Medya ve ölüm
Neden bu ülkede doğmuş olmanın bedelini insanlar, Güneydoğu’da bodrumlarda yanarak, Ankara’da alevlerle tutuşarak ödüyorlar?
13.03.2016
Her seferinde aynı şey oluyor, “kimdi bu insanlar” diye soruyorum, “kimdi bu ölümlerine üzüldüğümüz, ağladığımız, acılarını kutsal bir ayin gibi paylaştığımız insanlar?”
Kimdi bu günahsızlar?
Kimdi bu başkalarının günahlarını, ömürlerini korkunç bir patlamanın sesini duyup, alevler arasında bitirerek ödeyenler?
Kimdi bu insanlar?
İsimleri birkaç gün sonra listeler halinde yayınlanıp, yakınlarından başka hiç kimsenin hafızasında yer bırakmadan hayatımızdan geçip gidecek bu insanlar kimdi?
Kim olduklarını bilmiyorum ama herkes gibi ben de tahmin edebiliyorum, çoğu kıt bir bütçeyle yapılmış bir pazar gezmesinden dönen insanlardı, aralarında “çaylak” olduğu için “pazar nöbetine” bırakılmış genç işçilerle, memurlar da vardı herhalde.
Büyük bir ihtimalle yorgundular.
Otobüste bir yer buldukları için sevinmiş, pazar gezmesinde kendilerine bakan bir genç kızın ya da bir delikanlının hayaliyle başlarını cama dayayıp uyumaya hazırlanmışlardı.
Öyle yorgun öldüler.
Tek suçları, günahlarla, yolsuzlukluklarla, sefil ihtiraslarla dolu bir ülkenin başkentinde yaşamaktı.
Başka bir ülkede yaşıyor olsalardı, şimdi sevdikleri bir televizyon programının karşısında, yarınla ilgili planlar kurarak soydukları bir portakalı yiyor olacaklardı.
Niye öldü bu insanlar?
Niye öldü?
“Bu ülkenin başkentinde altı ayda patlayan üçüncü bombanın kurbanları” olarak hayattan ayrılan bu insanlar niye öldü?
Neden bu ülkede doğmuş olmanın bedelini insanlar, Güneydoğu’da bodrumlarda yanarak, Ankara’da alevlerle tutuşarak ödüyorlar?
Şimdi gazetelerde, televizyonlarda epeyce laf dinleyeceksiniz ve çok azı size gerçeği söyleyecek.
Gerçek öylesine yalın, öylesine basit ve öylesine öfkelendirici ki size söylemekten korkacaklar.
Sizin gerçeği görmenizden korkacaklar.
Bütün bu insanlar, bir adam “anayasaya uymadığı, uymak istemediği, anayasayı paramparça ettiği ve ömrünün geri kalanını yasaların üstünde kalarak geçirmek” istediği için öldüler.
Ve daha ölecekler.
“Anayasaya uymayacağını” açıkça söyleyen ve yargıya da “anayasaya uymaması” için talimat veren Tayyip Erdoğan bu “anayasa dışı” iktidarını sürdürdüğü sürece bu ülkede acı ve ölüm bitmeyecek.
AKP iktidarının bu “yasadışı” iktidar biçimine olanak sağlamasıyla bütün devlet ve siyaset “yasadışına” kaydı.
Polis, istihbarat, yargı, bir adamın “yasadışı” iktidarını koruyabilmek için şekillendirildi, Erdoğan’ın “kişisel öfkelerini” ve “kişisel düşmanlıklarını” tatmin etmekle öyle meşguller ki ülkenin başkentinde altı ayda üç bomba patlamasını önleyecek bir güçleri ve enerjileri kalmadı.
Sadece gazetecileri ve “paralel” dedikleri cemaatçileri takip edip onları hapse atmakla meşguller.
Devlet kadroları, “yasalara uyacak”, mesleğini hakkıyla yapacak, işinin ehli insanlarla değil, tek bir adamın “yasadışı” iktidarını koruyacak “yandaşlarla” dolduruldu.
Devletin değil Erdoğan’ın adamları o görevlilerin çoğu.
Erdoğan “anayasaya uymadığında” adamları da anayasaya ve yasalara uymuyor, yasadışı bir devlet yapısı çıkıyor ortaya.
Bütün siyaset, Erdoğan’ın “anayasa dışı” bir iktidarı ömrü boyunca sürdürmesini sağlayacak bir rejim kurabilmesi amacıyla oluşturuluyor.
Erdoğan geçici bir süreliğine cumhurbaşkanı seçilmiş bir adam, bu süre bittiğinde başbakanlığı sırasındaki birçok olaydan ve cumhurbaşkanlığında “anayasayı çiğnemesinden” dolayı yargının önüne çıkması gerekecek ve Erdoğan için bu büyük bir kâbus.
Asla muhalefete düşmeyeceği, hep iktidarda kalacağı bir düzen kurmaya çabalıyor o da.
7 Haziran’a kadar sakin olan ülkede neden 7 Haziran’dan AKP oy kaybettikten sonra birden Kürt savaşı başladı?
Neden Kürt kasabalarında “iç savaş” yaşanıyor, neden insanlar öldürülüyor, mahalleler yıkılıyor?
HDP’nin ve MHP’nin baraj altında kalacağı bir seçim sonucuyla “rejimi değiştirebilmek”, “ömür boyu başkanlığı” getirebilmek ve Erdoğan’ın yaptıklarının hesabını yargıya vermesini önlemek için.
“Anayasaya uymayan” ve uymak istemeyen tek bir adamın siyaseti yüzünden ülke cehenneme döndü.
Defalarca söyledim, daha da imkânım oldukça söyleyeceğim, “Erdoğan’ın yasadışı tek adam iktidarı” sürdüğü sürece bu ülke tek bir gün bile huzur ve istikrar görmeyecek.
Devlet kadroları, “anayasa dışına” kaymış ve bu suçun bedelini ödemekten delicesine korkan insanlarla dolu olan bir ülkede huzur ve istikrar olamaz.
Düşmanlık, şiddet, adaletsizlik, yolsuzluk, ölüm, bu iktidar önlenemediği sürece devam edecek.
Parlamentonun bu “anayasa dışı” gidişatı durdurmak için adım atması gerekiyor ama Erdoğan’a bağlı olanlar buna izin vermiyor.
Hiç olmazsa muhalefetin bu adımı atması gerekiyor.
Bu “anayasa dışı” gidişatı durdurma imkânı varken durdurmayanlar, bu ölümlerin sorumluluğunu da paylaşıyorlar.
Tabii bir de “suç ortağı” medya var.
Onlara medya demek de tuhaf, “yasadışı” bir rejimin propaganda birlikleri onlar.
Hep Erdoğan ve AKP dışında birilerini suçlayarak, iktidarın bütün suçlarını ve hatalarını saklayarak, halkın gerçeği görmesine engel olmak görevleri.
Gerçekleri yazsalar, toplum harekete geçerek siyaset adamlarını bu “yasadışı” rejimi durdurmaya zorlayacak, onun için gerçekleri saklıyorlar.
Gerçekleri söylemek için değil, gerçekleri saklamak için gazeteler çıkartıp, televizyonlar kuruyorlar.
Gerçeği saklayan medya, bu ölümlerin sorumluları arasında.
Bir de medyanın korkakları, iktidara yaranarak televizyon programları yapıp, gazetelerde köşe yazarak varlıklarını sürdürmeye çalışanlar var tabii her zaman olduğu gibi.
Gazete köşelerinde yağ izleri bırakan zavallı sürüngenler.
Bu sefil medyanın para merakı yüzünden insanlar gerçekleri öğrenemeden ölüyor bu ülkede.
Daha çok öleceğiz.
Ölüm ve acı, bu rejim bitmeden bitmeyecek.
Göreceksiniz.
Aslında görüyorsunuz da… Yanan Kürt kasabalarıyla, vurulan bebeklerle, başkentte altı ayda patlayan üç bombayla, Anadolu’nun her köşesinden kalkan “bayraklara sarılı” tabutlarla görüyorsunuz.
Ama gördüğünüzün, gördüğünüzden başka bir “şey” olduğunu anlatıyorlar size.
Gördüğünüzün, gördüğünüz “şey” olduğunu size anlatacak bir medya yok… Bunu bir gün kendiniz anlamak zorunda kalacaksınız.
Siz anlayana kadar, piknikten dönen yorgun genç kızlar, işten çıkmış yorgun memurlar, beş aylık bebekler, Kürt gençleri, Anadolu’nun delikanlıları ölüp duracak.
İnsanlar, sevdiklerinin yaşayıp yaşamadığını twitterda attıkları endişeli mesajlarla öğrenmeye çalışacak.
Bir adam “anayasaya uymayacak” diye biz “esfel-i safilin”de yaşayıp, alevlerle dolu patlamalarla insanlarımızı ölüme teslim edip duracağız.