“Maraş’ta sıkıyönetim”

Maraş’taki sıkıyönetim uygulamaları, sözde Alevi dostu havuz medyasının ön sayfasına giremedi.

23.12.2014

Maraş Olayları’nın 36. Yıldönümünde Maraş’ta adeta sıkıyönetim ilan edildi. Kente giriş ve çıkışlar güvenlik güçlerince engellendi. 

Cumhuriyet sürmanşetinde yer verdiği haber için, “Polis ablukasında anma” başlığını kullandı ve “Katliamın 36. Yılında Maraş’ta adeta sıkıyönetim ilan edildi. Valiliğin yasak kararı nedeniyle kentin giriş ve çıkışları 2 binden fazla polis ve yüzlerce jandarmayla kapatıldı. Kente girişine izin verilmeyen kalabalık, karayolunda oturma eylemi yaptı. Akşam saatlerinde valiliğin izniyle katliamın yaşandığı Yörükselim Mahallesi’ndeki cemevi önüne karanfil bırakıldı, Narlı beldesinde anma töreni yapıldı” dedi.

Taraf habere manşetin altında, “Maraş’ta sıkıyönetim” başlığıyla yer verdi ve “Maraş katliamının 36. yıldönümü nedeniyle kente girişleri kapatan güvenlik güçleri, tüm araçları aradı. Türkiye’nin dört bir yanından Maraş’a akın eden vatandaşlar, yoğun görüşmelerin ardından ancak akşam kente girerek anma etkinliği düzenledi” dedi.

Zaman birinci sayfasının altındaki habere, “Katliamın yıldönümünde Kahramanmaraş’a giriş yok” başlığını attı ve “Alevilerin mağdur olduğu Maraş Olayları’nın 36’ncı yıldönümünde valilik adeta olağanüstü hal uygulamasına geçti. Muhtemel eylem ve gerginliğe karşı güvenlik güçleri yoğun tedbirler aldı. Kentin Osmaniye, Gaziantep ve Kayseri karayollarından girişleri polis ve jandarma tarafından kesildi. Çevre illerden gelecek gruplara yönelik kentin giriş noktalarında zırhlı araçlarla 10 noktada güvenlik önlemi alındı. Vatandaşlar, zırhlı araçların önünde oturma eylemi yaptı” dedi. 

Sözcü ön sayfasının altında yer ayırdığı habere, “Maraş ablukası” başlığını attı ve “1978’de 108 Alevi vatandaşın öldürüldüğü Kahramanmaraş olaylarının 36. Yıldönümü olaylı geçti. Valilik, adeta sıkıyönetim ilan etti. Anma için gelenleri kente sokmadı. Ancak, akşam şehre giriş izni verildi” dedi.

Yurt manşetin altındaki habere, “Maraş’ta sıkıyönetim” başlığını attı ve “Katliamın 36 yılında kente anma törenleri için gelmek isteyenler polis barikatıyla karşılaştı. Katliamı engellemeyen devlet, anılmasını engellemek için elinden geleni yaptı” dedi.

“Karar günü”

Dört eski bakanla ilgili Yüce Divan oylaması bugün saat 15:00’te yapılacak.

Taraf haberi sürmanşetinden, “Yüce Divan için karar günü” başlığıyla anonsladı.

Sözcü birinci sayfasının altındaki haber için, “4 bakan için kritik gün” başlığını kullandı ve “Rüşvetle suçlanan Çağlayan, Güler, Bağış ve Bayraktar’ın Yüce Divan oylaması bugün. 4 eski bakanın kaderini AKP’nin tavrı belirleyecek. Vekiller bölünmüş durumda” dedi.

Yurt haberi manşetin altında, “4 bakan oylanıyor” başlığıyla verdi ve “17-25 operasyonlarıyla ortaya dökülen yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili dört eski bakanın Yüce Divan’a gönderilip gönderilmeyeceğine dair Komisyon oylaması bugün yapılıyor” dedi.

Hürriyet manşetten verdiği habere, “Karar günü” başlığını attı ve “17-25 Aralık operasyonlarının ardından Meclis’te kurulan komisyon, bugün AK Partili 4 eski bakanın Yüce Divan’a sevkinin yolunu açacak oylama için saat 15.00’te toplanıyor. Soruşturma önergesine göre Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar’a iki, Egemen Bağış’a üç, Muammer Güler’e ise dört ayrı suçlama yöneltiliyor. Suçlamalara Mal Bildirimi Yasa’sına aykırılık da eklenebilir” dedi.

Milliyet ön sayfasının altında yer ayırdığı habere, “Meclis’te Yüce Divan oylaması” başlığını attı ve “TBMM Soruşturma Komisyonu, Ak Partili eski bakanlar Bayraktar, Çağlayan, Bağış ve Güler hakkındaki Yüce Divan kararını bugün oylayacak. Komisyonda her bakan için ayrı açık oylama yapılacak. Yüce Divan kararı çıkmazsa muhalefet partileri, muhalefet şerhi yazabilecek” dedi.

Habertürk birinci sayfasının altından, “Her bakan tek tek oylanacak” başlığıyla verdiği haberde, “Komisyon, eski 4 bakanı Yüce Divan’a gönderip göndermeme kararı verecek” dedi.

“Karar dökülüyor”

Zaman gazetesinin manşetinde, “Karar dökülüyor” başlıklı haber yer aldı: “Medyaya darbe soruşturması skandallarla dolu: 1-Savcıya göre sözde örgüt Ocak 2010’da kurulmuş. Halbuki Gülen’in konuşması ile Zaman’daki haber ve STV’deki dizi Nisan 2009’da yayınlanmış. Savcı, kurulmadan önceki sözleri örgütün kapsamına alıp tarihe geçti. 2-Dosyada silaha dair tek delil yok. ‘Cebir ve şiddet içeren eylemleri tespit edilmemişse de’ diyen hakim silahlı örgüt suçlamasını kendisi çürütüyor. 3-Savcının, gazetecilere yönelttiği iftira suçunu, 2012 yılında Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Savcı, olmayan kanundan işlem yapmaya kalktı, mahkeme aşamasında fark edilerek karara geçti. 4-Medyayı susturma operasyonunu, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını kapatan savcılar ve iktidarın özel olarak kurduğu sulh ceza hakimlikleri yaptı. 5-Yolsuzluk soruşturmasında, mahkeme kararıyla yapılan dinlemeler delil kabul edilmeyip takipsizlik verildi. 14 Aralık’ta ise dinleme kararı olmayan ve yalanlanan ses kaydı tutuklama gerekçesi oldu. 6-Tahşiye davasının ‘kumpas’ ilan edilmesi, 14 Aralık’ın proje soruşturma olduğunu gösteriyor. Süren yargılamaya müdahale suç, dosyada imzası bulunanlar yargılanabilir.”

“Türkiye Erdoğan darbesi yaşıyor”

Taraf gazetesinin sürmanşetinde Hasan Cemal’le yapılan röportaj, “Türkiye Erdoğan darbesi yaşıyor” başlığıyla yer aldı: “Erdoğan’ın darbe girişimlerine tanık oluyoruz. Darbe var diyerek kendi darbesini yapan bir hükümet var. Adeta freni patlamış kamyon gibi. Bu saatten sonra bu kamyon nerede durur, bilmiyorum. Batı’yı Batı yapan bütün standartlara sırtını dönmüş tehlikeli sularda yüzen bir Erdoğan var. Bu, Putinleşme süreci. Buram buram İslami bir tarz dayatıyor.”
Gazetenin manşetinde ise, “Saraydan kaçış” başlıklı haber yer aldı: “Hükümetin AKP’ye biat etmeyen işadamlarına yönelik baskısı, milyarlarca dolarlık yerli sermayenin yurtdışına kaçmasına yol açıyor. 17 Aralık’tan sonra yapılan düzenlemelerle sermayenin Türkiye’den kaçışı, cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. 2014’ün ilk dokuz ayında ülkeden 4.4 milyar dolar yerli sermaye çıktı. Yıl sonunda Türkiye’den kaçan yerli sermayenin 7 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Son beş yılda ise, 14 milyar dolarlık sermaye, doğrudan yatırım olarak yurt dışına çıktı. Erdoğan’ın sarayının 1.3 milyar liraya mal olduğu dikkate alınırsa, 5 yılda kaçan sermaye, 22 saray parasına ulaştı.”

Derya Sazak geri adım atmadı

Bugün gazetesinin sürmanşetinde Derya Sazak’ın “Milliyet operasyonu”yla ilgili açıklamaları, “O sözlerimin arkasındayım” başlığıyla yer aldı: “Bugün Pazar’a verdiği röportajda Milliyet’ten ayrılışının perde arkasını anlatan Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni derya Sazak’ın ‘Milliyet operasyonunu Yalçın Akdoğan tertipledi’ sözlerine cevap geldi. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Sazak’ı yalancılıkla suçladı. Derya Sazak da yalan söyleyenin Akdoğan olduğunu ifade etti. ‘Sözlerimin arkasındayım. İmralı zabıtlarının yayınlanması üzerine telefonda beni tehdit etmekle kalmadı. Demirören ailesine baskı kurdu’ dedi.”
Gazetenin manşetinde ise ünlü aktör Bruce Davison’un “14 Aralık operasyonu”yla ilgili, “Hayal bile edemiyorum” yorumu yer aldı: “Dünyaca ünlü Hollywood yıldızı Bruce Davison, Los Angeles’ta düzenlenen ‘Basına özgürlük’ gösterisine destek verdi. Türkiye’de yaşananların, ABD’de 1950’li yıllarda McCarthy tarafından sürdürülen cadı avına benzediğini belirtti. ‘Obama, New York Times ve Wall Street Journal gibi gazetelerin yönetici ve muhabirlerini söylediklerini beğenmediği için, film yapımcılarını da El Kaide’yi lanetledikleri için tutuklatsaydı ülkemde hayatın nasıl olacağını hayal bile edemiyorum’ dedi.”    

“Özel şiddet 3 milyara koşuyor”

Cumhuriyet gazetesinin manşetinde yer alan, “Özel şiddet 3 milyara koşuyor” başlıklı haberde, “KİT’lerden belediyelere, bakanlıklardan üniversitelere kadar her ay yapılan onlarca ‘özel güvenlik hizmeti’ ihalesi, şirketleri zengin ediyor. Son bütçe verilerine göre, kasım ayında özel güvenlik şirketlerine 76.3 milyon TL ihale bedeli ödendi. 2014 yılı özel güvenlik harcaması 11 ayda 706.5 milyon TL’yi geçti. Bütçeye ilk kez 2009 yılında konulan ‘özel güvenlik hizmeti’ için yapılan harcama, bugüne kadar 2 milyar 762 milyon TL’ye ulaştı. Özel güvenlik harcaması beş yılda dört kata yakın artış gösterirken, aynı dönemde bütçe gelirleri iki kat bile artmadı” denildi.