Okumalar, Değinmeler-26: Uzayı kurcalamanın hileleri
“Hile” avcının silahıdır. İnsanlık bu yeteneğini kaybettiği gün, bildiğimiz insanlıktan söz edemeyiz.
28.01.2023
“yaşamak çukur yerlere doluyor diyorlar
bu yüzden yıkıntıya dönüşse de yaşıyormuş insan
ama hep yıkıldığımız yeter sevgilim, biraz da kekik toplayalım
kıymetini bilmediğimiz şeyler var” Barış Bıçakçı
Şiiri bir arkadaşım paylaşmış Twitter’da. Twitter’ın ağır ciddiyeti, yoğun siyasi haber akışı içinden çıktı geldi. Tatsızdım, bana iyi geldi. Belki birilerine daha iyi gelir.
Farklı bir telden çalacağım bu kez. Kuşkusuz bildiğiniz şeylerdir ama bir de benden duyun istedim. Bedenlerimizde 20 yaş dişi, kuyruksokumu çıkıntısı gibi bazı izler taşıyoruz. Çok çok öncelerin izlerini. Fakat artık o dönem, o canlı, o insan ile bir ilişkimiz yok. Aştık, geliştik. Uzayı kurcalayıp, yapay zekayı dolandırdığımız başka bir boyuttayız.
Mesela bakınız:
“Bazı öğrencilerin makale ödevlerini veya sınavlarını ChatGPT'ye (*) yazdırıp yüksek notlar aldığından şüpheleniliyordu. Şimdi Princeton Üniversitesi'nden bir öğrenci bu tür hilelerin anlaşılabilmesi için bir araç geliştirdi. Yine yapay zekaya dayanan araç, metin analizi yaparak yapay zeka tarafından yazılmış olma ihtimalini hesaplıyor. Bu uygulamaya ilgi o kadar büyük ki daha yeni olmasına rağmen yoğunluktan birkaç kez çöktü bile.” (Ç. Üren, Hafıza Kartı) (**)
Ulaşmış olduğumuz bu “incredible” medeniyet seviyesinde yine çok çok önceler ile ortak bir yanımız var: Hile yapmak.
“Hile” avcının silahıdır. Evdeki kedi bile daldaki kuş için sesini, dilini değiştirebiliyor. İnsanlık bu yeteneğini kaybettiği gün, bildiğimiz insanlıktan söz edemeyiz. Başka bir döneme geçilmiş olacak o zaman. Öyle bir dönem ki mesela “Trafoya kedi girdi, biz de atı alıp Üsküdar’ı geçtik” gibi evvel zaman hilelerini insan yaratıcılığının örnekleri olarak saklayacak arşivler. Bu arşivleri kimler, niçin kullanacaklar bilmiyorum. Fakat içinde doğup büyüdüğüm düşünce sistemleri, insanın arşivleyen ve saklayan bir canlı türü olduğunu öğretti bana.
O halde şu da arşivde dursun:
“yaşamak bir at gibi huysuzlanıyor kapımızda sevgilim
geçen günlere üzüldük tamam yola düşelim
düşünelim: başka günlerin duvarı daha sağlam
düşünelim: başka günlerin sokağı daha neşeli
başka evlerin kadınları erkekleri tam bir kahraman
tül perdeler uçuşurken başka evlerin pencerelerinde
bizi bir kitabın sayfaları arasında kurutuyor zaman”
Barış Bıçakçı
***
Yakın zamanda çok sayıda biliminsanı geniş bir toplantı yapmışlar ve mevcut medeniyetin bu yüzyıl içinde çökebileceğinden söz etmişler. Olabilir, inanırım. ABD kongre binasını basan Trump yandaşlarından biri olan boynuzlu şahıs, gelecek öngörüsü çok gelişmiş biri olabilir. Belki adam gidişatı gördü. Ayrıca mevcut medeniyet, çok sorunlu bir tür. Astarı yüzünden pahalıya geliyor ve çıktıkça dikleşen yokuşları var.
Başka bir haberde ise, bir şempanze türünün alet yapmaya başladığını okudum. Yorumlayamam. Gelişmelerini birkaç yüzbinyıl gözlemem gerekir. Vaktim yok.
Kıçı kırık bir yazıda ….. milyon yıllık zaman yayında bir o uca bir bu uca gidip geldim. Eğer bu satıra kadar gelmiş bir bahtsız iseniz, birlikte gidip geldik. Yani zamanda yolculuk mümkün, inanıyorum.
***
Bence insanın hayatı doğduğu gün başlamaz. Rahime düşüş’e kadar geri gider. Daha da geriye gider, rahime düşürenlerin hayatlarına uzanır. O hayatlar doğan bebeğin kıçına yapışır. Bu nedenle bebelerin kıçlarına şaplak atarlar, kendisine ait olmayan bir geçmişten sıyrılsın diye. İyi niyetli bir davranıştır fakat işe yaramaz. Ağlatır, bebeğin ciğerlerini açtırır, o kadar. Suda doğumlarda şaplağa gerek kalmıyor diyorlar.
Herkes kendisinden öncesini ve sonrasını içererek yaşar. Kendisinden öncesine ve kendisi gittikten sonra kalacak olana dokunmamış, değmemiş kimse yoktur. Fiziki veya hissi, mutlaka bir temas vardır. Bu temaslar ile insan kendisinden önce ve sonraya doğru zamanda esner. Ve bunu hafıza, hatırlamak, hayal kurmak olarak adlandırır. Yani esasa dahil etmez, yan bir unsur, ek dal, kompartıman olarak kabul eder.
Oysa insan canlısı, kalbin attığı ve saatin gösterdiği anlar dışında başka zamanları da taşır, içerir. Ama bunu ancak edebiyat ve sinema gibi anlatılarda kabul edilebilir bulur. Çok üstüne giderseniz, “Sabahın köründe kalkıp işe giderken ne manası var bunun?” der. Haklıdır.
Fakat diyelim ki ileride bir gün önemli bir toplantıya gireceksiniz. Orada imiş gibi düşünür, ön hazırlık yaparsınız. O gün için nasıl giyineceğini bile düşünür insan. Biz buna “ileriye projeksiyon” deriz belki ama gidip geldik işte. Teorisyen değilim, içimden geçeni döküyorum sadece.
Mesela beni meşgul eden başka bir husus: Sabit kalem diye bir şey vardı. Dil ucu ile ıslatır yazar çizerdik. Eğer hâlâ dünyanın bir yerinde sabit kalem kullanan biri var ise kuşakdaşımdır. Böylece kuşak kavramını bilinen anlamından, 15-20 yıllık zaman diliminden çıkardım, esnettim sanıyorum. Bir nesnenin kullanım süresine uzattım ki o süre, içine “…” sayıda kuşak alır.
Bir nesne veya araç etrafında oluşmuş birliktelik, belki “vosvos” (Volkswagen) ya da Harley Davidson’cılar gibi bir ortaklığı çağrıştırıyor ama benim derdim zaman algımız ile.
Sanırım düşüncemin arkasında gün, saat, ay gibi alışık olduğumuz zaman dilimlerinin dışına çıkmak fikri var. (Ya da zaten dışarıdayım ve şu an camı tıklatıyorum.) Belki başka bakış, düşünüş yolları bulurum. Veya eli boş geri dönerim ya da kaybolurum.
Fakat sabahın köründe kalkıp işe giden bir insan, zamanda ileri geri gitmek, mevcut zaman algısının dışına çıkmak gibi şeylere niye kafa yorsun ki? Yormaz bence. Haklı.
***
“Daha hükümet kurulmamış, şimdi şiirin sırası mı?” demiş M. Cevdet Anday. (***)
Galiba iyi şiirin tam sırası:
“ama baktım sen rüzgârsın sevgilim
kitapları bir başından bir sonundan okuyorsun
başucunda bir bardak su
beni başucumda bir bardak su gibi avutuyorsun”
Barış Bıçakçı
*
(*) ChatGPT, OpenAI tarafından Kasım 2022'de başlatılan bir sohbet robotudur.
(**) Hafıza Kartı’na üye oluyorsunuz, e-mail adresinize her hafta bilim-teknoloji dünyasından haberler geliyor. Anladığım kadarıyla Çağla Üren bunu tek başına yapıyor. ChatGPT haberine bir ekleme yapmış.
Şöyle:
“ChatGPT'nin karanlık yüzü: Ucuza çalıştırılan Kenyalı işçiler:
ChatGPT'yi geliştiren firma OpenAI ve ortağı SAMA, sohbet botunun kullanımını daha güvenli hale getirme amacıyla binlerce satırlık metinleri kontrol edip filtrelemeleri için Kenyalı işçileri görevlendirmiş. Bu zorlu iş için saatte 1,35 ila 2 dolar ödeme yapılmış. TIME'a konuşan bir Kenyalı çalışan, ‘Küçük bir çocuğun yanında bir köpekle cinsel ilişkiye giren bir adamın ayrıntılı tasvirini okudum ve tekrarlayan kabuslar gördüm’ diyor.
(***) Aktaran, Aslı Uluşahin, “Ortalık toz duman, şimdi kültür politikalarının sırası mı?” kulturmeclisi.com
—–
Kapak Görseli: jplenio (Pixabay)