“Yanmış kemikler, yanmamış yünler”

Gündemin en dikkat çekici haberi Evrensel gazetesinin manşetinde yer aldı.

09.03.2016

Evrensel gazetesi manşetinde, “Yanmış kemikler, yanmamış yünler” başlıklı habere yer verdi. Haberde, “Cizre’ye yapılan ziyaret sonucu Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. R. Şebnem Korur Fincancı tarafından oluşturulan ön inceleme raporu, ‘vahşet bodrumları’ ile ilgili önemli veriler ortaya koydu. Raporda Cizre’deki ilk bodrumda yanık kemiklere birkaç metre mesafede yanmamış halde yünlerin bulunduğuna dikkat çekiliyor ve şöyle devam ediliyor: ‘Kemiklerde yer yer kömürleşme düzeyinde yanık meydana getirecek bir yangın ortamında yünlerin yanmamış olması beklenemeyeceğinden, bomba benzeri genel ve yaygın bir yangına da yol açacak bir patlayıcıdan çok, bodrumun bir bölümünde yanmış halde bulunan kemiklerin yüksek ısı oluşturacak bir sınırlı yangın ortamında kalmış oldukları kuşkusu oluşmuştur’” ifadelerine yer verildi.

“AB ‘önce basın özgürlüğü’ dedi”

Brüksel’deki AB zirvesinin gündeminde mülteci krizi vardı.  

Cumhuriyet sürmanşetinde yer verdiği habere, “AB ‘önce basın özgürlüğü’ dedi” başlığını attı ve “AB’den 3 milyar avro daha isteyen Türkiye, vize serbestisinin haziran sonunda başlamasını önerdi. AB ülkelerinden ise itirazlar yükseldi. Türkiye, AB’nin kabusu olan mülteci krizini çözmek için fasılların açılmasını, alınan her mülteciye karşılık bir Suriyelinin Avrupa’ya kabul edilmesini istedi. İtalya Başbakanı Renzi, Türkiye’de ‘özgür basın’ için adım atılmadan teklifin kabul edilmeyeceğini söyledi. Birçok ülke vize, mülteci takası ve yeni fasıl açılmasına karşı çıktı. Yetkililer zor da olsa anlaşma olabileceğini açıkladı” ifadelerini kullandı.   

Özgür Gündem haberi ön sayfasının altından, “Mülteci can derdinde, Erdoğan ise para” başlığıyla anonsladı.

Sözcü gazetesi habere birinci sayfasının altında, “AKP’yi AB de mi kandırdı?” başlığıyla yer ayırdı ve “Davutoğlu, AB’nin mülteciler için önerdiği 3 milyar Euro’luk yardımı almak için dün Brüksel’de kıran kırana pazarlık yaptı. Ancak AB, söz verdiği 3 milyarı henüz ödemediği gibi, yeni bir 3 milyar vaat etti. Para yok, söz var” dedi.

Sabah manşetten verdiği habere, “AB’ye elini taşın altına koy mesajı” başlığını attı ve “Türkiye sığınmacı krizini aşmak için AB’ye yeni öneri paketi sundu: Maddi yardımı artır. Vize serbestisini hazirana çek. Güvenli bölgeye destek ver. AB liderleri ise uzun görüşmeler sonrasında Türkiye’nin önerileri konusunda uzlaşma sağlayamadı” ifadelerine yer verdi.

Yeni Şafak gazetesi manşetinde, “Vicdani teklif” başlığını kullandı ve “Türkiye, Brüksel’de 28 AB ülkesine mülteci ölümlerini önleyecek ‘vicdani bir teklif’ sundu. Yunan adalarından çevrilen mültecileri kabul edeceğini duyuran Ankara, AB’den aynı sayıda Suriyeliye sığınma hakkı istedi. Zirvede 2016 sonuna kadar tamamlanması öngörülen ‘Vizesiz Avrupa’ sürecinin hızlandırılması kararlaştırıldı” dedi.

Star habere manşetinde, “Vicdansızlığın zirvesi” başlığıyla yer verdi: “Avrupa, mülteci trajedisine insani çözüm bulmak yerine, Türkiye’yi ikna için zirve topladı. Aynı saatlerde Ege’de boğularak can veren 11 minik beden yürekleri yaktı.”
Akşam gazetesi birinci sayfasının altında yer ayırdığı habere, “Vizesiz AB 3 ay sonra” başlığını attı ve “Türkiye ile AB arasındaki mülteci zirvesinden ‘uzlaşma’ çıktı! Başbakan Davutoğlu başkanlığındaki Türk heyetinin koyduğu net tavır sonrası, AB 3 milyar Euro daha ek yardım ve haziran sonuna kadar vizelerin kaldırılmasını öngören taslağı kabul etmek zorunda kaldı” ifadelerini kullandı.  

Hürriyet gazetesi manşetin yanındaki habere, “Türk planını AB 10 gün çalışacak” başlığını attı ve “AB ile ‘mülteci zirvesi’nde Türkiye 6 talep ve 5 vaatten oluşan plan sundu. Müzakereler uzarken Türk planı ‘prensip olarak’ kabul gördü ancak detaylar 17-18 Mart’taki zirveye kaldı” dedi. 

Cihan Haber Ajansı’na da kayyum

Zaman gazetesinin ardından Cihan Haber Ajansı’na da kayyum atandı.

Star gazetesi haberi birinci sayfasının altından, “Başsavcılık talep etti, Cihan’a kayyum atandı” başlığıyla anonsladı. 

Yeni Şafak manşetin altında yer ayırdığı haber için, “Cihan’a kayyum” başlığını kullandı ve “Zaman’ın ardından Cihan Haber Ajansı’na da kayyum atandı. Karara, Zaman gazetesi ile Cihan arasındaki organik bağ gerekçe oldu” dedi.
Hürriyet habere ön sayfasının altında, “Cihan Haber Ajansı’na kayyum” başlığıyla yer verdi ve “Zaman gazetesinden sonra grup bünyesindeki Cihan Haber Ajansı’na da kayyum atandı” dedi.
 
Köşe yazarlarının Zaman’la imtihanı

Geçtiğimiz cuma günü Zaman gazetesine kayyum atanmasının ardından elde kalan birkaç muhalif gazete bu zorbalığın karşısında durdu. Geriye kalanlar bu gelişmeden duydukları memnuniyeti manşetlerine taşıdı ve “oyun”daki görevlerini tamamlamak adına bu yasa dışı zorbalığı haklı göstermek için kurgulanan haberleri servis etmeye başladı. Basının diğer irili ufaklı gazeteleri de söz konusu Gülen cemaati olduğu için arkalarına yaslanıp, “Düşmanımın düşmanı hala düşmanımdır” demeye devam etti.

Köşe yazarlarında ise gazetelere göre durum biraz daha iç açıcıydı. Yaşananlara tepki gösterenlerin sesi şimdiye kadar gazetelerinden daha gür çıkmayı başardı. Operasyona alkış tutan kalemler ise kendilerinden beklendiği gibi bol bol tehdit ve “oh olsun”larla köşelerini doldurdu.       
     
Zaman gazetesine kayyum atanmasına en sert tepkiyi gösterenler Özgür Düşünce gazetesi yazarları oldu. Yavuz Baydar konuyla ilgili dört günde üç yazı yazarken (cumartesi “Ramak kaldı”, pazar “Uzatmaları yaşıyoruz”, pazartesi “Sisteme ‘baş kayyım’ atamak için her yol denenecektir”), Tarık Toros da art arda üç yazı kaleme alarak tepkisini dile getirdi (cumartesi “Neyin rövanşı bu?” , pazar “En çok şuna üzüldüm” , pazartesi “Bugünleri mumla arayacağız”).  
Nazlı Ilıcak da pazar günü ve bugün yazdığı yazılarla konunun peşini bırakmadı (“Karakuşi yaşasaydı”, “Suçluların telaşı ve kirli işbirliği”).

Gazetenin diğer yazarlarından Mehmet Altan “Sona doğru”, Orhan Kemal Cengiz “Kazan kaynıyor”, Ergun Babahan “Noktaları koyalım: Hukukun devreden çıktığı rejim faşizmdir”, İbrahim Öztürk “‘Atın şunu aşağıya!’”, Erhan Başyurt ise “Zulüm ile abad olunmaz” ve “Medyayı susturmak demokrasiyi terk etmektir” başlıklı yazılarıyla yaşanan hukuksuzluğa karşı çıktı.

Cumhuriyet gazetesinde Aydın Engin, “Şimdi bizim patron kim?” ve “Oh mu olsun, demokrasi mi olsun?” başlıklı iki yazı yazdı. Nuray Mert ise pazartesi günkü “Yeni Osmanlılar Afrika’da” başlıklı yazısının not bölümünde net konuştu: “Zaman gazetesinin susturulması, basın özgürlüğüne indirilen son darbedir. Bu icraatı da, konuyu Cemaat tartışması çerçevesinde önemsizleştirmeye çalışanları da kınıyorum.”

Hafta başından itibaren ise Cumhuriyet gazetesi yazarları dozu artırdı. Tayfun Atay “‘Zalimler için yaşasın cehennem’”, Emre Kongar  “Bir parti bir partiye: Bre parti…” , Hikmet Çetinkaya “Cennet cehennem…”, Ahmet İnsel “Otoriter rejimden daha ileri!” başlıklı yazılarıyla yorumlarını paylaştı.    

Fatih Yaşlı ve Enver Aysever dışında Birgün gazetesi yazarları daha çok gündemin diğer gelişmeleriyle ilgilenmeyi tercih etti. Fatih Yaşlı pazar günü, “Zaman dayanışma zamanı mı?” başlıklı bir yazı kaleme alırken, Enver Aysever dünkü, “‘İlericilik’, ‘gericilik’ ve ‘aydınlanma’sınavında sol!” başlıklı yazısında ucundan da olsa konuya değinerek pek de sürpriz olmayan görüşlerini aktardı.

Söz konusu “paralelle mücadele” safsatasıysa Ahmet Hakan’ın aradığı fırsat ayağına gelmiş demektir. Çünkü bu fırsat kendisine, aynı anda hem bir demokrasi kahramanı gibi görünebilmenin, hem “paralelle mücadele” kapsamında Saray’a biraz daha yaranabilmenin, hem de gerekli yerlere göz kırpmanın yolunu açar. Zaten Ahmet Hakan da Zaman gazetesine el konulmasının ardından yazdığı üç yazıyla (“Soğukkanlı bakışla gündemdeki 4 olay”, “Bacıları başörtülü/başı açık diye ayırmayalım” ve “Gülen cemaatinin yenilmesinin 10 nedeni”) bunun uzun zamandır arayıp da bulamadığı bir fırsat olduğunu gösterdi.

Meşaleyi Ahmet Hakan’ın taşıdığı Hürriyet gazetesinde Akif Beki cumartesi günü “Gül’ün izan çağrısı”, Ertuğrul Özkök, “Zaman’ın da kozmik odasına girildi mi” , Mehmet Y. Yılmaz ise “Hukuksuzlukla mücadele hukuk ile olur” başlıklı yazılara köşelerinde yer verdi.  

Sözcü gazetesinde Emin Çölaşan “Madalyonun iki yüzü”, Yılmaz Özdil “AKP’yle cemaat”, Necati Doğru “Ey Kayseri konuş!” başlıklı yazılarla fikirlerini sunarken, Taraf gazetesinde sadece Faik Akçay pazar günü, “Zaman’ı susuturmak hukuk dışıdır” başlıklı bir yazı yazdı.

Havuz medyasının yazarları ise her zaman öngörülebilir yorum ve saldırganlıklarıyla süreci değerlendirdi. Görev paylaşımına göre havuz yazarlarının bir kısmı operasyonu allayıp pullarken, Cem Küçük, Kurtuluş Tayiz, Yıldıray Oğur ve Ahmet Kekeç gibi isimler konuyla ilgili açıklamalarından dolayı ABD Büyükelçisi John Bass’ı hedef alan yazılar yazdı.     

Dört günlük süreçte yandaş medyada Star gazetesi yazarları diğerlerine göre daha aktif rol aldı.    

Star’da Mehmet Metiner’in “Bu iş bitmedi”, Ersoy Dede’nin “Kayyım kararı yanlış, el konmalıydı!”, Hasan Öztürk’ün “Bir zamanlar zaman” ve “‘F’siz daktilodan akıllı binalı Zaman’a” , Yakup Köse’nin “Boydak’a operasyon ne anlama geliyor?”, Hüseyin Gülerce’nin “Kayyumdan sonra Zaman”, Cem Küçük’ün, “Zaman’a kayyum ve yakında yaşanacak süreç” ve “Bu yazıyı iyi oku John Bass..” , Ahmet Kekeç’in ise “Bu adam çok baş ağrıtır” başlıklı yazıları yer aldı.

Yeni Şafak gazetesinde İbrahim Karagül fırtınası esti. Karagül pazartesi günü yazdığı “Zaman ve Can Dündar… Casuslar ve 3. Köprü!..” başlıklı yazıyla tüm hesabı kapatırken, Hikmet Genç “Kayyumlara karşı ablalar!..” , Cemile Bayraktar, “Teferruat ablaları”, Tamer Korkmaz, “Gün geldi, hesap döndü!” başlıklı yazılarıyla konuyu değerlendirdi.

Sabah gazetesinden Hilal Kaplan, “Esas mevzu”,  Fahrettin Altun “Zamana yapılan müdahale ne anlama geliyor?”, Rasim Ozan Kütahyalı “Kirli Hesaplar Çarşısı” , Burhanettin Duran, “Aşırı araçsallaştınız ve…” başlıklı yazılarını arşive ekledi. Akşam gazetesinden sadece Murat Kelkitlioğlu “At izi, it izine karıştı” ve Kurtuluş Tayiz  “Zaman’ın asıl patronu ABD mi?” başlıklı yazılar kaleme aldı.

Yaşananlar Takvim ve Güneş gazetesi yazarlarının hiç umurunda olmadı(sadece Güneş gazetesinden Kayahan Uygur isimli beyaz erkek köşe yazarı “FETÖ konusunda yolun başındayız” başlıklı bir yazı yazdı). Abrurrahman Dilipak (“Evdeki hesap ve çarşı”) ve Mehtap Yılmaz (“Zaman için eylem yapanların alayı riyakar, çünkü”) dışında Yeni Akit yazarları da şimdilik başka meselelerle ilgilenmeyi tercih etti.      

Umur Talu ise  “Aracısız propaganda aracı!” başlıklı yazısıyla tek başına Habertürk’teki sessizliği yırtmaya çalıştı.