bir yandan bilimsel teknik gelişmeler, bir yandan yasal düzenlemeler, bir yandan emek hareketinin mücadelesi sonucunda işçi ölümleri ciddi oranda azaldı. Örneğin ABD Çalışma Bakanlığı verilerine göre 1930’da 644 bin maden işçisinin 2.063’ü ölümlü iş kazalarında yaşamını yitirmiştir. 1930’da ABD madenlerinde ölümcül iş kazası sıklığı 100 binde 320’dir. 2020 yılında ABD’de yaklaşık 64 bin kömür madeni işçisi içinde ölümlü iş kazası sadece 5’tir. Ölümcül iş kazası sıklık oranı 100 binde 7,8 olmuştur. Ölümlü iş kazası sıklığı 90 yılda 100 binde 320’den 7,8’e düşmüştür. Demek ki mümkünmüş, kader değilmiş!”
“Deliller karartılmasın, hesap verilsin”
Evrensel gazetesi manşetindeki, “Deliller karartılmasın, hesap verilsin” başlıklı haberinde, “Amasra’da 41 madenci toprağa verildi. Katliamın yaşandığı ocağa dair veri talep eden Maden Mühendisleri Odası ‘yasak’ cevabı aldı. Hukukçular: ‘Delillerin karartılması şüphesi taşıyoruz.’ İşçiler ve uzmanlar: ‘Hesap verilmezse ölümler sürer.’
Katliamda oğlunu kaybeden Kemal Yıldırım kaybettiği oğluyla son konuşmasını anlattı: ’10 gündür içeride gaz kokusu olduğunu söylemişti. Yönetim, ‘Farkındayız, 1 ay izin verip gazı tahliye edeceğiz’ demiş.’ Yaralı kurtulan işçi Umut Güneş’in ise, ‘Önceki vardiya ‘İçerisi çok gaz kokuyor, dikkat edin’ dediği ifade edildi.
Hukukçular, grizu patlamasıyla ilgili şüphelilerin delil karartmasının önüne geçilmesi için maden sahasına girişinin yasaklanmasını, teknik inceleme için gerekli olan bilgi ve belgelere el konulmasını istedi. Bartın Baro Başkanı Ferhat Parlatır, ‘Benim kanaatim, patlama neticesi düşünüldüğünde yeterli önlem alınmadığını düşünüyorum’ dedi.
TMMOB’ye bağlı Maden Mühendisleri Odası, grizu patlamasındaki gaz izleme sistemi verilerinin kendilerine verilmediğini açıkladı. Oda Başkanı Ayhan Yüksel, ‘Patlamada sensörler devre dışı kalıyor ama o bilgiler yukarıdaki bilgisayarda saklanıyor. O bilgilerin silinmesi çok zor. İstediğimizde yasak olduğu ve daha sonra paylaşılacağı söylendi’ dedi” ifadelerine yer verdi.
“Facia böyle geldi”
Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “Facia böyle geldi” başlıklı haber yer aldı:
“TMMOB Maden Mühendisleri Odası, 41 işçinin öldüğü Amasra Taşkömürü İşletmesi’nde meydana gelen faciayla ilgili uzman ekiple rapor hazırladı. Raporda, ‘Kriz yönetiminde aksaklık vardı. Gaz izleme sistemi verilerine ulaşamadık. Metan sensörü uyarı verdi mi? İncelenmesi gerekir’ tespitleri yapıldı.
Kazadan sonra bilgi ve belgeleri istediklerini ancak yasak olduğu gerekçesiyle kendileriyle paylaşılmadığını da söyleyen Başkan Ayhan Yüksel, ‘Belli bir saate kadar ocak planına da ulaşamadık, havalandırma sistemine de. Ancak dün akşam 17.30 sularında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da oraya gelince AFAD’ın koordinasyon merkezine biz de girebildik. Bazı dokümanları ancak o saatte elde ettik. Bu konuda uzmanlarımız havalandırma programlarına bir sorun var mı bakacak, gaz izleme sonuçlarına da ulaşmaya çalışacağız’ dedi.”