Medya özgürlüğünü derecelendirenler

İfade ve basın özgürlüğünü derecelendiren uluslararası kuruluşların yöntemleri farklı ama sonuçları pek de farklı değil

ZEYNEP KOÇAK

06.08.2018

 
10 Temmuz 2018 itibariyle Tutuklu Gazeteciler Dayanışma Platformu’na (TGDP) göre Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan, 32’si imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü toplamda 219 gazeteci bulunuyor. Tamamen ve sadece, ifade özgürlüğü kapsamına giren yazıları veya söylemleri nedeniyle tutuklanan, göz altına alınan veya mahkûm edilen gazetecilerin listesini hazırlayan P24 medya takip birimine göre ise bu sayı 177 (P24’ün cezaevindeki gazeteciler listesine buradan ulaşabilirsiniz. TGS (Türkiye Gazeteciler Sendikası) verileri ise 17 Temmuz itibariyle 143 kişiyi cezaevinde gösteriyor. Listelerin birbirinden farklılaşmasının en büyük nedenleri, listelemeyi hedef aldıkları kitle, listeye kabul edilen suçların sınıflandırılması, takip biriminin aktifliği ve listelerin güncelliği. Aynı zamanda listeleri yapan ekiplerin profesyonelliği, ekipte çalışanların sayısı da listelerin doğruluğunu doğrudan etkiliyor.
 
Örnek vermek gerekirse, P24’ün listesi, öncelikle “tutuklu olan tüm gazetecilerden” değil, ifade özgürlüklerini kısıtlamak ve susmalarını garantilemek için suçlanan, yargılanan, tutuklanan ve göz altına alınan gazetecilerden oluşur. Yani, bu listede gazetecilik-habercilik yazarlık-yorumculuk haricinde herhangi bir suçtan yargılanan ya da tutuklanmış gazeteciler bulunmaz. Bu liste, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra gazetecilere karşı girişilen cadı avı ile devletin yargı organlarıyla karşı karşıya kalan gazetecilerin sayısındaki dramatik yükselmeyle tutulmaya başlandı ve bugün ülkedeki en etkili ve en profesyonel listelerden birini oluşturuyor. P24, aynı zamanda, listelerin yanında Olağanüstü Hâl’de Gazeteciler raporlarını – bu rapor OHÂL’in kaldırılması ertesinde de, Türkiye’de Basın ve İfade Özgürlüğü başlığı altında her hafta düzenli olarak yayınlanıyor – hazırlayarak, dava süreçleri ve isnat edilen suçların içerikleri, suç isnat edilen yazıların ya da sözlerin içeriği ve tarihi açısından da belgesel nitelikte kayıt tutuyor.
 
Bu listelerin dışında Türkiye’deki gazetecilerin, daha genel bakarsak tüm medya sektörünün özgürlüğünü sayısal olarak tahlil edecek ve istatistikî bir değerlendirme yapacak yerel bir endeks daha mevcut değil. Türkiye’nin ve diğer tüm ülkelerin, dünyanın geri kalanıyla karşılaştırmasını yapan kurumlar daha uluslararası alanda çalışan ve Türkiye’deki kurumların da büyük oranda iş birliği yaptığı milli-üstü diyebileceğimiz STK’lardan oluşuyor.
 
Reporters Sans Frontières (RSF/ Sınır Tanımayan Gazeteciler) 2017 raporuna göre geçen yıl dünya genelinde Türkiye, tutuklu gazetecilerin sayısının en yüksek olduğu beş ülke arasında. Yine RSF raporuna göre dünya genelinde geçen sene en az 65 gazeteci işini yaparken öldürülürken, tutuklu gazeteci sayısının en yüksek olduğu ülkeler Türkiye, Çin, Suriye, İran ve Vietnam. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) 2017’de dünya çapında 262 gazetecinin aralık ayı itibariyle tutuklu olduğunu açıkladı. Rapor, Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısının 2016 yılına göre 8 kişi azalarak 73’e düştüğünü yazıyordu. Hem RSF hem CPJ raporlarının ortak noktası, 2016 yılının temmuz ayındaki darbe girişimi sonrası tutuklamaların arttığı yönündeydi.
 
P24’ün tutuklu gazeteciler listesi, RSF’in endeksi, CPJ, Freedom House (FH) gibi birçok kurum ismini günde birkaç kez duyuyoruzdur herhalde. Türkiye’deki listeler arasında hem yöntemsel, hem niteliksel hem de niceliksel bir karşılaştırmayı daha sonraki bir yazıya bırakırsak, sahi, kim bu uluslararası seviyede bilinen üç kurum? Yani, Reporters Sans Frontières, Freedom House ve Media Monitoring Tool.
 
Her yıl Reporters without Borders (Sınır Tanımayan Gazeteciler) ve Freedom House (Özgürlük Evi) gibi sivil toplum örgütleri tarafından yapılan ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, basın bağımsızlığı üzerine ülke derecelendirmesinin varlığını hiç duymadıysanız parmak kaldırın! Floransa’daki Robert Schuman Merkezi’nde Center for Media Pluralism and Media Freedom’ın (Medya Çoğulculuğu ve Medya Özgürlüğü Merkezi / CMPF) bilimsel direktörü Elda Brogi ve direktörü Prof. Luigi Pier-Cartu tarafından hazırlanan ve yakında yayınlanacak olan araştırma raporu bu cümleyle başlıyor.
 
Araştırma raporu, CMPF’in Freedom House ve Reporters Sans Frontières ile karşılaştırmasını yapmayı amaçlamış: “A comparison of a new index based on the Media Pluralism Monitor with some other indices ranking freedom of expression,” yani, “Medya Çoğulculuğu Monitörü’ne dayanan yeni bir endeksin, ifade özgürlüğünü derecelendiren diğer endeksler ile bir karşılaştırması.”
 
Hiç duymamış olmayabiliriz—hattâ birçoğumuz yıllık bu derecelendirmeleri ve kurumların zaman zaman yayınladığı ara raporları takip ediyoruzdur. Fakat özel bir ilgimiz ya da meslekî bir bağımız olmadığı sürece, metodolojileri hakkında pek de bir fikrimiz olmuyor genelde. En azından benim yoktu.
 
FH, RSF, CMPF
 
Freedom House ile başlayalım. Freedom House, yani Özgürlük Evi (FH) kendi sitelerinde (freedomhouse.org) söyledikleri gibi, dünya çapında özgürlüğün ve demokrasinin gelişmesi ve yayılması amacını güden bir izleme örgütüdür. Freedom House 1941 yılında New York City’de kurulmuş, genel merkezi Washington DC’de. Freedom House’un basın ve ifade özgürlüğü izleme aracı olan Freedom of the Press Index (Basın Özgürlüğü Endeksi), 1980 yılından beri 199 ülke ve bölgeyi kapsayan yıllık raporlar ve yine bu ülkelerle ilgili ara raporlar hazırlıyor.
 
Reporters sans Frontières (RSF) yani Sınır Tanımayan Gazeteciler ise 1985 yılında Fransa’nın güney şehri Montpellier’de dört gazeteci tarafından kurulmuş. (rsf.org) 1995’te Fransa’da kâr amacı gütmeyen organizasyon olarak kayıt altına alınan RSF, şu anda merkezi Paris’te olan bağımsız bir uluslararası sivil toplum kuruluşu. Press Freedom Index (Basın Özgürlüğü Endeksi) adındaki izleme aracı sayesinde, 180 ülkeyi kapsayan yıllık raporlar hazırlıyor ve FH’den farklı olarak birçok protestoya sivil toplum kuruluşu kimliği ile katılan üyeleri var.
 
Center for Media Pluralism and Media Freedom (CMPF; http://cmpf.eui.eu/) ise 2011’de Floransa’daki Avrupa Üniversitesi Enstitüsü (www.eui.eu) bünyesinde bir ileri araştırmalar merkezi olarak kurulmuş. En önemli faaliyet alanları basın çoğulculuğu ve özgürlüğü derecelendirme aracı olan Medya Çoğulculuğu Monitörü (MPM). MPM, 2016 yılında Floransa’da kurulmuş.
 
Her üç izleme monitörü de, senelik raporlarında, değerlendirdikleri ülkelerde, basın ve yayın işleri açısından hukukî ortamı ve hukuk metinlerini, gazeteciliği etkileyen veya etkileyebilecek siyasi baskıları, ve haberlere ve bilgiye ulaşabilme kapasitesini etkileyebilecek ekonomik faktörleri inceliyor.
 
 
Metodolojik farklılıklar, farklı endeksler
 
RSF endeksi 180 ülkeyi, FH endeksi 130 ülkeyi kapsarken, MPM 2016 yılından itibaren 28 AB üye ülkesi ile Türkiye ve Karadağ üzerinde araştırma yapıyor. MPM’in başlıca sponsoru, Avrupa Birliği iken, RSF’in endeksinin sponsorluğunu hükümetler, uluslararası ve özel bazı kuruluşlar yapıyor. FH endeksi ise ABD hükümetinden ödenek almaktadır.
 
RSF’in endeksi hazırlanırken, hedef ülkede yaşayan, sayıları 1 ile 50 arasında değişen gazetecinin ve uzmanın, RSF tarafından hazırlanmış ankete verdiği cevaplar değerlendiriliyor. Bu uzmanlar genel olarak basın-yayın profesyonelleri, hukukçular ve sosyologlar arasından seçiliyor. Bu anket, toplamda altı temel kriteri baz alan 87 sorudan oluşuyor.
 
Bu altı kriter şunlar: Çoğulculuk, basın özgürlüğü, basın ortamı ve oto-sansür, hukukî çerçeve, transparanlık ve haber ve bilgi üretimini destekleyen altyapının kalitesi.
 
Bu ankette verilmesi beklenen cevapların çok azı Evet-Hayır’dan oluşurken, cevaplarda anket yapılan kişilerden genel bir değerlendirme yapması isteniyor. MPM’in hazırladığı karşılaştırma raporuna göre RFS endeksinde gazetecilere karşı girişilmiş şiddet eylemleri ve ihlaller/suiistimaller çok büyük önem taşıyor. Zaten RSF’in iki derecelendirme sistemi, MPM’nin bu değerlendirmesinin kanıtı niteliğinde. RSF anket cevabı değerlendirmelerini yaptıktan sonra önce bu altı kriteri temel alarak her bir ülkeye bir ScoA puanı veriyor, ve daha sonra bu altı kritere yedinci kriteri (yedinci kriter gazetecilere karşı yapılan şiddet eylemleri ve ihlallerdir) ekleyerek yeni bir puan vererek bu listenin adını da ScoB koyuyor. Her bir ülkenin bu iki puanlama sistemi birleştirildiğinde, 0 ile 100 arasında bir puanı oluyor (0 en iyi, 100 en kötü performans).
 
FH’nin endeksi, aynı RSF gibi bir anketi içeriyor. Fakat bu ankette, hukukî ortam, siyasî ortam ve ekonomik ortam olarak üçe bölünmüş toplam 23 tane metodoloji sorusu bulunuyor. Her sorunun altında alt-sorular bulunduğu için, bu ankete cevap verdiğinizde, cevap verdiğiniz toplam soru sayısı 124’e denk geliyor. Sorulara puanlama sistemiyle cevap veriliyor (1 ile 5 arasında bir puan verin benzeri). FH, bu soruların cevaplarını farklı ağırlıklarda hesaplayarak toplam değerlendirmeye dahil ediyor, fakat hangi sorulara ne kadar ağırlık verildiği detaylı yazılmamış. Yine, her ülkeye, 0 en iyi, 100 en kötü olmak üzere bir puan veriliyor ve sıralama bu puanlama sistemiyle oluşturuluyor. 0 ile 30 arasında puan alan ülkeler “Özgür”; 31 ile 60 arasında puan alan ülkeler “Kısmen Özgür”; 61 ile 100 puan arası alan ülkeler ise “Özgür Olmayan” (Not Free) ülkeler olarak sınıflandırılıyor.
 
MPM, yeni olmasına rağmen, diğerlerinden farklı bir kriter seti kullanılıyor. Metodolojik olarak anket sistemi diğerleriyle aynı. Fakat MPM, demokratik bir topluma hizmet edecek özgürlükte bir basın sistemini değerlendirebilmek için dört ana kriter ortaya koymuş: Temel Koruma, Pazar Çoğulculuğu, Siyasi Bağımsızlık ve Toplumsal Katılım. MPM’nin anket sistemindeki farklılık iki cevap grubu olması. Birinci grup standart sorulara cevap verirken, uzmanlardan ve imtiyaz sahiplerinden oluşan ikinci grup ise ankete verilen cevapları değerlendirerek ölçülebilir bilgilerin ayrıştırmasını yapıyorlar. MPM’in anketlerinin değerlendirilmesinde toplam 200 farklı değişken göz önünde bulunduruluyor.  Bu değişkenler cevaplar üzerinden puanlanıyor ve “kümeleme/birikme” metodu adı verilen bir yöntemle risk hesaplaması yapılıyor. MPM’i diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de puanlama sistemi değil, risk olasılığına dayanan bir derecelendirme sistemi öngörmesi.
 
Diğer basın izleme aygıtları “özgürlük” derecelendirmesi yaparken, MPM, “risk” derecelendirmesi yapıyor ve bu riski puan üzerinden değil yüzde üzerinden hesaplıyor. Son listede yüzde 0 ile 33 arasındaki ülkeler düşük riskli, yüzde 34 ile 66 diliminde kalan ülkeler orta riskli ve yüzde 67 ile 100 arasında kalan ülkeler de yüksek riskli sayılıyor.
 
MPM diğerlerinden daha yeni olmasına rağmen, politika ve hukukî düzenleme belirlemeye destek olmak gibi daha yoğunlaşmış bir amaca hizmet ettiği için, L-değişkenleri adını verdiği “hukukî değişkenleri” (legal variables) kullandığı ve ülkelerdeki sadece uygulamaları değil aynı zamanda hukukî ortamları ve düzenlemeleri de karşılaştırmaya olanak tanıyan daha geniş bir değerlendirmeyi mümkün kılan bir sistem kullanıyor.
 
 
Farklı sonuçlar var mı?
 
Dışarıdan bakınca sadece formüllerde, anketlerde, değişkenlerde, hesaplarda ve algoritmalarda gibi görünen farklılıklar acaba sonuçlar itibariyle çok büyük farklılıklar ortaya koyuyor mu?
 
MPM’in raporunda, MPM’in, RSF’in ve FH’nin 2016 yılında 28 Avrupa ülkesi, Türkiye ve Karadağ üzerine yaptıkları derecelendirme listeleri karşılaştırılmış. Aralıkları tekrar verelim:
 
RSF derecelendirmesi: 0-100 arasında, 0 en iyi/özgür; 100 en kötü/özgür olmayan.
FH derecelendirmesi: 0 en iyi, 100 en kötü. 0-30 puan: Özgür; 31-60 puan: Kısmen Özgür; 61-100 puan: Özgür Olmayan.
 
MPM’nin derecelendirmesi: 0-100 arasında. 0 en düşük riskli, 100 en yüksek riskli. 0-33 arası düşük riskli ülkeler; 34-66 arası orta riskli ülkeler ve 67-100 arası yüksek riskli ülkeler.
 
Bu üç listede en özgür olmayan ve en yüksek riskli ilk on ülkeye bakalım.
 
RSF’nin derecelendirmesi: Türkiye (52.98); Bulgaristan (35.01); Karadağ (33.65); Yunanistan (30.89); Hırvatistan (29.59); Macaristan (29.01); Polonya (26.47); İtalya (26.26); Malta (24.76); Romanya (24.46).
 
FH’nin derecelendirmesi: Türkiye (76.00); Karadağ/Yunanistan/Macaristan (44.00); Bulgaristan (42.00); Hırvatistan (41.00); Romanya (38.00); Polonya (34.00); İtalya (31.00); İspanya (28.00); Letonya (26.00).
 
MPM’nin derecelendirmesi: Türkiye (%69); Macaristan (%60); Bulgaristan/Letonya (%57); Karadağ (%56); Slovenya (%55); Romanya (%59); Polonya (%52); Yunanistan (%50); Malta (%47); İtalya ve Çek Cumhuriyeti (%46).
 
Sonuçlardan gördüğümüz, ilk onun pek de değişmediği. Türkiye, Karadağ, Yunanistan, Macaristan, Bulgaristan, Hırvatistan, Polonya ve İtalya başı çekiyor gibi görünüyor. Türkiye’nin her üç listede en başta olduğunu bir kenara bırakırsak, bu listelerde farklılaşan en belirgin özellik ilk ona giren ülkelerin bu on içindeki sıralamalarının değişmesi. Bunun nedeni, grupların kullandığı değişkenler, anketler, anketleri yorumlama biçimleri olduğu kadar, FH’nin ve RSF’in yüzdelik dilimler kullanmıyor olması olabilir.