Okumalar, değinmeler
Esasen yoksula bakışı mesele edinmeye çalışıyorum. Bu cümleye nihayet gelebildiğim için kendimi kutlarım. Yoksula bakış çetrefilli. Yoksulun kendine bakışı, yoksulun diğer yoksula bakışı, yoksulun edebiyat, basında temsili…vb.

19.04.2025
Mart ayının sonlarında “Okumalar, değinmeler”e yeni bir patika oluşturmak için iki kitap karşısında kararsız kaldım. Yoksulluk Halleri ve Direnmenin Estetiği.[1] Yine o günlerde, 19 Mart ile başlayan protesto eylemleri sırasında Sadiye Hanım ile yapılmış bir röportaj’a denk geldim. Sadiye Hanım 75 yaşında. Protestolara katılan İspark çalışanı oğlu gözaltına alınmış. Şunları söyledi:
“30 yaşında dul kaldım. 12 bin lira maaş alıyorum. Çocuklarım için ayaktayım. (…) Yokluk çektik, yemedik, içmedik. 75 yaşındayım hala basamak siliyorum. Basamak siliyorum ki kimseye muhtaç olmayayım.”
Sadiye Hanım, basamak silen başka birini, Yoksulluk Halleri’nde tanıdığım İsmet Hanım’ı hatırlattı. Anası ve kızı ile yaşıyordu. Evi geçindiriyordu. Evdekilere belediyede çalıştığını söylemişti. Merdiven temizlediğini onlardan gizliyordu :
“Şöyle, ben açık konuşayım, arada bir merdiven siliyorum. Bunu çocuğum da bilmiyor. (…) öyle zaman geldi ki, bunu samimiyetimle söylüyorum, sobada eski ayakkabı yaktım da çocuğum ders çalıştı. Ama bugün, Anadolu Teknik Lisesi’ni kazandı. (…) Yani, çocuğumu stresten uzak tuttum ona hiçbir şey söylemeden.” (Yoksulluk Hallleri, 2001 tarihli söyleşi)
İsmet Hanım ve kızı bana başka bir ana-kız’ı, Antakyalı kadını ve üniversite sınavlarına hazılanan kızını çağrıştırdı. İsmet Hanım’ı aktardığım yazılarda bu çağrışımı açmadım çünkü yazı şişecekti. (Yazı, şişmemesi gereken bir şey galiba. Düşüncenin, ifadenin takip ve kabul edilebilir bir yatakta akması… Başka yatak tasarımları da mümkündür belki, mesela sigara dumanı gibi dağılabilen bir akış, salınım. Adeta bulutumsu. Neyse…)
Antakyalı kadın, ev temizliğine gidiyordu. Eşinden miras küçük bir evi ve maaşı vardı. Semt pazarlarına ucuzluk saatlerinde giderdi. Market alışverişlerinde indirimleri takip ederdi. Evlerimiz yakındı. Bir şeyler pişirdiğinde bana da bir tabak ayırırdı. Bira severdi. Bira alır ziyaretlerine giderdim.
Anne hayat zorluğundan söz ediyor, kızı okusun diye her fedakârlığa katlandığını sık vurguluyordu. Kız çocuğunun bu tekrarlardan bunalmış olduğunu hissettim. Anneye bu tekrarların genç kıza iyi gelmeyebileceğini söyledim. “Haklısın” dedi ama, yorgundu, anlatmaya ihtiyacı vardı.
Anlatma ihtiyacı, “derdini dökememek” konusuna geliyor. İsmet Hanım’da da olduğu gibi: “Dışarı çıkıp sen kimseye bir dert yanamazsın ki? Hangi birine dert yanacaksın? Zaten o senden perişan. Seni dinleyecek hali yok ki. Onun için kendi kendime soru soruyorum, acizane olarak, kendi kendime cevaplandırıyorum.” (Bir twitdaşımın annesi şöyle dermiş: “Yoksulluk ateşten gömlektir, kimse sesini duyamaz.”)
*
Bir önceki yazıda “derdini dökemeyen” İsmet Hanım’dan yola çıkıp 14 katlı apartmanı patlatan, karısı üç çocuğu da alıp evi terketmiş, “mesai saatlerinde içkili apartman görevlisi”ne geldiydim. Bağlamak gerekirse, yoksulluk insanı sosyal hayattan geri çekilmeye itiyor diyelim.
Başka türlü de bağlayabilirim. Mülksüzleştirilmişlik, yoksullaştırılmışlık da diyebilirim. Hatta 12 Eylül darbesi, 24 Ocak kararları vb gibi tarihler vererek yoksullaştırmanın ivme artış grafiğine dair şerh düşebilirim.
Yoksul gençler, gençlik enerjisi ile kendilerince bir akışkanlığa sahip. Ellerinden geldiğince sosyalleşiyorlar. Sosyalleşmek iyidir. Ama onlar için de şöyle bir cümle var:
“Yoksul çocuk ve gençlerin kendilerine karşı varolan önyargıları farketmemeleri ve içselleştirmemeleri mümkün değildir.”[2]
Esasen yoksula bakışı mesele edinmeye çalışıyorum. Bu cümleye nihayet gelebildiğim için kendimi kutlarım. Yoksula bakış çetrefilli. Yoksulun kendine bakışı, yoksulun diğer yoksula bakışı, yoksulun edebiyat, basında temsili…vb.
Mesela basında aktarılışlarına dair: “Medyada yoksulluk, genellikle ya çaresizlik, muhtaçlık temsiliyeti ile kadın ve çocukla birlikte sunulmakta ya da tehlikeli sınıflar, çeitli sosyal problemlerin sebebi gruplar olarak sunulmaktadır. Yoksulluğu ortaya çıkaran sistemsel nedenlere ilişkin değerlendirmelerden çoğunlukla kaçınılmaktadır.”[3] (3)
Veya: “2007 yılı içinde, en yüksek tirajlı dört gazetede yayımlanan haber içeriklerinde yoksulluk temsilleri: Fobik (korku ve nefret uyandıran) temsiller – Patetik (acıma duygusu uyandıran) temsiller- Sözde-nesnel (nesnellik iddiası taşıyan, betimsel) temsiller ve – Yoksulların simgesel olarak yok edilerek temsili”[4] (4)
Latife Tekin’i en sona sakladım:
“Yoksulların ruhları en iyi birbirleriyle tanışır ve anlaşırlar! Yoksulluk ölüm kadar kesin ve keskin olan tek şeydir ve yoksullar, bu gerçeğin baskısına direnebilmek için, yoksul olmayanların asla öğrenemeyeceği sessiz işaretleri ve gizli dilleriyle yüzyıllardan beri durmamacasına mırıldanıyorlar.” (Latife Tekin, Buzdan Kılıçlar, Metis Kitap tanıtım sayfasından)
Latife Tekin’in yukarıda yazdıklarını genişleten sözlerini haftaya bırakıyorum.
Selam sevgiyinen
**
(1) Yoksulluk Halleri, (tam adıyla) Türkiye’de Kent Yoksulluğun Toplumsal Görünümleri, çok yazarlı bir derleme. + Direnmenin Estetiği, Peter Weiss, Çev. Çağlar Tanyeri – Turgay Kurultay. İki kitap da İletişim Yayınları’ndan.
(2) “Psikolojik Gelişim, Yoksulluk ve Hak-Temelli Yaklaşım: STK Uygulamalarında İlkelerden Yönteme Doğru” başlıklı makaleden, Serra Müderrisoğlu (İnsan Hakları İhlali Olarak Yoksulluk, derleyen Pınar Uyan Semerci, istanbul Bilgi Üniv. Yayınları.)
(3) “Yoksulların Bakış Açısından Yoksulluğun Medyada Temsili”, Adem Doğan, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015
(4) Emre Gökalp, Hakan Ergül, İncilay Cangöz; “Türkiye’de Yoksulluğun ve Yoksulların Ana Akım Basında Temsili”, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2010. (Bu veriyi Tülin Ural’ın, “Onca yoksulluk varken: Türk edebiyatında yoksulluğun temsili” başlıklı yazısından aldım. k24kitap.org)
[1] Yoksulluk Halleri, (tam adıyla) Türkiye’de Kent Yoksulluğun Toplumsal Görünümleri, çok yazarlı bir derleme. + Direnmenin Estetiği, Peter Weiss, Çev. Çağlar Tanyeri – Turgay Kurultay. İki kitap da İletişim Yayınları’ndan.
[2] “Psikolojik Gelişim, Yoksulluk ve Hak-Temelli Yaklaşım: STK Uygulamalarında İlkelerden Yönteme Doğru” başlıklı makaleden, Serra Müderrisoğlu (İnsan Hakları İhlali Olarak Yoksulluk, derleyen Pınar Uyan Semerci, istanbul Bilgi Üniv. Yayınları.)
[3] “Yoksulların Bakış Açısından Yoksulluğun Medyada Temsili”, Adem Doğan, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015
[4] Emre Gökalp, Hakan Ergül, İncilay Cangöz; “Türkiye’de Yoksulluğun ve Yoksulların Ana Akım Basında Temsili”, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2010. (Bu veriyi Tülin Ural’ın, “Onca yoksulluk varken: Türk edebiyatında yoksulluğun temsili” başlıklı yazısından aldım. https://www.k24kitap.org/onca-yoksulluk-varken-turk-edebiyatinda-yoksullugun-temsili-1751)