Nurcan Demir’in sesini duyun!
Cezaevinde bulunduğu süre boyunca bir üniversite bitiren, ikinci üniversitede ise üçüncü sınıfa devam eden, kurum kütüphanesini sürekli kullanan, kendi talebi ve ısrarıyla bağlama ve resim kurslarına giderek başarıyla bitiren, spor faaliyetlerine düzenli olarak katılan bir hükümlü, nasıl ‘kötü halli’ sayılabilir?
17.12.2024
Türkiye cezaevlerinde 2021 yılından bu yana, siyasi suç grubuna dahil mahpuslara denetimli serbestlik hakkı tanımama ve infaz yasasına göre dörtte üçünü yatmaları gereken cezaların tümünü cezaevinde geçirmelerini sağlama politikası uygulanıyor.
2021 yılında çıkarılan yönetmeliğe göre cezaevi savcısı başkanlığında çeşitli bakanlıkların temsilcileriyle oluşturulan idare ve gözlem kurulları, genellikle mahpuslarla görüşmeden, sadece hangi koğuşta kaldıklarına bakarak “pişman olup olmadıklarını” değerlendiriyor. “İyi halli” olmadıklarına kanaat getirdiklerinde ise tahliye olması gereken mahpusların salıverilmesi, üç veya altı ay kadar erteleniyor. Pek çok cezaevinde çok sayıda mahpusun, infaz yasasının kendilerine tanıdığı haktan mahrum bırakılmalarına neden olan bu uygulamanın mağdurlarından biri de Nurcan Demir.
Nurcan Demir, beş buçuk yıldır Bakırköy Cezaevi’nde hükümlü olarak bulunuyor. Siyasi suç grubundan yargılanarak ceza alan Demir, Batmanlı ve 39 yaşında. Cezaevinde kaldığı süre boyunca; önce Anadolu Üniversitesi Yaşlı Bakım Yüksekokulu’nu bitiren, ardından yine Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümüne başlayan ve halen üçüncü sınıfa devam eden Demir’in ailesinden öğrendiğime göre o; azimli, çalışkan ve hayata dair hedefleri olan bir kadın.
Tam da bu yüzden; cezaevinde siyasi suç grubundan mahpuslara, kurum etkinlik ve kurslarına katılım hakkı tanınmasa da ısrarla talep etmiş ve nihayetinde kısıtlı da olsa bu hak tanındığında kurumun bağlama ve resim kurslarına giderek başarıyla tamamlamış. Demir aynı zamanda, kurum kütüphanesini sürekli olarak kullanmış, derslerinden arta kalan zamanlarda kitap okumuş ve haftalık spor aktivitelerine düzenli olarak katılım sağlamış. Fakat tüm bunlara rağmen 29 Kasım 2024 tarihli kurul raporuyla “kötü halli“ sayılan Nurcan Demir’in tahliyesi, üç ay ertelendi. Üç ay sonra tahliye edilmesininse hiçbir garantisi yok.
İşin enteresan yanlarından biri de Nurcan Demir’in aynı gün iki ayrı kurul tarafından değerlendirilmesi ve raporlarda iki farklı görüşün ortaya çıkması. Bu kurullardan ilki; cezaevi müdürü ve çalışanlarından oluşan, 2021 öncesi de düzenli olarak çalışan gözlem kurulu. Bu kurul, Demir için “iyi halli” değerlendirmesi yaparken, aynı gün cezaevi savcısı başkanlığında toplanan ve Nurcan Demir’i hiç görmediği gibi gözlemleme koşulu da bulunmayan kurul, onun “kötü halli” olduğuna kanaat getirdi.
Avukat Jiyan Tosun: Gerekli itirazları yapıyoruz
Nurcan Demir’in avukatı Jiyan Tosun, gelişmeler üzerine Nurcan Demir için verilen üç ay tahliye erteleme kararına hemen itiraz etti. İtiraz dilekçesinde; hukukta olumsuz kanunların geriye doğru işlememesi gerektiğine, pişmanlık kavramının soyutluğuna, yönetmeliklere göre tutuklu ve hükümlülerin aynı suç grubundan kişilerle aynı koğuşta kalmaları zorunluluğuna ve kurulun mahpusa bakış açısındaki eksikliklere değinen Tosun, yaptığı itirazda AİHM’in emsal teşkil edecek kararlarına da yer verdi.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Jiyan Tosun şunları söyledi:
“Nurcan’la ilgili aynı gün verilmiş iki ayrı kurul kararı var. Biri; cezaevindeki kurum personelinin, müdürlerin, idari memurların katıldığı ve 6 aylık değerlendirmeler yapan kurul. Bu kurul, cezaevindeki kişiler hakkında rutin olarak değerlendirmeler yapıyor. Aslında mahpus hakkında koşullu salıverme kararı verilirken, bu dönem değerlendirmelerinin dikkate alınması gerekir. Çünkü nihayetinde mahpusun iyi halli olup olmadığını, süreç içerisinde gözlemleyen taraf onlar. Diğer kurul, neden Nurcan’ın iyi halli olmadığına karar vermiş, ben de gerçekten anlamaya çalışıyorum. Gerekçelerden biri olarak; “iyileştirme programına katılmayı reddetmesi” gösterilmiş. Açık söyleyeyim; bu husus evraklara gerekçe olarak yazılsa da birçok cezaevinde birçok avukat ya da mahpusun, iyileştirme programlarının varlığı ve içeriğinden haberi yok. “
“Ceza infaz kurumlarındaki idare ve gözlem kurullarının koşullu salıvermeye dair kararları, tamamen subjektif gerekçelere dayanıyor. En temel meselelerden biri bu. Mesela; kitap okuma alışkanlığı, spor faaliyetleri ve aktivitelere katılım, eğitim gibi faktörler, objektif bir değerlendirmenin kıstaslarıdır. Fakat idare gözlem kurulu yönetmeliğinde ‘suçtan dolayı duyulan pişmanlık’ kıstasının belirtilmiş olmasının anlaşılır bir yanı yok. Suçtan dolayı duyulan pişmanlığı, bizim anlayabilmemiz, yani objektif olarak bir duygunun, bir düşüncenin tartılması söz konusu olamaz. Bu kıstasın, hukuki belirliliği tamamen ortadan kaldırmasına ve objektif olarak değerlendirilecek bir tarafı olmamasına rağmen, gözlem kurullarının kararlarında en çok bu gerekçeyi görüyoruz.” diye sözlerine devam etti Tosun ve ekledi:
“Bir yasa ya da kanun uygulanırken değiştirilmişse ilgili suçun tarihine bakılması gerekir. Nurcan’ın yargılandığı dosyadaki suç tarihi dikkate alındığında, şu anda idare ve gözlem kurulunun, tahliye ertelemeye yetkisinin olmadığını söyleyebiliriz. Bizler avukatları olarak gerekli itirazları yaptık, yapıyoruz.”
Merve Demir: Ablamın morali bozuk, sürekli ağlıyor
Ablasının tahliye olmasını beklerken büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Nurcan Demir’in kız kardeşi ve vasisi Merve Demir ise düzenli olarak ziyaret ettiği, aynı zamanda telefonla görüştüğü ablasının son durumunu şöyle anlattı:
“Ablam, 12 Aralık’ta tahliye olacağımı düşünüyor, gün sayarak tahliye olmayı bekliyordu. Bu yüzden çok büyük bir hayal kırıklığına uğradı ve morali bozuldu. Görüşmelerimizde sürekli ağlıyor. Ablam çok duygusal bir insan, biraz da kırılgan. Kimseyi üzmek, yanlış anlaşılmak istemez. Cezaevi koşullarına çok zor alıştı bu yüzden. Orada biraz daha sert olmak gerekiyor sanırım. Ondan önce bir arkadaşının tahliyesi de ertelenmiş ve ablam çok endişelenmişti. Ziyaretine gittiğimde onu rahatlatmaya çalışıyordum ama aynı şey onun başına da geldi.”
Ayrıca; “Ablam cezaevinde dört sene kadar kendi isteğiyle tekli odada kaldı. Fakat sonra cezaevi idaresinin ‘Yer yok, koğuşa geçmek zorundasın, iki siyasi suç grubu koğuşundan birini seç.’ demesi üzerine şu anda bulunduğu koğuşa geçti.” diye belirtti Merve Demir.
Anne ve babalarının, ablasının tahliyesi için Batman’dan İstanbul’a geldiğini, şu anda onların da büyük bir üzüntü ve moral bozukluğu yaşadığını lakin halen umutlarını kaybetmediklerini aktaran Demir, sözlerine şöyle devam etti:
“Ailem, ablamın tahliyesi için Batman’dan gelmişlerdi. Zaten yaşlı insanlar. Hayal kırıklığı yaşayıp çok üzüldüler. Şimdi onları da teselli etmeye çalışıyorum.”
Tablo buyken merak ediyoruz; cezaevinde bulunduğu süre boyunca bir üniversite bitiren, ikinci üniversitede üçüncü sınıfa devam eden, kurum kütüphanesini sürekli kullanan, kendi talebi ve ısrarıyla bağlama ve resim kurslarına giderek başarıyla bitiren, spor faaliyetlerine düzenli olarak katılan bir hükümlü, nasıl “kötü halli” sayılabilir? Aklım almıyor.
Her şeye rağmen beş buçuk yıldır görmedikleri kızlarına bir an önce kavuşma umutlarını yitirmeyen Demir ailesinin yetkililerden talebi; Nurcan Demir’in durumunun acilen tekrar değerlendirilmesi ve kızları hakkında adil, objektif bir kararın verilmesi.